Hayatın en derin çelişkisi
05 Haziran 2021 - Yeni Şafak
Önce olayı hatırlayalım: Batman’da İpek Er adlı bir genç kızı alıkoyarak 20 gün cinsel saldırıda bulunduğu ve intihar ederek ölümüne neden olduğu iddia edilen Uzman Çavuş Musa Orhan ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçlamasıyla ‘tutuksuz’ yargılanıyor.
Önce gözaltına alınan, ancak ardından serbest bırakılan Orhan’ın tutuksuz yargılanması kamu vicdanını yaralıyor ve bu duruma tepki göstermek için pek çok tweet atılıyor. Biri de oyuncu Ezgi Mola’ya ait. Şöyle yazıyor Mola: “Tecavüzcü şerefsizi dışarı salan vicdanınızda boğulun. Artık yasa, dua, dilek, istek, rica, umut her şeyi elimizden aldınız ya!! Ne diyim! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!!! #MusaOrhanTutuklansın”
Bunun üzerine Orhan’ın avukatı harekete geçiyor ve Mola hakkında, Uzman Çavuş Musa Orhan’a hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılıyor. Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak Mola’nın 2 yıl 4 aya kadar hapsi isteniyor.
Tabii Ezgi Mola’ya destek mesajları geliyor. Orhan’ın avukatı, sosyal medyadan bu mesajları yayınlayan 16 ünlü isim hakkında da savcılığa başvurarak suç duyurusunda bulunuyor.
Hayat böyledir işte… Çelişkilerle yürür… Çatışmalar eksik olmaz… Sokrates gibi bu çatışmaları görünür kılarak tartışmaya açanlar tarihe kazınır… Çözebilenler kahraman olur…
Buna, gerçeklik ve hakikatin çatışması da diyebiliriz.
Bir yanda sınırları çoktan belirlenmiş hukuk kuralları vardır; yani ‘gerçeklik’. ‘Masumiyet karinesi’ mesela… Yani, hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar kimse suçlu kabul edilemez kuralı… Eh bir de ‘hakaret’ var tabii; neredeyse her şartta kabahat ya da suç kabul edilir…
Öte yanda da ‘hakikat’ var… Genç bir kızın intiharı, 34 gün süren yaşam mücadelesi, canına kıymadan önce bıraktığı son mektup… Orhan’ın avukatının mahkemede dönüp acılı babayı suçlaması…
Gerçeklik bize, “Hakaret davası açılması yasalara uygun, yani normal” derken hakikatte vicdanlar sızım sızım sızlıyor… Vicdan, Ezgi Mola’dan yanayken yasalar gerçeklikten yana…
Böyle bir olay karşısında yasal olarak hakaret davası açabilmek (gerçeklik) ile toplumun kültür ve değerlerine dayalı vicdan yasası (hakikat) çatışıyor.
Bu çelişki her zaman vardı. Sokrates’in idam kararı da bu bağlamda tartışılagelir. O, Atina demokrasinin gerçekliğinde, Atina tanrılarını tanımamıştı ve gençleri yoldan çıkardığı iddia edilmişti. Bu durum, o dönemin yasalarına göre suçtu; gerçeklik böyle kurulmuş, üzerinde böyle uzlaşılmıştı. Hakikat ise üzerinden yüzyıllar geçmiş bu olayın bugün bile vicdana aykırı olduğu…
O nedenle hayattaki en derin çelişki, hakikat ile gerçeklik arasında olandır… Vicdanlar tatmin olmadıkça gerçeklik değişmeye, yeniden kurgulanmaya devam eder…
Önce gözaltına alınan, ancak ardından serbest bırakılan Orhan’ın tutuksuz yargılanması kamu vicdanını yaralıyor ve bu duruma tepki göstermek için pek çok tweet atılıyor. Biri de oyuncu Ezgi Mola’ya ait. Şöyle yazıyor Mola: “Tecavüzcü şerefsizi dışarı salan vicdanınızda boğulun. Artık yasa, dua, dilek, istek, rica, umut her şeyi elimizden aldınız ya!! Ne diyim! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!!! #MusaOrhanTutuklansın”
Bunun üzerine Orhan’ın avukatı harekete geçiyor ve Mola hakkında, Uzman Çavuş Musa Orhan’a hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılıyor. Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak Mola’nın 2 yıl 4 aya kadar hapsi isteniyor.
Tabii Ezgi Mola’ya destek mesajları geliyor. Orhan’ın avukatı, sosyal medyadan bu mesajları yayınlayan 16 ünlü isim hakkında da savcılığa başvurarak suç duyurusunda bulunuyor.
Hayat böyledir işte… Çelişkilerle yürür… Çatışmalar eksik olmaz… Sokrates gibi bu çatışmaları görünür kılarak tartışmaya açanlar tarihe kazınır… Çözebilenler kahraman olur…
Buna, gerçeklik ve hakikatin çatışması da diyebiliriz.
Bir yanda sınırları çoktan belirlenmiş hukuk kuralları vardır; yani ‘gerçeklik’. ‘Masumiyet karinesi’ mesela… Yani, hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar kimse suçlu kabul edilemez kuralı… Eh bir de ‘hakaret’ var tabii; neredeyse her şartta kabahat ya da suç kabul edilir…
Öte yanda da ‘hakikat’ var… Genç bir kızın intiharı, 34 gün süren yaşam mücadelesi, canına kıymadan önce bıraktığı son mektup… Orhan’ın avukatının mahkemede dönüp acılı babayı suçlaması…
Gerçeklik bize, “Hakaret davası açılması yasalara uygun, yani normal” derken hakikatte vicdanlar sızım sızım sızlıyor… Vicdan, Ezgi Mola’dan yanayken yasalar gerçeklikten yana…
Böyle bir olay karşısında yasal olarak hakaret davası açabilmek (gerçeklik) ile toplumun kültür ve değerlerine dayalı vicdan yasası (hakikat) çatışıyor.
Bu çelişki her zaman vardı. Sokrates’in idam kararı da bu bağlamda tartışılagelir. O, Atina demokrasinin gerçekliğinde, Atina tanrılarını tanımamıştı ve gençleri yoldan çıkardığı iddia edilmişti. Bu durum, o dönemin yasalarına göre suçtu; gerçeklik böyle kurulmuş, üzerinde böyle uzlaşılmıştı. Hakikat ise üzerinden yüzyıllar geçmiş bu olayın bugün bile vicdana aykırı olduğu…
O nedenle hayattaki en derin çelişki, hakikat ile gerçeklik arasında olandır… Vicdanlar tatmin olmadıkça gerçeklik değişmeye, yeniden kurgulanmaya devam eder…