'Gurur ahmaklıktır'
03 Temmuz 2009 Akşam Gazetesi
Zürih Kloten’den uçağımız kalktıktan ve kemer bağlama ışıkları söndükten sonra kafamı bir kaldırdım ki, karşımda Ferzat Erdebil...
'O da kim?' değil mi?...
Ferzat Bey Feridun Kundura San. ve Tic. Ltd. Şti’nin patronu... Ne üretiyor, biliyor musunuz? Gay’ler için ayakkabı... Benim de ağzımı bu lafa alıştırdılar ya!..
Soysal Danışmanlık’ın düzenlediği, bizim de zaman zaman görev icabı (son gün akılda kalanları kayıt altına alma falan) katıldığımız Perakende Liderler Zirvesi’nden tanışıyoruz...
Gay ayakkabısı nasıl olur diye merak etmiştim de bana broşürünü yollamıştı... Çok ilginç... Ne yazık ki şu sıra web sitesi 'yeniden inşaat' halinde: www.ferudunkundura.com... Kırk yıl düşünseniz, bu sektöre nasıl girerler, anlaşılır gibi değil... Ferzat Bey gibi 'cin' olmak lazım en azından... 'Bunun için gay olmaya da gerek yok... Pazarı doğru araştır yeter' diyor...
'Nereden böyle?' dedim. Verdiği yanıt çok yalındı: 'Eskiden yurt dışından toptancı müşteriler bize gelirdi. Biz de büroda oturur arkadaşları beklerdik. En fazla Boğaz’a götürür, ikramda bulunurduk... Şimdi biz onların peşinden koşuyoruz... Bu sayede krizden en az etkilenerek geçmeyi başardık sayılır!'...
Ferzat Bey, bana Hacı Ömer Sabancı’nın o ünlü sözünü hatırlattı: 'Gurur ahmaklıktır; sahtekarlık ise eşeklik!'... Yüksek konjonktür dönemlerinde burunları yere düşse almayacak olanlar; aynı tavırlarını şu sıra da sergilemeyi sürdürürlerse, burunları başka bir şeyden hiç çıkmayacak hale gelebiliyor ne yazık ki... Üretim ve satış odaklı olanlar, eğer kibir denen illete tutulmazlarsa her zaman bir çıkış noktası bulabiliyorlar... Ayrıntılı bilgi, Ferzat Erdebil'de...
Kazanan takım değiştirilmez
O, kimilerine göre tartışılır... Bana ve bu işlerden anlamaya çalışan pek çok iş, iletişim ve ilişki yönetimi profesyoneline göre ise tartışmasız bir fenomen... Türkiye’de şöhret köprüsünden geçip marka yoluna girmeye ramak kalmış nadir sanatçılardan Seda Sayan'ı elimden geldiğince yakından izlemek için çaba harcarım. Bir zamanların tek kanallı devlet TV’si gibidir Seda Hanım. 'Şu ürünü alın anam, çok iyidir!' dedi mi yıkılır ortalık. Rekor satış rakamlarını yakalamak işten bile değildir... Bugüne kadar şahsı adına yaptığı işlerdeki başarısı bir kenara, ürün ve markaların pazarlama alanında ‘celebirity’ (şöhret) olarak kullandığı en etkili ve tercih edilen isimdir. Ne yaparsa takip edilir, ne söylese dört kulakla dinlenir, ne önerirse yapılır. Hedef kitle elbette kadınlar. Erkeklerin oranı ise azımsanmayacak düzeyde. Emeği büyük, çok çalışıyor, aldığının hakkını da veriyor...
Son çalışmasını Pepsi’de izliyoruz. Pepsi’nin yeni hedef kitlesini ve stratejisini bilmeden 'Ne ilgisi var Seda Sayan ile' diye düşünmemek elde değil. İşler orada da iyi gidiyor olmalı. Seda Hanım yeni bir pazar yaratmıştır... (Pepsiciler ilk sonuçlara ilişkin kısa bir not gönderirlerse seve seve buradan sizlerle paylaşırız.)
Elbette Seda Sayan’ı Seda Sayan yapan ana iş, sahne hayatı ve TV programı. Eğlenceli, keyiflendirici, zaman zaman duygulandırıcı, ağırlıklı olarak mesaj kaygılı... 'Belki de işin sırrı bu', diye düşünürken Seda Hanım’ın ilginç açıklaması karşısında şaşırıp kaldım. Pepsi haberinde de şaşırmıştım...
Sayan, gelecek sezon yine ekranda olacağını, ancak bu kez farklı bir formatla izleyici karşısına çıkacağını söylemiş. Yine kadın programı olacakmış ama sabah olmayacakmış. Yine kadın kuşağındaymış ama haklarını arayan ya da haklarını bilmeyen kadınlarımız çoğunlukta olduğu için eğlenceden uzak duracakmış ve sosyal konulara değinecekmiş. Hatta Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ile de (medyaya haberi Bakan Güldal Akşit diye vermişler) bu konuda konuşmuşlar ve büyük projeye onlar da destek olacakmış.
Soru şu: Eğlencesi olmayan ciddi bir kadın programı Seda Sayan’ın bugüne kadar inşa ettiği şöhret/marka vaadine ne kadar uygun? Bana sorarsanız hiç uygun değil... Ayrıca 'eğlenceden uzak durma' kararı, 'Kazanan takım değiştirilmez!' kuralına tamamen ters...
Zürih Kloten’den uçağımız kalktıktan ve kemer bağlama ışıkları söndükten sonra kafamı bir kaldırdım ki, karşımda Ferzat Erdebil...
'O da kim?' değil mi?...
Ferzat Bey Feridun Kundura San. ve Tic. Ltd. Şti’nin patronu... Ne üretiyor, biliyor musunuz? Gay’ler için ayakkabı... Benim de ağzımı bu lafa alıştırdılar ya!..
Soysal Danışmanlık’ın düzenlediği, bizim de zaman zaman görev icabı (son gün akılda kalanları kayıt altına alma falan) katıldığımız Perakende Liderler Zirvesi’nden tanışıyoruz...
Gay ayakkabısı nasıl olur diye merak etmiştim de bana broşürünü yollamıştı... Çok ilginç... Ne yazık ki şu sıra web sitesi 'yeniden inşaat' halinde: www.ferudunkundura.com... Kırk yıl düşünseniz, bu sektöre nasıl girerler, anlaşılır gibi değil... Ferzat Bey gibi 'cin' olmak lazım en azından... 'Bunun için gay olmaya da gerek yok... Pazarı doğru araştır yeter' diyor...
'Nereden böyle?' dedim. Verdiği yanıt çok yalındı: 'Eskiden yurt dışından toptancı müşteriler bize gelirdi. Biz de büroda oturur arkadaşları beklerdik. En fazla Boğaz’a götürür, ikramda bulunurduk... Şimdi biz onların peşinden koşuyoruz... Bu sayede krizden en az etkilenerek geçmeyi başardık sayılır!'...
Ferzat Bey, bana Hacı Ömer Sabancı’nın o ünlü sözünü hatırlattı: 'Gurur ahmaklıktır; sahtekarlık ise eşeklik!'... Yüksek konjonktür dönemlerinde burunları yere düşse almayacak olanlar; aynı tavırlarını şu sıra da sergilemeyi sürdürürlerse, burunları başka bir şeyden hiç çıkmayacak hale gelebiliyor ne yazık ki... Üretim ve satış odaklı olanlar, eğer kibir denen illete tutulmazlarsa her zaman bir çıkış noktası bulabiliyorlar... Ayrıntılı bilgi, Ferzat Erdebil'de...
Kazanan takım değiştirilmez
O, kimilerine göre tartışılır... Bana ve bu işlerden anlamaya çalışan pek çok iş, iletişim ve ilişki yönetimi profesyoneline göre ise tartışmasız bir fenomen... Türkiye’de şöhret köprüsünden geçip marka yoluna girmeye ramak kalmış nadir sanatçılardan Seda Sayan'ı elimden geldiğince yakından izlemek için çaba harcarım. Bir zamanların tek kanallı devlet TV’si gibidir Seda Hanım. 'Şu ürünü alın anam, çok iyidir!' dedi mi yıkılır ortalık. Rekor satış rakamlarını yakalamak işten bile değildir... Bugüne kadar şahsı adına yaptığı işlerdeki başarısı bir kenara, ürün ve markaların pazarlama alanında ‘celebirity’ (şöhret) olarak kullandığı en etkili ve tercih edilen isimdir. Ne yaparsa takip edilir, ne söylese dört kulakla dinlenir, ne önerirse yapılır. Hedef kitle elbette kadınlar. Erkeklerin oranı ise azımsanmayacak düzeyde. Emeği büyük, çok çalışıyor, aldığının hakkını da veriyor...
Son çalışmasını Pepsi’de izliyoruz. Pepsi’nin yeni hedef kitlesini ve stratejisini bilmeden 'Ne ilgisi var Seda Sayan ile' diye düşünmemek elde değil. İşler orada da iyi gidiyor olmalı. Seda Hanım yeni bir pazar yaratmıştır... (Pepsiciler ilk sonuçlara ilişkin kısa bir not gönderirlerse seve seve buradan sizlerle paylaşırız.)
Elbette Seda Sayan’ı Seda Sayan yapan ana iş, sahne hayatı ve TV programı. Eğlenceli, keyiflendirici, zaman zaman duygulandırıcı, ağırlıklı olarak mesaj kaygılı... 'Belki de işin sırrı bu', diye düşünürken Seda Hanım’ın ilginç açıklaması karşısında şaşırıp kaldım. Pepsi haberinde de şaşırmıştım...
Sayan, gelecek sezon yine ekranda olacağını, ancak bu kez farklı bir formatla izleyici karşısına çıkacağını söylemiş. Yine kadın programı olacakmış ama sabah olmayacakmış. Yine kadın kuşağındaymış ama haklarını arayan ya da haklarını bilmeyen kadınlarımız çoğunlukta olduğu için eğlenceden uzak duracakmış ve sosyal konulara değinecekmiş. Hatta Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ile de (medyaya haberi Bakan Güldal Akşit diye vermişler) bu konuda konuşmuşlar ve büyük projeye onlar da destek olacakmış.
Soru şu: Eğlencesi olmayan ciddi bir kadın programı Seda Sayan’ın bugüne kadar inşa ettiği şöhret/marka vaadine ne kadar uygun? Bana sorarsanız hiç uygun değil... Ayrıca 'eğlenceden uzak durma' kararı, 'Kazanan takım değiştirilmez!' kuralına tamamen ters...