Halkımızın Okuma Kültürü Haritası
23 NİSAN 2011
Türkiye’nin “okuma kültürü” var mıdır; varsa böylesi engin bir konuda öncelikli olarak neler söylenebilir? Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile SONAR Araştırma Şirketi birlikte çok hayırlı bir işe kalkışmışlar ve 26 ilde, 6 bin 212 kişiyle görüşmeler yapılarak, istendiği takdirde küçük adımlarla da olsa, muamma ötesi bir alandaki büyük gizemin ipuçlarına rastlanabileceğini kanıtlamışlar. Bir basın toplantısıyla bizzat Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın açıkladığı “Türkiye Okuma Kültürü Haritası” araştırmasının sonuçlarını okuma yazma bilen herkesin önemsemesi lazım.
***
Yılda ortalama 7.2 kitap okunuyormuş. Ben de durumu vahim bulmadım. Tahmin etmemi isteseler yılda 5 kitaptan yukarıya çıkmazdım. Oysa ki Türkiye’de her dört kişiden birinin kitap okuma alışkanlığı varmış. Ancak şu sonuç beklediğimiz kara tabloyu renklendirip, bizleri umutlandırmaya yetip de artıyor bile: Ankete katılanların yüzde 74.72’si okuma alışkanlığını kendi kazanmış. Bu çok önemli bir rakkam. Tırnağıyla kazanlar, eşeleyenler... Bunlar, oyuncaklarını kendileri yapan çocuklardır, diye düşündüm. Bu sevindirici sonuca karşılık “düzenli okunan yazar yok” çıktısını ciddiye alıp, üzerinde durmak lazım. Araştırmaya katılanların yüzde 45.5’i rasgele kitap seçip, düzensiz okuyormuş. Milli kültür politikasını oluşturmuş bazı toplumlar için üzerlerinde tartışılamayan yazarlar vardır. Örneğin Almanlar, Goethe, Schiller veya Fransızlar Balzac, Hugo gibi yazarları hakkında konuşurken, üzerinde fikir birliğine çoktan vardıkları bir saygı temeli üzerinde ifadeler kullanırlar. Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek’in edebi değerlerinin hakkını teslim etme konusunda seksenli yıllardan bu yana epey yol almış olsak da, hâlâ yetkili ve etkili makamlardan tuhaf sesler işitebildiğimize göre “Kültür Bakanlığı’nın işi zor” diye düşünmeye devam edeceğiz, demektir.
***
Halkımızın en çok edebiyat konulu kitapları tercih etmiş olabileceğini aklınız alıyor mu? Araştırmaya katılanların yüzde 19,5'i edebiyat, yüzde 18,3'ü din, yüzde 16,2'si ise eğitim konulu kitaplar okuduğunu ifade etmiş. Yüzde 61,5'lik bir kesim tavsiye, yüzde 25,6'lık bir bölüm ise kitabın adına göre seçim yaptığını belirtmiş. Kitap seçiminde yüzde 90,16'lık bir kesim yayınevi tercihinde bulunmuyor. İlginç değil mi?
***
Bu anket çalışmasının, okuma kültürü haritamızı “okuyabilme” konusunda ileri bir adım olduğu kesin. Amaç da net olarak açıklanmış: Türkiye'deki okur profili ve eğilimleri, bilgiye erişimde dolaylı veya dolaysız karşılaşılan sorunların giderilmesine ilişkin çözüm yollarının saptanması, ilgili kurum ve kişilere önerilerde bulunulması, toplumdaki kütüphane algısının belirlenmesi... Şimdi, asıl bundan sonrasını merak ediyoruz. Kültür Bakanlığımız, bu araştırmayla elde ettiği verileri nerede değerlendirmek istemektedir? Hangi proje ya da projeler için bu çalışmadan yararlanılacaktır?
***
Amerikan Yayıncılar Birliği, Şubat ayında ilk kez elektronik kitap gelirinin basılı kitap gelirini geçtiğini açıklamış. The Buggles’ın “Video killed the radio star” klibini seyrediyormuş ya da bu şarkının kıpır kıpır ritmik melodisini işitiyormuş gibi oldum dün Cengiz Semercioğlu kardeşimin konuyla ilgili yazısını okurken... Televizyon ya da önce Betacam sonra VHS kaset videoları yaygınlık kazandığında sinemanın ortadan kalkacağını sananlar nasıl yanıldılarsa, şimdi de internetin gücünü “aşırı yorum”la değerlendirenler, tespit ve iddialarında yanılacaklar. Her yeni keşfin kendi pazarını yaratacağına inanıyorum. Tablet kitaplar, tablet gazeteler de kendi pazarını yaratıyor ve onlar da rekabetteki kışkırtıcı yerlerini alıyor. Müthiş bir piyasada muhteşem bir rekabet olduğu kesin. Entegre yapılar türeyecek bu rekabetten ve her biri kendi pazar payını büyüterek yoluna devam edecek...
***
Yılda ortalama 7.2 kitap okunuyormuş. Ben de durumu vahim bulmadım. Tahmin etmemi isteseler yılda 5 kitaptan yukarıya çıkmazdım. Oysa ki Türkiye’de her dört kişiden birinin kitap okuma alışkanlığı varmış. Ancak şu sonuç beklediğimiz kara tabloyu renklendirip, bizleri umutlandırmaya yetip de artıyor bile: Ankete katılanların yüzde 74.72’si okuma alışkanlığını kendi kazanmış. Bu çok önemli bir rakkam. Tırnağıyla kazanlar, eşeleyenler... Bunlar, oyuncaklarını kendileri yapan çocuklardır, diye düşündüm. Bu sevindirici sonuca karşılık “düzenli okunan yazar yok” çıktısını ciddiye alıp, üzerinde durmak lazım. Araştırmaya katılanların yüzde 45.5’i rasgele kitap seçip, düzensiz okuyormuş. Milli kültür politikasını oluşturmuş bazı toplumlar için üzerlerinde tartışılamayan yazarlar vardır. Örneğin Almanlar, Goethe, Schiller veya Fransızlar Balzac, Hugo gibi yazarları hakkında konuşurken, üzerinde fikir birliğine çoktan vardıkları bir saygı temeli üzerinde ifadeler kullanırlar. Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek’in edebi değerlerinin hakkını teslim etme konusunda seksenli yıllardan bu yana epey yol almış olsak da, hâlâ yetkili ve etkili makamlardan tuhaf sesler işitebildiğimize göre “Kültür Bakanlığı’nın işi zor” diye düşünmeye devam edeceğiz, demektir.
***
Halkımızın en çok edebiyat konulu kitapları tercih etmiş olabileceğini aklınız alıyor mu? Araştırmaya katılanların yüzde 19,5'i edebiyat, yüzde 18,3'ü din, yüzde 16,2'si ise eğitim konulu kitaplar okuduğunu ifade etmiş. Yüzde 61,5'lik bir kesim tavsiye, yüzde 25,6'lık bir bölüm ise kitabın adına göre seçim yaptığını belirtmiş. Kitap seçiminde yüzde 90,16'lık bir kesim yayınevi tercihinde bulunmuyor. İlginç değil mi?
***
Bu anket çalışmasının, okuma kültürü haritamızı “okuyabilme” konusunda ileri bir adım olduğu kesin. Amaç da net olarak açıklanmış: Türkiye'deki okur profili ve eğilimleri, bilgiye erişimde dolaylı veya dolaysız karşılaşılan sorunların giderilmesine ilişkin çözüm yollarının saptanması, ilgili kurum ve kişilere önerilerde bulunulması, toplumdaki kütüphane algısının belirlenmesi... Şimdi, asıl bundan sonrasını merak ediyoruz. Kültür Bakanlığımız, bu araştırmayla elde ettiği verileri nerede değerlendirmek istemektedir? Hangi proje ya da projeler için bu çalışmadan yararlanılacaktır?
***
Amerikan Yayıncılar Birliği, Şubat ayında ilk kez elektronik kitap gelirinin basılı kitap gelirini geçtiğini açıklamış. The Buggles’ın “Video killed the radio star” klibini seyrediyormuş ya da bu şarkının kıpır kıpır ritmik melodisini işitiyormuş gibi oldum dün Cengiz Semercioğlu kardeşimin konuyla ilgili yazısını okurken... Televizyon ya da önce Betacam sonra VHS kaset videoları yaygınlık kazandığında sinemanın ortadan kalkacağını sananlar nasıl yanıldılarsa, şimdi de internetin gücünü “aşırı yorum”la değerlendirenler, tespit ve iddialarında yanılacaklar. Her yeni keşfin kendi pazarını yaratacağına inanıyorum. Tablet kitaplar, tablet gazeteler de kendi pazarını yaratıyor ve onlar da rekabetteki kışkırtıcı yerlerini alıyor. Müthiş bir piyasada muhteşem bir rekabet olduğu kesin. Entegre yapılar türeyecek bu rekabetten ve her biri kendi pazar payını büyüterek yoluna devam edecek...