Gladyatörü alt etmek?..
05 Ocak 2017 - Yeni Şafak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Çünkü terör örgütlerinin tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir" dedi.
Terör örgütleri, onun arkasındaki ve de yanındaki ekosistemin unsurlarının tek amacı sadece bu sözü söyletmek mi? Tabii ki hayır. Aynı zamanda “Türkiye’de devletin yönetilemediğini söylemek” ve söyletmek de amaçlardan biri…
Geçenlerde “Endişeli Modern” diye tanımlanan kesimden bir tanıdık soruyordu: “Ne zaman bitecek bu terör laneti?” Yanıtı biliyordum. Ancak onun söylemesini bekledim: “Sence ne zaman biter?”…
Beklediğim yanıt hemen geldi:”Tayyip Erdoğan o pozisyonda olduğu sürece bitmez. Hele de Anayasa değişikliği oylamasına yakın daha da artar”…
Tespitinin nedenini de birlikte saptadık:
“Tayyip Erdoğan ‘millî bağımsızlık’ çizgisini savunmaya başladığı andan itibaren Batı’nın şimşeklerini üzerine çekmeye de başladı. Tabii ki bir de Hıristiyan Batı’nın hiç tahammül edemediği ‘İslamî Vicdan’ meselesi var. Erdoğan, Suriyeli mültecilere Hıristiyan âleminin baktığı gibi baksaydı, o kadar sorun olmazdı. Oysa Batı’nın gözünde nükleer bombadan daha tehlikeli bir toplumsal silah olarak duruyor mülteci kitlesi… Bunun gibi Erdoğan’ın onların gözünde tabiri caizse ‘haddini aştığı’ pek çok stratejik yaklaşım var”…
Arkadaş hemen kısa kibriti çekmekten yana. Soruyor: “Dünyanın pek çok yerinde işlerine gelmeyen liderleri pekâlâ saf dışı bırakmayı beceriyorlar.”…
- Bizde de üç tane darbe girişimi oldu ya!.. Daha ne yapsınlar?..
- Öyle değil, halkı galeyana getirmeden, lideri devre dışı bırakabilecek yöntemlerden söz ediyorum.
- Bunu da ciddi ciddi düşünenler vardır mutlaka. Ancak işleri son derece ince stratejilerle yürütmeye çalışanlar da var. “Kahraman gladyatörü arenanın ortasında alt etmek lazım” diye bir söz varmış. Duydun mu? Ben de yeni duydum. Büyük bir şirketin üst düzey yöneticisi rekabetle mücadelesinden söz ederken bu örneği vermişti. Gladyatörü onun takipçilerinin önünde zayıf düşürmekten söz ediyordu…
- Bu sözü duymadım daha önce… Ne anlamda kullanılıyormuş?..
- Şu anlamda: Roma halkının büyük sevgi ve sempatisini kazanmış başarılı bir gladyatörü eğer arenada alt etmezsen, (diyelim ki, senin kastetmek istediğin gibi uluslararası istihbarat servislerinin akıl sır ermeyecek incelikteki yöntemleriyle devre dışı bırakırsan) hem yaratacağın ‘mit’in hem de halk nezdinde oluşturacağın infialin altında kalırmışsın. İşte o kadar ince eleyip sık dokumaca bir strateji…
- Hmmm. Peki ne alâka?
- Şu alâka: Sayın Cumhurbaşkanı tüm zamanların en büyük halk desteğini sağlamış durumda. Böyle bir lideri demokratik yöntemlerle alt etmenin imkânsızlığı 15 yılda defalarca görüldü. O zaman basarsın terörü, sararsın ülkeyi ateşten çemberle, içeride de PKK’ya verirsin desteği… Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir diktatör olduğu algısını vurgularsın. Ana muhalefetin de bundan etkilenmesini sağlarsın, ‘yönetilemeyen’ devleti uygun gördüklerine teslim edilmeye zorlarsın… Adamların emeli bu…
- Puzzle taşları yerine biraz oturuyor sanki… O zaman ‘devlet teröre teslim oldu’, demekle; Türkiye’nin yönetilemediğini iddia etmekle, sadece teröre hizmet etmekle kalınmış olmuyor; biraz da ihanet sınırları zorlanarak bu büyük oyuna da hizmet edilmiş olunuyor…
- Ha şunu bileydin!.. Boşuna millet İkinci Kurtuluş Savaşı’ndan söz etmiyor… Şimdi Türkiye’nin çevresinde ve içinde sahnelenen her oyunu, bu oyunların aktörlerini al, bu tablonun içine yerleştir. En başta sorduğun sorunun yanıtını ânında bulacaksın. O zaman da herkes için pozisyon almak daha da kolay olacaktır.
Çünkü Türkiye’de herkes bir gün kendisine ve vicdanına sormak durumunda kalacak:
O zamanlar ben nasıl bir pozisyon almıştım?..
Vicdan yarasından daha derin pek fazla yara yok, bilesin…
Terör örgütleri, onun arkasındaki ve de yanındaki ekosistemin unsurlarının tek amacı sadece bu sözü söyletmek mi? Tabii ki hayır. Aynı zamanda “Türkiye’de devletin yönetilemediğini söylemek” ve söyletmek de amaçlardan biri…
Geçenlerde “Endişeli Modern” diye tanımlanan kesimden bir tanıdık soruyordu: “Ne zaman bitecek bu terör laneti?” Yanıtı biliyordum. Ancak onun söylemesini bekledim: “Sence ne zaman biter?”…
Beklediğim yanıt hemen geldi:”Tayyip Erdoğan o pozisyonda olduğu sürece bitmez. Hele de Anayasa değişikliği oylamasına yakın daha da artar”…
Tespitinin nedenini de birlikte saptadık:
“Tayyip Erdoğan ‘millî bağımsızlık’ çizgisini savunmaya başladığı andan itibaren Batı’nın şimşeklerini üzerine çekmeye de başladı. Tabii ki bir de Hıristiyan Batı’nın hiç tahammül edemediği ‘İslamî Vicdan’ meselesi var. Erdoğan, Suriyeli mültecilere Hıristiyan âleminin baktığı gibi baksaydı, o kadar sorun olmazdı. Oysa Batı’nın gözünde nükleer bombadan daha tehlikeli bir toplumsal silah olarak duruyor mülteci kitlesi… Bunun gibi Erdoğan’ın onların gözünde tabiri caizse ‘haddini aştığı’ pek çok stratejik yaklaşım var”…
Arkadaş hemen kısa kibriti çekmekten yana. Soruyor: “Dünyanın pek çok yerinde işlerine gelmeyen liderleri pekâlâ saf dışı bırakmayı beceriyorlar.”…
- Bizde de üç tane darbe girişimi oldu ya!.. Daha ne yapsınlar?..
- Öyle değil, halkı galeyana getirmeden, lideri devre dışı bırakabilecek yöntemlerden söz ediyorum.
- Bunu da ciddi ciddi düşünenler vardır mutlaka. Ancak işleri son derece ince stratejilerle yürütmeye çalışanlar da var. “Kahraman gladyatörü arenanın ortasında alt etmek lazım” diye bir söz varmış. Duydun mu? Ben de yeni duydum. Büyük bir şirketin üst düzey yöneticisi rekabetle mücadelesinden söz ederken bu örneği vermişti. Gladyatörü onun takipçilerinin önünde zayıf düşürmekten söz ediyordu…
- Bu sözü duymadım daha önce… Ne anlamda kullanılıyormuş?..
- Şu anlamda: Roma halkının büyük sevgi ve sempatisini kazanmış başarılı bir gladyatörü eğer arenada alt etmezsen, (diyelim ki, senin kastetmek istediğin gibi uluslararası istihbarat servislerinin akıl sır ermeyecek incelikteki yöntemleriyle devre dışı bırakırsan) hem yaratacağın ‘mit’in hem de halk nezdinde oluşturacağın infialin altında kalırmışsın. İşte o kadar ince eleyip sık dokumaca bir strateji…
- Hmmm. Peki ne alâka?
- Şu alâka: Sayın Cumhurbaşkanı tüm zamanların en büyük halk desteğini sağlamış durumda. Böyle bir lideri demokratik yöntemlerle alt etmenin imkânsızlığı 15 yılda defalarca görüldü. O zaman basarsın terörü, sararsın ülkeyi ateşten çemberle, içeride de PKK’ya verirsin desteği… Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir diktatör olduğu algısını vurgularsın. Ana muhalefetin de bundan etkilenmesini sağlarsın, ‘yönetilemeyen’ devleti uygun gördüklerine teslim edilmeye zorlarsın… Adamların emeli bu…
- Puzzle taşları yerine biraz oturuyor sanki… O zaman ‘devlet teröre teslim oldu’, demekle; Türkiye’nin yönetilemediğini iddia etmekle, sadece teröre hizmet etmekle kalınmış olmuyor; biraz da ihanet sınırları zorlanarak bu büyük oyuna da hizmet edilmiş olunuyor…
- Ha şunu bileydin!.. Boşuna millet İkinci Kurtuluş Savaşı’ndan söz etmiyor… Şimdi Türkiye’nin çevresinde ve içinde sahnelenen her oyunu, bu oyunların aktörlerini al, bu tablonun içine yerleştir. En başta sorduğun sorunun yanıtını ânında bulacaksın. O zaman da herkes için pozisyon almak daha da kolay olacaktır.
Çünkü Türkiye’de herkes bir gün kendisine ve vicdanına sormak durumunda kalacak:
O zamanlar ben nasıl bir pozisyon almıştım?..
Vicdan yarasından daha derin pek fazla yara yok, bilesin…