Halkla İlişkiler mi, o da ne?..
12 TEMMUZ 2007
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Seçimler öncesinde partilerin siyasi iletişim adına giriştikleri faaliyetleri, taktik ve stratejileri değerlendirmek üzere, “emir komuta zinciri içinde, emirle” yani Serdar Turgut’un talimatıyla çıktığımız yolculuğun sonuna yaklaştık.
Hatırlayalım. Pazar günü ilk gündü. Geniş bir ufuk turu yaptık. En Etkili, En Yaygın, En Sıcak şeklindeki başlıklar altında, partilerin siyasi iletişim anlayış ve yaklaşımlarının genel bir değerlendirmesini yapmaya çalıştık. Ve siyasi iletişim çalışmalarını 5 parametre ve 3 boyutta inceleyeceğimizi söyledik. Neydi onlar?
1. Marka ve seçim vaadi, 2. İletişim tasarımı, 3. Görünürlük, medya satın alma stratejisi, 4. PR ve etkinlik yönetimi, 5. Medya ilişkileri... Bu unsurları değerlendireceğimiz ve puan vereceğimiz, iletişimin olmazsa olmazı 3 boyut da şöyleydi: İngilizce’sinden söylersek üç “C”... Creativity, Consistency, Continuity... Türkçe’sinden “YTS” (Yaratıcılık, Tutarlılık, Süreklilik...)
Pazartesi, Salı, Çarşamba ilk üç parametreye göz atmıştık. Bugün ise dördüncüsüne, siyasi partilerin PR ve Etkinlik Yönetimi alanında yaptıklarına bakacağız. Son olarak da yarın Medya İlişkileri’ni ele alıp, çalışmamızı noktalayacağız...
Bu kez diğer günlerden farklı olarak bir deneme yapmaya çalıştık. Genelde ana başlıklarımızla ilgili çalışmaları partilerin yaptıklarını gözlemleyip ele almıştık. Yani ‘çıktılara’ bakmıştık... Bu kez Asistanım Aslı İşliel Hanım’dan rica ettim. Parti merkezlerini tek tek aradı ve edindiği bilgileri bana aktardı. Görüştüğü tüm isimler Aslı Hanım’da var. Meraklısına ve yetkilisine iletilebilir. Bu telefon konuşmaları sonrasında Asistanım şöyle bir not düşmüş:
“1. PR faaliyetlerini reklam çalışmasıyla karıştırıyorlar; 2. Bir gazetecinin ana kanalları kullanarak bilgiye ulaşması oldukça meşakkatli; 3. İletişim, seçim koordinasyon, bilgi, basın, halkla ilişkiler birimleri mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışıyorlar fakat PR dendiğinde ‘Ne?’ diye soruyorlar.”
Bu görüşmelerde partiler bazında ne sonuç aldığımızı aşağıda birer cümle ile vereceğim. Partileri tek tek ele alırken...
Daha iyisini beklerdik: Genç Parti
· Halkla İlişkiler’e en yatkın olmalarına rağmen bu özelliklerini en az kullanan parti herhalde Genç Partidir. Geçen seçimlerde çok daha aktiflerdi. Her mitingleri bir etkinlik yönetimi idi... Şimdilerde ise etkin bir silah olmaktan uzak...
o Cem Uzan ve eşi PR’ı iyi bilen bir çift. Ama hangi Marketing PR örneğini gördünüz, bir düşünün. “Adam reklama yüklenmiş, o kadar baskı altındaki bir de PR mı düşünecek?” demeyin evet, düşünecek...
o Bu seçimlerde Genç Partiyle ilgili, Emin Şirin’in bütün çırpınışlarına rağmen PR adına bir analiz yapmak zor. Cem Uzan odaklı bir stratejinin doğal sonucu...
o Aslı’nın notu: “Ankara il başkanlığı aracılığı ile 3 kişiyle görüşüldü ve Sabri Canbeyli’ye yönlendirildik. PR faaliyetlerini BRC diye bir şirketten Arzu Hanımın yürüttüğünü bildirdi ve ondan bilgi alınmasını söyledi. Fakat kayıtlarda henüz böyle bir şirket bulamadım.” Ben hem Emin Şirin Bey’den hem de Cem Uzan’dan daha iyisini beklerdim.
· Aslında Genç Partinin olması gereken oyu bu konuda hep 10, ancak fiiliyat bu kez öyle değil: Yaratıcılık (Y): 2, Tutarlılık (T): 4, Süreklilik (S): 6
PR onlardan sorulur: MHP
· Partinin dünya görüşü, konumlandırılması, gelecek tasarımı, iç yapısı; velhasıl her şeyi aslında başarılı bir PR duruşunu zorunlu kılıyor. MHP de yıllardır başarısını zaten etkin PR çalışmalarına borçlu. Onaylarsınız ya da onaylamazsınız, ancak her iletişimcinin teslim etmesi gerekir ki; MHP bir PR ustası partidir. Tüm diğer çalışmalarını bir kenara bırakalım, yani düğünleri, delikanlıların askere gidişini, şehitlerin cenazelerini birer PR etkinliği haline getirmelerini bir kenara bırakalım; sadece ülkücü gençlik örgütlenmesi bile bir PR harikasıdır... Denebilir ki, ne var bunda? Aynısından daha önce de başka ülkelerde, başla partilerde vardı... Evet, ne olmuş? Hangi PR çalışması var ki, sadece bizde olsun, sadece bize ait olsun?.. Onu bunu küçümsemeden önce meseleyi iletişim açısından doğru tahlil etmeye çalışmak gerek...
o MHP’de PR liderden çok partinin alt kadrolarına odaklanmış. Her şey lidere endeksli değil yani... İdeoloji ve inanç odaklı partilerin böyle bir avantajı vardır. MHP bunu her zaman iyi kullanır. Ak Parti de öyleydi. Ama görünen o ki, bu seçimlerde ciddi bir transformasyondan geçiyorlar. Bu ise MHP için fırsat...
o MHP pazarlama odaklı PR’ın pek çok öğesini kullanıyor. Büyük ‘Yayla organizasyonlarını’ diğer partiler sadece izlediler... Hem de yıllarca... Dilovası, Tekir, Hereke, Doğu Karadeniz Yayla şenliklerini kaçırdıysanız bir daha sefere izleyin. Siyasi PR nasıl olur, öğrenin...
o Aslı’nın notuna göz atalım: “3 kişi sonrası Yıldıray Çiçek’e yönlendirildim. Cep telefonu ve normal hatlarından ulaşılamıyor. Bilgi verecek kimse olmadığı gibi, sanıyorum ki yaptıklarının hangisinin PR çalışması olduğunu bilen yok...” Tipik MHP... Bilmiyorlar ama yapıyorlar...
· Puanlara göz atalım: Yaratıcılık (Y): 8, Tutarlılık (T): 9, Süreklilik (S): 10.
Bilmeden Uyguluyor
· Ak Parti PR ve etkinlik yönetimi konusunda en başarılı partilerden. Bu başlıktan ne anladığımızı, somut bir örnekle göstermekte, bu örneği de Ak Parti’den seçmekte yarar var. Hatırlayalım. Eski Beşiktaşlı, İstanbulsporlu, Trabzonsporlu, Fenerli, Galatasaraylı, Eti Mesgut Şekersporlu Sergen Yalçın geçenlerde Eskişehirspor’a transfer oldu. Gazetelerde en çok kimin ismi çıktı? Transfer ayarladığı iddia edilen Kemal Unakıtan’ın... Sergen’in yeni formasını giydiği törenle ilgili yayınlanan fotoğraflarda bile Unakıtan’ın gülen yüzü baskın öğe olarak ortaya çıkıyordu... Kısa vadede yüksek etki elde edilen ‘publicity’ türünden ‘hızlı’ PR etkinliğine harika bir örnek...
o Mitingleri etkinlik yönetimi çerçevesinde ele almak tabii ki mümkün. Ancak o zaman hemen sormak gerekiyor: Hangi farklılık yaratılıyor bu mitinglerde?.. Bir şarkıcı çıkarıp konser verdirmek, yemek dağıtmak bile, doğru konseptten yola çıkılırsa, bir ‘mazhariyettir’ bazen... Tek başına, konsept dışı uygulanırsa pek fazla bir işe yaramaz, ancak yine de bir çabadır. (ANAP’ın Mahsun Kırmızıgül konserleri gibi)... Ya da parti şarkılarını çalmak... Siz hiç duydunuz mu Ak Parti şarkılarını?.. Ben duymadım... Peki konsept çalışması yapılmamış olmasına rağmen niye dolup taşıyor Ak Parti mitingleri? Söyleyelim: Liderden... Tayyip Erdoğan dolduruyor meydanları...
o Kucağa çocuk alıp fotoğraf çektirmeyi bile bir PR çalışması olarak kabul etmeye hazırım. Yeter ki kurgulanmış ve planlı olsun ama içtenliğiniz yansısın!.. Türkiye’de siyasi iletişim PR’ı ve etkinliği dendiğinde akla, çarşıda esnaf dolaşıp el sıkmak; konvoy yapıp korna çalarak mahalle mahalle gezmek geliyor... Sonra, “Amma PR yaptık ha!”.. Ak Parti özellikle belediyeler üzerinde etkinlik yönetimini büyük bir başarı ile uyguluyor. Özellikle İstanbul Büyük Şehir’i kutlamak gerek. Köprüleri ve üst geçitleri, müthiş bir mecra olarak kullanmayı, açılışların zamanlamasını denk getirmeyi iyi başardılar...
o Ak Parti’nin PR çalışmalarını daha yakından izlemek için mahalle aralarında dolaşmak gerek. Daha önce de belirttiğimiz gibi yüz yüze ilişki biçimlerinde gayet iyiler... Bu arada mobil seçim ofisleri olarak tasarlanan Ak Nokta uygulamalarının başarısını da görmezden gelmeyelim...
o Aslı’nın Ak Parti’yi aradığında aldığı bilgi notu şöyle: “7 kişi birbirine yönlendirdi. Son olarak İnan Şahin ile görüşüldü. Kendisi yarım saat içinde tekrar aranacak. Bu süre zarfında Edibe Sözen ile görüşeceğini ve onun aktaracağı bilgileri bana vereceğini söyledi. İnan Şahin’e Ak Parti Genel Merkez’den görüşülen Nevzat Bey yönlendirdi. Nevzat Bey, internet, reklam, billboard, miting çalışmalarının haricinde planlanmış PR faaliyetleri olmadığını söyledi!!!”
· Gelelim puanlara: Yaratıcılık (Y): 4, Tutarlılık (T): 6, Süreklilik (S): 9.
Aslında en yatkın olması gereken Parti: CHP
· İletişimciler arasında bir anket yapılsa, herhalde Baskın Oran gibi bağımsızlara oy çıkardı, bir de CHP’ye... Yani iletişimcilerin en yakın olduğu parti herhalde CHP’dir. Hatta onlar CHP’yi genellikle Ce, He, Pe diye değil, Fransızcadan ‘mülhem’ Ce, Haş, Pe diye okurlar... Peki, CHP iletişime yakın mıdır? Bu soruya ‘Evet’ yanıtı vermek, neredeyse imkansız...
o CHP’nin PR adına takıldığı tek yer Ak Parti’nin yolsuzluklarını ortaya çıkarmak için verdiği amansız çabadır. 5 yıldır ellerinden onlarca dosya geçtiğini biliriz de o dosyaların yasal takibatını bir türlü göremeyiz. Seçime 10 gün kalmış... Dün Mustafa Özyürek’in kendisinin söyleyip kendisinin dinlediği “İktidar geçmişte görülmediği kadar yolsuzluk batağında” şeklindeki açıklamaları gibi bombardımanlar 5 yıldır devam ediyor...
o Bir de Sayın Baykal’ın mitingler öncesinde yaptığı basın toplantılarını ekleyebiliriz PR çalışmalarına...
o Oysa neler yapılabilirdi neler... CHP hiçbir seçimde bu kadar büyük şans elde etmemişti. DP-ANAP işbirliği bozulmuş, o cephe zayıflamıştı; DSP tam da Baykal’ın istediği gibi CHP’ye destek veriyordu... PR çalışmaları ve etkinlik yönetimi ile son yumruğu vurmak için bütün koşullar vardı. CHP, bir hamle ile kendisine oy vermeye hazır seçmenlerin kâbusu olan olası bir CHP – MHP koalisyonu tehdidiyle karşı karşıya bulunmadığını anlatabilirdi... Bu ise tüm demokratik güçleri yanına çekmesini sağlayabilirdi. Nasıl mı? ‘Konu yönetimi çerçevesinde’ gençliği harekete geçirerek. Nasıl mı? Uzağa gitmeye gerek yok; MHP’nin nasıl teşkilatlandığına bakarak. Onu da mı yapamadınız, gençleri ücreti karşılığı ‘etkinliğe’ çeken ‘kampus pazarlama grupları’ ile işbirliği yaparak...
o Asl’ının CHP notu şöyle: “4 kişi sonrasında Baki Özilhan (Başkan’ın basın danışmanıymış) ile görüşüldü. Baki Bey PR faaliyetlerini bilmediğini, bu çalışmaları reklam ajansının (Güzel Sanatlar) yürüttüğünü, onlarla görüşmem gerektiğini söyledi.”
· Puanlara gelince: Yaratıcılık (Y): 2, Tutarlılık (T): 5, Süreklilik (S): 7.
DP geç kalmasına rağmen iyi
· Şahsen de tanır, bilirim. Liderler arasından Mehmet Ağar PR işinin önemine en çok inanan ve PR’ı en iyi bilenlerden biridir. Peki ne yapar? Yapabileceğinin belki onda birini... Geç kaldı... Ajans seçmede... Sahaya çıkmada... Seçtiği ajansta sorun yok. Kendisini kanıtlamış, bu işi iyi bildiğini lafta değil fiiliyatta ortaya koymuş bir reklam ajansıyla çalışıyor... Bir düşünün aynı ajansla son 3 yıldır düzenli bir çalışma yürütüyor olsaydı, bugün Mehmet Ağar’ı kim tutabilirdi acaba?.. Yazık...
o Mehmet Ağar aile tablosunu en iyi kullanan liderlerden biridir. Eşinin desteği her halinden belli oluyor. Bir şey daha belli oluyor: Eğer bir şekilde iktidara gelirse eşi, ‘Hanımağa’ olmayacak... Yani perde arkasından partiyi yönetmeye kalkmayacak. Bu duyguyu Allah’ı var, Baykal’da da ediniyoruz; ancak orada da Bayan Baykal hiç ortalıkta yok...
o Pazarlama odaklı PR’ın (Marketing PR) literatüre geçmiş 32 aracı vardır. Bunu her iletişim fakültesi öğrencisi bilir: Sergi, basın gezisi, yarışma, kitap yayını, müze, kalitatif çalışmalar vb... Mehmet Ağar bunların pek çoğunun içinde yıllarca oldu. Şahsen hepsine destek verdi. Neden seçim hattı mahalline girilince frene bastı, anlaşılır gibi değil...
o Aslı’nın DP notu: “5 kişiden sonra Necmi Hatipoğlu’na yönlendirildim. Miting, mektup, afiş, internet çalışmaları olduğunu diğer bilgileri ajanslarından almamızı söylediler. Oranın bir reklam ajansı olduğunu söyledim, ‘Olsun diğer konuları da onlar hallediyor, Kerim Bey ile görüşün’ dedi”... Duyunuz Sayın Ağar!..
· Puanlara gelince: Yaratıcılık (Y): 4, Tutarlılık (T): 8, Süreklilik (S): 3.
Hatırlayalım. Pazar günü ilk gündü. Geniş bir ufuk turu yaptık. En Etkili, En Yaygın, En Sıcak şeklindeki başlıklar altında, partilerin siyasi iletişim anlayış ve yaklaşımlarının genel bir değerlendirmesini yapmaya çalıştık. Ve siyasi iletişim çalışmalarını 5 parametre ve 3 boyutta inceleyeceğimizi söyledik. Neydi onlar?
1. Marka ve seçim vaadi, 2. İletişim tasarımı, 3. Görünürlük, medya satın alma stratejisi, 4. PR ve etkinlik yönetimi, 5. Medya ilişkileri... Bu unsurları değerlendireceğimiz ve puan vereceğimiz, iletişimin olmazsa olmazı 3 boyut da şöyleydi: İngilizce’sinden söylersek üç “C”... Creativity, Consistency, Continuity... Türkçe’sinden “YTS” (Yaratıcılık, Tutarlılık, Süreklilik...)
Pazartesi, Salı, Çarşamba ilk üç parametreye göz atmıştık. Bugün ise dördüncüsüne, siyasi partilerin PR ve Etkinlik Yönetimi alanında yaptıklarına bakacağız. Son olarak da yarın Medya İlişkileri’ni ele alıp, çalışmamızı noktalayacağız...
Bu kez diğer günlerden farklı olarak bir deneme yapmaya çalıştık. Genelde ana başlıklarımızla ilgili çalışmaları partilerin yaptıklarını gözlemleyip ele almıştık. Yani ‘çıktılara’ bakmıştık... Bu kez Asistanım Aslı İşliel Hanım’dan rica ettim. Parti merkezlerini tek tek aradı ve edindiği bilgileri bana aktardı. Görüştüğü tüm isimler Aslı Hanım’da var. Meraklısına ve yetkilisine iletilebilir. Bu telefon konuşmaları sonrasında Asistanım şöyle bir not düşmüş:
“1. PR faaliyetlerini reklam çalışmasıyla karıştırıyorlar; 2. Bir gazetecinin ana kanalları kullanarak bilgiye ulaşması oldukça meşakkatli; 3. İletişim, seçim koordinasyon, bilgi, basın, halkla ilişkiler birimleri mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışıyorlar fakat PR dendiğinde ‘Ne?’ diye soruyorlar.”
Bu görüşmelerde partiler bazında ne sonuç aldığımızı aşağıda birer cümle ile vereceğim. Partileri tek tek ele alırken...
Daha iyisini beklerdik: Genç Parti
· Halkla İlişkiler’e en yatkın olmalarına rağmen bu özelliklerini en az kullanan parti herhalde Genç Partidir. Geçen seçimlerde çok daha aktiflerdi. Her mitingleri bir etkinlik yönetimi idi... Şimdilerde ise etkin bir silah olmaktan uzak...
o Cem Uzan ve eşi PR’ı iyi bilen bir çift. Ama hangi Marketing PR örneğini gördünüz, bir düşünün. “Adam reklama yüklenmiş, o kadar baskı altındaki bir de PR mı düşünecek?” demeyin evet, düşünecek...
o Bu seçimlerde Genç Partiyle ilgili, Emin Şirin’in bütün çırpınışlarına rağmen PR adına bir analiz yapmak zor. Cem Uzan odaklı bir stratejinin doğal sonucu...
o Aslı’nın notu: “Ankara il başkanlığı aracılığı ile 3 kişiyle görüşüldü ve Sabri Canbeyli’ye yönlendirildik. PR faaliyetlerini BRC diye bir şirketten Arzu Hanımın yürüttüğünü bildirdi ve ondan bilgi alınmasını söyledi. Fakat kayıtlarda henüz böyle bir şirket bulamadım.” Ben hem Emin Şirin Bey’den hem de Cem Uzan’dan daha iyisini beklerdim.
· Aslında Genç Partinin olması gereken oyu bu konuda hep 10, ancak fiiliyat bu kez öyle değil: Yaratıcılık (Y): 2, Tutarlılık (T): 4, Süreklilik (S): 6
PR onlardan sorulur: MHP
· Partinin dünya görüşü, konumlandırılması, gelecek tasarımı, iç yapısı; velhasıl her şeyi aslında başarılı bir PR duruşunu zorunlu kılıyor. MHP de yıllardır başarısını zaten etkin PR çalışmalarına borçlu. Onaylarsınız ya da onaylamazsınız, ancak her iletişimcinin teslim etmesi gerekir ki; MHP bir PR ustası partidir. Tüm diğer çalışmalarını bir kenara bırakalım, yani düğünleri, delikanlıların askere gidişini, şehitlerin cenazelerini birer PR etkinliği haline getirmelerini bir kenara bırakalım; sadece ülkücü gençlik örgütlenmesi bile bir PR harikasıdır... Denebilir ki, ne var bunda? Aynısından daha önce de başka ülkelerde, başla partilerde vardı... Evet, ne olmuş? Hangi PR çalışması var ki, sadece bizde olsun, sadece bize ait olsun?.. Onu bunu küçümsemeden önce meseleyi iletişim açısından doğru tahlil etmeye çalışmak gerek...
o MHP’de PR liderden çok partinin alt kadrolarına odaklanmış. Her şey lidere endeksli değil yani... İdeoloji ve inanç odaklı partilerin böyle bir avantajı vardır. MHP bunu her zaman iyi kullanır. Ak Parti de öyleydi. Ama görünen o ki, bu seçimlerde ciddi bir transformasyondan geçiyorlar. Bu ise MHP için fırsat...
o MHP pazarlama odaklı PR’ın pek çok öğesini kullanıyor. Büyük ‘Yayla organizasyonlarını’ diğer partiler sadece izlediler... Hem de yıllarca... Dilovası, Tekir, Hereke, Doğu Karadeniz Yayla şenliklerini kaçırdıysanız bir daha sefere izleyin. Siyasi PR nasıl olur, öğrenin...
o Aslı’nın notuna göz atalım: “3 kişi sonrası Yıldıray Çiçek’e yönlendirildim. Cep telefonu ve normal hatlarından ulaşılamıyor. Bilgi verecek kimse olmadığı gibi, sanıyorum ki yaptıklarının hangisinin PR çalışması olduğunu bilen yok...” Tipik MHP... Bilmiyorlar ama yapıyorlar...
· Puanlara göz atalım: Yaratıcılık (Y): 8, Tutarlılık (T): 9, Süreklilik (S): 10.
Bilmeden Uyguluyor
· Ak Parti PR ve etkinlik yönetimi konusunda en başarılı partilerden. Bu başlıktan ne anladığımızı, somut bir örnekle göstermekte, bu örneği de Ak Parti’den seçmekte yarar var. Hatırlayalım. Eski Beşiktaşlı, İstanbulsporlu, Trabzonsporlu, Fenerli, Galatasaraylı, Eti Mesgut Şekersporlu Sergen Yalçın geçenlerde Eskişehirspor’a transfer oldu. Gazetelerde en çok kimin ismi çıktı? Transfer ayarladığı iddia edilen Kemal Unakıtan’ın... Sergen’in yeni formasını giydiği törenle ilgili yayınlanan fotoğraflarda bile Unakıtan’ın gülen yüzü baskın öğe olarak ortaya çıkıyordu... Kısa vadede yüksek etki elde edilen ‘publicity’ türünden ‘hızlı’ PR etkinliğine harika bir örnek...
o Mitingleri etkinlik yönetimi çerçevesinde ele almak tabii ki mümkün. Ancak o zaman hemen sormak gerekiyor: Hangi farklılık yaratılıyor bu mitinglerde?.. Bir şarkıcı çıkarıp konser verdirmek, yemek dağıtmak bile, doğru konseptten yola çıkılırsa, bir ‘mazhariyettir’ bazen... Tek başına, konsept dışı uygulanırsa pek fazla bir işe yaramaz, ancak yine de bir çabadır. (ANAP’ın Mahsun Kırmızıgül konserleri gibi)... Ya da parti şarkılarını çalmak... Siz hiç duydunuz mu Ak Parti şarkılarını?.. Ben duymadım... Peki konsept çalışması yapılmamış olmasına rağmen niye dolup taşıyor Ak Parti mitingleri? Söyleyelim: Liderden... Tayyip Erdoğan dolduruyor meydanları...
o Kucağa çocuk alıp fotoğraf çektirmeyi bile bir PR çalışması olarak kabul etmeye hazırım. Yeter ki kurgulanmış ve planlı olsun ama içtenliğiniz yansısın!.. Türkiye’de siyasi iletişim PR’ı ve etkinliği dendiğinde akla, çarşıda esnaf dolaşıp el sıkmak; konvoy yapıp korna çalarak mahalle mahalle gezmek geliyor... Sonra, “Amma PR yaptık ha!”.. Ak Parti özellikle belediyeler üzerinde etkinlik yönetimini büyük bir başarı ile uyguluyor. Özellikle İstanbul Büyük Şehir’i kutlamak gerek. Köprüleri ve üst geçitleri, müthiş bir mecra olarak kullanmayı, açılışların zamanlamasını denk getirmeyi iyi başardılar...
o Ak Parti’nin PR çalışmalarını daha yakından izlemek için mahalle aralarında dolaşmak gerek. Daha önce de belirttiğimiz gibi yüz yüze ilişki biçimlerinde gayet iyiler... Bu arada mobil seçim ofisleri olarak tasarlanan Ak Nokta uygulamalarının başarısını da görmezden gelmeyelim...
o Aslı’nın Ak Parti’yi aradığında aldığı bilgi notu şöyle: “7 kişi birbirine yönlendirdi. Son olarak İnan Şahin ile görüşüldü. Kendisi yarım saat içinde tekrar aranacak. Bu süre zarfında Edibe Sözen ile görüşeceğini ve onun aktaracağı bilgileri bana vereceğini söyledi. İnan Şahin’e Ak Parti Genel Merkez’den görüşülen Nevzat Bey yönlendirdi. Nevzat Bey, internet, reklam, billboard, miting çalışmalarının haricinde planlanmış PR faaliyetleri olmadığını söyledi!!!”
· Gelelim puanlara: Yaratıcılık (Y): 4, Tutarlılık (T): 6, Süreklilik (S): 9.
Aslında en yatkın olması gereken Parti: CHP
· İletişimciler arasında bir anket yapılsa, herhalde Baskın Oran gibi bağımsızlara oy çıkardı, bir de CHP’ye... Yani iletişimcilerin en yakın olduğu parti herhalde CHP’dir. Hatta onlar CHP’yi genellikle Ce, He, Pe diye değil, Fransızcadan ‘mülhem’ Ce, Haş, Pe diye okurlar... Peki, CHP iletişime yakın mıdır? Bu soruya ‘Evet’ yanıtı vermek, neredeyse imkansız...
o CHP’nin PR adına takıldığı tek yer Ak Parti’nin yolsuzluklarını ortaya çıkarmak için verdiği amansız çabadır. 5 yıldır ellerinden onlarca dosya geçtiğini biliriz de o dosyaların yasal takibatını bir türlü göremeyiz. Seçime 10 gün kalmış... Dün Mustafa Özyürek’in kendisinin söyleyip kendisinin dinlediği “İktidar geçmişte görülmediği kadar yolsuzluk batağında” şeklindeki açıklamaları gibi bombardımanlar 5 yıldır devam ediyor...
o Bir de Sayın Baykal’ın mitingler öncesinde yaptığı basın toplantılarını ekleyebiliriz PR çalışmalarına...
o Oysa neler yapılabilirdi neler... CHP hiçbir seçimde bu kadar büyük şans elde etmemişti. DP-ANAP işbirliği bozulmuş, o cephe zayıflamıştı; DSP tam da Baykal’ın istediği gibi CHP’ye destek veriyordu... PR çalışmaları ve etkinlik yönetimi ile son yumruğu vurmak için bütün koşullar vardı. CHP, bir hamle ile kendisine oy vermeye hazır seçmenlerin kâbusu olan olası bir CHP – MHP koalisyonu tehdidiyle karşı karşıya bulunmadığını anlatabilirdi... Bu ise tüm demokratik güçleri yanına çekmesini sağlayabilirdi. Nasıl mı? ‘Konu yönetimi çerçevesinde’ gençliği harekete geçirerek. Nasıl mı? Uzağa gitmeye gerek yok; MHP’nin nasıl teşkilatlandığına bakarak. Onu da mı yapamadınız, gençleri ücreti karşılığı ‘etkinliğe’ çeken ‘kampus pazarlama grupları’ ile işbirliği yaparak...
o Asl’ının CHP notu şöyle: “4 kişi sonrasında Baki Özilhan (Başkan’ın basın danışmanıymış) ile görüşüldü. Baki Bey PR faaliyetlerini bilmediğini, bu çalışmaları reklam ajansının (Güzel Sanatlar) yürüttüğünü, onlarla görüşmem gerektiğini söyledi.”
· Puanlara gelince: Yaratıcılık (Y): 2, Tutarlılık (T): 5, Süreklilik (S): 7.
DP geç kalmasına rağmen iyi
· Şahsen de tanır, bilirim. Liderler arasından Mehmet Ağar PR işinin önemine en çok inanan ve PR’ı en iyi bilenlerden biridir. Peki ne yapar? Yapabileceğinin belki onda birini... Geç kaldı... Ajans seçmede... Sahaya çıkmada... Seçtiği ajansta sorun yok. Kendisini kanıtlamış, bu işi iyi bildiğini lafta değil fiiliyatta ortaya koymuş bir reklam ajansıyla çalışıyor... Bir düşünün aynı ajansla son 3 yıldır düzenli bir çalışma yürütüyor olsaydı, bugün Mehmet Ağar’ı kim tutabilirdi acaba?.. Yazık...
o Mehmet Ağar aile tablosunu en iyi kullanan liderlerden biridir. Eşinin desteği her halinden belli oluyor. Bir şey daha belli oluyor: Eğer bir şekilde iktidara gelirse eşi, ‘Hanımağa’ olmayacak... Yani perde arkasından partiyi yönetmeye kalkmayacak. Bu duyguyu Allah’ı var, Baykal’da da ediniyoruz; ancak orada da Bayan Baykal hiç ortalıkta yok...
o Pazarlama odaklı PR’ın (Marketing PR) literatüre geçmiş 32 aracı vardır. Bunu her iletişim fakültesi öğrencisi bilir: Sergi, basın gezisi, yarışma, kitap yayını, müze, kalitatif çalışmalar vb... Mehmet Ağar bunların pek çoğunun içinde yıllarca oldu. Şahsen hepsine destek verdi. Neden seçim hattı mahalline girilince frene bastı, anlaşılır gibi değil...
o Aslı’nın DP notu: “5 kişiden sonra Necmi Hatipoğlu’na yönlendirildim. Miting, mektup, afiş, internet çalışmaları olduğunu diğer bilgileri ajanslarından almamızı söylediler. Oranın bir reklam ajansı olduğunu söyledim, ‘Olsun diğer konuları da onlar hallediyor, Kerim Bey ile görüşün’ dedi”... Duyunuz Sayın Ağar!..
· Puanlara gelince: Yaratıcılık (Y): 4, Tutarlılık (T): 8, Süreklilik (S): 3.