Her şerde bir hayır vardır
18 Haziran 2020 - Yeni Şafak
Öyle değil mi?! Çok şükür en zorlu kısmını geride bıraktığımız salgın süreci, bize pek çok şey öğretmedi mi?
Ülkemizin kendine yetebildiği gibi aralarında ‘dünya devleri’nin de olduğu 125 ülkeye yardım edebilecek kapasitede olduğunu mesela… Sağlık sistemiminiz ve sağlık personelimizin alt yapısının destan yazabilecek seviyesini…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yapısı nedeniyle ‘kriz’ durumlarında hızlı karar alma ve uygulama becerisine sahip olduğumuzu… Bu sayede tüm bakanlıkların çizilen strateji kapsamında yap-bozun değerli birer parçası olarak koordineli bir şekilde işlerlik gösterebildiklerini…
Peki ya gündelik yaşantımız? Kişisel ihtiyaç ve alışkanlıklarımız… Yıllardır yakındığımız, eksikliğini hissedip de bir türlü eskiye dönemediğimiz konular…
Bu salgın belası hepimizi çok yordu… Ancak, deyim yerindeyse rüzgâra kapılıp giden kişisel yaşamlarımızda da önceliklerimizi yeniden düzenlememize yaradı.
Araştırma şirketi Areda Survey, Nisan ayının sonunda Türkiye genelinde 1800 kişi ile bir çalışma yapmış… ‘Özlenenler’, Salgın Esnası ve Sonrası Hayata Bakış adlı araştırmaya göre; en çok sevdiklerimizi özlemişiz. Katılımcıların yüzde 25,3’ü “Sevdiklerime doya doya sarılıp kucaklaşmayı özledim” demiş…
Salgın sonrasında “Hayatınızda yapmak istediğiniz değişiklikler nedir?” diye sorulduğunda, ilk sıradaki “Sağlıklı yaşama özen göstermek” (%37,6) cevabını “Aileme daha çok zaman ayıracağım” (%23,5) takip etmiş…
“Pandemi süreci bittiğinde ilk olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?” sorusunu da katılımcıların yüzde 30,1’i “Aile-Akraba ziyaretine gitmek” diye yanıtlamış…
Aileye, sevgiye, maneviyata dönük bu düşünceler karşısında memnun olmamak mümkün değil…
Maneviyatın yükselmesi, on yıllardır süpermarketlerin, zincir mağazaların ve son zamanlarda dijital alışveriş platformlarının karşısında ‘yaşam savaşı’ veren küçük esnafı da olumlu etkilemiş…
REM People’ın açıkladığı Esnaf Barometresi raporuna göre, Türkiye’de küçük esnaf dediğimizde, 2,5 milyon hane halkını geçindiren ve yaklaşık 300 bin küçük ölçekli işletmeyi anlamamız gerekiyormuş…
Yapılan araştırmaya göre; salgın döneminde tüketicilerin bakkal, büfe, küçük market, şarküteri gibi geleneksel perakende kanallarına yöneliminde belirgin artışlar olmuş… Ocak ayında 17,5 olarak tespit edilen ‘ticaret endeksi’ Nisan ayında 35,8’e yükselmiş, Mayıs ayında ise 29,4 olarak gerçekleşmiş…
Çalışmada, yasaklarla ilgili iletişimin sağlıklı yapılması, ayrıca bakkal ve marketlere erişime izin verilmesi sebebiyle alışverişteki panik havasının kaybolmasının sağlanmasının ve tüketicideki stok yapma algısını ortadan kaldırılmasının bu talepte etkili olduğu belirtiliyor…
Mayıs döneminde ekonomik destek paketinin genişletilmesiyle para piyasalarında az da olsa rahatlama olması, tüketicinin artan ilgisinin yanında ‘küçük esnafa’ nefes aldıran başka bir faktörmüş…
Batı’nın ve ürettiği kapitalist ekonomik sistemin maneviyata verdiği zarar ortada… Maneviyatını yitiren ülkelerin, toplumların ve kişilerin başına neler geldiğini üzülerek görüyoruz… Bu yolun bizi de kuşatmasına ve geri dönülmez aşamalara sürüklemesine imkân vermemek için yakalanan ivmeyi desteklemeye devam etmeliyiz…
Ülkemizin kendine yetebildiği gibi aralarında ‘dünya devleri’nin de olduğu 125 ülkeye yardım edebilecek kapasitede olduğunu mesela… Sağlık sistemiminiz ve sağlık personelimizin alt yapısının destan yazabilecek seviyesini…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yapısı nedeniyle ‘kriz’ durumlarında hızlı karar alma ve uygulama becerisine sahip olduğumuzu… Bu sayede tüm bakanlıkların çizilen strateji kapsamında yap-bozun değerli birer parçası olarak koordineli bir şekilde işlerlik gösterebildiklerini…
Peki ya gündelik yaşantımız? Kişisel ihtiyaç ve alışkanlıklarımız… Yıllardır yakındığımız, eksikliğini hissedip de bir türlü eskiye dönemediğimiz konular…
Bu salgın belası hepimizi çok yordu… Ancak, deyim yerindeyse rüzgâra kapılıp giden kişisel yaşamlarımızda da önceliklerimizi yeniden düzenlememize yaradı.
Araştırma şirketi Areda Survey, Nisan ayının sonunda Türkiye genelinde 1800 kişi ile bir çalışma yapmış… ‘Özlenenler’, Salgın Esnası ve Sonrası Hayata Bakış adlı araştırmaya göre; en çok sevdiklerimizi özlemişiz. Katılımcıların yüzde 25,3’ü “Sevdiklerime doya doya sarılıp kucaklaşmayı özledim” demiş…
Salgın sonrasında “Hayatınızda yapmak istediğiniz değişiklikler nedir?” diye sorulduğunda, ilk sıradaki “Sağlıklı yaşama özen göstermek” (%37,6) cevabını “Aileme daha çok zaman ayıracağım” (%23,5) takip etmiş…
“Pandemi süreci bittiğinde ilk olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?” sorusunu da katılımcıların yüzde 30,1’i “Aile-Akraba ziyaretine gitmek” diye yanıtlamış…
Aileye, sevgiye, maneviyata dönük bu düşünceler karşısında memnun olmamak mümkün değil…
Maneviyatın yükselmesi, on yıllardır süpermarketlerin, zincir mağazaların ve son zamanlarda dijital alışveriş platformlarının karşısında ‘yaşam savaşı’ veren küçük esnafı da olumlu etkilemiş…
REM People’ın açıkladığı Esnaf Barometresi raporuna göre, Türkiye’de küçük esnaf dediğimizde, 2,5 milyon hane halkını geçindiren ve yaklaşık 300 bin küçük ölçekli işletmeyi anlamamız gerekiyormuş…
Yapılan araştırmaya göre; salgın döneminde tüketicilerin bakkal, büfe, küçük market, şarküteri gibi geleneksel perakende kanallarına yöneliminde belirgin artışlar olmuş… Ocak ayında 17,5 olarak tespit edilen ‘ticaret endeksi’ Nisan ayında 35,8’e yükselmiş, Mayıs ayında ise 29,4 olarak gerçekleşmiş…
Çalışmada, yasaklarla ilgili iletişimin sağlıklı yapılması, ayrıca bakkal ve marketlere erişime izin verilmesi sebebiyle alışverişteki panik havasının kaybolmasının sağlanmasının ve tüketicideki stok yapma algısını ortadan kaldırılmasının bu talepte etkili olduğu belirtiliyor…
Mayıs döneminde ekonomik destek paketinin genişletilmesiyle para piyasalarında az da olsa rahatlama olması, tüketicinin artan ilgisinin yanında ‘küçük esnafa’ nefes aldıran başka bir faktörmüş…
Batı’nın ve ürettiği kapitalist ekonomik sistemin maneviyata verdiği zarar ortada… Maneviyatını yitiren ülkelerin, toplumların ve kişilerin başına neler geldiğini üzülerek görüyoruz… Bu yolun bizi de kuşatmasına ve geri dönülmez aşamalara sürüklemesine imkân vermemek için yakalanan ivmeyi desteklemeye devam etmeliyiz…