Her meşhur marka değildir
01 MAYIS 2005
Reklam ve halkla ilişkiler sektörünün en etkili yayını Marketing Türkiye 1 Mayıs tarihli sayısının büyük bir kısmını ‘marka’ meselesine ayırmış. Konu kapaktan giriyor. Kurgu fotoğraf çok çarpıcı: Patates kızartması poşeti içine yerleştirilmiş badem ve fıstık ezmeleri. Kapak anonsu ise şöyle: Onlar marka mı, meşhur mu?
İçeride çeşitli meşhur işletme ve ürünün sahip ve yöneticileri görüşlerini dile getirmişler. Tabii iletişim uzmanları da konuşmuşlar. Biz de naçizane görüşlerimizi dile getirmiştik. Şu ‘meşhur olmakla marka olmak’ meselesini merak edenler için ilk kez bu kadar derli toplu bir dosya oluşmuş.
Marka değilken, kendini marka sanmanın bedeli çok ağırdır. Bu bedeli ödemek istemeyenlerin bu haftaki Marketing Türkiye’ye bakmalarında yarar var. Ben size tartışmanın özünü söyleyeyim: İki görüş var. Birincisi şöyle: Markalar aralarında küçük-büyük, orta, zayıf, güçlü, az tanınmış, çok tanınmış, çok kazanan, az kazanan, başarılı-başarısız, iyi-kötü, satılan, satılmayan diye ayrılır ve bu kriterlere göre değerlendirilir. Çoğunluk bu görüşten yana.
Aralarında benim de bulunduğum, taraftarları yok denecek kadar az olan ikinci görüşü savunanlara göre ise marka kapitalist sistemin geliştirdiği en karmaşık iş modelidir. Aslolan önce bu noktayı geçmektir; diğer nitelemeler sonradan gündeme gelecek, daha çok nicelik, keyfe keder şeylerdir... Bu modele uygun davranılmaması halinde marka olunamaz. Para, zaman ve insan kaynağı boşa harcanmış olur. Ayrıca herkes, her şey ille de marka olmak zorunda değildir. İşini iyi yaparak da şöhretli olunabilir ve para kazanılabilir.
Okuyun karar verin...
Marka meraklılarının ACNielsen’in geçen hafta yayınlanan markalar araştırmasına bakmalarında da yarar var. En ilginç grafik, sanatçılarla ilgili olanı. Türkiye’de markasını yönetebilen sanatçı bulunmadığını söylediğimde bana katılmayanların halktan öğrenecekleri şeyler var. Halka sormuşlar: “İsminin bir marka olduğuna inandığınız sanatçıyı belirtir misiniz?” %40 ne demiş biliyor musunuz? “Böyle biri yok!”... Listede şu markadır diye ismi verilen ilk sanatçının aldığı puan ise %15.8. Diğer sanatçıların puanları %9.5’ten başlıyor... Hey güzel halkım. Bazen aklı selîmin nasıl oluyor da bilimsel düşündüklerini sananlara ders oluveriyor...
İçeride çeşitli meşhur işletme ve ürünün sahip ve yöneticileri görüşlerini dile getirmişler. Tabii iletişim uzmanları da konuşmuşlar. Biz de naçizane görüşlerimizi dile getirmiştik. Şu ‘meşhur olmakla marka olmak’ meselesini merak edenler için ilk kez bu kadar derli toplu bir dosya oluşmuş.
Marka değilken, kendini marka sanmanın bedeli çok ağırdır. Bu bedeli ödemek istemeyenlerin bu haftaki Marketing Türkiye’ye bakmalarında yarar var. Ben size tartışmanın özünü söyleyeyim: İki görüş var. Birincisi şöyle: Markalar aralarında küçük-büyük, orta, zayıf, güçlü, az tanınmış, çok tanınmış, çok kazanan, az kazanan, başarılı-başarısız, iyi-kötü, satılan, satılmayan diye ayrılır ve bu kriterlere göre değerlendirilir. Çoğunluk bu görüşten yana.
Aralarında benim de bulunduğum, taraftarları yok denecek kadar az olan ikinci görüşü savunanlara göre ise marka kapitalist sistemin geliştirdiği en karmaşık iş modelidir. Aslolan önce bu noktayı geçmektir; diğer nitelemeler sonradan gündeme gelecek, daha çok nicelik, keyfe keder şeylerdir... Bu modele uygun davranılmaması halinde marka olunamaz. Para, zaman ve insan kaynağı boşa harcanmış olur. Ayrıca herkes, her şey ille de marka olmak zorunda değildir. İşini iyi yaparak da şöhretli olunabilir ve para kazanılabilir.
Okuyun karar verin...
Marka meraklılarının ACNielsen’in geçen hafta yayınlanan markalar araştırmasına bakmalarında da yarar var. En ilginç grafik, sanatçılarla ilgili olanı. Türkiye’de markasını yönetebilen sanatçı bulunmadığını söylediğimde bana katılmayanların halktan öğrenecekleri şeyler var. Halka sormuşlar: “İsminin bir marka olduğuna inandığınız sanatçıyı belirtir misiniz?” %40 ne demiş biliyor musunuz? “Böyle biri yok!”... Listede şu markadır diye ismi verilen ilk sanatçının aldığı puan ise %15.8. Diğer sanatçıların puanları %9.5’ten başlıyor... Hey güzel halkım. Bazen aklı selîmin nasıl oluyor da bilimsel düşündüklerini sananlara ders oluveriyor...
Düzenlemek için buraya tıklayın.