Hıncal Ağabey ne dese yeridir!
16 şUBAT 2007
İmparatorluğun kültürel mirasını eve taşıyan akrabalar, pederşahi bir ailenin verdiği temel ahlak, üstüne İstanbul Erkek Lisesi’nden yatılı okul kültürü, sonra da adı bile latince olan feodal bir üniversitede eğitim... Sonuç: Büyüklere karşı saygı... Hele meslek büyüklerine... O nedenle Hıncal Uluç Ağabey, bırakın Çarşamba günü ‘Aziz Valentine gününüz mübarek olsun’ başlıklı yazımızı eleştirmeyi; bizi durduk yerde, haksız yere fırçalasa dahi; çok ağır bir hakarete uğramadıkça sesimizi kolay kolay çıkaramayız. Meslek büyüğümüzdür ve geçmişinde bir ton ‘aslan vurmuşluğu’ yani mesleki başarı vardır; karşısında boynumuz kıldan incedir...
Yine de bir iki şeyi düzeltmekte yarar var. Perakende sektöründen gelen bilgiler Aziz Valentine gününde, önünde ve sırasında -Türkiye’de Sevgililer Günü denmesine hiç itirazım yok- satışların kayda değer derecede artmadığını gösteriyor. Ayrıca halk geneline yayılmış, örneğin Bayram gibi bir inanç günü olmadığı da kesin. Benim tespitim, Aziz Valentine’in ‘ecnebi Türk’ dediğim, Batı kültürü ile yetişmiş sınırlı sayıda insan arasında yaygınlık kazandığı yolunda.
Hıncal Ağabey benim ‘ecnebi Türk’ derken ‘gavur Türk’ demek istediğimi iddia ediyor ve şaka yollu da olsa biraz alındığını ifade ediyor. Kesinlikle öyle bir niyetim olmadığını bir kez daha ifade edeyim. ‘Ecnebi’ sözcüğünü, tam da Türk halkının kullandığı anlamda kullanıyorum: “Yabancı” anlamında... Kimseye ‘gavur’ demem, hele Hıncal Ağabey’e asla...
Erdoğan yoksa, Ali Taran’a ihtiyaç var
İletişim konularında bazen haddimizi de aşarak racon kesiyoruz ya, Ak Parti’nin, reklamcı Ali Taran’la anlaşması hakkında fikrimizi soranlara ne dediğimizi burada bir kez de Akşam okurları ile paylaşalım ki, kimsenin hakkı kalmasın...
En az bir yıldır aynı şeyi yazıyorum. Ak Parti büyük bir hata yapmazsa, seçimleri oy oranını yitirmeden alacak ve tek başına iktidar olacak. Çünkü karşısında doğru dürüst bir muhalefet yok. Bir ana muhalefet partisi düşünün ki, ölçümlemeler liderinin başından gitmesi halinde puanlarının artacağını gösteriyor. Böyle bir ana muhalefetle seçimlerde rekabete girme şansı herkese nasip olmaz. Tek başına iktidar olmasına rağmen 5’inci yılın sonunda hâlâ oylarını korumayı başarmış kaç parti var dünyada?
Hal böyleyken neden reklam dünyasının en büyük yıldızıyla anlaşma yoluna gidilir? Ali Taran gibi risk alan, risk aldığı için ya çok başarılı olan ya da az sayıda işte de olduğu gibi çakılıp kalan ‘sihirbaz reklamcıya’ neden ihtiyaç duyulur? Bunun tek nedeni olabilir: Parti seçimlere mevcut başkanıyla girmemeye karar vermiştir... Çünkü yine araştırmalar, Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’nin başında olmaması halinde partinin puanlarının düşeceğini göstermektedir... Eh o zaman bu anlaşmayı anlamak mümkündür...
Ya açıklama, ya istifa!
Beşiktaş, kulübün eski teknik direktörü Vicente Del Bosque’ye 6.7 milyon Euro ödeyecek… Otoritelere sorduk. Kaçış yok. Öyle veya böyle ödeyecek.
Spor basını bunu orasından burasından mıncıklayacaktır. Biz konuya ‘iş bağlamında’ bakıyoruz. Bu vahim hatayı bir özel şirket CEO’sunun ve yönetiminin yaptığını düşünelim. Koç’un, Sabancı’nın, Eczacıbaşı’nın, Zorlu’nun üst düzey yöneticisi kuruluşun yıllık cirosunun neredeyse yüzde 10'unu kaybedeceği bir oyun içine girse ve bu miktar onun kusurlu hareketleri sonucu buharlaşsa, ne olur?
Bunun hesabı en ağır şekilde sorulur. Hele söz konusu kuruluş Beşiktaş gibi halka açılmış ise…
Bu durumda Beşiktaş yönetiminin Pazartesiyi falan beklemeden derhal bir basın açıklaması yapıp, iş ve spor dünyasını aydınlatmaları ve işin çıkışı yoksa –ki yok gibi görünüyor- camiayı daha fazla yıpratmamak adına derhal istifa etmeleri gerekir… Bu kez karınlarından konuşarak işi geçiştirmeleri mümkün değil, sanki…
Yine de bir iki şeyi düzeltmekte yarar var. Perakende sektöründen gelen bilgiler Aziz Valentine gününde, önünde ve sırasında -Türkiye’de Sevgililer Günü denmesine hiç itirazım yok- satışların kayda değer derecede artmadığını gösteriyor. Ayrıca halk geneline yayılmış, örneğin Bayram gibi bir inanç günü olmadığı da kesin. Benim tespitim, Aziz Valentine’in ‘ecnebi Türk’ dediğim, Batı kültürü ile yetişmiş sınırlı sayıda insan arasında yaygınlık kazandığı yolunda.
Hıncal Ağabey benim ‘ecnebi Türk’ derken ‘gavur Türk’ demek istediğimi iddia ediyor ve şaka yollu da olsa biraz alındığını ifade ediyor. Kesinlikle öyle bir niyetim olmadığını bir kez daha ifade edeyim. ‘Ecnebi’ sözcüğünü, tam da Türk halkının kullandığı anlamda kullanıyorum: “Yabancı” anlamında... Kimseye ‘gavur’ demem, hele Hıncal Ağabey’e asla...
Erdoğan yoksa, Ali Taran’a ihtiyaç var
İletişim konularında bazen haddimizi de aşarak racon kesiyoruz ya, Ak Parti’nin, reklamcı Ali Taran’la anlaşması hakkında fikrimizi soranlara ne dediğimizi burada bir kez de Akşam okurları ile paylaşalım ki, kimsenin hakkı kalmasın...
En az bir yıldır aynı şeyi yazıyorum. Ak Parti büyük bir hata yapmazsa, seçimleri oy oranını yitirmeden alacak ve tek başına iktidar olacak. Çünkü karşısında doğru dürüst bir muhalefet yok. Bir ana muhalefet partisi düşünün ki, ölçümlemeler liderinin başından gitmesi halinde puanlarının artacağını gösteriyor. Böyle bir ana muhalefetle seçimlerde rekabete girme şansı herkese nasip olmaz. Tek başına iktidar olmasına rağmen 5’inci yılın sonunda hâlâ oylarını korumayı başarmış kaç parti var dünyada?
Hal böyleyken neden reklam dünyasının en büyük yıldızıyla anlaşma yoluna gidilir? Ali Taran gibi risk alan, risk aldığı için ya çok başarılı olan ya da az sayıda işte de olduğu gibi çakılıp kalan ‘sihirbaz reklamcıya’ neden ihtiyaç duyulur? Bunun tek nedeni olabilir: Parti seçimlere mevcut başkanıyla girmemeye karar vermiştir... Çünkü yine araştırmalar, Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’nin başında olmaması halinde partinin puanlarının düşeceğini göstermektedir... Eh o zaman bu anlaşmayı anlamak mümkündür...
Ya açıklama, ya istifa!
Beşiktaş, kulübün eski teknik direktörü Vicente Del Bosque’ye 6.7 milyon Euro ödeyecek… Otoritelere sorduk. Kaçış yok. Öyle veya böyle ödeyecek.
Spor basını bunu orasından burasından mıncıklayacaktır. Biz konuya ‘iş bağlamında’ bakıyoruz. Bu vahim hatayı bir özel şirket CEO’sunun ve yönetiminin yaptığını düşünelim. Koç’un, Sabancı’nın, Eczacıbaşı’nın, Zorlu’nun üst düzey yöneticisi kuruluşun yıllık cirosunun neredeyse yüzde 10'unu kaybedeceği bir oyun içine girse ve bu miktar onun kusurlu hareketleri sonucu buharlaşsa, ne olur?
Bunun hesabı en ağır şekilde sorulur. Hele söz konusu kuruluş Beşiktaş gibi halka açılmış ise…
Bu durumda Beşiktaş yönetiminin Pazartesiyi falan beklemeden derhal bir basın açıklaması yapıp, iş ve spor dünyasını aydınlatmaları ve işin çıkışı yoksa –ki yok gibi görünüyor- camiayı daha fazla yıpratmamak adına derhal istifa etmeleri gerekir… Bu kez karınlarından konuşarak işi geçiştirmeleri mümkün değil, sanki…