Hey gidi günler…
02 MAYIS 2010
Herkes 1 Mayıs yazacak konuşacak… Haklılar da. Olay hayli dramatik. 1977’nin bağlantısı var ortada. Hani yıllarca ‘anarşistlere’ (o sıralarda tüm solculara verilen ortak ad), ya da faşistlere (o sıra tüm sağcılara verilen ortak ad) mal edilmiş olaylar… O zaman ‘Ergenekon’ falan bilinmiyordu…
Tarihe not olarak düşülen, Cumhuriyet gazetesine bomba, Danıştay’a baskın vb bir dizi olayın içinde en kanlısı 1 Mayıs 1977’te Taksim’de yaşanmıştı. Sonradan ortaya çıkacağı üzere, strateji ve taktik her zaman aynıydı. En başarılıları da Alman faşistleri tarafından uygulanmıştı. Hitler’in Polonya’ya savaş ilan etmek için yaptığı numara gibi… Giydir kendi askerlerine Polonyalı asker üniformasını; saldır Polonya – Almanya sınıra; temizle Alman askerlerini. Kendi askerlerini kendi askerlerine öldürt… Sonra da Polonya’ya savaş aç… Millet de bir güzel yesin…
Ya da Alman Parlamento binasını (Reichstag) cayır cayır yak (27 Şubat 1933). Sonra da Marinus van der Lubbe adındaki Hollanda kökenli meczup, yarı deli bir ‘anarşistin’ üstüne yık.
Ertesi gün Hitler, Hindenburg'a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalatmıştı. İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durdurulduğu gibi komünist partisinin parlamentodaki 181 milletvekili ve parti ileri gelenleri tutuklanmıştı.
1977’de yapılan buydu. 1980’e hazırlıktı yani. Kamuoyunu oluşturmak adına… Başarılı da olmuştu… Bu nedenle dünkü 1 Mayıs önemliydi... İzlerken anılarım tazelendi. Nostaljik duygular sardı her yanımı… Müziği, estetiği, sloganları, söylemleriyle ‘demode’ gibi gözükseler de beni 40 – 50 yıl geriye götürdüler, gençlik yıllarıma…
Kıyamete çeyrek kala…
Bana sorarsanız gazetelerde en az 1 Mayıs kadar mürekkep payı alması gereken olay, BP’nin (British Petrol) Meksika körfezinde infilak ettikten sonra batan petrol platformunun insanlık âlemine verdiği zarardı…
Dile kolay; günde 5 bin ton petrol akıyormuş körfeze… Durduramadılar… Amerika’nın o yöresi ve körfez sahilleri perişan… Deniz ve havadaki canlıların tamamının hayatı tehlike altında… Yayılan petrolün büyüklüğü şu anda Jamaica adası kadar… Exxon firmasına ait Exxon Valdes gemisi battığında çevreye yaydığı petrol, ‘dünyanın en büyük felaketi’ olarak tanımlanmıştı. Doğaya yayılan topu topu 40 bin tondu… BP’nin felaketi 8-10 günde ulaşacak o noktaya… Vahim olan ise, orada durmayacağı ve nasıl durdurulacağının bilinmemesi… ‘Yakalım’ falan diyorlar… Kontrollü olacakmış yakma işlemi… Daha büyük zarar vereceklerini söyleyenler çoğunlukta… Bu kez karbon dioksit emisyonunu katlayacakları iddia ediliyor…
Dün konuyu bir iki gazete dışında medyada göremedim…
Canlılık tehdit altında; bizim umurumuzda değil… Uzakta bir yerlerde ya… Bize ne?.. Oysa, bize öyle ne ki… Dünyanın tamamının tehdit altında olduğunu anlamak için bu felaket sadece küçük bir fırsat belki…
Bu arada BP’yi kutlamak(!) lazım. Dünyada canlılığının içine eden bu felaket, haber olarak “BP’ye şu kadar milyar dolara mal oldu”, diye veriliyor ya… Mükemmel… Aferin BP’ye… Nasıl yapıyorsa… Katrina fırtınası ile falan karşılaştırıyorlar… Biri doğadan diğeri insani hatadan, becerisizlikten geliyormuş… Olsun… Verdiği hasarın Dolar karşılığına bakıyorlar… BP’nin de zararı dolar bazında ifade ediliyor… Yani kaybolan kıymete bakıyorlar… Değere değil…
Ancak kazın ayağı öyle değil… Exxon’u bugün nasıl kimse unutmadıysa; BP de tarihe geçecek… En büyük itibar kaybına uğramış kurum olarak…
Murat Evgin tiyatro yapmalı…
Cuma akşamı son gösteriyi ucu ucuna yakaladık… Profilo’da “Seni Seviyorum. Mükemmelsin. Şimdi Değiş” adlı ‘gösteriyi’ izledik… Biraz da sevgili Murat Evgin oynuyor diye koştuk oyuna… Hafif ‘ruhsal müşevvik’ vardı yani işin içinde…
İyi ki gitmişiz. Çok eğlenceli bir oyundu… Ben öyle ‘off Broadway’ (Klasik tiyatronun reddiyesi) ya da ‘off off Broadway’ (Klasik tiyatronun reddiyesinin reddiyesi) numaralara ‘takılamıyorum’… Bunun da ‘off Broadway’ bir iş olduğunu duyduğumda irkilmiştim… Murat bizim önyargıyı kırdırdı… Ne de iyi etmiş…
Müziği ile oyunculuğuyla tam bir eğlencelik… Kadın – erkek ilişkisi taşlaması… Düşündürerek eğlendiren bir eğlence şöleni… Deniz Arcak, Seren Fosforoğlu, Selçuk Yapar, Özenç Otyam ve tabii ki Murat Evgin çok başarılılar… Murat acaba dümeni müzikten tiyatroya kırmalı mı, diye bile düşündük…
Ekibe selam, oyuna devam… Gelecek yıl mutlaka sürdürmeliler… Belki iletişimlerine biraz daha hız ve derinlik katarak…
Tarihe not olarak düşülen, Cumhuriyet gazetesine bomba, Danıştay’a baskın vb bir dizi olayın içinde en kanlısı 1 Mayıs 1977’te Taksim’de yaşanmıştı. Sonradan ortaya çıkacağı üzere, strateji ve taktik her zaman aynıydı. En başarılıları da Alman faşistleri tarafından uygulanmıştı. Hitler’in Polonya’ya savaş ilan etmek için yaptığı numara gibi… Giydir kendi askerlerine Polonyalı asker üniformasını; saldır Polonya – Almanya sınıra; temizle Alman askerlerini. Kendi askerlerini kendi askerlerine öldürt… Sonra da Polonya’ya savaş aç… Millet de bir güzel yesin…
Ya da Alman Parlamento binasını (Reichstag) cayır cayır yak (27 Şubat 1933). Sonra da Marinus van der Lubbe adındaki Hollanda kökenli meczup, yarı deli bir ‘anarşistin’ üstüne yık.
Ertesi gün Hitler, Hindenburg'a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalatmıştı. İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durdurulduğu gibi komünist partisinin parlamentodaki 181 milletvekili ve parti ileri gelenleri tutuklanmıştı.
1977’de yapılan buydu. 1980’e hazırlıktı yani. Kamuoyunu oluşturmak adına… Başarılı da olmuştu… Bu nedenle dünkü 1 Mayıs önemliydi... İzlerken anılarım tazelendi. Nostaljik duygular sardı her yanımı… Müziği, estetiği, sloganları, söylemleriyle ‘demode’ gibi gözükseler de beni 40 – 50 yıl geriye götürdüler, gençlik yıllarıma…
Kıyamete çeyrek kala…
Bana sorarsanız gazetelerde en az 1 Mayıs kadar mürekkep payı alması gereken olay, BP’nin (British Petrol) Meksika körfezinde infilak ettikten sonra batan petrol platformunun insanlık âlemine verdiği zarardı…
Dile kolay; günde 5 bin ton petrol akıyormuş körfeze… Durduramadılar… Amerika’nın o yöresi ve körfez sahilleri perişan… Deniz ve havadaki canlıların tamamının hayatı tehlike altında… Yayılan petrolün büyüklüğü şu anda Jamaica adası kadar… Exxon firmasına ait Exxon Valdes gemisi battığında çevreye yaydığı petrol, ‘dünyanın en büyük felaketi’ olarak tanımlanmıştı. Doğaya yayılan topu topu 40 bin tondu… BP’nin felaketi 8-10 günde ulaşacak o noktaya… Vahim olan ise, orada durmayacağı ve nasıl durdurulacağının bilinmemesi… ‘Yakalım’ falan diyorlar… Kontrollü olacakmış yakma işlemi… Daha büyük zarar vereceklerini söyleyenler çoğunlukta… Bu kez karbon dioksit emisyonunu katlayacakları iddia ediliyor…
Dün konuyu bir iki gazete dışında medyada göremedim…
Canlılık tehdit altında; bizim umurumuzda değil… Uzakta bir yerlerde ya… Bize ne?.. Oysa, bize öyle ne ki… Dünyanın tamamının tehdit altında olduğunu anlamak için bu felaket sadece küçük bir fırsat belki…
Bu arada BP’yi kutlamak(!) lazım. Dünyada canlılığının içine eden bu felaket, haber olarak “BP’ye şu kadar milyar dolara mal oldu”, diye veriliyor ya… Mükemmel… Aferin BP’ye… Nasıl yapıyorsa… Katrina fırtınası ile falan karşılaştırıyorlar… Biri doğadan diğeri insani hatadan, becerisizlikten geliyormuş… Olsun… Verdiği hasarın Dolar karşılığına bakıyorlar… BP’nin de zararı dolar bazında ifade ediliyor… Yani kaybolan kıymete bakıyorlar… Değere değil…
Ancak kazın ayağı öyle değil… Exxon’u bugün nasıl kimse unutmadıysa; BP de tarihe geçecek… En büyük itibar kaybına uğramış kurum olarak…
Murat Evgin tiyatro yapmalı…
Cuma akşamı son gösteriyi ucu ucuna yakaladık… Profilo’da “Seni Seviyorum. Mükemmelsin. Şimdi Değiş” adlı ‘gösteriyi’ izledik… Biraz da sevgili Murat Evgin oynuyor diye koştuk oyuna… Hafif ‘ruhsal müşevvik’ vardı yani işin içinde…
İyi ki gitmişiz. Çok eğlenceli bir oyundu… Ben öyle ‘off Broadway’ (Klasik tiyatronun reddiyesi) ya da ‘off off Broadway’ (Klasik tiyatronun reddiyesinin reddiyesi) numaralara ‘takılamıyorum’… Bunun da ‘off Broadway’ bir iş olduğunu duyduğumda irkilmiştim… Murat bizim önyargıyı kırdırdı… Ne de iyi etmiş…
Müziği ile oyunculuğuyla tam bir eğlencelik… Kadın – erkek ilişkisi taşlaması… Düşündürerek eğlendiren bir eğlence şöleni… Deniz Arcak, Seren Fosforoğlu, Selçuk Yapar, Özenç Otyam ve tabii ki Murat Evgin çok başarılılar… Murat acaba dümeni müzikten tiyatroya kırmalı mı, diye bile düşündük…
Ekibe selam, oyuna devam… Gelecek yıl mutlaka sürdürmeliler… Belki iletişimlerine biraz daha hız ve derinlik katarak…