Hadi parlamentoyu tahkim edin!
13 Aralık 2016 - Yeni Şafak
Bu kez terörün adresi için çok düşünmeye ihtiyaç kalmadı. Herkesin diline pelesenk olan ‘Zamanlama’ sözcüğü, bu kez üzerindeki örtüyü anında kaldırıverdi ve çıplak gerçeklik ayan beyan ortalığa çıktı; sahibi de eylemi (!) sahiplenmekte gecikmedi.
Adres aşağı yukarı belli olunca tabii ki “Nefret körüklensin, halk HDP binalarına yönelsin, kırsın döksün. Bunlar iç savaş istiyor” diyenler ve onları sosyal medyada beğenenler de kendilerini gösterir oldular.
Selahattin Demirtaş ‘İstanbul’daki acımasız katliamı lanetliyorum” demiş mesajında. Bu ifade, dirlik ve düzenliği arzu edenler için önem arz ederken, bazılarımız için de Başkanlık sistemine yolu açabilecek, üzerinde uzlaşmaya varılmış Anayasa tasarısı teklifinin Meclis’e sunulduğu gün, “Seni Başkan yaptırmayacağız” sloganıyla bu katliamın gerçekleştirilmesi arasındaki bağı düşündürebilir. ‘Âlemi kör, herkesi sersem’ sananları, cin olmadan adam çarpanları, uyanık geçinenleri, gözbağcıları bu millet artık tanıyamadı mı sanıyorsunuz?
Can Dündar’ın da canı yanıyormuş. Cumhuriyet’i, klasik çizgisini omurgasından kaydıracak bir yayın politikası içine sokarken, ‘beş benzemez’e dönen stratejiyle farklılığı yakalayacağınızı zannederken bu çabaların bir sonucu olarak tahterevallinin diğer ucunu sert biçimde yere çarptırırken de canınız yanmış mıydı acaba? İmtiyazlı misafir olarak ağırlandığınız Almanya’nın mühim adamları İstanbul’daki terör sonucu kaybettiğimiz canlar için canınızın yandığına can-ı gönülden inanıyorlar mı dersiniz? Hadi yazın bir makale ve size köşe yazarı olarak her hafta bir sayfasını ayıran Die Welt’te yayınlayın… PKK’ya karşı tavrınızı açıkça koyun ortaya… Bakalım nasıl reaksiyon verecek veli nimetleriniz…
Değil mi ki, bağımsızlık balonuyla uçan Belçika mahkemesi, teröriste ‘silahlı mücadeleci’ diyerek, AB’nin terör örgütleri listesinde olan PKK’nın faaliyetlerinin ‘silahlı mücadele’ kapsamında olduğu için terör suçu oluşturamayacağına hükmetti; işte o gün Batı’nın iki yüzü olanca açıklığıyla aynı anda dünyaya kendisini gösterdi. Şimdi aynı Batı, İstanbul’daki katliamın ardından taziye mesajları göndererek ‘hipokrasi’nin (iki yüzlülük) zirvesine tırmanmaktadır.
15 Temmuz’un, Pennsylvania’nın ağzını kullanarak, bir ‘tiyatro’ olduğunu söyleyip halkın zekâsıyla dalga geçtiklerinin farkında olmayanlar, İstanbul’daki katliamın da diktatörlüğü pekiştirmek için yapıldığını iddia edebilirler. FETÖ’cü kafa cıva gibidir. Bir dakika önce söylediklerini anında yalanlama ‘esnekliğine’ sahip beyinleriyle ‘sonuç odaklı’ faaliyetlerine sahne arkasında kılık değiştirerek devam etmektedirler.
Bu azgın terörle hangi hükümet baş edecektir?
Mevcut hükümet.
Öncelikle bu hükümete saygı duymayı öğreneceğiz. Aklın havsalanın almayacağı büyüklükteki ilkesizlikle, sorumsuzlukla, acımasızlıkla yönlendirilmek istenen kahredici savaşların içindeyiz. “Bu savaşların içine neden çekildik?” diyen ergen sorusuyla oyalanıp görevlerinizi ihmal etmeniz, sizin güçlendirmek, tahkim etmek istediğiniz parlamenter sistemle de bir alakanız olmadığı algısını kuvvetlendirebilir. Tam sırası. Gün bugündür: Parlamentoyu bir an önce güçlendirin. Tek yürek olarak teröre karşı durun!
Sayın Kılıçdaroğlu, saldırıyı lanetlemiş ve “CHP olarak teröre karşı mücadelede her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha vurguluyorum” demiştir. Bir kere de “Yapın getirin destek verelim” demeyin. “Her türlü öneriye açığız” demeyin… Allah için, kendiniz bir öneri paketi ile gelin. Ne olur?...
Gadre uğramış insanlarımızın, şehitlerimizin ve yaralılarımızın acılarına, ailelerinin yaşadığı dramlara kayıtsız kalabilen yürekleri saf dışı bırakabilmenin biricik yolu, birlikten geçiyorsa, hamasetin satın alamayacağı ‘beraberlik, kardeşlik’ duygusunu yeşertmekten, dile getirmekten, paylaşmaktan başka elimizden ne gelir ki?
Batı, FETÖ’cü bezirganlar ve yerli ecnebilerle işbirliği halinde elinden geleni ardına koymamakta ısrarlı olduğunu gösteriyor. Batı, zaten nedensiz olarak ‘yayılmacı’ olduğu için, yayılabileceği alanlardan gözünü ne zaman başka yönlere çevirdi ki?
Bu nedenle terörün başını kaynağında, dolayısıyla Batı’da ele geçirmek, teşhir etmek mümkündür.
“IŞİD’e destek veriyor” yaygaraları yapan Batılı medya ve onlara haber servis eden içimizdeki İrlandalılar, özellikle Fırat Harekâtı’ndan sonra bu konudaki iddialarını geriye çekmek durumunda kaldılarsa, iletişim aksiyonlarının bu gerçeklikteki rolünü de görmezden gelmeyelim. Yaptıklarımızı, faaliyetlerimizi, mücadelemizi, anlatabildiğimiz oranda güçlüyüz.
Bu büyük acının da üstesinden gelmeyi başaracağız.
Şehitlerimizin mekânı cennet olsun. Nur içinde yatsınlar. Allah yakınlarına metanet, yaralılarımıza acil şifa nasip etsin…
Adres aşağı yukarı belli olunca tabii ki “Nefret körüklensin, halk HDP binalarına yönelsin, kırsın döksün. Bunlar iç savaş istiyor” diyenler ve onları sosyal medyada beğenenler de kendilerini gösterir oldular.
Selahattin Demirtaş ‘İstanbul’daki acımasız katliamı lanetliyorum” demiş mesajında. Bu ifade, dirlik ve düzenliği arzu edenler için önem arz ederken, bazılarımız için de Başkanlık sistemine yolu açabilecek, üzerinde uzlaşmaya varılmış Anayasa tasarısı teklifinin Meclis’e sunulduğu gün, “Seni Başkan yaptırmayacağız” sloganıyla bu katliamın gerçekleştirilmesi arasındaki bağı düşündürebilir. ‘Âlemi kör, herkesi sersem’ sananları, cin olmadan adam çarpanları, uyanık geçinenleri, gözbağcıları bu millet artık tanıyamadı mı sanıyorsunuz?
Can Dündar’ın da canı yanıyormuş. Cumhuriyet’i, klasik çizgisini omurgasından kaydıracak bir yayın politikası içine sokarken, ‘beş benzemez’e dönen stratejiyle farklılığı yakalayacağınızı zannederken bu çabaların bir sonucu olarak tahterevallinin diğer ucunu sert biçimde yere çarptırırken de canınız yanmış mıydı acaba? İmtiyazlı misafir olarak ağırlandığınız Almanya’nın mühim adamları İstanbul’daki terör sonucu kaybettiğimiz canlar için canınızın yandığına can-ı gönülden inanıyorlar mı dersiniz? Hadi yazın bir makale ve size köşe yazarı olarak her hafta bir sayfasını ayıran Die Welt’te yayınlayın… PKK’ya karşı tavrınızı açıkça koyun ortaya… Bakalım nasıl reaksiyon verecek veli nimetleriniz…
Değil mi ki, bağımsızlık balonuyla uçan Belçika mahkemesi, teröriste ‘silahlı mücadeleci’ diyerek, AB’nin terör örgütleri listesinde olan PKK’nın faaliyetlerinin ‘silahlı mücadele’ kapsamında olduğu için terör suçu oluşturamayacağına hükmetti; işte o gün Batı’nın iki yüzü olanca açıklığıyla aynı anda dünyaya kendisini gösterdi. Şimdi aynı Batı, İstanbul’daki katliamın ardından taziye mesajları göndererek ‘hipokrasi’nin (iki yüzlülük) zirvesine tırmanmaktadır.
15 Temmuz’un, Pennsylvania’nın ağzını kullanarak, bir ‘tiyatro’ olduğunu söyleyip halkın zekâsıyla dalga geçtiklerinin farkında olmayanlar, İstanbul’daki katliamın da diktatörlüğü pekiştirmek için yapıldığını iddia edebilirler. FETÖ’cü kafa cıva gibidir. Bir dakika önce söylediklerini anında yalanlama ‘esnekliğine’ sahip beyinleriyle ‘sonuç odaklı’ faaliyetlerine sahne arkasında kılık değiştirerek devam etmektedirler.
Bu azgın terörle hangi hükümet baş edecektir?
Mevcut hükümet.
Öncelikle bu hükümete saygı duymayı öğreneceğiz. Aklın havsalanın almayacağı büyüklükteki ilkesizlikle, sorumsuzlukla, acımasızlıkla yönlendirilmek istenen kahredici savaşların içindeyiz. “Bu savaşların içine neden çekildik?” diyen ergen sorusuyla oyalanıp görevlerinizi ihmal etmeniz, sizin güçlendirmek, tahkim etmek istediğiniz parlamenter sistemle de bir alakanız olmadığı algısını kuvvetlendirebilir. Tam sırası. Gün bugündür: Parlamentoyu bir an önce güçlendirin. Tek yürek olarak teröre karşı durun!
Sayın Kılıçdaroğlu, saldırıyı lanetlemiş ve “CHP olarak teröre karşı mücadelede her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha vurguluyorum” demiştir. Bir kere de “Yapın getirin destek verelim” demeyin. “Her türlü öneriye açığız” demeyin… Allah için, kendiniz bir öneri paketi ile gelin. Ne olur?...
Gadre uğramış insanlarımızın, şehitlerimizin ve yaralılarımızın acılarına, ailelerinin yaşadığı dramlara kayıtsız kalabilen yürekleri saf dışı bırakabilmenin biricik yolu, birlikten geçiyorsa, hamasetin satın alamayacağı ‘beraberlik, kardeşlik’ duygusunu yeşertmekten, dile getirmekten, paylaşmaktan başka elimizden ne gelir ki?
Batı, FETÖ’cü bezirganlar ve yerli ecnebilerle işbirliği halinde elinden geleni ardına koymamakta ısrarlı olduğunu gösteriyor. Batı, zaten nedensiz olarak ‘yayılmacı’ olduğu için, yayılabileceği alanlardan gözünü ne zaman başka yönlere çevirdi ki?
Bu nedenle terörün başını kaynağında, dolayısıyla Batı’da ele geçirmek, teşhir etmek mümkündür.
“IŞİD’e destek veriyor” yaygaraları yapan Batılı medya ve onlara haber servis eden içimizdeki İrlandalılar, özellikle Fırat Harekâtı’ndan sonra bu konudaki iddialarını geriye çekmek durumunda kaldılarsa, iletişim aksiyonlarının bu gerçeklikteki rolünü de görmezden gelmeyelim. Yaptıklarımızı, faaliyetlerimizi, mücadelemizi, anlatabildiğimiz oranda güçlüyüz.
Bu büyük acının da üstesinden gelmeyi başaracağız.
Şehitlerimizin mekânı cennet olsun. Nur içinde yatsınlar. Allah yakınlarına metanet, yaralılarımıza acil şifa nasip etsin…