Hayırdır, Le Figaro?..
23 Ağustos 2022 - yeni Şafak
Fransız Le Figaro gazetesi, Cumartesi günü “Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki arabulucu rolü: Erdoğan’ın diplomasisi Türkiye’yi nasıl uluslararası sahnede vazgeçilmez konuma getirdi?” başlıklı bir yazı yayınladı…
Tabii makale hemen Türkiye medyasında da konu oldu… Yalnızca Fransız basınının yorumunu meraktan değil, üslubu itibarıyla da ‘haber değeri’ büyük olduğundan… Hani, “insanın köpeği ısırması” kabilinden…
Rusya-Ukrayna meselesindeki ‘arabulucu’ rolü üstlenebilen tek ülke olan Türkiye’ye ilişkin, "Bu gerçek diplomatik başarı, dünyada 6. en geniş büyükelçilikler ağına sahip olan ve her şeyden önce daha barışçıl ve çok aktif bir Türk dış politikasını ortaya koymaktadır" denilen yazıda, Sayın Cumhurbaşkanı için “Erdoğan, bugün kendisini bir barış yapıcı ve herkesle diyalog kuran biri olarak sunuyor” ifadesi kullanılmış. Yakın zamana kadar Batı dünyasınca yapılan eleştiriler de hatırlatılarak…
Le Figaro’nun, bir zamanlar “Neo-osmanlıcı hayaller kuruyor” dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemi Türkiye için şimdi “Çok kutupluluk virtüözü” ifadesini kullandığını görmek ilginç tabii…
CNNTürk Paris Temsilcisi Arzu Çakır Morin, Le Figaro’nun tutumunu çok güzel özetledi: “Türkiye aleyhine yayınlarıyla bilinen merkez sağ bir gazete. Uzun süredir, özellikle de Doğu Akdeniz krizi sırasında doğrudan Türkiye karşıtı bir tavır aldı. Fakat son zamanlarda oldukça farklı. Manşetlere, analizlere yer vermeye başladı. Bu da zincirin son halkası diyebiliriz.”
Le Figaro uzman görüşlerine de yer vermiş…
IRIS düşünce kuruluşunun araştırma direktörü eski Büyükelçi Jean de Gliniasty: “Türkiye, Batı bloğunun bir parçası olmakla birlikte, ittifaklarını çeşitlendiriyor. Çıkarlarına ters olduğunda dahi sürekli diyalog hâlinde. Yürüttüğü güç dengesiyle hakimiyet kurmuş durumda. Artık herkes için gerekli ve herkes tarafından övülüyor. Türkiye çok kutupluluk virtüözü hâline geldi.”
Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Türkiye Uzmanı Dorothee Schmid: “Sorumluluklarını geçmiştekinden daha iyi üstlenebilen, daha az maceracı bir şekilde, arabulucu ve barış yapıcı rol oynamayı göze alabilen bu yeni [Türk dış politikası], etkileyici bir ekonomik, askeri ve diplomatik yeniden konumlandırma üzerine kurulu.”
Moskova’daki Fransız-Rus Gözlemevi Direktör Yardımcısı Igor Delanoe de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Putin’le ilişkilerini tamamen Ukrayna dosyasına kilitleyen Avrupalıların aksine, hassas konuları farklı bölümlerde ele alma kapasitesine sahip” olduğunu söylemiş…
Şimdi sıra, dünya görüşleri Batı’ya endekslenmiş ‘omurilikten muhalif’, ülkesine ve kendisine ecnebi Türk aydınlarında…
İşleri zor… İtilmiş, kakılmış, ihanete uğramış gibi hissedeceklerdir…
Belki bu şekilde kendilerini ‘ebediyen’ bağlı hissettikleri Batı’nın “Ebedi dostlukları ve düşmanlıkları” değil, sadece ‘çıkarları’ olduğunu anlama fırsatını bulurlar…
Gözümüze takılanlar…
Tabii makale hemen Türkiye medyasında da konu oldu… Yalnızca Fransız basınının yorumunu meraktan değil, üslubu itibarıyla da ‘haber değeri’ büyük olduğundan… Hani, “insanın köpeği ısırması” kabilinden…
Rusya-Ukrayna meselesindeki ‘arabulucu’ rolü üstlenebilen tek ülke olan Türkiye’ye ilişkin, "Bu gerçek diplomatik başarı, dünyada 6. en geniş büyükelçilikler ağına sahip olan ve her şeyden önce daha barışçıl ve çok aktif bir Türk dış politikasını ortaya koymaktadır" denilen yazıda, Sayın Cumhurbaşkanı için “Erdoğan, bugün kendisini bir barış yapıcı ve herkesle diyalog kuran biri olarak sunuyor” ifadesi kullanılmış. Yakın zamana kadar Batı dünyasınca yapılan eleştiriler de hatırlatılarak…
Le Figaro’nun, bir zamanlar “Neo-osmanlıcı hayaller kuruyor” dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemi Türkiye için şimdi “Çok kutupluluk virtüözü” ifadesini kullandığını görmek ilginç tabii…
CNNTürk Paris Temsilcisi Arzu Çakır Morin, Le Figaro’nun tutumunu çok güzel özetledi: “Türkiye aleyhine yayınlarıyla bilinen merkez sağ bir gazete. Uzun süredir, özellikle de Doğu Akdeniz krizi sırasında doğrudan Türkiye karşıtı bir tavır aldı. Fakat son zamanlarda oldukça farklı. Manşetlere, analizlere yer vermeye başladı. Bu da zincirin son halkası diyebiliriz.”
Le Figaro uzman görüşlerine de yer vermiş…
IRIS düşünce kuruluşunun araştırma direktörü eski Büyükelçi Jean de Gliniasty: “Türkiye, Batı bloğunun bir parçası olmakla birlikte, ittifaklarını çeşitlendiriyor. Çıkarlarına ters olduğunda dahi sürekli diyalog hâlinde. Yürüttüğü güç dengesiyle hakimiyet kurmuş durumda. Artık herkes için gerekli ve herkes tarafından övülüyor. Türkiye çok kutupluluk virtüözü hâline geldi.”
Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Türkiye Uzmanı Dorothee Schmid: “Sorumluluklarını geçmiştekinden daha iyi üstlenebilen, daha az maceracı bir şekilde, arabulucu ve barış yapıcı rol oynamayı göze alabilen bu yeni [Türk dış politikası], etkileyici bir ekonomik, askeri ve diplomatik yeniden konumlandırma üzerine kurulu.”
Moskova’daki Fransız-Rus Gözlemevi Direktör Yardımcısı Igor Delanoe de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Putin’le ilişkilerini tamamen Ukrayna dosyasına kilitleyen Avrupalıların aksine, hassas konuları farklı bölümlerde ele alma kapasitesine sahip” olduğunu söylemiş…
Şimdi sıra, dünya görüşleri Batı’ya endekslenmiş ‘omurilikten muhalif’, ülkesine ve kendisine ecnebi Türk aydınlarında…
İşleri zor… İtilmiş, kakılmış, ihanete uğramış gibi hissedeceklerdir…
Belki bu şekilde kendilerini ‘ebediyen’ bağlı hissettikleri Batı’nın “Ebedi dostlukları ve düşmanlıkları” değil, sadece ‘çıkarları’ olduğunu anlama fırsatını bulurlar…
Gözümüze takılanlar…
- Youthall’un düzenlediği “Youth Awards”ta gençler; 19 farklı kategoride ‘en çok çalışmak istedikleri şirketleri’ ve insan kaynakları ekiplerinin ‘işveren markası’ adına yaptığı başarılı çalışmaları belirliyorlarmış. Oy verme işleminin (https://www.youthall.com/tr/youth-awards/voting) 26 Ağustos’a kadar sürdüğü Ödüllerin sonuçları ise 10 Eylül’de açıklanacakmış. 157 şirketin aday olduğu etkinlikte şimdiye dek 200 farklı üniversiteden 85 binden fazla genç oy kullanmış. (Çağla Şenyürek, Eti Danışmanlık)
- Ofis malzemeleri satan Avansas, Türkiye genelinde 4 bin 500’e yakın iş yerinin katılımıyla bir araştırma yapmış. Buna göre; pandemi sonrası küçük iş yerlerinin yüzde 52’si, orta büyüklükteki işletmelerin de yüzde 45’i iş yeri dekorasyonunda değişiklik yapmış. Konu yönetimi, ‘fikri sorulan marka’ konumuna gelmek isteyenlerin iletişim çalışmalarında yer vermeleri gereken bir araç. Avansas bunun ‘doğru’ bir örneğine imza atmış. (Adem Tokdemir, Communication Partner)
- Ro-Ro işletmecisi DFDS, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ile “Kadın İçin Taşıyoruz” projesinde iş birliği yapıyormuş. Anadolu’daki kadın ihracatçılara yönelik düzenledikleri dijital panel serisinde Mersin’deki ihracatçılarla bir araya gelmişler. Markanın itibarına katkı sunmada, yapılan çalışmaların sürdürülebilir ve ‘fayda’ üretenleri öne çıkabiliyor. DFDS, bu projeyle işe kendi etki alanından başladığı için söz konusu şartları sağlayabilecek gibi görünüyor. Yolları açık olsun… (Cenk Erdem, Hill+Knowlton Strategies)
- Eposta kutumuza Diksiyon ve Konuşma Eğitim Merkezi’nden bir mesaj gelmiş… Konu, “Diksiyon Eğitimi”… Başlık, “Diksiyon ve Etkili Konuşma Eğitim CD”… Hemen aşağıda bir başlık daha: “--- DİKSİYON VE KONUŞMA EĞİTİMİ ---” Girizgâh nihayet bittiğinde meramını anlatmaya başlıyor… Fakat bu kez mavi ile mor arasında göz alan bir renkte… Okunması zaten çok zor bu renkle yetinilmemiş, kalın harfler ve sıkışık satır aralıklarıyla durum iyiden iyiye işkenceye döndürülmüş… İletişim çalışmalarında “İçerik kraldır”, doğru… Ancak doğru düzgün bir ‘biçim’ ile desteklenmesi de şart!..