'Hey dostum neyin var senin?'...
30 Ekim 2009 Akşam Gazetesi
Şu Vestel reklamlarına bayılıyorum aslında... Transforme olan, dönüşen robotlar ve çocuklar... Ben herhangi bir iletişim olayını çok sevdim mi içime şüphe düşer genellikle... 'İyi hoş da, 'doğru' mu, 'çalışır mı' acaba?..'
Buzdolabı, çamaşır makinesi, derken şimdi de absürt bir mekanda, absürt bir zeminde, absürt bir maç...
Kim öyle tetanos mikrobunun kol gezdiği döküntü bir mekana çocuğunu yollar, fıstık gibi hakiki ya da suni çim sahalar dururken ve bunlardan belediyeler sayesinde herkes yararlanabilirken, kim öyle zımpara gibi zeminde çocuğunun top oynamasına izin verir? Bu sorular o absürt havanın içinde eriyip gidebilirdi; mesela arkada cami minareleri falan görünmeseydi... Orası tam da Topkapı Sarayı'nın karşısıymış gibi gösterilmeseydi... Belki... O soyutluk dünyanın herhangi bir yerinde yaşanıyor olabilirdi...
O çerçevede kaçan topu geri veren 25 sene öncesinin Vestel televizyonu kılıklı robota ABD dizisi Türkçesiyle seslenmesi bile yadırganmayabilirdi: 'Hey dostum, sağ ol!'...
Çocuk 'Dostum!' diye sesleniyor; çünkü Vestel'e biçilmiş olan marka vaadi 'Dost teknoloji'... İyi numara aslında... Entegrasyonu kolay... Peki biraz 'ecnebi' değil mi?..
Açalım...
Beyaz eşyada hedef kitle ve karar mercii kadınlar mı, erkekler mi, çocuklar mı? Eğer yanıt 'ağırlıklı olarak erkekler ve/veya çocuklar' ise mesele yok... Ancak doğru yanıt 'ağırlıklı olarak kadınlar' ise insanın içine bir miktar da olsa kurt düşüyor... Kadın ve teknoloji... Bir de üstüne futbol... Buradan doğacak duygusal bağ... Oradan, karar verme ve satın alma davranışına etki... Ölme eşeğim ölme...
Ecnebilik başka nasıl olur?..
Bir de o şirin gözlüklü çocuk 'Hey dostum, sağol!' demez mi?.. Aklıma hemen ecnebi dizi ve filmlerin yarattığı kültürel deformasyondan etkilenmesinler diye çocuklarına yabancı dizi ve filmleri izletmeyen, hatta birbirleriyle 'Hey dostum, neyin var senin?' diye seslenerek dalga geçen; 'lanet olsun!', 'seni seviyorum anne', 'üzgünüm' türü ucuz tercüme kültürünü mizah konusu yapan anne babalar geldi...
Dedim ya reklam yaklaşımına pek diyeceğim yok... Teknoloji, Vestel, dost, transformer... Bunların bir araya getirilmesi çok iyi bir fikir olabilir; ancak işi 'Vestel'in ruhuna göre kotarmak başka bir 'dünya görüşü' meselesidir; Vestel ecnebi değildi bugüne kadar... Ecnebi olursa ecnebiler kadar satar sanki...
Nefes filminin (bu sefer umarım tahminlerim tutacak ve film rekorlar kıracak) senaryosunu verin bir 'ecnebi'ye, (ya da bir 'ecnebi Türk'e) bakın nasıl bir film çıkar ortaya!...
Dedim ya çok beğendim son Vestel reklamını... Ben de ecnebi mi oluyorum yoksa?..
Gösterilen her hıyara koşan bir kesim var
Dün bizim gazetede vardı. Media Markt'ın İzmir'de sabahın köründe, saat 06.00'da düzenlediği yeni mağaza açılışına yine 5 bin kişi saldırmış... Üretim süreci gereği çok daha önce kaleme almak durumunda olduğum Marketing Türkiye'nin 1 Kasım 2009 tarihli sayısındaki yazımın başlığı şöyle: Yasak, Media Markt'ın ekmeğine yağ sürmüştür...
Müneccim olmak gerekmiyordu...
Kuş, sazan kafalı insanları afişler çıkarıp reklam yapan Media Markt hayli reaksiyon almış, hatta reklamları yasaklanmıştı. Biz de yazıda demişiz ki:
'...Agresif satış odaklı pazarlama, Medya Markt'ın ilk kez Türkiye'de denediği bir numara değil ki... 'Ich bin doch nicht blöd!''(Ben aptal değilim) adamın 'Tagline'ı, marka vaadi... Girin web sitesine bakın: www.mediamarkt.de
...İlk mağazaları açıldığında oluşan izdiham, cam çerçevenin yıkılması, insanların hayat” tehlikeler atlatmaları, onlar için 'çok iyi' şeylerdi...
O nedenle örneğin, Dayanıklı Tüketim Malları Satıcılar Derneği (DAYSAD) Başkanı Ali Eldem'in 'Hiçbir tacirin, müşterisini kuş beyinli, inek, koyun, kaz, balık ve benzeri gibi görmeyeceğini ve düşünmeyeceğini' açıklaması, onlar için kriz değil esenlik kaynağıdır herhalde...
...Bu arkadaşlar 'En ucuza, en hızlı, en yüksek karla, en çok malı nasıl satarım' diye düşünürler; başkaca da dertleri yoktur... Reklamların bu kadar gündem yaratmış, hatta mahkeme kararı ile yasaklanmış olmasını 'Çok başarılı bir PR çalışması!' olarak görmüş dahi olabilirler...'
Ben necip Türk milletinin o kesiminden hiçbir zaman şüphe etmedim zaten. İndir fiyatı hemen koşar... Salatalığı nereden gösterirsen göster; yeter ki ucuz ya da bedava olsun, tuzluğu kaptı mı koşup gelir...
Buraya kadar tamam; ancak problem şurada: Bu strateji uzun vadeli sadakat yaratmıyor. O kesim bir başkası bir başka yerde hıyarı gösterdi mi, bu kez tuzluğu alıp oraya koşuyor...
Şu Vestel reklamlarına bayılıyorum aslında... Transforme olan, dönüşen robotlar ve çocuklar... Ben herhangi bir iletişim olayını çok sevdim mi içime şüphe düşer genellikle... 'İyi hoş da, 'doğru' mu, 'çalışır mı' acaba?..'
Buzdolabı, çamaşır makinesi, derken şimdi de absürt bir mekanda, absürt bir zeminde, absürt bir maç...
Kim öyle tetanos mikrobunun kol gezdiği döküntü bir mekana çocuğunu yollar, fıstık gibi hakiki ya da suni çim sahalar dururken ve bunlardan belediyeler sayesinde herkes yararlanabilirken, kim öyle zımpara gibi zeminde çocuğunun top oynamasına izin verir? Bu sorular o absürt havanın içinde eriyip gidebilirdi; mesela arkada cami minareleri falan görünmeseydi... Orası tam da Topkapı Sarayı'nın karşısıymış gibi gösterilmeseydi... Belki... O soyutluk dünyanın herhangi bir yerinde yaşanıyor olabilirdi...
O çerçevede kaçan topu geri veren 25 sene öncesinin Vestel televizyonu kılıklı robota ABD dizisi Türkçesiyle seslenmesi bile yadırganmayabilirdi: 'Hey dostum, sağ ol!'...
Çocuk 'Dostum!' diye sesleniyor; çünkü Vestel'e biçilmiş olan marka vaadi 'Dost teknoloji'... İyi numara aslında... Entegrasyonu kolay... Peki biraz 'ecnebi' değil mi?..
Açalım...
Beyaz eşyada hedef kitle ve karar mercii kadınlar mı, erkekler mi, çocuklar mı? Eğer yanıt 'ağırlıklı olarak erkekler ve/veya çocuklar' ise mesele yok... Ancak doğru yanıt 'ağırlıklı olarak kadınlar' ise insanın içine bir miktar da olsa kurt düşüyor... Kadın ve teknoloji... Bir de üstüne futbol... Buradan doğacak duygusal bağ... Oradan, karar verme ve satın alma davranışına etki... Ölme eşeğim ölme...
Ecnebilik başka nasıl olur?..
Bir de o şirin gözlüklü çocuk 'Hey dostum, sağol!' demez mi?.. Aklıma hemen ecnebi dizi ve filmlerin yarattığı kültürel deformasyondan etkilenmesinler diye çocuklarına yabancı dizi ve filmleri izletmeyen, hatta birbirleriyle 'Hey dostum, neyin var senin?' diye seslenerek dalga geçen; 'lanet olsun!', 'seni seviyorum anne', 'üzgünüm' türü ucuz tercüme kültürünü mizah konusu yapan anne babalar geldi...
Dedim ya reklam yaklaşımına pek diyeceğim yok... Teknoloji, Vestel, dost, transformer... Bunların bir araya getirilmesi çok iyi bir fikir olabilir; ancak işi 'Vestel'in ruhuna göre kotarmak başka bir 'dünya görüşü' meselesidir; Vestel ecnebi değildi bugüne kadar... Ecnebi olursa ecnebiler kadar satar sanki...
Nefes filminin (bu sefer umarım tahminlerim tutacak ve film rekorlar kıracak) senaryosunu verin bir 'ecnebi'ye, (ya da bir 'ecnebi Türk'e) bakın nasıl bir film çıkar ortaya!...
Dedim ya çok beğendim son Vestel reklamını... Ben de ecnebi mi oluyorum yoksa?..
Gösterilen her hıyara koşan bir kesim var
Dün bizim gazetede vardı. Media Markt'ın İzmir'de sabahın köründe, saat 06.00'da düzenlediği yeni mağaza açılışına yine 5 bin kişi saldırmış... Üretim süreci gereği çok daha önce kaleme almak durumunda olduğum Marketing Türkiye'nin 1 Kasım 2009 tarihli sayısındaki yazımın başlığı şöyle: Yasak, Media Markt'ın ekmeğine yağ sürmüştür...
Müneccim olmak gerekmiyordu...
Kuş, sazan kafalı insanları afişler çıkarıp reklam yapan Media Markt hayli reaksiyon almış, hatta reklamları yasaklanmıştı. Biz de yazıda demişiz ki:
'...Agresif satış odaklı pazarlama, Medya Markt'ın ilk kez Türkiye'de denediği bir numara değil ki... 'Ich bin doch nicht blöd!''(Ben aptal değilim) adamın 'Tagline'ı, marka vaadi... Girin web sitesine bakın: www.mediamarkt.de
...İlk mağazaları açıldığında oluşan izdiham, cam çerçevenin yıkılması, insanların hayat” tehlikeler atlatmaları, onlar için 'çok iyi' şeylerdi...
O nedenle örneğin, Dayanıklı Tüketim Malları Satıcılar Derneği (DAYSAD) Başkanı Ali Eldem'in 'Hiçbir tacirin, müşterisini kuş beyinli, inek, koyun, kaz, balık ve benzeri gibi görmeyeceğini ve düşünmeyeceğini' açıklaması, onlar için kriz değil esenlik kaynağıdır herhalde...
...Bu arkadaşlar 'En ucuza, en hızlı, en yüksek karla, en çok malı nasıl satarım' diye düşünürler; başkaca da dertleri yoktur... Reklamların bu kadar gündem yaratmış, hatta mahkeme kararı ile yasaklanmış olmasını 'Çok başarılı bir PR çalışması!' olarak görmüş dahi olabilirler...'
Ben necip Türk milletinin o kesiminden hiçbir zaman şüphe etmedim zaten. İndir fiyatı hemen koşar... Salatalığı nereden gösterirsen göster; yeter ki ucuz ya da bedava olsun, tuzluğu kaptı mı koşup gelir...
Buraya kadar tamam; ancak problem şurada: Bu strateji uzun vadeli sadakat yaratmıyor. O kesim bir başkası bir başka yerde hıyarı gösterdi mi, bu kez tuzluğu alıp oraya koşuyor...