Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyince…
04 Ocak 2020 - Yeni Şafak
Son bir haftaya damga vuran iki gündem konusu hakkında CHP ve üst yönetiminin tutumu insana “Allah ıslah etsin” dedirten cinstendi…
Libya tezkeresi ve Kanal İstanbul…
Libya tezkeresi, 184 ret oyuna karşı 325 kabul oyuyla TBMM’den onay aldı… ‘Evet’ bloğunda AK Parti ve MHP; ‘Hayır’ bloğundaysa bilindiği üzere CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP yer aldı.
‘Dört Benzemezli İlkesiz Birlik’ cephesi yine bir AK Parti politikasına karşı birleşmiş anlaşılan…
Tezkerenin Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesinin hemen öncesinde CHP Grup Başkanvekili Engin Altay öyle bir söz etti ki CHP ve üst yönetiminin her tür acayipliğine alıştığını sananlar bile şaşırmıştır herhâlde…
Meclis koridorunda, basın mensuplarıyla sohbet eden AK Parti Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nu gören Altay, partisinin siyasi garabetini bir kez daha dile getirmekte beis görmemiş olacak ki şu sözleri sarf edebilmiş:
“Mehmetçiği lejyoner gibi kullanmak bu Meclis’e yakışmaz.”
Vah ki ne vah!
Demek söz konusu CHP olunca, “keşke daha fazla düşmeseler” diye temennide bulunmak anlamsızmış… Onlar hep bir yolunu bulup kendilerini daha da düşürmeyi becerebiliyorlarmış…
Bu sözlerle ve bu tutumla, millî bağımsızlık mücadelesi konusunda vicdanlarda ağır yaralar açarak ilerliyorlar… Parti’nin kurucuları bu günleri görseler, herhâlde kahrolurlardı…
Peki ya bundan kısa süre önce, Ağustos ayında, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına ne demeli?
“Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğalgaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada. Hepsi orada. Bir tek devlet yok: Türkiye. Niye yok? Başarılı dış politika güdüyorlar sözde. Niye yok?”
Genel Başkan’ın bu açıklamaları, kendi adına, çok üzüntü verici tabii … Her şeyden önce Akdeniz meselesi 2011’den beri çalışılıyor… Yani Libya meselesine tesadüfen gelinmedi… Bu, büyük bir plan ve stratejinin parçası…
CHP ve üst yönetimi de biraz bilgi sahibi olmak isteselerdi, Tümamiral Cihat Yaycı ve E. Koramiral Cem Gürdeniz’in YouTube’daki analizlerine bakabilirlerdi aslında… 2011 yılından beri bu mesele üzerine çalışan Yaycı’nın görüşlerine Yunan gazeteleri yer verirken CHP yönetiminin bihaber olması yenir yutulur cinsten değil…
Öte yandan Akdeniz’e gitsen kabahat, gitmesen kabahat… Neden peki?
Çünkü kendilerine ait, geliştirdikleri tek politika, “AK Parti ne yaparsa ona karşı olalım… Akdeniz’e girmediyse ‘neden orada yoksun’ diyelim… Girerse de ‘ne işin var orada?!’…”
Bu tutum yeni de değil… Sadece AK Parti hükümetlerine karşı da değil… 1950’den beri tek başına iktidar yüzü göremeyen, o nedenle hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi hareket edebilen CHP, sanayiden ulaşıma, askeri stratejiden toplumsal düzenlemelere kadar her konuda itiraz, ayrılık, hizip, nifak kartını oynuyor.
Yukarıda yazdığımız Akdeniz meselesinde olduğu gibi de kendileriyle bile çelişmekten de rahatsız değiller…
Birinci Köprü, İkinci Köprü, Üçüncü Köprü, İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, Marmaray, Avrasya Tüneli, İzmir Otobanı’na karşı çıktılar… Tıpkı Kanal İstanbul’a karşı çıktıkları gibi…
Bunu da yine kendileriyle çelişerek yapıyorlar… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Twitter hesabından yazmış… “Kanal İstanbul'a harcanacak bütçe ile dokuz tane Marmaray yapılabilir” demiş…
Siz daha dün Marmaray’a da karşı değil miydiniz?
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gidermiş… CHP’nin durumunu belki de en iyi açıklayan söz bu…
Libya tezkeresi ve Kanal İstanbul…
Libya tezkeresi, 184 ret oyuna karşı 325 kabul oyuyla TBMM’den onay aldı… ‘Evet’ bloğunda AK Parti ve MHP; ‘Hayır’ bloğundaysa bilindiği üzere CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP yer aldı.
‘Dört Benzemezli İlkesiz Birlik’ cephesi yine bir AK Parti politikasına karşı birleşmiş anlaşılan…
Tezkerenin Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesinin hemen öncesinde CHP Grup Başkanvekili Engin Altay öyle bir söz etti ki CHP ve üst yönetiminin her tür acayipliğine alıştığını sananlar bile şaşırmıştır herhâlde…
Meclis koridorunda, basın mensuplarıyla sohbet eden AK Parti Grup Başkan Vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nu gören Altay, partisinin siyasi garabetini bir kez daha dile getirmekte beis görmemiş olacak ki şu sözleri sarf edebilmiş:
“Mehmetçiği lejyoner gibi kullanmak bu Meclis’e yakışmaz.”
Vah ki ne vah!
Demek söz konusu CHP olunca, “keşke daha fazla düşmeseler” diye temennide bulunmak anlamsızmış… Onlar hep bir yolunu bulup kendilerini daha da düşürmeyi becerebiliyorlarmış…
Bu sözlerle ve bu tutumla, millî bağımsızlık mücadelesi konusunda vicdanlarda ağır yaralar açarak ilerliyorlar… Parti’nin kurucuları bu günleri görseler, herhâlde kahrolurlardı…
Peki ya bundan kısa süre önce, Ağustos ayında, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına ne demeli?
“Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğalgaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada. Hepsi orada. Bir tek devlet yok: Türkiye. Niye yok? Başarılı dış politika güdüyorlar sözde. Niye yok?”
Genel Başkan’ın bu açıklamaları, kendi adına, çok üzüntü verici tabii … Her şeyden önce Akdeniz meselesi 2011’den beri çalışılıyor… Yani Libya meselesine tesadüfen gelinmedi… Bu, büyük bir plan ve stratejinin parçası…
CHP ve üst yönetimi de biraz bilgi sahibi olmak isteselerdi, Tümamiral Cihat Yaycı ve E. Koramiral Cem Gürdeniz’in YouTube’daki analizlerine bakabilirlerdi aslında… 2011 yılından beri bu mesele üzerine çalışan Yaycı’nın görüşlerine Yunan gazeteleri yer verirken CHP yönetiminin bihaber olması yenir yutulur cinsten değil…
Öte yandan Akdeniz’e gitsen kabahat, gitmesen kabahat… Neden peki?
Çünkü kendilerine ait, geliştirdikleri tek politika, “AK Parti ne yaparsa ona karşı olalım… Akdeniz’e girmediyse ‘neden orada yoksun’ diyelim… Girerse de ‘ne işin var orada?!’…”
Bu tutum yeni de değil… Sadece AK Parti hükümetlerine karşı da değil… 1950’den beri tek başına iktidar yüzü göremeyen, o nedenle hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi hareket edebilen CHP, sanayiden ulaşıma, askeri stratejiden toplumsal düzenlemelere kadar her konuda itiraz, ayrılık, hizip, nifak kartını oynuyor.
Yukarıda yazdığımız Akdeniz meselesinde olduğu gibi de kendileriyle bile çelişmekten de rahatsız değiller…
Birinci Köprü, İkinci Köprü, Üçüncü Köprü, İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, Marmaray, Avrasya Tüneli, İzmir Otobanı’na karşı çıktılar… Tıpkı Kanal İstanbul’a karşı çıktıkları gibi…
Bunu da yine kendileriyle çelişerek yapıyorlar… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Twitter hesabından yazmış… “Kanal İstanbul'a harcanacak bütçe ile dokuz tane Marmaray yapılabilir” demiş…
Siz daha dün Marmaray’a da karşı değil miydiniz?
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gidermiş… CHP’nin durumunu belki de en iyi açıklayan söz bu…