Her şey üniversite öğrencileri için…
20 temmuz 2019 - Yeni Şafak
Hasbelkader kimya öğrenimime başlarken İsviçre’de gördüğüm bir uygulama dikkatimi çekmişti. Kimya Fakültesi’nin öğrenci kontenjanı, yani her yıl kabul edilecek öğrenci sayısı Kimyagerler Odası ile istişare edilerek belirleniyordu.
Sektörün, ülkenin durumu, gereksinimleri masaya yatırılıyor ve gelecekte kaç kimyagere ihtiyaç duyulacağı tespit ediliyordu. Böylece Kimya Fakültesi’nin her yıl verdiği mezun sayısı, sektörün ihtiyacını karşılıyor, mezunlar da kendi alanlarında iş bulabiliyorlardı. Aynı uygulamayı başka sektör ve fakültelerin de yaptığına şahit oldum…
Ülkemizde ise bu durum, böyle bir planlama açısından pek iç açıcı değil. Örneğin bir hayli yakından tanıdığım ve izlediğim İletişim Fakülteleri mezunları, böyle bir uygulamanın olmayışı yüzünden az çekmediler. Sektörün yıllık ihtiyacı 1000, bilemediniz 2000 kişi olsun... Oysa, YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın açıklamalarına göre; Türkiye’deki 71 İletişim Fakültesi’nden her yıl 6500 öğrenci mezun oluyormuş…
Bu 6500 kişiye Meslek Yüksek Okullarının iletişimle ilgili departmanları da dâhil değil üstelik… Ha keza, iletişim öyle bir alan ki sadece kendi alanın okullarından mezunlar istihdam edilecek diye bir kaide de yok. Sosyal bilimler alanındaki psikoloji, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, tarih ile edebiyat gibi pek çok bölümün mezunları, hatta benim gibi kimya okumuş biri de bu alanda var olabiliyor.
Tüm ilgili mezunları ve bir de Açık Öğretim İletişim Fakültesi mezunlarını düşündüğünüzde, her yıl o 1000-2000 kişilik istihdama yönelen 30 binden fazla insan var… Yani, alan dar, taliplisi ise çok. O nedenle, üniversite-sektör iş birliğinin yaygınlaşmaması Türkiye’nin en önemli eksiklerinden biri… Belki de “biriydi” demek gerekebilir. Şimdi önümüzde tüm sektörlere örnek olacak, iyi düşünülmüş ve hayata geçirilmiş bir proje var.
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB), İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ve İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) öncülüğünde bir araya gelen 12 ihracatçı birliği ve Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası (TTSİS) ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bir protokol imzalamış.
Ticaret Bakanlığı’nın da onayını alarak üniversite sınavında ilk beş tercihi arasına Tekstil Mühendisliği bölümünü yazanlara yönelik ‘karşılıksız burs’ vereceklermiş. Bu öğrencilere işletmelerde ‘uzun dönemli staj’ imkânları da tanınacakmış. Ayrıca, öğrencilerin sektörde çalışma taahhüdü vermeleri hâlinde firmalarda en az ‘5 yıl iş garantisi’ de verilecekmiş.
YÖK Başkanı Yekta Saraç, Türkiye’de tekstil mühendisliğine ilginin her azaldığın açıklamış. 2018’de, 13 tekstil mühendisliği fakültesindeki 542 öğrencilik kontenjanın sadece 228’i dolmuş. Aynı yıl, sadece üç fakülte yüzde 100 doluluk oranına ulaşabilmiş. Tekstil mühendisliğini tercih eden en başarılı öğrenci ise sıralamada 90 binlerdeymiş. Saraç, “Bu negatif algıyı değiştirmek ve nitelikli tekstil mühendisleri yetiştirmek için sektör üzerine düşeni yaparak elini taşın altına koydu” demiş.
Burs miktarı da tabiri amiyaneyle ‘çok ciddî bir para’… Sınavda ilk 20 bine girenler net asgari ücret, 20-50 bin arasında olanlar net asgari ücretin yüzde 70’i, 50-80 bin arasındakilerse net asgari ücretin yüzde 50’si tutarında ‘burstan öğrenim hayatları boyunca’ yararlanacakmış.
Bir de vakıf üniversiteleri arasında öğrenim ücretini kredi kartıyla taksitlerle ödeme planları uygulayıp ailelere gelecek yükü ciddî miktarda azaltmaya çalışan Işık Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi gibi eğitim kuruluşlarının getirdiği katma değer var…
Ezcümle öğrencilerin de ailelerin de işi zor…
Türkiye’de istihdam sıkıntısı çeken pek çok sektör ve alan varken, üniversite mezunları kendi alanlarında iş bulamazken bu önemli örneklerden yola çıkarak bugünü, geleceğe göre planlamanın tam zamanı olabilir.
Bu arada“Geleceği nereden bileceğiz?” derseniz…
Bu planlama için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı İŞKUR, 2018 İşgücü Piyasası Araştırması Türkiye Raporu’nu incelemeniz gerek. Çalışmada, “gelecek 10 yılda öne çıkılacağı düşünülen meslekler” sıralanmış. Bazıları şöyle:
Bilişim Hukuku
Biyoteknoloji
Akıllı Ev Sistemleri Uzmanı
Ar-Ge Mühendisi, Elemanı
Bulut Uygulamaları
Yenilenebilir Enerji
WEB Tasarımcısı, Geliştiricisi
Çevre, Enerji, Genetik, Mekatronik, Su, Teknoloji Mühendisliği
Big Data (Büyük Veri) Analiz
Bilgisayar ve Yazılım Mühendisi, Teknisyeni
Yapay Zekâ Mühendisliği, Yazılımcılığı
Dijital Diş Hekimliği
Kök Hücre
İllüstratör
İş Zekâsı Uzmanı
Robotik Tıp
Bu alanlarla ilgili -tekstil alanında olduğu gibi- projeler, sektör-üniversite iş birlikleri geliştirilerek; 1. sektörün ihtiyacı giderilebilir; 2. istihdam yaratılabilir; 3. sektörlerin gelişimine katkı sağlanabilir.
Hasbelkader kimya öğrenimime başlarken İsviçre’de gördüğüm bir uygulama dikkatimi çekmişti. Kimya Fakültesi’nin öğrenci kontenjanı, yani her yıl kabul edilecek öğrenci sayısı Kimyagerler Odası ile istişare edilerek belirleniyordu.
Sektörün, ülkenin durumu, gereksinimleri masaya yatırılıyor ve gelecekte kaç kimyagere ihtiyaç duyulacağı tespit ediliyordu. Böylece Kimya Fakültesi’nin her yıl verdiği mezun sayısı, sektörün ihtiyacını karşılıyor, mezunlar da kendi alanlarında iş bulabiliyorlardı. Aynı uygulamayı başka sektör ve fakültelerin de yaptığına şahit oldum…
Ülkemizde ise bu durum, böyle bir planlama açısından pek iç açıcı değil. Örneğin bir hayli yakından tanıdığım ve izlediğim İletişim Fakülteleri mezunları, böyle bir uygulamanın olmayışı yüzünden az çekmediler. Sektörün yıllık ihtiyacı 1000, bilemediniz 2000 kişi olsun... Oysa, YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın açıklamalarına göre; Türkiye’deki 71 İletişim Fakültesi’nden her yıl 6500 öğrenci mezun oluyormuş…
Bu 6500 kişiye Meslek Yüksek Okullarının iletişimle ilgili departmanları da dâhil değil üstelik… Ha keza, iletişim öyle bir alan ki sadece kendi alanın okullarından mezunlar istihdam edilecek diye bir kaide de yok. Sosyal bilimler alanındaki psikoloji, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, tarih ile edebiyat gibi pek çok bölümün mezunları, hatta benim gibi kimya okumuş biri de bu alanda var olabiliyor.
Tüm ilgili mezunları ve bir de Açık Öğretim İletişim Fakültesi mezunlarını düşündüğünüzde, her yıl o 1000-2000 kişilik istihdama yönelen 30 binden fazla insan var… Yani, alan dar, taliplisi ise çok. O nedenle, üniversite-sektör iş birliğinin yaygınlaşmaması Türkiye’nin en önemli eksiklerinden biri… Belki de “biriydi” demek gerekebilir. Şimdi önümüzde tüm sektörlere örnek olacak, iyi düşünülmüş ve hayata geçirilmiş bir proje var.
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB), İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ve İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) öncülüğünde bir araya gelen 12 ihracatçı birliği ve Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası (TTSİS) ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bir protokol imzalamış.
Ticaret Bakanlığı’nın da onayını alarak üniversite sınavında ilk beş tercihi arasına Tekstil Mühendisliği bölümünü yazanlara yönelik ‘karşılıksız burs’ vereceklermiş. Bu öğrencilere işletmelerde ‘uzun dönemli staj’ imkânları da tanınacakmış. Ayrıca, öğrencilerin sektörde çalışma taahhüdü vermeleri hâlinde firmalarda en az ‘5 yıl iş garantisi’ de verilecekmiş.
YÖK Başkanı Yekta Saraç, Türkiye’de tekstil mühendisliğine ilginin her azaldığın açıklamış. 2018’de, 13 tekstil mühendisliği fakültesindeki 542 öğrencilik kontenjanın sadece 228’i dolmuş. Aynı yıl, sadece üç fakülte yüzde 100 doluluk oranına ulaşabilmiş. Tekstil mühendisliğini tercih eden en başarılı öğrenci ise sıralamada 90 binlerdeymiş. Saraç, “Bu negatif algıyı değiştirmek ve nitelikli tekstil mühendisleri yetiştirmek için sektör üzerine düşeni yaparak elini taşın altına koydu” demiş.
Burs miktarı da tabiri amiyaneyle ‘çok ciddî bir para’… Sınavda ilk 20 bine girenler net asgari ücret, 20-50 bin arasında olanlar net asgari ücretin yüzde 70’i, 50-80 bin arasındakilerse net asgari ücretin yüzde 50’si tutarında ‘burstan öğrenim hayatları boyunca’ yararlanacakmış.
Bir de vakıf üniversiteleri arasında öğrenim ücretini kredi kartıyla taksitlerle ödeme planları uygulayıp ailelere gelecek yükü ciddî miktarda azaltmaya çalışan Işık Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi gibi eğitim kuruluşlarının getirdiği katma değer var…
Ezcümle öğrencilerin de ailelerin de işi zor…
Türkiye’de istihdam sıkıntısı çeken pek çok sektör ve alan varken, üniversite mezunları kendi alanlarında iş bulamazken bu önemli örneklerden yola çıkarak bugünü, geleceğe göre planlamanın tam zamanı olabilir.
Bu arada“Geleceği nereden bileceğiz?” derseniz…
Bu planlama için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı İŞKUR, 2018 İşgücü Piyasası Araştırması Türkiye Raporu’nu incelemeniz gerek. Çalışmada, “gelecek 10 yılda öne çıkılacağı düşünülen meslekler” sıralanmış. Bazıları şöyle:
Bilişim Hukuku
Biyoteknoloji
Akıllı Ev Sistemleri Uzmanı
Ar-Ge Mühendisi, Elemanı
Bulut Uygulamaları
Yenilenebilir Enerji
WEB Tasarımcısı, Geliştiricisi
Çevre, Enerji, Genetik, Mekatronik, Su, Teknoloji Mühendisliği
Big Data (Büyük Veri) Analiz
Bilgisayar ve Yazılım Mühendisi, Teknisyeni
Yapay Zekâ Mühendisliği, Yazılımcılığı
Dijital Diş Hekimliği
Kök Hücre
İllüstratör
İş Zekâsı Uzmanı
Robotik Tıp
Bu alanlarla ilgili -tekstil alanında olduğu gibi- projeler, sektör-üniversite iş birlikleri geliştirilerek; 1. sektörün ihtiyacı giderilebilir; 2. istihdam yaratılabilir; 3. sektörlerin gelişimine katkı sağlanabilir.