Hedef 35 değil 50 ve üstü olmalı
31 EKİM 2011
Dün Habertürk’ün manşet üstünde kocaman vermişler. Milyonların umudu, iktidarın (darbeler hariç tutulursa) tek alternatifi, Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhterem eşleri Sevim Kılıçdaroğlu cümle âleme ilan etmiş: “Sol yüzde 35’ten fazla oy alamaz”…
Sosyal demokrasinin Türkiye’de Meclis’teki tek temsilcisi, Sosyalist Enternasyonal’de hâlâ ülkeyi temsilen resmen üye tek Parti’nin liderine en yakın kişi şunu demeye getiriyor: Türkiye’de sosyal demokratlar sittin sene iktidar olamaz. Boşuna bize bel bağlamayın!..
Sevim Hanım bu teşhisinde yalnız değil. Başarısızlığı kendilerinde değil dış etkenlerde arayanların gelip sığındıkları sütre gerisi bu kaçış ve benzeri ‘teselli’ alanlarıdır. ‘Bidon kafalı’, ‘Karnını kaşıyan geri zekalı seçmen’ ya da “Ağzınla kuş tutsan alacağın bu kadar oydur” muhabbeti…
Bizim de hasbelkader katıldığımız Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölgesi’nde son derece saygı duyduğum iki hoca da (Prof. Dr. Ersin Kalaycı ve Prof. Dr. Ali Çarkoğlu) bu %35’e vurgu yapıp durmuşlardı.
Oysa CHP’nin kendisine hedef olarak 35’in içindeki bir lokmayı değil 50 ve üstünü koyması gerekir. Yoksa kazanamayacak takımın arkasından niye gitsin ki kitleler?..
Peki, 50 ve üstü yakalanır mı? Evet yakalanır. AK Parti’yi ve Başbakan’ı eleştirdikçe aslında onu yücelterek değil; kendine özgü “Büyük Fikri” bularak ve o “Büyük Fikri” gerçekleştirecek ‘ruh ve kadrolara’ sahip olup, halkı inandırarak…
Şimdi ‘Sosyal Paydaşlık’ teorisini anlama zamanı
Dün ekonomi basının en etkili imzalarından sevgili Vahap Munyar önemli bir duyuruda bulunmuş. 2 Kasımda Sabancı Center’de bir konferans verecek olan Prof. Edward Freeman’dan söz etmiş. Kaçırdıysanız yazıyı en azından internetten bulup okuyun. Mümkünse de konferansı kaçırmayın.
‘Stakeholder’ (Sosyal Paydaş) kavramını bulan akademisyen ve uygulamacı Freeman’ın bu ve diğer konulardaki konferanslarının kaydını YouTube’dan da izlemek mümkün. Ancak canlı gibi olamayacağı aşikâr. (www.youtube.com/watch?v=Ih5IBe1cnQw )
Bu arada Oğuz Babüroğlu Hoca da Munyar’ı arayıp demiş ki: “Stakeholder kavramının yanlış tercümesi ‘Paydaşlık’ da bu konferansla çöpe gidecek.” Her ne kadar yerine neyin geleceğini söylememiş olsa da, Hocayı anlıyorum. Bu konuya Türkiye’de ilk kafayı takmış ve emek vermiş olanlardandır. 1990’ların sonunda o Stakeholder için “Hak Sahibi”, “İddia Sahibi” gibi öneriler getirmişti. Aslında kastedilen bir işte ‘Stake’i olanlardı (yani ilgisi, menfaati ya da sorunu olanlar)…
Hocanın önerileri fena değildi ancak bir türlü kabul görmediler. Akademiyi bilmem ama, sahada Selim Oktar’ın önermiş olduğu (katı tercüme açısından doğruluğu tartışılır) ‘Sosyal Paydaş’ kavramı yerine oturdu ve yıllardır kullanılır oldu… Yani saha “Stakeholder”ı ‘Paydaş’ ile değil ‘Sosyal Paydaş’ kavramı ile karşıladı. Kimsenin de bir itirazı olmadı. O nedenle ben Babüroğlu hocanın, zaten kullanılmayan ‘Paydaş’ kavramının ‘çöpe gitmesinde’ ne tür bir ‘stake’i var; doğrusu anlayamadım …
Sosyal demokrasinin Türkiye’de Meclis’teki tek temsilcisi, Sosyalist Enternasyonal’de hâlâ ülkeyi temsilen resmen üye tek Parti’nin liderine en yakın kişi şunu demeye getiriyor: Türkiye’de sosyal demokratlar sittin sene iktidar olamaz. Boşuna bize bel bağlamayın!..
Sevim Hanım bu teşhisinde yalnız değil. Başarısızlığı kendilerinde değil dış etkenlerde arayanların gelip sığındıkları sütre gerisi bu kaçış ve benzeri ‘teselli’ alanlarıdır. ‘Bidon kafalı’, ‘Karnını kaşıyan geri zekalı seçmen’ ya da “Ağzınla kuş tutsan alacağın bu kadar oydur” muhabbeti…
Bizim de hasbelkader katıldığımız Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölgesi’nde son derece saygı duyduğum iki hoca da (Prof. Dr. Ersin Kalaycı ve Prof. Dr. Ali Çarkoğlu) bu %35’e vurgu yapıp durmuşlardı.
Oysa CHP’nin kendisine hedef olarak 35’in içindeki bir lokmayı değil 50 ve üstünü koyması gerekir. Yoksa kazanamayacak takımın arkasından niye gitsin ki kitleler?..
Peki, 50 ve üstü yakalanır mı? Evet yakalanır. AK Parti’yi ve Başbakan’ı eleştirdikçe aslında onu yücelterek değil; kendine özgü “Büyük Fikri” bularak ve o “Büyük Fikri” gerçekleştirecek ‘ruh ve kadrolara’ sahip olup, halkı inandırarak…
Şimdi ‘Sosyal Paydaşlık’ teorisini anlama zamanı
Dün ekonomi basının en etkili imzalarından sevgili Vahap Munyar önemli bir duyuruda bulunmuş. 2 Kasımda Sabancı Center’de bir konferans verecek olan Prof. Edward Freeman’dan söz etmiş. Kaçırdıysanız yazıyı en azından internetten bulup okuyun. Mümkünse de konferansı kaçırmayın.
‘Stakeholder’ (Sosyal Paydaş) kavramını bulan akademisyen ve uygulamacı Freeman’ın bu ve diğer konulardaki konferanslarının kaydını YouTube’dan da izlemek mümkün. Ancak canlı gibi olamayacağı aşikâr. (www.youtube.com/watch?v=Ih5IBe1cnQw )
Bu arada Oğuz Babüroğlu Hoca da Munyar’ı arayıp demiş ki: “Stakeholder kavramının yanlış tercümesi ‘Paydaşlık’ da bu konferansla çöpe gidecek.” Her ne kadar yerine neyin geleceğini söylememiş olsa da, Hocayı anlıyorum. Bu konuya Türkiye’de ilk kafayı takmış ve emek vermiş olanlardandır. 1990’ların sonunda o Stakeholder için “Hak Sahibi”, “İddia Sahibi” gibi öneriler getirmişti. Aslında kastedilen bir işte ‘Stake’i olanlardı (yani ilgisi, menfaati ya da sorunu olanlar)…
Hocanın önerileri fena değildi ancak bir türlü kabul görmediler. Akademiyi bilmem ama, sahada Selim Oktar’ın önermiş olduğu (katı tercüme açısından doğruluğu tartışılır) ‘Sosyal Paydaş’ kavramı yerine oturdu ve yıllardır kullanılır oldu… Yani saha “Stakeholder”ı ‘Paydaş’ ile değil ‘Sosyal Paydaş’ kavramı ile karşıladı. Kimsenin de bir itirazı olmadı. O nedenle ben Babüroğlu hocanın, zaten kullanılmayan ‘Paydaş’ kavramının ‘çöpe gitmesinde’ ne tür bir ‘stake’i var; doğrusu anlayamadım …