Güldal Mumcu maçı 2-1 alabilirdi...
13 Şubat 2010 Akşam Gazetesi
'Meclis'teki kavga gürültünün tek galibi var', demiştim... Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu Hanım... O ortamdan sıyrılıp çıkması, tavrı, konuşurken sergilediği seçilmiş davranış... Bunların hepsi bir araya geldiğinde 'Acaba yeni bir lider adayı mı doğuyor' diye düşündürmüştü beni... Onca lider sıkıntısının çekildiği, alternatifsizlikler içinde kıvranıldığı puslu bir ortamın içinden pırıl pırıl bir güneş gibi doğabilirdi...
Çünkü Türkiye'de iktidar değil muhalefet sorunu vardı... Zayıf muhalefet, alternatifsizlik algısı, AK Parti'nin bile istemediği bir şeylerdi...
Güldal Mumcu, aklı selimi, erdem, düşünce ve duruş zenginliğini temsil edebilir, CHP'yi bir anda atağa kaldırabilirdi belki de...
İlk fırsatı müthiş bir iletişim atağı ile kullanmış, Bülent Arınç'ın agresif yaklaşımında topu göğüs istopu ile yumuşatmış; harika bir geri bildirimle pası tekrar Arınç'a yönlendirmişti... Güldal Hanım'ın hanesine güzel bir gol yazmıştık...
Benzer bir refleksi bu kez Bülent Bey gösterdi... Ona yakışan ve herkesi şaşırtan üslubuyla özür dileyerek hem de bunu tüm politikacıların genelde yaptıkları gibi kıvırarak falan değil, açık ve net bir şekilde ifade ederek topu Güldal Mumcu'nun kalesine yuvarladı...
Bu kez top tekrar Güldal Hanım'daydı... Meclis Başkanvekili'nin golüne nefis bir golle cevap vermiş olan Arınç'a daha kaliteli bir golle cevap verebilir, kendisinden tipik CHP triumvirası tavrı bekleyen herkesi şaşırtarak Arınç'ın özrünü teşekkürle kabul edebilir; ona da zaten böyle bir tavrın yakışacağını söyleyebilirdi...
Ne olurdu o zaman... Güldal Hanım maçı 2-1 alır, bir lidere yakışan ve toplumun beklediği olgunluk ve nezahet duyarlılığını en üst düzeyde sergilemiş olurdu...
Oysa şimdi ne oldu? Durum 1-1... Hatta mağdur duruma düşmüş olan ve kendisiyle daha çok Arınç değil mi?.. Neymiş? Bu özür yetmezmiş, Meclis'ten de özür dilenmeliymiş...
Arınç Meclis'ten de özür dilese, bu kez de halktan özür dilemesinin istenmeyeceğini kim garanti edebilir?..
Siyasi ilişki ve iletişim yönetimi adına Güldal Mumcu Hanım sizce de fırsat kaçırmadı mı?..
Kadınlar, kadınlara sahip çıkmalı
Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin yönetiminde, Filiz Bingölçe'nin hazırladığı ve kitap olarak da yayınlanmış olan araştırmayı, ülkesini tanımak isteyen her vatandaşın alıp bir kenara koyması lazım... Kitabın adı şöyle: Süper Kadın Süper Zor... Üst başlık ise araştırmanın özünü ifade ediyor: Türkiye'de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet...
Her ne kadar ortaya atılan iddia benim şahsıma uymuyorsa ve genellikle (çoğu zaman da gönüllü olarak) kadınların ekonomik şiddetine şahsen ben maruz kalıyorsam da (!) kitabın içeriği dikkatle incelenmeyi fazlasıyla hak ediyor.
İşte bir tadımlık bilgi: Dünya nüfusunun yüzde 51'ini oluşturan kadınlar dünyadaki toplam işlerin üçte ikisini yapıyormuş; buna karşılık dünyadaki toplam gelirlerin onda birini alıyorlarmış. Kadınlar dünyadaki özel mülkiyetin ise sadece yüzde birine sahiplermiş. ILO verilerine göre Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım rakamları 1955'lerde yüzde 72 iken bu oran 2009'da yüzde 24'lere gerilemiş. Birleşmiş Milletler kaynaklarının şiddet çalışmalarında, tüm dünyada şiddet mağduru kadınların yaklaşık üçte ikisinin aynı zamanda ekonomik şiddete de uğradıkları belirtiliyormuş.
Hani başımızın tacı, cennetin ayaklarının altında olduğuna inandığımız kadınlarımız, neredeler? Oysa, kadınları ekonomik zulümden kurtaracak tek güç yine kadınlardır...
'Meclis'teki kavga gürültünün tek galibi var', demiştim... Meclis Başkan Vekili Güldal Mumcu Hanım... O ortamdan sıyrılıp çıkması, tavrı, konuşurken sergilediği seçilmiş davranış... Bunların hepsi bir araya geldiğinde 'Acaba yeni bir lider adayı mı doğuyor' diye düşündürmüştü beni... Onca lider sıkıntısının çekildiği, alternatifsizlikler içinde kıvranıldığı puslu bir ortamın içinden pırıl pırıl bir güneş gibi doğabilirdi...
Çünkü Türkiye'de iktidar değil muhalefet sorunu vardı... Zayıf muhalefet, alternatifsizlik algısı, AK Parti'nin bile istemediği bir şeylerdi...
Güldal Mumcu, aklı selimi, erdem, düşünce ve duruş zenginliğini temsil edebilir, CHP'yi bir anda atağa kaldırabilirdi belki de...
İlk fırsatı müthiş bir iletişim atağı ile kullanmış, Bülent Arınç'ın agresif yaklaşımında topu göğüs istopu ile yumuşatmış; harika bir geri bildirimle pası tekrar Arınç'a yönlendirmişti... Güldal Hanım'ın hanesine güzel bir gol yazmıştık...
Benzer bir refleksi bu kez Bülent Bey gösterdi... Ona yakışan ve herkesi şaşırtan üslubuyla özür dileyerek hem de bunu tüm politikacıların genelde yaptıkları gibi kıvırarak falan değil, açık ve net bir şekilde ifade ederek topu Güldal Mumcu'nun kalesine yuvarladı...
Bu kez top tekrar Güldal Hanım'daydı... Meclis Başkanvekili'nin golüne nefis bir golle cevap vermiş olan Arınç'a daha kaliteli bir golle cevap verebilir, kendisinden tipik CHP triumvirası tavrı bekleyen herkesi şaşırtarak Arınç'ın özrünü teşekkürle kabul edebilir; ona da zaten böyle bir tavrın yakışacağını söyleyebilirdi...
Ne olurdu o zaman... Güldal Hanım maçı 2-1 alır, bir lidere yakışan ve toplumun beklediği olgunluk ve nezahet duyarlılığını en üst düzeyde sergilemiş olurdu...
Oysa şimdi ne oldu? Durum 1-1... Hatta mağdur duruma düşmüş olan ve kendisiyle daha çok Arınç değil mi?.. Neymiş? Bu özür yetmezmiş, Meclis'ten de özür dilenmeliymiş...
Arınç Meclis'ten de özür dilese, bu kez de halktan özür dilemesinin istenmeyeceğini kim garanti edebilir?..
Siyasi ilişki ve iletişim yönetimi adına Güldal Mumcu Hanım sizce de fırsat kaçırmadı mı?..
Kadınlar, kadınlara sahip çıkmalı
Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin yönetiminde, Filiz Bingölçe'nin hazırladığı ve kitap olarak da yayınlanmış olan araştırmayı, ülkesini tanımak isteyen her vatandaşın alıp bir kenara koyması lazım... Kitabın adı şöyle: Süper Kadın Süper Zor... Üst başlık ise araştırmanın özünü ifade ediyor: Türkiye'de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet...
Her ne kadar ortaya atılan iddia benim şahsıma uymuyorsa ve genellikle (çoğu zaman da gönüllü olarak) kadınların ekonomik şiddetine şahsen ben maruz kalıyorsam da (!) kitabın içeriği dikkatle incelenmeyi fazlasıyla hak ediyor.
İşte bir tadımlık bilgi: Dünya nüfusunun yüzde 51'ini oluşturan kadınlar dünyadaki toplam işlerin üçte ikisini yapıyormuş; buna karşılık dünyadaki toplam gelirlerin onda birini alıyorlarmış. Kadınlar dünyadaki özel mülkiyetin ise sadece yüzde birine sahiplermiş. ILO verilerine göre Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım rakamları 1955'lerde yüzde 72 iken bu oran 2009'da yüzde 24'lere gerilemiş. Birleşmiş Milletler kaynaklarının şiddet çalışmalarında, tüm dünyada şiddet mağduru kadınların yaklaşık üçte ikisinin aynı zamanda ekonomik şiddete de uğradıkları belirtiliyormuş.
Hani başımızın tacı, cennetin ayaklarının altında olduğuna inandığımız kadınlarımız, neredeler? Oysa, kadınları ekonomik zulümden kurtaracak tek güç yine kadınlardır...