Halkla ilişkilerin itibarına darbe…
27 Nisan 2019- Yeni Şafak
AK Parti iktidarına ve de mümkünse Sayın Cumhurbaşkanı’na karşı çıkmak, Batı’da ve ülke içinde ‘Erdoğan Düşmanlığını’ körüklemek için her türlü yolu mübah görenler, İstanbul Havalimanı’nı da parmaklarına dolama konusunda da birbirleriyle yarışıyorlar…
Atatürk Havalimanı’na inebilmek için İstanbul üzerinde 45 dakika ile bir saat arasında dönüp durma konusunda şikâyet ederken, şimdi uçak yere indikten sonra körüğe kadar giderken geçen zamandan ve de indikten sonra yürümek durumundan oldukları yoldan şikâyet edip duruyorlar…
Olmadı, gördükleri en ufak olumsuzluğu alabildiğine abartmak için çaba harcayanlar, Batı basınının İstanbul Havalimanı’nı öve öve bitirememesini de anlamakta güçlük çekiyorlar…
Dün sosyal ve geleneksel medyaya yansıyan bir olay bu bağlamda ibret vericidir… Yeni havalimanıyla ilgili kendini iyice doldurmuş olduğu anlaşılan, halkla ilişkiler uzmanı olduğu, danışmanlık (!) yaptığı belirtilen ve bir süre önce ayrılmasına rağmen adı bir iletişim ajansıyla birlikte anılan kadın, uçak bir miktar gecikti diye bir alan görevlisine vermiş veriştirmiş.
Birileri de olayı videoya çekmişler. Koymuşlar internete. Durum fecî… Kadın bir anda şöhret oluvermiş ama ne itibar kalmış ne de nam… (Reklamın iyisi kötüsü olmaz, diyenlere kapak olabilir bu olay…)
Yer görevlisine küfrün, hakaretin bini bir para… “Koca k...nı büyütene kadar aklını çalıştır”… “Ben Çingenelerle temas etmiyorum”… “Sokak süprüntüsü”…
Olay ciddi bir infial uyandırmış… Kınayan kınayana… Kadın Twitter’a bir açıklama koymak zorunda kalmış. (Ne kadar doğru bir içerik tartışılır): “Birkaç açıklama yapma gereği duydum. Sabah uyandığımda Instagram hesabımda çok çirkin yorum ve bildirimler gördüm. Bu beni çok üzdü. Haklı olduğumu savunmuyorum. Ama şu anda Muğla’daki evimden dışarıya çıkamıyorum. Telefonum susmuyor…”
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin… Meslek açısından da hiç iyi bir durum değil. Zaten halkla ilişkilerin meslekî itibarı ahım şahım değil… Bu tür olaylar mesleği iyice aşağıya çekiyor.
Hatırlamakta yarar var… TÜBİTAK’ın desteği ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın liderliğinde yürütülmüş olan bilimsel bir araştırmada, Türkiye’de 32 ilde 2500 kişi ile anket çalışması yapılmıştı. Elde edilen neticeler çerçevesinde mesleklerin itibar sıralaması ortaya çıkmıştı. Buna göre 126 maddelik “meslekî itibar skalasında” ilk 50 meslek şöyle sıralanmıştı:
1. Tıp Doktoru, 2. Üniversite Profesörü, 3. Hakim, 4. Öğretmen, 5. Diş Hekimi, 6. General, 7. Vali, 8. Yüzbaşı, 9. Büyükelçi, 10. Mimar, 11. Eczacı, 12. Psikolog, 12. Makine Mühendisi, 13. Genel Müdür (Kamu), 14. Elektrik Mühendisi, 15. Avukat, 16. Araştırma Görevlisi, 17. Belediye Başkanı, 18. İnşaat Mühendisi, 19. Astsubay, 20. Hemşire, 21. Milletvekili, 22. Polis Memuru, 23. Genel Müdür (Özel Sektör), 24. Elektrik Mühendisi, 25. Avukat, 26. Yazar, 27. İtfaiyeci, 28. Veteriner, 29. İmam, 30. Özel Şirkette Müdür, 31. Bilgisayar Yazılımı ve Uygulama Geliştiricisi, 32. Biyolog, 31. Ekonomist, 33. Fizyoterapist, 34. Muhasebeci, 35. Sosyolog, 36. Halkla İlişkiler Uzmanı, 37. Kimyager, 38. Web Tasarımcısı, 39. Ebe, 40. İnsan Kaynakları Uzmanı, 41. Otel ve Restoran Müdürü, 42. Mağaza Müdürü, 43. Gemi Makinisti, 44. Çevirmen, 45. Gazeteci, 46. Laborant, 47. Vergi Memuru, 48. İstatistikçi, 49. Sosyal Hizmet Uzmanı, 50. Teknisyen. (Listenin tamamına, arama motoruna “Türkiye’de en itibarlı meslek dalı” yazarak ulaşabilirsiniz.)
Görüleceği üzere Halkla İlişkiler Uzmanı halkın gözünde 36. sırada bir meslek.
301 kişinin hayatını kaybettiği trajik kazadan sonra basın toplantısı düzenleyen Soma Holding’e hizmet veren PR ajansı sahibinin gazetecileri ‘haşlaması’ hâlâ hatırlardadır… Ya da Mars Grubu Kurumsal İlişkiler Direktörünün, “Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmazlar çıkar.” “Onlar çekmezse, çekeni bulacağız” demesini…
Şantajcı haber portallerine karşı çıkmayan, onları boykot etmeyen; onun yerine onlarla uzlaşmaya gidenleri ne yapmalı? Ya da gazetelerden sayfa satın alıp, sonra bu sayfaları parça parça haber ya da reklam karşılığı satan ‘tüccar’larla iş birliği yapan iletişimcilere sesini çıkarmayan meslek mensuplarını… Bu ‘dekadans’ sürdüğü müddetçe, bizim mesleğin ilk 20’ye girmesi bile zor.
Bu durum karşısında şu üç kurumun yöneticisinin de acilen takkeyi önlerine koyup düşünmeleri yerinde olur: 1. Bu mesleğe girmek isteyen arkadaşları yetiştiren fakülteler; 2. Bu meslekten arkadaşları ve onların çalıştığı ajansları bünyesinde barındıran meslek kuruluşları; 3. İletişim hizmeti alırken, ‘Algılama yönetimi’ ile ‘Algı Operasyonu’ ve ‘Kara Propaganda’yı birbirleriyle karıştıran, amacın her türden aracı mübah kıldığını düşünen kurumlar…
“Umut varsa, gelecek de vardır” sözüne sarılmakta yarar var…
Atatürk Havalimanı’na inebilmek için İstanbul üzerinde 45 dakika ile bir saat arasında dönüp durma konusunda şikâyet ederken, şimdi uçak yere indikten sonra körüğe kadar giderken geçen zamandan ve de indikten sonra yürümek durumundan oldukları yoldan şikâyet edip duruyorlar…
Olmadı, gördükleri en ufak olumsuzluğu alabildiğine abartmak için çaba harcayanlar, Batı basınının İstanbul Havalimanı’nı öve öve bitirememesini de anlamakta güçlük çekiyorlar…
Dün sosyal ve geleneksel medyaya yansıyan bir olay bu bağlamda ibret vericidir… Yeni havalimanıyla ilgili kendini iyice doldurmuş olduğu anlaşılan, halkla ilişkiler uzmanı olduğu, danışmanlık (!) yaptığı belirtilen ve bir süre önce ayrılmasına rağmen adı bir iletişim ajansıyla birlikte anılan kadın, uçak bir miktar gecikti diye bir alan görevlisine vermiş veriştirmiş.
Birileri de olayı videoya çekmişler. Koymuşlar internete. Durum fecî… Kadın bir anda şöhret oluvermiş ama ne itibar kalmış ne de nam… (Reklamın iyisi kötüsü olmaz, diyenlere kapak olabilir bu olay…)
Yer görevlisine küfrün, hakaretin bini bir para… “Koca k...nı büyütene kadar aklını çalıştır”… “Ben Çingenelerle temas etmiyorum”… “Sokak süprüntüsü”…
Olay ciddi bir infial uyandırmış… Kınayan kınayana… Kadın Twitter’a bir açıklama koymak zorunda kalmış. (Ne kadar doğru bir içerik tartışılır): “Birkaç açıklama yapma gereği duydum. Sabah uyandığımda Instagram hesabımda çok çirkin yorum ve bildirimler gördüm. Bu beni çok üzdü. Haklı olduğumu savunmuyorum. Ama şu anda Muğla’daki evimden dışarıya çıkamıyorum. Telefonum susmuyor…”
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin… Meslek açısından da hiç iyi bir durum değil. Zaten halkla ilişkilerin meslekî itibarı ahım şahım değil… Bu tür olaylar mesleği iyice aşağıya çekiyor.
Hatırlamakta yarar var… TÜBİTAK’ın desteği ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın liderliğinde yürütülmüş olan bilimsel bir araştırmada, Türkiye’de 32 ilde 2500 kişi ile anket çalışması yapılmıştı. Elde edilen neticeler çerçevesinde mesleklerin itibar sıralaması ortaya çıkmıştı. Buna göre 126 maddelik “meslekî itibar skalasında” ilk 50 meslek şöyle sıralanmıştı:
1. Tıp Doktoru, 2. Üniversite Profesörü, 3. Hakim, 4. Öğretmen, 5. Diş Hekimi, 6. General, 7. Vali, 8. Yüzbaşı, 9. Büyükelçi, 10. Mimar, 11. Eczacı, 12. Psikolog, 12. Makine Mühendisi, 13. Genel Müdür (Kamu), 14. Elektrik Mühendisi, 15. Avukat, 16. Araştırma Görevlisi, 17. Belediye Başkanı, 18. İnşaat Mühendisi, 19. Astsubay, 20. Hemşire, 21. Milletvekili, 22. Polis Memuru, 23. Genel Müdür (Özel Sektör), 24. Elektrik Mühendisi, 25. Avukat, 26. Yazar, 27. İtfaiyeci, 28. Veteriner, 29. İmam, 30. Özel Şirkette Müdür, 31. Bilgisayar Yazılımı ve Uygulama Geliştiricisi, 32. Biyolog, 31. Ekonomist, 33. Fizyoterapist, 34. Muhasebeci, 35. Sosyolog, 36. Halkla İlişkiler Uzmanı, 37. Kimyager, 38. Web Tasarımcısı, 39. Ebe, 40. İnsan Kaynakları Uzmanı, 41. Otel ve Restoran Müdürü, 42. Mağaza Müdürü, 43. Gemi Makinisti, 44. Çevirmen, 45. Gazeteci, 46. Laborant, 47. Vergi Memuru, 48. İstatistikçi, 49. Sosyal Hizmet Uzmanı, 50. Teknisyen. (Listenin tamamına, arama motoruna “Türkiye’de en itibarlı meslek dalı” yazarak ulaşabilirsiniz.)
Görüleceği üzere Halkla İlişkiler Uzmanı halkın gözünde 36. sırada bir meslek.
301 kişinin hayatını kaybettiği trajik kazadan sonra basın toplantısı düzenleyen Soma Holding’e hizmet veren PR ajansı sahibinin gazetecileri ‘haşlaması’ hâlâ hatırlardadır… Ya da Mars Grubu Kurumsal İlişkiler Direktörünün, “Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmazlar çıkar.” “Onlar çekmezse, çekeni bulacağız” demesini…
Şantajcı haber portallerine karşı çıkmayan, onları boykot etmeyen; onun yerine onlarla uzlaşmaya gidenleri ne yapmalı? Ya da gazetelerden sayfa satın alıp, sonra bu sayfaları parça parça haber ya da reklam karşılığı satan ‘tüccar’larla iş birliği yapan iletişimcilere sesini çıkarmayan meslek mensuplarını… Bu ‘dekadans’ sürdüğü müddetçe, bizim mesleğin ilk 20’ye girmesi bile zor.
Bu durum karşısında şu üç kurumun yöneticisinin de acilen takkeyi önlerine koyup düşünmeleri yerinde olur: 1. Bu mesleğe girmek isteyen arkadaşları yetiştiren fakülteler; 2. Bu meslekten arkadaşları ve onların çalıştığı ajansları bünyesinde barındıran meslek kuruluşları; 3. İletişim hizmeti alırken, ‘Algılama yönetimi’ ile ‘Algı Operasyonu’ ve ‘Kara Propaganda’yı birbirleriyle karıştıran, amacın her türden aracı mübah kıldığını düşünen kurumlar…
“Umut varsa, gelecek de vardır” sözüne sarılmakta yarar var…