Ali Saydam
  • TV Programları
  • Basından
  • Hayatımı Zenginleştirenler
  • Yazılarım
    • Yeni Şafak Gazetesi
    • Marketing Türkiye
    • Z Raporu / Derin Ekonomi
    • TIMREPORT
    • Sabah Gazetesi
    • Akşam Gazetesi
    • Akşam Kitap Eki
    • Diğer
  • Kitaplarım
    • Algılama Yönetimi
    • Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir?
    • İktidar Yalnızlıktır
    • Vazgeçmek Özgürlüktür
    • Perception Management
    • How to Lose Wives and Clients
    • Wahrnehmungs Management
  • Biyografi
  • Galeri
    • Video Galeri
  • İletişim

Hazin ki, ne hazin

05 Haziran 2018 - Yeni Şafak
​

Türkiye’nin ekonomisini sarsmak adına elinden geleni ardına koymayan çevreleri hayret ve şaşkınlık içinde izlerken, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu durmadan tekrarlıyor: “Türkiye’de mal ve can güvenliği yoktur!”
Allah’tan İngiliz Alman ve Rus turistler kendisine pek kulak asmıyorlar. Şimdiden 5 milyon İngiliz turist rezervasyon yaptırmış. Bunun misliyle fazlası rakamlarla ifade edilen Alman ve Rus turistler ise birbirleriyle yarış halindeler. Türkiye, Kemal beye rağmen turizm gelirlerinde bir rekora doğru koşuyor.
İhracatta kırılan rekorlar da Kemal Bey’in keyfini kaçıran unsurlardan. Ne hazin, değil mi? Ülkenin ekonomik açıdan önünün açılması, doların 5 TL’yi aşamaması, otomotivde üretim rekorlarına ulaşılması, yerli sondaj ve sismik gemilerinin Akdeniz’e Karadeniz’e açılması ve hatta Membiç sorununda ABD ile anlaşmaya varılması, kahrediyor muhalefeti… “Esed’le, Irak’la, İran’la  anlaşma sağlayıp, Türkiye’ye dolar akıtacağız”, “Kamu yatırımlarını hemen durduracağız!” şeklinde insan aklının sınırlarını zorlayan iddialar… Hazin ki ne hazin…
Enflasyonun %12,5 çıkmasından, doların geriledikten sonra gelip 4.60’da durmasından, cari açığın istenilen hızda kapanmamasından ve Fitch’in, S&P’nin, Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmek üzere seçimlere 20 gün kala birbirleriyle yarış içine girmelerinden medet ummayı sürdürüyorlar…
Bir de zücaciyeci dükkânına girmiş fil durumu var. Kahraman bir generalin rütbelerini sökmeler, valilerin hepsini kovmalar, HDP’yi baş tacı edip hükümete alacağına ilişkin açıklamalar, AB Raportörü Kati Piri hanımla paslaşmalar…
 Ne demiş Piri Hanım? “Demirtaş’a özgürlük” başlığıyla sosyal medyada kampanya başlatmış… 24 Haziran seçimlerinin güvenli bir ortamda gerçekleşebilmesi için Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını savunmuş… Ve de eklemiş: Muharrem İnce ile Meral Akşener de Demirtaş’ın serbest bırakılmasından yanalar…
Cephe hayli geniş yani… Bir ucu PKK destekçisi Kati hanımda… Diğer ucu nerelerde?..
Siyasi iletişimde temel problem şu kararı verebilme noktasında kilitleniyor: Evrensel değerlere göre mi oluşturacaksınız siyasi iletişim stratejisini, yoksa millî değerlere göre mi?
Evrensel değerler bundan 400 yıl önce neydi?.. Hangi evrensel değerleri ölçüt alacağız. O günkü mü bugünkü mü?.. Yoksa halkın ortak ruhî şekillenmesini belirleyen değerleri mi?..
Siyasî iletişim tarihi, ikincisini ölçüt alanların kesinlikle daha başarılı olduklarını gösteriyor… Bu çerçevede ele alırsanız, örneğin bir kahraman Korgeneralin Sayın Cumhurbaşkanı’nı alkışladığı için “Rütbelerini sökeceğim!” diye tehditler savurmanız, halkın değerlerini, yani duygularını rencide eder. Güven unsurunun temeli ise duygulara, yani değerlere dayanır… Yani bu durumda güven rencide olur…
İnsanın ikna olabilmesi için gerekli iki temel unsur ise vaat ve güvendir… Eğer güven duygusu rencide olursa bu sefer hiçbir vaadinizin ikna gücü kalmaz…
İkna çökerse de davranış değişikliği ortaya çıkmaz… Davranış değişikliği olmazsa da son 68 senedir ne kadar oy alıyorsanız, o kadar oy almaya devam edersiniz…
Çok mu karmaşık bir süreç?.. Bence hayır… Anlamak isteyen için son derece yalın…
 
 
www.alisaydam.com - 2014