Gönüllü dönüşüm şart!..
25 nisan 2023 yeni şafak
Sadece İstanbul’un değil, bütün Türkiye’nin ‘acil gündemi’ olan deprem konusunda çok önemli bir adım atıldı.
Dirençli kentler ve güvenli ortam oluşturma meselesini, güçlendirme çalışmaları, önlem ve hazırlıklar gibi mikro ölçekteki adımların çok ötesine taşıyarak kökünden çözecek ‘kentsel dönüşüm’ hamlesi devreye girdi…
Bu hamleye uzun yıllar karşı duran ‘şeamet ittifakı’ bile itiraz edecek yüzü bulamıyor…
‘İki oda bir salon’ için 1,5 milyon; ‘üç oda bir salon’ içinse 1 milyon 800 bin lira hesaplanıyor; yeni evin yarısını devlet karşılıyor, diğer yarısının yüzde 10’unu siz peşin ödüyorsunuz. Geri kalanı için de devlet 10 yıl çok düşük vadeyle borç veriyor. Ayrıca 5.250 lira kira, 10 bin 500 lira da taşınma yardımı sağlanıyor.Her şey mükemmel değil mi?
Hayır, değil!
Gerekli yasal önlem alınmazsa, şeamet tellallarının yıllarca pompaladıkları karşı propaganda sonucunda bu muhteşem çözümün önüne her an set çekilebilir.Mevcut durum şöyle:
Taşınmaz hakkında riskli yapı tespiti yapıldığı takdirde, maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak işlemlere karar verilebiliyor.
Bu karar güçlendirme, yıkım ya da yeniden inşa olabiliyor.
Ancak, kentsel dönüşüm kararını kabul etmeyen kat maliklerinin başvurabilecekleri bol miktarda yasal yol var: 1. Riskli yapı kararına itiraz, 2. 2/3 çoğunlukla alınan kararın usule uygun olmadığı gerekçesiyle iptal davası, 3. Müteahhitle yapılan anlaşmaya itiraz, 4. Karara katılmayan kat malikinin hissesinin satışına ve/veya satış bedeline itiraz davası.
Yani itiraz edenlerin sürecin her basamağında ‘takoz’ olabilecekleri farklı durumlar var. İtirazların sonuçlanması bekleneceği için de süreç, kaçınılmaz olarak uzayabilmekte.Bu durum, belki de en çok itiraz edenlerin aleyhine işliyor. Çünkü hisse satışı, çoğunlukla değerinin altında sonuçlandığından, itiraz edenler eninde sonunda kentsel dönüşüm projesine katılmak zorunda kalıyorlar. Fakat bu arada süreç uzuyor ve çokça vakit kaybediliyor.
Kentsel dönüşüm teşvik programı tek başına bir başarı öyküsü olabilecekken, AK Parti’nin 300 sayfalık ‘seçim beyannamesi’ndeki yüzlerce vaat dışında Sayın Cumhurbaşkanı’nın son bir ayda duyurduğu hizmet, destek ve projelerin sayısı akıllara durgunluk verecek düzeyde…
Başlıcalarına bakalım: Togg, TCG Anadolu, Altay tankı, İMECE uydusu, İstanbul Finans Merkezi, Kocaeli Şehir Hastanesi, deprem konutlarının 100 bininin inşaatına başlanması, Eskişehir Nadir Toprak Elementi Tesisi, Karadeniz doğal gazının karaya ulaşması ve ücretsiz doğal gaz dağıtımı, deprem bölgesindeki ilk köy evlerinin teslimi, 12 saatlik seyahat süresini 2 saate indirecek Ankara-Sivas YHT Hattı, Akkuyu Santrali’ne ilk nükleer yakıt ve çeşitli metro hatlarının açılışı…
Bunların her biri, seçim kampanyasını tek başına sırtlayacak kadar güçlü… Fakat doğru bir stratejik iletişim tekniğiyle ifade edilmeleri sağlanmazsa, birbirlerine çarpan etkisi yapacaklarına, ‘bölen etkisi’ yapabilir ve algılama boyutunda güçlerini yitirebilirler… Aman dikkat!..
Günün sözü
“Gereğinden fazla olan şey, nerede olursa olsun, yanlıştır.”
Seneca
Gözümüze takılanlar…
*Depremin etkilediği illerde yaşayan 400’e yakın çocuk, Türk Hava Yolları ve AFAD organizasyonu ile Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için İstanbul’a gelmiş. Projeye destek veren Dedeman Hotels & Resorts International, İstanbul’a gelen çocukları ve refakatçilerini misafir etmiş. Afetzedeler konusunda diğer pek çok desteği de sağlayan Dedeman, ‘pazarlama iletişimi’nin en nazik ayaklarından olan kurumsal sosyal sorumluluk konusunda kalıcı adımlar atmaya devam ediyor. (Sezen Mutlu Cingiz, Eti Danışmanlık)
*Siber güvenlik şirketi Kaspersky, insanların modern teknolojilere ve cihazlara karşı tutumları hakkındaki “Dijital Batıl İnançlar” adlı anketinin sonuçlarını yayınlamış. Buna göre birçok kişi elektronik ev aletlerine cihazın çalışmaması durumunda konuşabilecekleri veya tekrar çalışmaya başlamaya ‘ikna edebilecekleri canlı varlıklarmış’ gibi davranıyormuş. Örneğin, Türkiye’de katılımcıların %84’ü akıllı telefonları, %44’ü televizyonları, %40’ı dizüstü bilgisayarları, %15’i elektrikli su ısıtıcıları ve kahve makineleri %16’sı akıllı hoparlörleri ve %21’i robot elektrikli süpürgeleriyle konuşuyormuş. Ülkemizdeki katılımcıların %39’u, elektronik cihazlarına, en çok da akıllı telefonlarına isim veriyormuş. (Nergiz Bozyiğit, F5)
*Yerli kahve markası Arabica Coffee House CEO’su Sertaç Yalçın, 2014 yılında 400 gr. olan Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kahve tüketimi oranının bugün 1.500 gr.’a kadar yükseldiğini açıklamış. Bunun içinde Türk Kahvesi’nin payı yüzde 20 ile 40 arasındaymış (Gizem Uçar, Niş PR). Hepsiburada’nın Ramazan ayında yapılan alışveriş verilerine göre; Türk Kahvesi makinesi siparişleri geçen Ramazan’a kıyasla %173 artmış (Ercan Arslan, Unite).
Dirençli kentler ve güvenli ortam oluşturma meselesini, güçlendirme çalışmaları, önlem ve hazırlıklar gibi mikro ölçekteki adımların çok ötesine taşıyarak kökünden çözecek ‘kentsel dönüşüm’ hamlesi devreye girdi…
Bu hamleye uzun yıllar karşı duran ‘şeamet ittifakı’ bile itiraz edecek yüzü bulamıyor…
‘İki oda bir salon’ için 1,5 milyon; ‘üç oda bir salon’ içinse 1 milyon 800 bin lira hesaplanıyor; yeni evin yarısını devlet karşılıyor, diğer yarısının yüzde 10’unu siz peşin ödüyorsunuz. Geri kalanı için de devlet 10 yıl çok düşük vadeyle borç veriyor. Ayrıca 5.250 lira kira, 10 bin 500 lira da taşınma yardımı sağlanıyor.Her şey mükemmel değil mi?
Hayır, değil!
Gerekli yasal önlem alınmazsa, şeamet tellallarının yıllarca pompaladıkları karşı propaganda sonucunda bu muhteşem çözümün önüne her an set çekilebilir.Mevcut durum şöyle:
Taşınmaz hakkında riskli yapı tespiti yapıldığı takdirde, maliklerin en az üçte iki çoğunluğu ile kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak işlemlere karar verilebiliyor.
Bu karar güçlendirme, yıkım ya da yeniden inşa olabiliyor.
Ancak, kentsel dönüşüm kararını kabul etmeyen kat maliklerinin başvurabilecekleri bol miktarda yasal yol var: 1. Riskli yapı kararına itiraz, 2. 2/3 çoğunlukla alınan kararın usule uygun olmadığı gerekçesiyle iptal davası, 3. Müteahhitle yapılan anlaşmaya itiraz, 4. Karara katılmayan kat malikinin hissesinin satışına ve/veya satış bedeline itiraz davası.
Yani itiraz edenlerin sürecin her basamağında ‘takoz’ olabilecekleri farklı durumlar var. İtirazların sonuçlanması bekleneceği için de süreç, kaçınılmaz olarak uzayabilmekte.Bu durum, belki de en çok itiraz edenlerin aleyhine işliyor. Çünkü hisse satışı, çoğunlukla değerinin altında sonuçlandığından, itiraz edenler eninde sonunda kentsel dönüşüm projesine katılmak zorunda kalıyorlar. Fakat bu arada süreç uzuyor ve çokça vakit kaybediliyor.
Kentsel dönüşüm teşvik programı tek başına bir başarı öyküsü olabilecekken, AK Parti’nin 300 sayfalık ‘seçim beyannamesi’ndeki yüzlerce vaat dışında Sayın Cumhurbaşkanı’nın son bir ayda duyurduğu hizmet, destek ve projelerin sayısı akıllara durgunluk verecek düzeyde…
Başlıcalarına bakalım: Togg, TCG Anadolu, Altay tankı, İMECE uydusu, İstanbul Finans Merkezi, Kocaeli Şehir Hastanesi, deprem konutlarının 100 bininin inşaatına başlanması, Eskişehir Nadir Toprak Elementi Tesisi, Karadeniz doğal gazının karaya ulaşması ve ücretsiz doğal gaz dağıtımı, deprem bölgesindeki ilk köy evlerinin teslimi, 12 saatlik seyahat süresini 2 saate indirecek Ankara-Sivas YHT Hattı, Akkuyu Santrali’ne ilk nükleer yakıt ve çeşitli metro hatlarının açılışı…
Bunların her biri, seçim kampanyasını tek başına sırtlayacak kadar güçlü… Fakat doğru bir stratejik iletişim tekniğiyle ifade edilmeleri sağlanmazsa, birbirlerine çarpan etkisi yapacaklarına, ‘bölen etkisi’ yapabilir ve algılama boyutunda güçlerini yitirebilirler… Aman dikkat!..
Günün sözü
“Gereğinden fazla olan şey, nerede olursa olsun, yanlıştır.”
Seneca
Gözümüze takılanlar…
*Depremin etkilediği illerde yaşayan 400’e yakın çocuk, Türk Hava Yolları ve AFAD organizasyonu ile Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için İstanbul’a gelmiş. Projeye destek veren Dedeman Hotels & Resorts International, İstanbul’a gelen çocukları ve refakatçilerini misafir etmiş. Afetzedeler konusunda diğer pek çok desteği de sağlayan Dedeman, ‘pazarlama iletişimi’nin en nazik ayaklarından olan kurumsal sosyal sorumluluk konusunda kalıcı adımlar atmaya devam ediyor. (Sezen Mutlu Cingiz, Eti Danışmanlık)
*Siber güvenlik şirketi Kaspersky, insanların modern teknolojilere ve cihazlara karşı tutumları hakkındaki “Dijital Batıl İnançlar” adlı anketinin sonuçlarını yayınlamış. Buna göre birçok kişi elektronik ev aletlerine cihazın çalışmaması durumunda konuşabilecekleri veya tekrar çalışmaya başlamaya ‘ikna edebilecekleri canlı varlıklarmış’ gibi davranıyormuş. Örneğin, Türkiye’de katılımcıların %84’ü akıllı telefonları, %44’ü televizyonları, %40’ı dizüstü bilgisayarları, %15’i elektrikli su ısıtıcıları ve kahve makineleri %16’sı akıllı hoparlörleri ve %21’i robot elektrikli süpürgeleriyle konuşuyormuş. Ülkemizdeki katılımcıların %39’u, elektronik cihazlarına, en çok da akıllı telefonlarına isim veriyormuş. (Nergiz Bozyiğit, F5)
*Yerli kahve markası Arabica Coffee House CEO’su Sertaç Yalçın, 2014 yılında 400 gr. olan Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kahve tüketimi oranının bugün 1.500 gr.’a kadar yükseldiğini açıklamış. Bunun içinde Türk Kahvesi’nin payı yüzde 20 ile 40 arasındaymış (Gizem Uçar, Niş PR). Hepsiburada’nın Ramazan ayında yapılan alışveriş verilerine göre; Türk Kahvesi makinesi siparişleri geçen Ramazan’a kıyasla %173 artmış (Ercan Arslan, Unite).