‘Haziranda bu ülkeye huzur gelecek’…
21 Nisan 2018 - Yeni Şafak
Bu başlık bana ait değil. CHP’nin son Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait… Kesinlikle haklı. Zaten sayın Cumhurbaşkanı’nın seçimleri bu kadar öne çekmesinin de nedeni bu. Ülkenin huzurunu kaçırmak için elinden geleni ardına koymayanların çenesini kapatmak, ülkeye huzur getirmek…
Kemal beyin bir başka veciz sözü de “Biz kazanacağız!”… Kesinlikle haklı. Hep tekrarladığına göre demek ki, bu konuda en ufak bir şüphesi yok. Kaybettiği 9 seçimin ardından “Biz kazandık!” dedi. Cumhurbaşkanlığı hükümeti sisteminin kabul edildiği referandumun ardından da “Hayır oyları kazandı!” diye ilan etmedi mi? Artık anlayalım; kazanacağız, deyince kaybediyor. Hayır çıktı deyince evet çıkıyor… Tam 9 kere… “Kıyılarda kazandık, merkezlerde artırdık, kazandık kazandık”… Ancak her seferinde AK Parti oylarını artırarak iktidarda… Kemal Bey, 24 Haziran seçimlerinin de sonucunu şimdi de bildi sayılır…
Bu arada seçim hatt-ı mahalline avdet etmemizle birlikte siyasi iletişime kafa yoranların karşısında yepyeni bir sorun duruyor: Zaman Baskısı Altında Siyasi iletişim!...
Arama motorlarından birine "Creativity under time pressure" (zaman baskısı altında yaratıcılık) yazdığınız zaman karşınıza tam 629 adet yararlanabileceğiniz makale, kitap vb. kaynak çıkıyor… Türkçesini yazdığınız zaman da fena değil durum. 5 kayıt buluyor arama motoru.
Ben siyasetçi olsam şu sıra özellikle mesela bir hafta kapanır bu konuyu incelerdim… Çünkü ortada sadece siyasî aktörlere bir hayli az süre bırakan bir erken seçim yok. Ülkenin geleceğini belirleyecek, siyasî boyutta neredeyse Cumhuriyet’in ilanı kadar önemli bir değişimi tetikleyecek bir yeniden yapılanmanın ilk adımına ülkece karar verilecek. Bir kırılma noktasında verilecek bir karardan söz ediyoruz.
Ve o kırılma noktasına sadece 64 gün kalmış durumda…
Bu koşullarda, yani sistemin kökten değişeceği, ne bakanların bakan, ne de milletvekillerinin eski anlamda milletvekili olacağı bir ortama geçiş yapılacağı, hem de bu değişime bu kadar az zaman kaldığı şartlarda, siyasî iletişimin klasik yöntemleri de geçerliliklerini yitirirler…
Yani, konvoy yapalım, çevre kirliliği yaratma pahasına milyonlarca küçük üçgen bayrakçıları yolların üzerine gelişi güzel asalım, bol bol miting yapalım, bağıra çağıra nutuk atalım, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yüklenelim, Avrupa Birliği’ne sırtımızı verelim, “AB Raporu metninde hangi uyarılar varsa altına imza atarız” diyelim, Trollere güvenelim, saldıralım, çamur atalım vs… vs…
Bu niyetlerin aksiyonları, bu kadar kısa zaman kalmışken, amaca da hizmet etmez, ‘çalışmaz’ da…
Peki ne çalışır?
Burada kilit kavram dijital iletişimdir. Hemen uyaralım sosyal medya değil… Sosyal medyanın bizim ülkemizde suyu çıkmıştır. İnanılırlığı yerlerdedir… Çamur atmaya bile yaramamaktadır. Çünkü izi kalmamaktadır. Hâlâ analog medyanın ve de tabii ki dijital medyanın etkisi çok daha fazladır. Çünkü zübürdük8715 gibi ne idüğü belirsiz göndericilerden değil, yeri yurdu belli kaynaklardan gelmektedir bilgi…
Bir de hız tabii… İnanılmaz rol oynayacaktır bu seçimde… En önemlisi liderlik… Haddimizi zorlayarak da olsa ifade etmeye çalışalım: Lider, ilçe kuruluna soralım, il teşkilatına soralım, parti meclisinde adaylar üzerine tartışalım, sonra MYK’da ele alalım, konsensüs ile mükemmel bir demokrasi ile belirleyelim diye tespit edilmez!.. Lider zaten tespit edilmez… Onu şirketlerde İnsan Kaynakları departmanları ya da kafa avcısı (Head Hunter) şirketleri yaparlar… Bakın tarihimizdeki liderlere… Hangisi kurullarda belirlenmiş… Tabii ki sonradan seçilirler. Ancak ortaya çıkışları, kitlelerin ve liderin iradesinin buluşması ile olur… Lider aday gösterilmez. Aday olur… Alternatifi yoktur…
Sayın Kılıçdaroğlu sergilediği davranış biçimiyle, bir yönetici seçimi yolu izlemektedir… Kendisinin de mebzul miktarda alternatifinin bulunabileceği izlenimini yaratarak…
Belediyelerin yönetim karnesi çıktı
Geçen hafta tüm belediye başkanlarının izlemesi gereken bir çalışmaya tanık oldum. Çalışmanın altında Argüden Yönetişim Akademisi’nin (AYA) imzası var. Akademi, Dr. Yılmaz Argüden’in kurucusu olduğu danışmanlık şirketi Arge’nin sosyal sorumluluk çalışmalarını yürüttüğü bir yapı…
10 aylık bir mesaiyi gerekli kılmış olan çalışma, Fikret Toksöz’ün proje liderliğinde bir ekip tarafından İstanbul’daki ilçe belediyelerden nüfusu 50 binin üzerinde olanların nezdinde yürütülmüş. Bu belediyelerin dijital ortamlarında yer alan bilgilerinin ve yaptıkları iletişimlerin (yaklaşık 20 bin sayfa) incelenip değerlendirilmesi ile bir tür Belediye Yönetim Karnesi ortaya konmuş… 227 değişik alan sorgulanmış. Belediyelere sorular yönetilmiş. Sadece 6-7 tanesi yanıt vermemiş…
Uluslararası standartlar ve ulusal yasa ve yönetmelikler esas alınarak, veri temelli, katılımcı, entegre ve sürekli öğrenen bir yönetim yaklaşımının 0 ile 1000 puan arasında yapılan değerlendirmesiyle ortaya çıkan tabloda İstanbul ilçe belediyelerinin 300 ile 650 puan arasında yer aldıkları gözlemlenmiş.
Sonuç şöyle: Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt 250-375 bandında yer almış. 375-500 bandında yer alan belediyeler ise şöyle sıralanmış: Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Çekmeköy, Esenler, Fatih, Fatih, Güngören, Kağıthane, Küçükçekmece, Maltepe, Sancaktepe, Sultangazi, Şişli, Tuzla, Üsküdar… Şu belediyeler ise kendilerine 500-625 arasında yer bulmuşlar: Arnatvutköy, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beylikdüzü, Eyüpsultan, Gaziosmanpaşa, Kartal, Pendik, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Ümraniye, Zeytinburnu… 625-750 arasında puan almış olan 3 belediye ise şunlar: Avcılar, Bağcılar, Kadıköy…
Şeffaflık, açıklık, sürdürülebilirlik, fikri takip, raporlama, hesap verebilirlik; yani yönetim yaklaşımı kalitesi… Tüm ayrıntıya ve raporun kendisine belediyeler Argüden Yönetişim Akademisi’nin web sitesinden ulaşabilirler… Belki gelecek ölçümlemede karneyi düzeltmek isteyen belediyeler olabilir… Çünkü Proje liderinin söylediğine göre, yasal süreçler ve yönetmelikler her türlü olanağı sağlamış belediyeler. Mesele bu araçları disiplinle uygulama meselesi…
Mart 2019’da bu alanda puanları artırmanın olumlu etkisi mutlaka olacaktır…
Kemal beyin bir başka veciz sözü de “Biz kazanacağız!”… Kesinlikle haklı. Hep tekrarladığına göre demek ki, bu konuda en ufak bir şüphesi yok. Kaybettiği 9 seçimin ardından “Biz kazandık!” dedi. Cumhurbaşkanlığı hükümeti sisteminin kabul edildiği referandumun ardından da “Hayır oyları kazandı!” diye ilan etmedi mi? Artık anlayalım; kazanacağız, deyince kaybediyor. Hayır çıktı deyince evet çıkıyor… Tam 9 kere… “Kıyılarda kazandık, merkezlerde artırdık, kazandık kazandık”… Ancak her seferinde AK Parti oylarını artırarak iktidarda… Kemal Bey, 24 Haziran seçimlerinin de sonucunu şimdi de bildi sayılır…
Bu arada seçim hatt-ı mahalline avdet etmemizle birlikte siyasi iletişime kafa yoranların karşısında yepyeni bir sorun duruyor: Zaman Baskısı Altında Siyasi iletişim!...
Arama motorlarından birine "Creativity under time pressure" (zaman baskısı altında yaratıcılık) yazdığınız zaman karşınıza tam 629 adet yararlanabileceğiniz makale, kitap vb. kaynak çıkıyor… Türkçesini yazdığınız zaman da fena değil durum. 5 kayıt buluyor arama motoru.
Ben siyasetçi olsam şu sıra özellikle mesela bir hafta kapanır bu konuyu incelerdim… Çünkü ortada sadece siyasî aktörlere bir hayli az süre bırakan bir erken seçim yok. Ülkenin geleceğini belirleyecek, siyasî boyutta neredeyse Cumhuriyet’in ilanı kadar önemli bir değişimi tetikleyecek bir yeniden yapılanmanın ilk adımına ülkece karar verilecek. Bir kırılma noktasında verilecek bir karardan söz ediyoruz.
Ve o kırılma noktasına sadece 64 gün kalmış durumda…
Bu koşullarda, yani sistemin kökten değişeceği, ne bakanların bakan, ne de milletvekillerinin eski anlamda milletvekili olacağı bir ortama geçiş yapılacağı, hem de bu değişime bu kadar az zaman kaldığı şartlarda, siyasî iletişimin klasik yöntemleri de geçerliliklerini yitirirler…
Yani, konvoy yapalım, çevre kirliliği yaratma pahasına milyonlarca küçük üçgen bayrakçıları yolların üzerine gelişi güzel asalım, bol bol miting yapalım, bağıra çağıra nutuk atalım, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yüklenelim, Avrupa Birliği’ne sırtımızı verelim, “AB Raporu metninde hangi uyarılar varsa altına imza atarız” diyelim, Trollere güvenelim, saldıralım, çamur atalım vs… vs…
Bu niyetlerin aksiyonları, bu kadar kısa zaman kalmışken, amaca da hizmet etmez, ‘çalışmaz’ da…
Peki ne çalışır?
Burada kilit kavram dijital iletişimdir. Hemen uyaralım sosyal medya değil… Sosyal medyanın bizim ülkemizde suyu çıkmıştır. İnanılırlığı yerlerdedir… Çamur atmaya bile yaramamaktadır. Çünkü izi kalmamaktadır. Hâlâ analog medyanın ve de tabii ki dijital medyanın etkisi çok daha fazladır. Çünkü zübürdük8715 gibi ne idüğü belirsiz göndericilerden değil, yeri yurdu belli kaynaklardan gelmektedir bilgi…
Bir de hız tabii… İnanılmaz rol oynayacaktır bu seçimde… En önemlisi liderlik… Haddimizi zorlayarak da olsa ifade etmeye çalışalım: Lider, ilçe kuruluna soralım, il teşkilatına soralım, parti meclisinde adaylar üzerine tartışalım, sonra MYK’da ele alalım, konsensüs ile mükemmel bir demokrasi ile belirleyelim diye tespit edilmez!.. Lider zaten tespit edilmez… Onu şirketlerde İnsan Kaynakları departmanları ya da kafa avcısı (Head Hunter) şirketleri yaparlar… Bakın tarihimizdeki liderlere… Hangisi kurullarda belirlenmiş… Tabii ki sonradan seçilirler. Ancak ortaya çıkışları, kitlelerin ve liderin iradesinin buluşması ile olur… Lider aday gösterilmez. Aday olur… Alternatifi yoktur…
Sayın Kılıçdaroğlu sergilediği davranış biçimiyle, bir yönetici seçimi yolu izlemektedir… Kendisinin de mebzul miktarda alternatifinin bulunabileceği izlenimini yaratarak…
Belediyelerin yönetim karnesi çıktı
Geçen hafta tüm belediye başkanlarının izlemesi gereken bir çalışmaya tanık oldum. Çalışmanın altında Argüden Yönetişim Akademisi’nin (AYA) imzası var. Akademi, Dr. Yılmaz Argüden’in kurucusu olduğu danışmanlık şirketi Arge’nin sosyal sorumluluk çalışmalarını yürüttüğü bir yapı…
10 aylık bir mesaiyi gerekli kılmış olan çalışma, Fikret Toksöz’ün proje liderliğinde bir ekip tarafından İstanbul’daki ilçe belediyelerden nüfusu 50 binin üzerinde olanların nezdinde yürütülmüş. Bu belediyelerin dijital ortamlarında yer alan bilgilerinin ve yaptıkları iletişimlerin (yaklaşık 20 bin sayfa) incelenip değerlendirilmesi ile bir tür Belediye Yönetim Karnesi ortaya konmuş… 227 değişik alan sorgulanmış. Belediyelere sorular yönetilmiş. Sadece 6-7 tanesi yanıt vermemiş…
Uluslararası standartlar ve ulusal yasa ve yönetmelikler esas alınarak, veri temelli, katılımcı, entegre ve sürekli öğrenen bir yönetim yaklaşımının 0 ile 1000 puan arasında yapılan değerlendirmesiyle ortaya çıkan tabloda İstanbul ilçe belediyelerinin 300 ile 650 puan arasında yer aldıkları gözlemlenmiş.
Sonuç şöyle: Büyükçekmece, Çatalca, Esenyurt 250-375 bandında yer almış. 375-500 bandında yer alan belediyeler ise şöyle sıralanmış: Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Çekmeköy, Esenler, Fatih, Fatih, Güngören, Kağıthane, Küçükçekmece, Maltepe, Sancaktepe, Sultangazi, Şişli, Tuzla, Üsküdar… Şu belediyeler ise kendilerine 500-625 arasında yer bulmuşlar: Arnatvutköy, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beylikdüzü, Eyüpsultan, Gaziosmanpaşa, Kartal, Pendik, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Ümraniye, Zeytinburnu… 625-750 arasında puan almış olan 3 belediye ise şunlar: Avcılar, Bağcılar, Kadıköy…
Şeffaflık, açıklık, sürdürülebilirlik, fikri takip, raporlama, hesap verebilirlik; yani yönetim yaklaşımı kalitesi… Tüm ayrıntıya ve raporun kendisine belediyeler Argüden Yönetişim Akademisi’nin web sitesinden ulaşabilirler… Belki gelecek ölçümlemede karneyi düzeltmek isteyen belediyeler olabilir… Çünkü Proje liderinin söylediğine göre, yasal süreçler ve yönetmelikler her türlü olanağı sağlamış belediyeler. Mesele bu araçları disiplinle uygulama meselesi…
Mart 2019’da bu alanda puanları artırmanın olumlu etkisi mutlaka olacaktır…