Haydi gelin 'sadeleşelim'
21 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Dün sabah Eureko Sigorta'da toplantıdaydık. Bir baktım insanların üzerinde önlükler... Bildiğimiz iş önlükleri. Kum rengi... Önlüğün göğsünde şu yazıyor: '3. Sadeleştirme Günü...'
Bir de amblem bulmuşlar. Mavi renkli (siyah yerine) şirin bir penguen. Onun da önlüğü var. Kırmızı renkte... Kucağında da açık mavi bir çiçek...
O gün herkes masasını, odasını, bilgisayarını temizliyormuş... 'Atacak ne kadar çok şey çıkıyor, bir bilseniz!' diyor Pazarlamadan Sorumlu Birim Md. Noyan Güvenç 'Bu arada kafalarımızın içini de temizliyoruz...'
Yalınlık ve sadelik meselesi, insanlığın önümüzdeki dönemde hayatının her alanında büyük önem taşıyacak... Ben de aldım önlükten bir tane; yanında da poster verdiler. Posteri astım önlüğü de giydim... Bundan böyle daha kısa yazılar yazacağım...
'Fan fin fon' tavla muhabbeti...
KONU tavla olunca uzmanı çok... Bir deyim kullandık. Hemen reaksiyon geldi... Okurlarımızdan Güngör Kortak demiş ki:
'Yazınızda; tavla oyunuyla ilgili 'Biz adamı Roma'ya götürür Papa'yı göstermeden getiririz' diye bir deyimden söz ediyorsunuz. 52 yaşında ortalama bir Türk ailesinin evladıyım. 12 yaşımdan beri tavla oyunu ile ilgilenirim. Kahvelerde ve pek çok ortamda tavla oyunu izledim. Dört oyun verdikten sonra, oyunu galibiyetle bitiren kendim dahil pek çok oyuncu gördüm. Böyle durumlarda bize has bir deyim vardır : 'Biz adama arifeyi gösterir, bayramı göstermeyiz'.
Sizin bu Papa'yı Roma'yı içeren deyiminizi halk arasında hiç duymadım.
Acaba bu yabancılara, özellikle de İtalyanlara ait bir deyim midir? Bize has güzelim deyimimiz varken böyle bir ifade kullanmanızı hem garipsedim hem de üzüldüm.'
Ne diyeyim, benim tavlayı öğrendiğim çevreler biraz 'fan fin fon' imiş demek ki. Tavladan uluslararası vidolu turnuva oyununa (backgammon) geçebilmem bu yüzden mi kolay oldu acaba?..
Koltuk değneği gibi kitaplar...
İKİ kitap göndermişler. Kitap değil; kütüphane mobilyası... Bakmaya, bir yere koymaya doyamıyor insan. Canınız sıkıldığı zaman göz atılması gereken kitaplardan... Hani Galatasaray 2-0 galipken maçı 3-2'ye getirip rakibe teslim ettiği zaman. AB ya da başka 'güç odakları' bizi aşağıladığında...
Birini Kale Grubu, 'Kültür Yayınları' dizisinden çıkarmış... 'Anadolu Toprağının Hazinesi: Çini' adını verdikleri dizinin ikinci kitabı: 'Anadolu Toprağının Hazinesi: Çini/Osmanlı Dönemi'... Meraklısıysanız allem edin kalem edin bu kitaba ulaşın...
İkinci kitabı Boyut Yayınları çıkarmış. Bu dönemde böyle bir kitap yayınlamak için ya çok deli olmak lazım; ya da çok akıllı. Ortası olamaz... Yayınevinin sahibi Bülent Özükan'ın birinci türden olmadığı kesin... Rahmetli gazeteci kardeşimiz, Habertürk TV'nin kurucusu Ufuk Güldemir'in av hatıraları kitabının adı 'Gecenin Yüreği...'
O ne güzel fotoğraflar; o ne hoş metinler... Bu kitaba sahip olmamak eksikliktir... Avcılık konusundaki tartışmaları bir kenara bırakın (Ufuk avcılığın tüm kurallarına harfiyen uyardı) kendisinin tamamlayamadığı bu muhteşem kitaptaki doğa sevgisini anlamaya çalışın. Hem hayvanları o kadar seven hem de avcılık yapan bir doğa düşkününü anlayabilmek kolay değildir... Bu kitap o yolda atılacak ilginç adımlardan biri olabilir...
Dün sabah Eureko Sigorta'da toplantıdaydık. Bir baktım insanların üzerinde önlükler... Bildiğimiz iş önlükleri. Kum rengi... Önlüğün göğsünde şu yazıyor: '3. Sadeleştirme Günü...'
Bir de amblem bulmuşlar. Mavi renkli (siyah yerine) şirin bir penguen. Onun da önlüğü var. Kırmızı renkte... Kucağında da açık mavi bir çiçek...
O gün herkes masasını, odasını, bilgisayarını temizliyormuş... 'Atacak ne kadar çok şey çıkıyor, bir bilseniz!' diyor Pazarlamadan Sorumlu Birim Md. Noyan Güvenç 'Bu arada kafalarımızın içini de temizliyoruz...'
Yalınlık ve sadelik meselesi, insanlığın önümüzdeki dönemde hayatının her alanında büyük önem taşıyacak... Ben de aldım önlükten bir tane; yanında da poster verdiler. Posteri astım önlüğü de giydim... Bundan böyle daha kısa yazılar yazacağım...
'Fan fin fon' tavla muhabbeti...
KONU tavla olunca uzmanı çok... Bir deyim kullandık. Hemen reaksiyon geldi... Okurlarımızdan Güngör Kortak demiş ki:
'Yazınızda; tavla oyunuyla ilgili 'Biz adamı Roma'ya götürür Papa'yı göstermeden getiririz' diye bir deyimden söz ediyorsunuz. 52 yaşında ortalama bir Türk ailesinin evladıyım. 12 yaşımdan beri tavla oyunu ile ilgilenirim. Kahvelerde ve pek çok ortamda tavla oyunu izledim. Dört oyun verdikten sonra, oyunu galibiyetle bitiren kendim dahil pek çok oyuncu gördüm. Böyle durumlarda bize has bir deyim vardır : 'Biz adama arifeyi gösterir, bayramı göstermeyiz'.
Sizin bu Papa'yı Roma'yı içeren deyiminizi halk arasında hiç duymadım.
Acaba bu yabancılara, özellikle de İtalyanlara ait bir deyim midir? Bize has güzelim deyimimiz varken böyle bir ifade kullanmanızı hem garipsedim hem de üzüldüm.'
Ne diyeyim, benim tavlayı öğrendiğim çevreler biraz 'fan fin fon' imiş demek ki. Tavladan uluslararası vidolu turnuva oyununa (backgammon) geçebilmem bu yüzden mi kolay oldu acaba?..
Koltuk değneği gibi kitaplar...
İKİ kitap göndermişler. Kitap değil; kütüphane mobilyası... Bakmaya, bir yere koymaya doyamıyor insan. Canınız sıkıldığı zaman göz atılması gereken kitaplardan... Hani Galatasaray 2-0 galipken maçı 3-2'ye getirip rakibe teslim ettiği zaman. AB ya da başka 'güç odakları' bizi aşağıladığında...
Birini Kale Grubu, 'Kültür Yayınları' dizisinden çıkarmış... 'Anadolu Toprağının Hazinesi: Çini' adını verdikleri dizinin ikinci kitabı: 'Anadolu Toprağının Hazinesi: Çini/Osmanlı Dönemi'... Meraklısıysanız allem edin kalem edin bu kitaba ulaşın...
İkinci kitabı Boyut Yayınları çıkarmış. Bu dönemde böyle bir kitap yayınlamak için ya çok deli olmak lazım; ya da çok akıllı. Ortası olamaz... Yayınevinin sahibi Bülent Özükan'ın birinci türden olmadığı kesin... Rahmetli gazeteci kardeşimiz, Habertürk TV'nin kurucusu Ufuk Güldemir'in av hatıraları kitabının adı 'Gecenin Yüreği...'
O ne güzel fotoğraflar; o ne hoş metinler... Bu kitaba sahip olmamak eksikliktir... Avcılık konusundaki tartışmaları bir kenara bırakın (Ufuk avcılığın tüm kurallarına harfiyen uyardı) kendisinin tamamlayamadığı bu muhteşem kitaptaki doğa sevgisini anlamaya çalışın. Hem hayvanları o kadar seven hem de avcılık yapan bir doğa düşkününü anlayabilmek kolay değildir... Bu kitap o yolda atılacak ilginç adımlardan biri olabilir...