Hände weg vom Istanbul Lisesi !..
20 aralık 2016 - Yeni Şafak
Daha iyi anlasınlar diye başlıkta Almanca yazdım. Türkçesi şu: Çekin elinizi İstanbul Lisesi’nden !..
Türkiye’nin en elit Lisesi ya… Elit, ‘fan fin fon’ anlamında değil… İlim ve irfan anlamında. Üniversitelerimize giriş sınavlarında en üstün düzeyde gösterilen başarı anlamında... Alman casusu ya da müstemleke aydını değil, Alman kültürü ile tanışmış millî ve manevi değerlerinden kopmamış gençler yetiştirmesi bağlamında…
Bünyesinden ülke kaderinde öyle veya böyle etkili olmuş üç tane başbakan, onlarca bakan, üst düzeyde yönetici, bürokrat, iş adamı çıkarma kabiliyeti göstermiş bir devlet okulu olarak temayüz etmesi anlamında ve nihayet Çanakkale’de son sınıf öğrencilerinin tamamına yakınını şehit veren, ‘Mevzu vatansa gerisi teferruattır’ anlayışının altını her toplumsal sorun ortamında çizen bir eğitim kurumu olmasının getirdiği elitlikten, Türkçesiyle ‘güzidelik’ten söz ediyoruz…
Bir ülkenin geleceğini, bilindiği üzere sıradan duygu ve düşünceler değil, vizyon sahibi, gelecek tasarımına gönül vermiş elit (seçkin değil), ruhen ve zihnen tekâmül etmiş, iyi yetişmiş kadrolar belirler…
İşte İstanbul Erkek Lisesi’ne düzenlenen saldırıların bizce en büyük nedeni de okulun bu fıtratıdır...
51 yıl önce mezun olduğumuz bu okulda bir tek gün bile Alman hocaların dinî telkinini hissetmemiştik… Böyle bir telkini 50 yıldır bu okulda okumuş kimsenin hissetmediğini de herkes bilir. Noel’in geldiğini biz Alman hocaların izine ayrılmalarından anlar, dersler ‘kaynıyor’ diye sevinirdik. Hepsi o…
Okulun Alman kültürü ile ilgili bir temel verirken gençleri millî ve manevî değerlerimizden, ilimin yanı sıra irfanımızdan da koparmadığının en tipik örneği, bağrından hangi siyasî düşüncede olurlarsa olsunlar, her tür inanç yelpazesinden son derece başarılı gençleri yetiştirmiş olmasıdır…
Türkiye ile ilgili tezviratı had safhalara taşıyan Der Spiegel dergisine bu kez de Türkiye’ye ihanetini Almanya’dan kusan Can Dündar’a tam sayfa köşe yazarlığı veren haftalık Die Welt gazetesi katılmış. Belli ki, her zaman yaptıkları gibi bir Alman öğretmen, belki bir tane de İEL düşmanı İstanbul Liseli bulmuşlar. Neymiş? Noel’le ile ilgili yaklaşımlar konusunda okul yönetimi yasaklama getirmişmiş?
Alman Konsolosluğu’ndaki konser için Noel korosuna, güvenlik nedeniyle ancak okul saatleri dışında izin vereceğini açıklayan ve Noel döneminde milli ve manevî değerlerimize saygılı bir yaklaşım sergilenmesi için bazı hocaların uyarılmasını Alman müdürden rica eden ve onun da rızasını alan okul yönetimi üzerinden Türkiye’ye saldırıya geçen Die Welt’e nereden destek geldi dersiniz? Tabii ki Türkiye’deki müstemleke aydınlarından…
Okulun resmî web sitesinden yapılan Türkçe ve Almanca açıklamanın son bölümünde şöyle denmiş:
“Okul içerisinde Alman ve Türk öğretmenlerin, tüm öğrenci ve personelimizin en doğal hakkı olan inanç özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir yasaklama söz konusu değildir ve olamaz. Alman Bölüm Başkanı ile yapılan toplantıdan sadece saatler sonra Almanya basını tarafından aranan okulumuz, olayları büyük bir hassasiyetle takip etmektedir. Yaratılan bu provokasyonların kime hizmet ettiği sorgulanmalıdır. Türk-Alman ilişkilerine hizmet etmediği ise aşikârdır.”
Türkiye’nin bu güzide okulunu vasatlaştırmaya yönelik her türlü girişim, yarım asırdır ülkemiz insanının değerlerini temel alarak büyük bir uyum ve duyarlılık içinde yürüyen Türk ve Alman kültürleri arasındaki huzurlu zenginliği tehdit etmeye yönelik her saldırı, bu memlekete yapılacak büyük bir kötülüktür. Bu nedenle İstanbul Lisesi’ne ve onun üzerinden ülkemize yönelik saldırılar tüm ülkeyi ilgilendirir. Gerek Almanya’nın yurt dışı okulları içinde en başarılılarından biri olan, gerekse Milli Eğitim Bakanlığımızın üzerine titrediğine inandığımız İstanbul Lisesi’ne uzanan eller geri çekilmelidir.
Bu hepimizin meselesidir…
Can Dündar’ı susturdular…
Daha kurulalı bir yıl olmamış Beethoven Akademisi’nin ödülü için bizim kraldan çok kralcılar durduk yerde “Dünyanın en prestijli müzik ödülü” vurgusu yaptıklarında ve de Can Dündar’ı da ödül töreninin açılış konuşmacısı olarak duyurduklarında bu köşede şöyle yazmıştım:
“Piyano virtüözlüğünü ve besteciliğini tartışma konusu yapmak haddimize değil, ancak Fazıl Say'ın böyle bir ' Set-Up'a (dümene, numaraya, tabiri amiyane ile antin kuntin işlere) gerçekten ihtiyacı yok.” (22 Kasım 2016)
Anlaşılan o ki, Fazıl Say sayesinde ‘Gerekli sadeleştirmeler’ yapılmış. Geceye de damgasını Can Dündar değil, ‘Kara Toprak’ıyla Aşık Veysel ve hak ettiği gibi Fazıl Say vurmuş.
Önce çan çalmış olmalarına rağmen Can Dündar’a konuşma yaptırılmamış olması tabii ki ilginç. Akademi’den yapılan açıklamada Can Dündar’ın konuşma yapacağının bildirilmesinden sonra Avrupa ve Türkiye’den yoğun tepkiler geldiği belirtilmiş. Yine aynı açıklamada “İçeriksel olarak sadece Fazıl Say’a odaklanılması için” Can Dündar’ın konuşma yapmaması kararının alındığı ifade edilmiş. İsabet de olmuş.
Bonn’daki Kreuz Kilisesi’ndeki törende Fazıl Say, kendisine verilen “Uluslar arası Beethoven İnsan Hakları, Barış, Özgürlük, Yoksullukla Mücadele ve İçselleşme Ödülü”nü alırken yaptığı konuşmada Türkiye’deki terör nedeniyle zor zamanlar yaşandığını belirterek Aşık Veysel için bestelediği ‘Kara Toprak’ adlı eserini seslendirmiş.
Bazılarının aklın başına devşirmesi için demek ki, iyice dürtülmeleri gerekiyor….
Türkiye’nin en elit Lisesi ya… Elit, ‘fan fin fon’ anlamında değil… İlim ve irfan anlamında. Üniversitelerimize giriş sınavlarında en üstün düzeyde gösterilen başarı anlamında... Alman casusu ya da müstemleke aydını değil, Alman kültürü ile tanışmış millî ve manevi değerlerinden kopmamış gençler yetiştirmesi bağlamında…
Bünyesinden ülke kaderinde öyle veya böyle etkili olmuş üç tane başbakan, onlarca bakan, üst düzeyde yönetici, bürokrat, iş adamı çıkarma kabiliyeti göstermiş bir devlet okulu olarak temayüz etmesi anlamında ve nihayet Çanakkale’de son sınıf öğrencilerinin tamamına yakınını şehit veren, ‘Mevzu vatansa gerisi teferruattır’ anlayışının altını her toplumsal sorun ortamında çizen bir eğitim kurumu olmasının getirdiği elitlikten, Türkçesiyle ‘güzidelik’ten söz ediyoruz…
Bir ülkenin geleceğini, bilindiği üzere sıradan duygu ve düşünceler değil, vizyon sahibi, gelecek tasarımına gönül vermiş elit (seçkin değil), ruhen ve zihnen tekâmül etmiş, iyi yetişmiş kadrolar belirler…
İşte İstanbul Erkek Lisesi’ne düzenlenen saldırıların bizce en büyük nedeni de okulun bu fıtratıdır...
51 yıl önce mezun olduğumuz bu okulda bir tek gün bile Alman hocaların dinî telkinini hissetmemiştik… Böyle bir telkini 50 yıldır bu okulda okumuş kimsenin hissetmediğini de herkes bilir. Noel’in geldiğini biz Alman hocaların izine ayrılmalarından anlar, dersler ‘kaynıyor’ diye sevinirdik. Hepsi o…
Okulun Alman kültürü ile ilgili bir temel verirken gençleri millî ve manevî değerlerimizden, ilimin yanı sıra irfanımızdan da koparmadığının en tipik örneği, bağrından hangi siyasî düşüncede olurlarsa olsunlar, her tür inanç yelpazesinden son derece başarılı gençleri yetiştirmiş olmasıdır…
Türkiye ile ilgili tezviratı had safhalara taşıyan Der Spiegel dergisine bu kez de Türkiye’ye ihanetini Almanya’dan kusan Can Dündar’a tam sayfa köşe yazarlığı veren haftalık Die Welt gazetesi katılmış. Belli ki, her zaman yaptıkları gibi bir Alman öğretmen, belki bir tane de İEL düşmanı İstanbul Liseli bulmuşlar. Neymiş? Noel’le ile ilgili yaklaşımlar konusunda okul yönetimi yasaklama getirmişmiş?
Alman Konsolosluğu’ndaki konser için Noel korosuna, güvenlik nedeniyle ancak okul saatleri dışında izin vereceğini açıklayan ve Noel döneminde milli ve manevî değerlerimize saygılı bir yaklaşım sergilenmesi için bazı hocaların uyarılmasını Alman müdürden rica eden ve onun da rızasını alan okul yönetimi üzerinden Türkiye’ye saldırıya geçen Die Welt’e nereden destek geldi dersiniz? Tabii ki Türkiye’deki müstemleke aydınlarından…
Okulun resmî web sitesinden yapılan Türkçe ve Almanca açıklamanın son bölümünde şöyle denmiş:
“Okul içerisinde Alman ve Türk öğretmenlerin, tüm öğrenci ve personelimizin en doğal hakkı olan inanç özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir yasaklama söz konusu değildir ve olamaz. Alman Bölüm Başkanı ile yapılan toplantıdan sadece saatler sonra Almanya basını tarafından aranan okulumuz, olayları büyük bir hassasiyetle takip etmektedir. Yaratılan bu provokasyonların kime hizmet ettiği sorgulanmalıdır. Türk-Alman ilişkilerine hizmet etmediği ise aşikârdır.”
Türkiye’nin bu güzide okulunu vasatlaştırmaya yönelik her türlü girişim, yarım asırdır ülkemiz insanının değerlerini temel alarak büyük bir uyum ve duyarlılık içinde yürüyen Türk ve Alman kültürleri arasındaki huzurlu zenginliği tehdit etmeye yönelik her saldırı, bu memlekete yapılacak büyük bir kötülüktür. Bu nedenle İstanbul Lisesi’ne ve onun üzerinden ülkemize yönelik saldırılar tüm ülkeyi ilgilendirir. Gerek Almanya’nın yurt dışı okulları içinde en başarılılarından biri olan, gerekse Milli Eğitim Bakanlığımızın üzerine titrediğine inandığımız İstanbul Lisesi’ne uzanan eller geri çekilmelidir.
Bu hepimizin meselesidir…
Can Dündar’ı susturdular…
Daha kurulalı bir yıl olmamış Beethoven Akademisi’nin ödülü için bizim kraldan çok kralcılar durduk yerde “Dünyanın en prestijli müzik ödülü” vurgusu yaptıklarında ve de Can Dündar’ı da ödül töreninin açılış konuşmacısı olarak duyurduklarında bu köşede şöyle yazmıştım:
“Piyano virtüözlüğünü ve besteciliğini tartışma konusu yapmak haddimize değil, ancak Fazıl Say'ın böyle bir ' Set-Up'a (dümene, numaraya, tabiri amiyane ile antin kuntin işlere) gerçekten ihtiyacı yok.” (22 Kasım 2016)
Anlaşılan o ki, Fazıl Say sayesinde ‘Gerekli sadeleştirmeler’ yapılmış. Geceye de damgasını Can Dündar değil, ‘Kara Toprak’ıyla Aşık Veysel ve hak ettiği gibi Fazıl Say vurmuş.
Önce çan çalmış olmalarına rağmen Can Dündar’a konuşma yaptırılmamış olması tabii ki ilginç. Akademi’den yapılan açıklamada Can Dündar’ın konuşma yapacağının bildirilmesinden sonra Avrupa ve Türkiye’den yoğun tepkiler geldiği belirtilmiş. Yine aynı açıklamada “İçeriksel olarak sadece Fazıl Say’a odaklanılması için” Can Dündar’ın konuşma yapmaması kararının alındığı ifade edilmiş. İsabet de olmuş.
Bonn’daki Kreuz Kilisesi’ndeki törende Fazıl Say, kendisine verilen “Uluslar arası Beethoven İnsan Hakları, Barış, Özgürlük, Yoksullukla Mücadele ve İçselleşme Ödülü”nü alırken yaptığı konuşmada Türkiye’deki terör nedeniyle zor zamanlar yaşandığını belirterek Aşık Veysel için bestelediği ‘Kara Toprak’ adlı eserini seslendirmiş.
Bazılarının aklın başına devşirmesi için demek ki, iyice dürtülmeleri gerekiyor….