Gülben Ergen aradığını buldu
10.03.2010
Bir süredir sosyal sorumluluk adına ‘aranıyor’du. Özellikle aranıyordu diyorum. “Önüme gelmiş hazır bir projeye gireyim” diye değil, “ben düşünüp, bulayım, kurgulayayım ve yapayım” istiyordu.
Dediğini de yaptı. Oturdu masaya, aldı yanına Feride Edige ve Elvan Oktar’ı, ortaya mevcut ve yaratabileceği imkanları çıkardı ve yaptı.
Gülben Ergen’in “Çocuklar Gülsün Diye” projesi, daha fikri bile yokken duyduğu heyecanı ve enerjiyi öylesine karşılamış ki kendine güvenen, adını ortaya koyan ve öncülük eden bir sanatçı için şapka çıkarılacak kadar başarılı. Projede 5 ilde Milli Eğitim Bakanlığı ve Okul Öncesi Eğitimi Müdürlüğü ile seçilecek beldelerde iki sınıflık anaokulu yapımı ve bu anaokuluna güvenli ulaşımı sağlayacak araçların temini hedefleniyor. Daha da önemlisi gönüllü abla-ağabey ağı kurulması planlanıyor.
Geçen gün Hülya Avşar’ın programında izledim. Gözlerinden fışkıran ve adını koymakta zorlandığım o duygu yaptırıyor işte bu ve benzeri işleri Gülben’e… Her şeyden önce Hülya Avşar’ın programına çıkması doğru bir karar. Hadi çıktı diyelim. Elindeki malzeme o kadar güçlü ki, Hülya’ya “en güzel sensin” demesi o kadar kendince ki, Gülben’i izleyene, takip edene, tanıyana tanımayana anlattıkları öyle bir geçiyor ki; insan ‘helal olsun’ demekten kendini alamıyor. Bir ‘helal olsun’ da bu projeye katkı sağlamak için TV programı yapmayı öneren Hülya Avşar’a. Coopetition, (Rekabet ve birliktelik) ancak böyle yönetilir.
Kampanyası, hem sanatçı hem üç çocuk annesi Gülben için çok çok önemli. Şimdi bağışlar için herkesin tepesinde. Ee hakkı da! Twitter’ı takip eden arkadaşlar “Obama’nın seçim kampanyasından sonra en çok bağışı Twitter’dan Gülben Ergen toplayacak” diyor…
Nil Karaibrahimgil’i de tebrik etmek lazım. Bu kampanyaya kıskandıracak güzellikte bir jingle’la katkı sağlamış.
Feride, Elvan, Nil ve tabii ki Gülben işin içinde olunca elimiz mahkum… Bağış yapmazsak neler çekeceğimi ben biliyorum… Ee benim gibi bilenler de az değil… Oldu bu iş… Beş ilde yüzlerce çocuk gülecek… Ablaları ve ağabeyleri olacak…
Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı…
Önümde Denizbank’ın iç iletişim için çıkardığı Takım Ruhu adlı dergi duruyor… İki bölüm özellikle dikkatimi çekti. Birincisi, Finansal Hizmetler Grubu Başkanı (CEO) Hakan Ateş ile yapılmış bir söyleşi. Başkan Ateş’in medyada geçmişte yayınlanmış söyleşilerinden derlenmiş bir film izlemiştim. İnanılır gibi değildi. Hakan Ateş bugün ne olacaksa o zamanlar önceden kestirmişti… Yazıyı bu yüzden dikkatle okudum… Bankanın Başkanı çalışanlarına mesaj veriyordu, ancak çıkaracak çok ders vardı… Yeni Normal akımının kurumsal tarafta nasıl ele alınması gerektiğine ilginç göndermeler… Aynen Ali Kocatepe’nin “Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı” şarkısındaki gibi…
Bir de derginin "30 Soru 30 Cevap" bölümünde Denizbank’ta 10 yıldır çalışan Kurumsal Ticari Bankacılık ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Derya Kumru yapılmış röportaja ‘takıldım’... Altını çizdiğim yerler şöyle:
- Gençlik yıllarınızın en büyük hayali neydi?
- Dönemin özellikleri gereği bizim kuşağın hayalleri bireysel olmaktan çok toplumsaldı. (...) Euhemerus'un "Panchaea", Plato'nun "Republic" ve Thomas More'un "Utopia"da hayal ettiği gibi, hümanist ve sosyal temellere dayanan, insanların barış içinde yaşadığı, fakirlikten eser olmayan, müreffeh ve adil bir sosyo-politik ve legal sistemi Türkiye'de kurmaktı.
- Yaşamanıza yön veren temel felsefeniz/yaklaşımınız nedir?
- Sürekli çalışmak ve kendime daima yeni hedefler koymak. Yeni bir yabancı dil öğrenmeye çalışmak, yeni bir bilgisayar programını kullanmayı öğrenmek, yeni bir kitabı okumak gibi bana heyecan veren ve hayatımı kolaylaştıracak hedefleri kastediyorum.
- Hayata dair son bir cümle?..
- Hayatımızın, yapmak istediğimiz her şeye yetmesi dileğiyle...
Bankacılığın entelektüel boyutunun nerelerden nerelere geldiğini merak edenler için bir tadımlık ‘duruş’... Tamamı için Denizbank Kurumsal İletişim Bölümüne bir mail atmak yeterli olabilir…
Not: Yazıya oturduğum sırada gazeteciliğe başladığım Milliyet’e adımımı attığım ilk gün tanışma ve dost olma fırsatı bulduğum Turhan Selçuk Ağabeyimi kaybettiğimi öğrendim… Hümeyra’nın o güzelim şarkısı takılıverdi dudaklarıma: “Bütün özlediklerim, benden ayrı yaşıyor!”… Onu yazmayı aceleye getirmek istemiyorum… Allah rahmet eylesin, yolunu açık eylesin... Huzur içinde yat sevgili ağabeyim…
Dediğini de yaptı. Oturdu masaya, aldı yanına Feride Edige ve Elvan Oktar’ı, ortaya mevcut ve yaratabileceği imkanları çıkardı ve yaptı.
Gülben Ergen’in “Çocuklar Gülsün Diye” projesi, daha fikri bile yokken duyduğu heyecanı ve enerjiyi öylesine karşılamış ki kendine güvenen, adını ortaya koyan ve öncülük eden bir sanatçı için şapka çıkarılacak kadar başarılı. Projede 5 ilde Milli Eğitim Bakanlığı ve Okul Öncesi Eğitimi Müdürlüğü ile seçilecek beldelerde iki sınıflık anaokulu yapımı ve bu anaokuluna güvenli ulaşımı sağlayacak araçların temini hedefleniyor. Daha da önemlisi gönüllü abla-ağabey ağı kurulması planlanıyor.
Geçen gün Hülya Avşar’ın programında izledim. Gözlerinden fışkıran ve adını koymakta zorlandığım o duygu yaptırıyor işte bu ve benzeri işleri Gülben’e… Her şeyden önce Hülya Avşar’ın programına çıkması doğru bir karar. Hadi çıktı diyelim. Elindeki malzeme o kadar güçlü ki, Hülya’ya “en güzel sensin” demesi o kadar kendince ki, Gülben’i izleyene, takip edene, tanıyana tanımayana anlattıkları öyle bir geçiyor ki; insan ‘helal olsun’ demekten kendini alamıyor. Bir ‘helal olsun’ da bu projeye katkı sağlamak için TV programı yapmayı öneren Hülya Avşar’a. Coopetition, (Rekabet ve birliktelik) ancak böyle yönetilir.
Kampanyası, hem sanatçı hem üç çocuk annesi Gülben için çok çok önemli. Şimdi bağışlar için herkesin tepesinde. Ee hakkı da! Twitter’ı takip eden arkadaşlar “Obama’nın seçim kampanyasından sonra en çok bağışı Twitter’dan Gülben Ergen toplayacak” diyor…
Nil Karaibrahimgil’i de tebrik etmek lazım. Bu kampanyaya kıskandıracak güzellikte bir jingle’la katkı sağlamış.
Feride, Elvan, Nil ve tabii ki Gülben işin içinde olunca elimiz mahkum… Bağış yapmazsak neler çekeceğimi ben biliyorum… Ee benim gibi bilenler de az değil… Oldu bu iş… Beş ilde yüzlerce çocuk gülecek… Ablaları ve ağabeyleri olacak…
Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı…
Önümde Denizbank’ın iç iletişim için çıkardığı Takım Ruhu adlı dergi duruyor… İki bölüm özellikle dikkatimi çekti. Birincisi, Finansal Hizmetler Grubu Başkanı (CEO) Hakan Ateş ile yapılmış bir söyleşi. Başkan Ateş’in medyada geçmişte yayınlanmış söyleşilerinden derlenmiş bir film izlemiştim. İnanılır gibi değildi. Hakan Ateş bugün ne olacaksa o zamanlar önceden kestirmişti… Yazıyı bu yüzden dikkatle okudum… Bankanın Başkanı çalışanlarına mesaj veriyordu, ancak çıkaracak çok ders vardı… Yeni Normal akımının kurumsal tarafta nasıl ele alınması gerektiğine ilginç göndermeler… Aynen Ali Kocatepe’nin “Bundan böyle düşünerek atın adımlarınızı” şarkısındaki gibi…
Bir de derginin "30 Soru 30 Cevap" bölümünde Denizbank’ta 10 yıldır çalışan Kurumsal Ticari Bankacılık ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Derya Kumru yapılmış röportaja ‘takıldım’... Altını çizdiğim yerler şöyle:
- Gençlik yıllarınızın en büyük hayali neydi?
- Dönemin özellikleri gereği bizim kuşağın hayalleri bireysel olmaktan çok toplumsaldı. (...) Euhemerus'un "Panchaea", Plato'nun "Republic" ve Thomas More'un "Utopia"da hayal ettiği gibi, hümanist ve sosyal temellere dayanan, insanların barış içinde yaşadığı, fakirlikten eser olmayan, müreffeh ve adil bir sosyo-politik ve legal sistemi Türkiye'de kurmaktı.
- Yaşamanıza yön veren temel felsefeniz/yaklaşımınız nedir?
- Sürekli çalışmak ve kendime daima yeni hedefler koymak. Yeni bir yabancı dil öğrenmeye çalışmak, yeni bir bilgisayar programını kullanmayı öğrenmek, yeni bir kitabı okumak gibi bana heyecan veren ve hayatımı kolaylaştıracak hedefleri kastediyorum.
- Hayata dair son bir cümle?..
- Hayatımızın, yapmak istediğimiz her şeye yetmesi dileğiyle...
Bankacılığın entelektüel boyutunun nerelerden nerelere geldiğini merak edenler için bir tadımlık ‘duruş’... Tamamı için Denizbank Kurumsal İletişim Bölümüne bir mail atmak yeterli olabilir…
Not: Yazıya oturduğum sırada gazeteciliğe başladığım Milliyet’e adımımı attığım ilk gün tanışma ve dost olma fırsatı bulduğum Turhan Selçuk Ağabeyimi kaybettiğimi öğrendim… Hümeyra’nın o güzelim şarkısı takılıverdi dudaklarıma: “Bütün özlediklerim, benden ayrı yaşıyor!”… Onu yazmayı aceleye getirmek istemiyorum… Allah rahmet eylesin, yolunu açık eylesin... Huzur içinde yat sevgili ağabeyim…