Güven yoksa verimsizlik var
07 Şubat 2019 - yeni şafak
Türkiye’de işsizliği önlemek ve istihdamın artırılmasını sağlamak için yoğun çalışmalar yürütüldüğü herkesin mâlûmu.
Ancak, iş istihdamın sağlanmasıyla bitmiyor. İşverenlere düşen başka görevler de var… Great Place to Work Enstitüsü’nün yaptığı analizlere yakından bakmak bu görevleri anlamak açısından yararlı…
57 bin çalışanın katıldığı son araştırmaya göre, “en iyi işverenler” yüzde 30 daha fazla iş başvurusu alıyorlarmış. Çıkan çok net bir sonuç var: Güven yoksa verimsizlik yüzde 15’i buluyormuş. Bu da demek oluyor ki; düşük güven düzeyindeki çalışanların yüzde 15’i zamanlarını verimsiz kullanıyor. Öte yandan yüzde 10’u kendini şirkete bağlı hissetmiyor ve yüzde 5’i uzun süre şirkette kalmak istemiyor.
Araştırmada, güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu gibi kavramlar incelemeye alınarak bunların kurum kültürünün gelişmesine yardımcı olduğu tespit edilmiş...
Şirket’in Türkiye Yöneticisi Eyüp Toprak’a göre “Yüksek güven kültürü, şirketlerin ekonomik performanslarını etkiliyor. Güven hissiyatı, kârlılık ve rekâbet gücünü artıran bir faktör. Araştırma, yüksek güven kültürüne sahip iş yerlerinin daha güçlü bir finansal performans sergilediklerini gösteriyor.”
Kurum değerleri ve kültürü üzerine kafa yoran, hakkaniyet ve saygı ve takım ruhu gibi kavramları geliştirebilen işverenler, çalışanların gözünde en iyi işverenler arasına giriyor. Bu iş yerleri de diğerlerine göre daha fazla iş başvurusu alıyor ve aynı zamanda kalifiye elemanları daha da düşük ücretlerle çalıştırma fırsatı elde ettikleri gibi, çalışanların firmaya sadâkatini de artırmış oluyorlar.
Tüm stratejik iletişim modellerinde ‘firma itibarı’ birinci sırada gelir. İtibar kriterlerinin başında da tahmin edileceği gibi güven yer alır…
Aile ilişkilerinde de durum aynı değil midir?..
En kötü ittifak gizli yapılandır
Şirketlerin verimliliğinde bile bu kadar etkili olan ‘güven’ toplumsal barış ve huzurumuz için ne kadar önemlidir varın siz düşünün. Hakkaniyet, saygı ve takım ruhu kavramları her topluluk ve toplum için güveni tesis eden en önemli etkenler arasında…
Peki, toplumsal boyutta güveni ne sarsar? Huzuru ne bozar?
Güveni ‘arkamdan iş çevriliyor’ hissi, önemsenmediği, görmezden gelindiği düşünceleri bozar…
Maalesef CHP ve HDP seçmenleri bu düşünce ve hislerle baş başa bırakılmış durumdalar… Bu iki siyasi partinin ‘gizli bir ittifak’ içinde olduğu kanaati yaygın.
Ocak ayının sonunda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı’yı ziyaretinden sonra Abdülkadir Selvi kendisiyle konuşmuş… “Ziyaretiniz, İstanbul, İzmir ve Adana’da aday çıkarmayacağınızı açıkladığınız güne denk geldi; neden?” demiş. Buldan “Tamamen tesadüf… Bizim AKP’ye olan tavrımız nettir” diye cevap vermiş...
Pervin Hanım’a “HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP’yi destekleyeceğiniz söyleniyor” diye sorduğunda ise Buldan, durumu reddetmemiş, “Başından beri demokratik güç birliğinden yana olduğumuzu söylüyoruz. AKP ve MHP’yi geriletecek adayları destekleme düşüncesindeyiz” demiş.
CHP’nin HDP’ye ‘jestlerine’ de bakalım… CHP, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı olarak Tunç Soyer’i aday gösterdi. 2016 yılında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendeklerin kazıldığı dönemde Sivrihisar Belediyesi Başkanı olan Soyer, görevden alınan belediye başkanlarıyla ‘dayanışma’ sergilemiş, “Kayyum darbesi kardeşliğimizi bozamaz” demişti. Meselenin özü budur, yoksa Soyer’in babasının fâsit darbenin askerî savcısı olarak verdiği kararlar ve içine girdiği faşist uygulamalar değil…
Soyer’in adaylığı karşısında, İzmir’den aday göstermeyen HDP’den destek mesajı gelmiş. HDP İzmir İl Eş Başkanı Kadir Bayur, Soyer’in sadece kendilerinin değil, İzmir emek ve demokrasi güçlerinin de kabulü olduğunu söylemiş. Bu da mı ‘tesadüf’?..
Yine Ocak ayının sonunda HDP sözcüsü Saruhan Oluç’un şu sözlerine de bakmak gerek… “Demokrasi ve barış için fedakarlık yapmaya, üç büyük şehirde aday çıkarmamaya karar verdik. Bizden talepte bulunan demokrasi güçleri CHP adaylarının ihtiyaca cevap olacağını düşünür ve desteğimizi isterse biz de destekleriz.”
İttifaklar, ülkemizde yasal ve / veya meşru bir zemine sahiptir. Hakkındaki düşünceniz ne olursa olsun, HDP an itibariyle yasal bir siyasi partidir… Mahkemelerce aksi karara bağlanmadıkça ‘yasal’ ve meşru olarak kabul edilebilecek olan bu parti ile ittifak yaptığı için herhangi bir parti en fazla kamu vicdanında yargılanabilir, meşruiyet zemininde değil…
Eleştiriler, CHP’nin bu ittifakı yapma değil, ‘gizli tutma’ çabasına yöneliktir… Her iki siyasi partinin de tabanına, seçmenine ‘sizin fikriniz, düşünceniz, varlığınızı reddediyoruz’ diyen tavrınadır… Bugünkü seçmeninin olduğu kadar gelecekte olabilecek seçmeninin güvenini sarsmasınadır. Yerelde ya da genelde Türkiye’nin yönetimine aday olan, köklü geçmişiyle övünen bir partinin, göğsünü gere gere kararlarının arkasında durmayıp, arkadan iş çeviriyor edasına bürünmesine…
Ancak, iş istihdamın sağlanmasıyla bitmiyor. İşverenlere düşen başka görevler de var… Great Place to Work Enstitüsü’nün yaptığı analizlere yakından bakmak bu görevleri anlamak açısından yararlı…
57 bin çalışanın katıldığı son araştırmaya göre, “en iyi işverenler” yüzde 30 daha fazla iş başvurusu alıyorlarmış. Çıkan çok net bir sonuç var: Güven yoksa verimsizlik yüzde 15’i buluyormuş. Bu da demek oluyor ki; düşük güven düzeyindeki çalışanların yüzde 15’i zamanlarını verimsiz kullanıyor. Öte yandan yüzde 10’u kendini şirkete bağlı hissetmiyor ve yüzde 5’i uzun süre şirkette kalmak istemiyor.
Araştırmada, güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu gibi kavramlar incelemeye alınarak bunların kurum kültürünün gelişmesine yardımcı olduğu tespit edilmiş...
Şirket’in Türkiye Yöneticisi Eyüp Toprak’a göre “Yüksek güven kültürü, şirketlerin ekonomik performanslarını etkiliyor. Güven hissiyatı, kârlılık ve rekâbet gücünü artıran bir faktör. Araştırma, yüksek güven kültürüne sahip iş yerlerinin daha güçlü bir finansal performans sergilediklerini gösteriyor.”
Kurum değerleri ve kültürü üzerine kafa yoran, hakkaniyet ve saygı ve takım ruhu gibi kavramları geliştirebilen işverenler, çalışanların gözünde en iyi işverenler arasına giriyor. Bu iş yerleri de diğerlerine göre daha fazla iş başvurusu alıyor ve aynı zamanda kalifiye elemanları daha da düşük ücretlerle çalıştırma fırsatı elde ettikleri gibi, çalışanların firmaya sadâkatini de artırmış oluyorlar.
Tüm stratejik iletişim modellerinde ‘firma itibarı’ birinci sırada gelir. İtibar kriterlerinin başında da tahmin edileceği gibi güven yer alır…
Aile ilişkilerinde de durum aynı değil midir?..
En kötü ittifak gizli yapılandır
Şirketlerin verimliliğinde bile bu kadar etkili olan ‘güven’ toplumsal barış ve huzurumuz için ne kadar önemlidir varın siz düşünün. Hakkaniyet, saygı ve takım ruhu kavramları her topluluk ve toplum için güveni tesis eden en önemli etkenler arasında…
Peki, toplumsal boyutta güveni ne sarsar? Huzuru ne bozar?
Güveni ‘arkamdan iş çevriliyor’ hissi, önemsenmediği, görmezden gelindiği düşünceleri bozar…
Maalesef CHP ve HDP seçmenleri bu düşünce ve hislerle baş başa bırakılmış durumdalar… Bu iki siyasi partinin ‘gizli bir ittifak’ içinde olduğu kanaati yaygın.
Ocak ayının sonunda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı’yı ziyaretinden sonra Abdülkadir Selvi kendisiyle konuşmuş… “Ziyaretiniz, İstanbul, İzmir ve Adana’da aday çıkarmayacağınızı açıkladığınız güne denk geldi; neden?” demiş. Buldan “Tamamen tesadüf… Bizim AKP’ye olan tavrımız nettir” diye cevap vermiş...
Pervin Hanım’a “HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP’yi destekleyeceğiniz söyleniyor” diye sorduğunda ise Buldan, durumu reddetmemiş, “Başından beri demokratik güç birliğinden yana olduğumuzu söylüyoruz. AKP ve MHP’yi geriletecek adayları destekleme düşüncesindeyiz” demiş.
CHP’nin HDP’ye ‘jestlerine’ de bakalım… CHP, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı olarak Tunç Soyer’i aday gösterdi. 2016 yılında Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendeklerin kazıldığı dönemde Sivrihisar Belediyesi Başkanı olan Soyer, görevden alınan belediye başkanlarıyla ‘dayanışma’ sergilemiş, “Kayyum darbesi kardeşliğimizi bozamaz” demişti. Meselenin özü budur, yoksa Soyer’in babasının fâsit darbenin askerî savcısı olarak verdiği kararlar ve içine girdiği faşist uygulamalar değil…
Soyer’in adaylığı karşısında, İzmir’den aday göstermeyen HDP’den destek mesajı gelmiş. HDP İzmir İl Eş Başkanı Kadir Bayur, Soyer’in sadece kendilerinin değil, İzmir emek ve demokrasi güçlerinin de kabulü olduğunu söylemiş. Bu da mı ‘tesadüf’?..
Yine Ocak ayının sonunda HDP sözcüsü Saruhan Oluç’un şu sözlerine de bakmak gerek… “Demokrasi ve barış için fedakarlık yapmaya, üç büyük şehirde aday çıkarmamaya karar verdik. Bizden talepte bulunan demokrasi güçleri CHP adaylarının ihtiyaca cevap olacağını düşünür ve desteğimizi isterse biz de destekleriz.”
İttifaklar, ülkemizde yasal ve / veya meşru bir zemine sahiptir. Hakkındaki düşünceniz ne olursa olsun, HDP an itibariyle yasal bir siyasi partidir… Mahkemelerce aksi karara bağlanmadıkça ‘yasal’ ve meşru olarak kabul edilebilecek olan bu parti ile ittifak yaptığı için herhangi bir parti en fazla kamu vicdanında yargılanabilir, meşruiyet zemininde değil…
Eleştiriler, CHP’nin bu ittifakı yapma değil, ‘gizli tutma’ çabasına yöneliktir… Her iki siyasi partinin de tabanına, seçmenine ‘sizin fikriniz, düşünceniz, varlığınızı reddediyoruz’ diyen tavrınadır… Bugünkü seçmeninin olduğu kadar gelecekte olabilecek seçmeninin güvenini sarsmasınadır. Yerelde ya da genelde Türkiye’nin yönetimine aday olan, köklü geçmişiyle övünen bir partinin, göğsünü gere gere kararlarının arkasında durmayıp, arkadan iş çeviriyor edasına bürünmesine…