Görünen köy ‘pandemi’ istemez
27 Mart 2021 - Yeni Şafak
Pandemiye atfedilen vasıflar konusunda dikkatli olmak gerek… Mesela biz, hayatımızdaki ‘değişimlerin ana sebebi’ gibi gösterilmesine ya da algılanmasına hiç katılmıyoruz…
Ancak ciddi bir ‘hızlandırıcı’ olduğunu da atlamamalıyız… Bu, dijital dönüşüm için de böyle… Sağlık ve çevre konularının öne çıkmasında da… ‘Çalışan refahı’ konusunda da…
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, tamamen olmasa da belli derslerin uzaktan yapılabileceğini, bunun için bir ‘yol haritası’ üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Tabii eğitimin kısmen de olsa online devam edebilmesi, ebeveynlerin iş yaşamının da bu sürece adapte olmasına sıkı sıkıya bağlı…
Sabancı Grubu, 2021-2025 stratejileri kapsamında, şirketlerinde pandemi sonrasında beyaz ve gri yaka çalışanların yüzde 75’inin tamamen ya da karma modelle uzaktan çalışmaya devam edeceklerini açıkladı. Koç Topluluğu, 35 bin ofis çalışanı için uzaktan çalışmanın kalıcı hâle geldiğini duyurdu…
Çalışanların da mevcut durumu sahiplendiğini düşünmek için bazı sebepler var… Mesela artık işe gitme zorunluluğu olmayan ‘beyaz yakalılar’… Bunun sonucunu bazı büyük şehirlerimizin tarihlerinde ilk kez bu denli ‘göç veriyor’ olmasında görebiliriz…
Siber güvenlik şirketi Kaspersky “İşin Geleceği Güvence Altında” başlığıyla bir anket yapmış. Türkiye’nin de aralarında olduğu 18 ülkeden 8 bin çalışan ile görüşülmüş. Sonuçlara göre; katılımcıların yalnızca dörtte biri eski düzenden ‘memnun’ olduklarını, büyük çoğunluk ise ‘esneklik’ istediklerini ve ‘yerleşik düzene’ dönmeyi tercih etmediklerini belirtmişler.
Ankete katılanların üçte birinden fazlası, özel ve iş yaşamları üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için önümüzdeki bir yıl içinde iş değiştirmeyi planlıyorlarmış. Bu oran Türkiye için yüzde 23 olarak tespit edilmiş. İş değiştirme düşüncesindeki en önemli etkenler, “Daha yüksek bir maaş alma arzusu” (%50), “Daha iyi iş-yaşam dengesine kavuşmak” (%46) ve “Daha değerli ve anlamlı bir role duyulan ihtiyaç” (%29) olarak sıralanmış.
Benzer sonuçları olan IBM’in İş Değerleri Enstitüsü’nün (IBV) yaptığı çalışmaya 25 Şubat tarihli yazımızda yer vermiştik… Dünya çapında 14 bin kişinin katılımıyla yapılan ankete göre; her dört çalışandan biri, çalışma saatlerinde veya mekân koşullarında duyulan ‘esneklik’ ihtiyaçları giderilemediği için 2021 yılında işini değiştirmeyi planlıyormuş.
“Şimdi bu değişim değilse nedir?” diyenlere bir hatırlatmamız var… Bu öyle yerden biten, gökten düşen, Kovid’le gelen bir rüzgâr değil…
Ta 90’lı yılların sonundan beri dile getirmeye, uyarmaya çalışıyoruz… Zihinsel, fiziksel ya da maddi olarak çalışan refahına gereken önem verilmezse, şirketlerin ‘yetişmiş’ elemanlarını kaybetmeleri işten bile değil…
Bunun önüne geçmek için önerimiz; insanı tüketilebilen bir ‘kaynak’ olarak gören zihniyete karşı, patenti Bersay İletişim Danışmanlığı’na ait olan ‘İnsan Kıymetleri®’ yaklaşımının benimsenmesidir… Bugün bazı şirket ve kurumlarca uygulanan bu anlayış sayesinde arzulanan fikri dönüşümün sağlandığını görebiliyoruz…
Yüzde yüz çalışan memnuniyetinin anahtarı olan, ömür boyu eğitim sunabilen yapılanmalara bir an önce geçebilmek için şu üç alana yatırım yapmakla işe başlanabilir:
1. Çalışanların ‘değişim’ konusunda katılım ve kararlılığını artırmak,
2. Çalışanların iş süreçlerindeki ‘verimlilik’ ve ‘kârlılığı’nı artırmak amacıyla entelektüel katma değer üretmesini sağlamak,
3. Çalışanların ‘etkililiğini’ artırmak.
İnsanı tüketilip kenara bırakılabilecek bir ‘meta’ değil, bir ‘bütün’ olarak algılamak gerekir… Yaklaşık 22 yıldır anlatmaya çalıştığımız tam da budur…
Bugüne dek görünen köy kılavuz istemiyordu… Şimdi de pandemi bu değişim ihtiyacını hızlandırarak ‘zorunlu’ hâle getirdi…
Çalışanların beklentileri apaçık ortada… Onlara hak ettikleri değeri ve ihtiyaçları olan gelişim atmosferini sağlamanın sonucu da… Bu ve bundan sonraki süreçte ‘memnuniyeti’ ve ‘tatmini’ sağlayan kazanacaktır…
Ancak ciddi bir ‘hızlandırıcı’ olduğunu da atlamamalıyız… Bu, dijital dönüşüm için de böyle… Sağlık ve çevre konularının öne çıkmasında da… ‘Çalışan refahı’ konusunda da…
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, tamamen olmasa da belli derslerin uzaktan yapılabileceğini, bunun için bir ‘yol haritası’ üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Tabii eğitimin kısmen de olsa online devam edebilmesi, ebeveynlerin iş yaşamının da bu sürece adapte olmasına sıkı sıkıya bağlı…
Sabancı Grubu, 2021-2025 stratejileri kapsamında, şirketlerinde pandemi sonrasında beyaz ve gri yaka çalışanların yüzde 75’inin tamamen ya da karma modelle uzaktan çalışmaya devam edeceklerini açıkladı. Koç Topluluğu, 35 bin ofis çalışanı için uzaktan çalışmanın kalıcı hâle geldiğini duyurdu…
Çalışanların da mevcut durumu sahiplendiğini düşünmek için bazı sebepler var… Mesela artık işe gitme zorunluluğu olmayan ‘beyaz yakalılar’… Bunun sonucunu bazı büyük şehirlerimizin tarihlerinde ilk kez bu denli ‘göç veriyor’ olmasında görebiliriz…
Siber güvenlik şirketi Kaspersky “İşin Geleceği Güvence Altında” başlığıyla bir anket yapmış. Türkiye’nin de aralarında olduğu 18 ülkeden 8 bin çalışan ile görüşülmüş. Sonuçlara göre; katılımcıların yalnızca dörtte biri eski düzenden ‘memnun’ olduklarını, büyük çoğunluk ise ‘esneklik’ istediklerini ve ‘yerleşik düzene’ dönmeyi tercih etmediklerini belirtmişler.
Ankete katılanların üçte birinden fazlası, özel ve iş yaşamları üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için önümüzdeki bir yıl içinde iş değiştirmeyi planlıyorlarmış. Bu oran Türkiye için yüzde 23 olarak tespit edilmiş. İş değiştirme düşüncesindeki en önemli etkenler, “Daha yüksek bir maaş alma arzusu” (%50), “Daha iyi iş-yaşam dengesine kavuşmak” (%46) ve “Daha değerli ve anlamlı bir role duyulan ihtiyaç” (%29) olarak sıralanmış.
Benzer sonuçları olan IBM’in İş Değerleri Enstitüsü’nün (IBV) yaptığı çalışmaya 25 Şubat tarihli yazımızda yer vermiştik… Dünya çapında 14 bin kişinin katılımıyla yapılan ankete göre; her dört çalışandan biri, çalışma saatlerinde veya mekân koşullarında duyulan ‘esneklik’ ihtiyaçları giderilemediği için 2021 yılında işini değiştirmeyi planlıyormuş.
“Şimdi bu değişim değilse nedir?” diyenlere bir hatırlatmamız var… Bu öyle yerden biten, gökten düşen, Kovid’le gelen bir rüzgâr değil…
Ta 90’lı yılların sonundan beri dile getirmeye, uyarmaya çalışıyoruz… Zihinsel, fiziksel ya da maddi olarak çalışan refahına gereken önem verilmezse, şirketlerin ‘yetişmiş’ elemanlarını kaybetmeleri işten bile değil…
Bunun önüne geçmek için önerimiz; insanı tüketilebilen bir ‘kaynak’ olarak gören zihniyete karşı, patenti Bersay İletişim Danışmanlığı’na ait olan ‘İnsan Kıymetleri®’ yaklaşımının benimsenmesidir… Bugün bazı şirket ve kurumlarca uygulanan bu anlayış sayesinde arzulanan fikri dönüşümün sağlandığını görebiliyoruz…
Yüzde yüz çalışan memnuniyetinin anahtarı olan, ömür boyu eğitim sunabilen yapılanmalara bir an önce geçebilmek için şu üç alana yatırım yapmakla işe başlanabilir:
1. Çalışanların ‘değişim’ konusunda katılım ve kararlılığını artırmak,
2. Çalışanların iş süreçlerindeki ‘verimlilik’ ve ‘kârlılığı’nı artırmak amacıyla entelektüel katma değer üretmesini sağlamak,
3. Çalışanların ‘etkililiğini’ artırmak.
İnsanı tüketilip kenara bırakılabilecek bir ‘meta’ değil, bir ‘bütün’ olarak algılamak gerekir… Yaklaşık 22 yıldır anlatmaya çalıştığımız tam da budur…
Bugüne dek görünen köy kılavuz istemiyordu… Şimdi de pandemi bu değişim ihtiyacını hızlandırarak ‘zorunlu’ hâle getirdi…
Çalışanların beklentileri apaçık ortada… Onlara hak ettikleri değeri ve ihtiyaçları olan gelişim atmosferini sağlamanın sonucu da… Bu ve bundan sonraki süreçte ‘memnuniyeti’ ve ‘tatmini’ sağlayan kazanacaktır…