Godot çoktan gelmiş
15 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Şu sıra sinemalarda oynayan Umut adlı film için (özü itibarıyla yine şu sıra vizyondaki, Will Smith'in oynadığı Yedi Yaşam (Seven Pounds) adlı filmle müthiş paralellik var) 'Her şey bir yana, sadece olağanüstü bir oyunculuk sergileyen Fikret Hakan'ı görmek için bile gidilebilir' diye yazmıştım. Aynı görüşü paylaşan pek çok köşe yazarı arkadaşımız da oldu...
Bu yazı üzerine Fikret Hakan'ın gönderdiği nezaket ve nezahet dolu teşekkür mektubu, gelişmiş ilişki yönetimi anlayışının bir örneğidir. Sizinle paylaşmalıyım:
'Değerli Ali Saydam, Akşam'daki yazınız çok geç elime geçti. Uzun yıllardan beri sabırla düşlediğim bir başarının ve güzelliğin sizin gözünüzden ve yüreğinizden, aklınızdan geçerek bana gelmesi ne güzel. Uzun suskunluk yıllarımdan sonra gösterdiğim sabırlı direncin yanlış olmadığını anlamış oldum. Çoğu kişilerin söylediği gibi galiba meslek yaşamımın en büyük rollerinden birini oynadım. Olanaklar el verirse bunu da aşmaya çalışacağım.
İçimden hep 'Godot'u bekle oğlum' diyordum (Samuel Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' adlı oyununa gönderme yapıyor). Uzun bir aradan sonra sizce Godot geldi mi? Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Sevgiyle, saygıyla...'
Ben de şöyle bir e-posta yolladım kendisine:
'Sevgili Fikret Hakan. Çok teşekkür. O muhteşem oyununuz için de çok teşekkür... Biz Lejyon Dönüşü, Üç Arkadaş, Zümrüt gibi filmlerle büyümüş bir kuşağız. Sizin başarınızın bizim üstümüzdeki etkisi bir başkadır. İnşallah bu rolünüzle de, zaten hakkınız olan pek çok ödülü kazanırsınız...'
'Çakma Obama!'
NE demek istediğini bu kadar yalın, iletişim ve ilişki kuramı açısından 12'den vurarak anlatan ender okur mektubu alırım. Bunlardan bir tanesini de Kadir Esen yazmış. Aslında ulaşım bilgileri net olmayan hiç kimsenin yazdığını ciddiye almam, ancak bu seferlik Kadir Bey, bir ayrıcalığı fazlasıyla hak ediyor:
'Garanti Bankası'nın yeni reklamı hakkındaki düşüncemi sizinle paylaşmak istedim. Ben uzun yıllar bu banka ile çalışmaktayım. Son yaptıkları reklamda modaya uyarak Obama rüzgarından faydalanmak istemişler. Ancak reklamın bende bıraktığı izlenim son derece itici oldu. Keşke yapmasalardı. Çakma Obama bende Çakma Banka duygusu uyandırdı. Bir de kullandıkları aktör biraz sevimli olsaydı bari!..'
İsteyince oluyor
BASINDAKİ yaratıcı çalışmalara verilen Kırmızı Ödülleri'ni hep önemsedim. Ve Hürriyet tarafından başlatılmış olmasında rağmen bütün basının sahipleneceği bir ortama taşınması gerektiğine inandım. Bir ikisine de katıldım. Geçen yıl ve bu yıl bizim gazetenin iki kez ödül almasını 'tarafsız olmak için harcanan çabanın' bir tür ürünü olarak algılamaya çalıştım. Hürriyet'in Reklam Grubu Başkanı İstanbul Erkek Lisesi'nden kardeşim Ayşe Sözeri Cemal'i de tebrik ettim. Ayşe, 'Sevgili Ali Ağabey' diye başlayan içten bir yanıt yazmış:
'Akşam Gazetesi'ndeki köşende Kırmızı Ödülleri'nden bahsetmene, takdir ve tavsiyelerine çok teşekkür ederim. Bu arada fark ediyorum ki Kırmızı'nın tarafsızlığını ya iyi anlatamamışız ya da gözden kaçıyor veya dikkate alınmıyor. Hiçbir Hürriyet mensubunun Kırmızı jürilerinde görev almadığını biliyor muydun? Bizden sadece Gürül Öğüd ve ekibi, işi organize etmek için jüri toplantısına katılırlar. Bugüne kadar jüriye en ufak bir müdahalemiz veya yönlendirmemiz olmadı. Jüri üyelerinin kimler olacağına dahi jüri başkanı kendisi karar veriyor. Neyse ki Akşam ve ajansı Grey, Kıpkırmızı'yı kazandılar da Kırmızı'nın tarafsızlığı tescillendi. Halbuki altı yıldır her Kırmızı Ödül Töreni'ne bütün gazetelerin genel yayın yönetmenlerini, yazarlarını ve reklam grup başkanlarını davet etmemize; ödül takdim etmelerini istememize rağmen -her nedense- Kırmızı'yı diğer bazı dostlarımızın gündemine aldıramadık.'
Sevgili Ayşe... Ben eminim giderek daha iyi bir katılım olacaktır. En azından ben bunun için çaba harcayacağım. Bak, Effie Ödülleri gecesinde de herkes işi nasıl ciddiye almış, ne güzel giyinmişti... Demek uğraşınca oluyor... Bir de ödül yönetmeliğini değiştirebilsen de ancak belli bir frekans yayınlanmış reklamlarla başvurulabilse, göstermelik orada burada basılmış ve etkililikleri, ticari başarıları neredeyse hiç sınanmış işler yarışmaya alınmasa...
Şu sıra sinemalarda oynayan Umut adlı film için (özü itibarıyla yine şu sıra vizyondaki, Will Smith'in oynadığı Yedi Yaşam (Seven Pounds) adlı filmle müthiş paralellik var) 'Her şey bir yana, sadece olağanüstü bir oyunculuk sergileyen Fikret Hakan'ı görmek için bile gidilebilir' diye yazmıştım. Aynı görüşü paylaşan pek çok köşe yazarı arkadaşımız da oldu...
Bu yazı üzerine Fikret Hakan'ın gönderdiği nezaket ve nezahet dolu teşekkür mektubu, gelişmiş ilişki yönetimi anlayışının bir örneğidir. Sizinle paylaşmalıyım:
'Değerli Ali Saydam, Akşam'daki yazınız çok geç elime geçti. Uzun yıllardan beri sabırla düşlediğim bir başarının ve güzelliğin sizin gözünüzden ve yüreğinizden, aklınızdan geçerek bana gelmesi ne güzel. Uzun suskunluk yıllarımdan sonra gösterdiğim sabırlı direncin yanlış olmadığını anlamış oldum. Çoğu kişilerin söylediği gibi galiba meslek yaşamımın en büyük rollerinden birini oynadım. Olanaklar el verirse bunu da aşmaya çalışacağım.
İçimden hep 'Godot'u bekle oğlum' diyordum (Samuel Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' adlı oyununa gönderme yapıyor). Uzun bir aradan sonra sizce Godot geldi mi? Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Sevgiyle, saygıyla...'
Ben de şöyle bir e-posta yolladım kendisine:
'Sevgili Fikret Hakan. Çok teşekkür. O muhteşem oyununuz için de çok teşekkür... Biz Lejyon Dönüşü, Üç Arkadaş, Zümrüt gibi filmlerle büyümüş bir kuşağız. Sizin başarınızın bizim üstümüzdeki etkisi bir başkadır. İnşallah bu rolünüzle de, zaten hakkınız olan pek çok ödülü kazanırsınız...'
'Çakma Obama!'
NE demek istediğini bu kadar yalın, iletişim ve ilişki kuramı açısından 12'den vurarak anlatan ender okur mektubu alırım. Bunlardan bir tanesini de Kadir Esen yazmış. Aslında ulaşım bilgileri net olmayan hiç kimsenin yazdığını ciddiye almam, ancak bu seferlik Kadir Bey, bir ayrıcalığı fazlasıyla hak ediyor:
'Garanti Bankası'nın yeni reklamı hakkındaki düşüncemi sizinle paylaşmak istedim. Ben uzun yıllar bu banka ile çalışmaktayım. Son yaptıkları reklamda modaya uyarak Obama rüzgarından faydalanmak istemişler. Ancak reklamın bende bıraktığı izlenim son derece itici oldu. Keşke yapmasalardı. Çakma Obama bende Çakma Banka duygusu uyandırdı. Bir de kullandıkları aktör biraz sevimli olsaydı bari!..'
İsteyince oluyor
BASINDAKİ yaratıcı çalışmalara verilen Kırmızı Ödülleri'ni hep önemsedim. Ve Hürriyet tarafından başlatılmış olmasında rağmen bütün basının sahipleneceği bir ortama taşınması gerektiğine inandım. Bir ikisine de katıldım. Geçen yıl ve bu yıl bizim gazetenin iki kez ödül almasını 'tarafsız olmak için harcanan çabanın' bir tür ürünü olarak algılamaya çalıştım. Hürriyet'in Reklam Grubu Başkanı İstanbul Erkek Lisesi'nden kardeşim Ayşe Sözeri Cemal'i de tebrik ettim. Ayşe, 'Sevgili Ali Ağabey' diye başlayan içten bir yanıt yazmış:
'Akşam Gazetesi'ndeki köşende Kırmızı Ödülleri'nden bahsetmene, takdir ve tavsiyelerine çok teşekkür ederim. Bu arada fark ediyorum ki Kırmızı'nın tarafsızlığını ya iyi anlatamamışız ya da gözden kaçıyor veya dikkate alınmıyor. Hiçbir Hürriyet mensubunun Kırmızı jürilerinde görev almadığını biliyor muydun? Bizden sadece Gürül Öğüd ve ekibi, işi organize etmek için jüri toplantısına katılırlar. Bugüne kadar jüriye en ufak bir müdahalemiz veya yönlendirmemiz olmadı. Jüri üyelerinin kimler olacağına dahi jüri başkanı kendisi karar veriyor. Neyse ki Akşam ve ajansı Grey, Kıpkırmızı'yı kazandılar da Kırmızı'nın tarafsızlığı tescillendi. Halbuki altı yıldır her Kırmızı Ödül Töreni'ne bütün gazetelerin genel yayın yönetmenlerini, yazarlarını ve reklam grup başkanlarını davet etmemize; ödül takdim etmelerini istememize rağmen -her nedense- Kırmızı'yı diğer bazı dostlarımızın gündemine aldıramadık.'
Sevgili Ayşe... Ben eminim giderek daha iyi bir katılım olacaktır. En azından ben bunun için çaba harcayacağım. Bak, Effie Ödülleri gecesinde de herkes işi nasıl ciddiye almış, ne güzel giyinmişti... Demek uğraşınca oluyor... Bir de ödül yönetmeliğini değiştirebilsen de ancak belli bir frekans yayınlanmış reklamlarla başvurulabilse, göstermelik orada burada basılmış ve etkililikleri, ticari başarıları neredeyse hiç sınanmış işler yarışmaya alınmasa...