Hoş geldin Effie
03 NİSAN 2005
İlk duyduğum andan beri heyecanla bekliyordum. Effie ödülleri ABD’den 36 yıl sonra Türkiye’ye de geldi. Artık sadece Kristal Elma’mız yok. Sadece yaratıcılığa ödül verilmeyecek. Effie, reklamın esas işlevi olan, reklamverenin parasını en etkili bir biçimde kullanan, onu hedefe taşıyan reklamları ödüllendiren bir sistem. İşin içine araştırma, ölçümleme de dahil ediliyor; sadece güzel sözler, çarpıcı görüntüler, etkileyici senaryolar değil...
Bu sistemi Türkiye’ye çeyrek asrı aşkın bir sürelik gecikmeyle de olsa getiren Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği’ni bu tarihi dönemeç noktasını tetikledikleri için kutluyorum.
Bu ilkiydi. O nedenle Esma Sultan Yalısı’nın görkemli atmosferinde salonu düzenleme konusunda gösterdikleri büyük mahareti, sahne düzeninde ve gecenin akışında gösteremeyen yönetimi affetmek gerek. Jüri’nin sıfırcı hoca tavrıyla 45 ödül yerine sadece 23 ödüle layık kampanya bulabilmiş olmasını, 15 kategorinin dördünde hiçbir ödül vermemesini de görmezden gelmeliyiz. Sahipleri jüriden bulunan reklam ajanslarının bol miktarda ödül almaları da unutulabilir. Yeter ki başlamış olsun. Her başlangıç zordur. Reklamcılarımız ve reklamverenlerimiz bu zoru başarmışlardır.
Ödül alan reklam verenleri ve ajanslarını biz de kutluyoruz.
Altın Effie: “Lay's” Alice BBDO, “Cola Turka” Y&R Reklamevi, “Arçelik” Y&R Reklamevi, “Alo” Markom Leo Burnett,
Gümüş Effie: “Doritos A La Turca” Alice BBDO, “Turkuaz” Ajans Ultra, “Orkid” Markom Leo Burnett, “T-Box” Rafineri, “Opet” Medina Turgul DDB, “Beko-Dizüstü bilgisayar” TBWA/İstanbul, “Hazırkart” Alametifarika, “Bridgestone” Medina Turgul DDB, “Tetra Pak” Pars/McCann Erickson,
Bronz Effie: “Eti Form” DDA, “Coca-Cola” Pars/McCann Erickson, “Worldcard” RPM/Radar,”Elidor” Manajans Thompson, “Omo” Lowe, “Twigy” Repro, “VW Transporter” Alametifarika, “Posta” Medina Turgul DDB.
Heyecanlı ama, işte o kadar...
Batıdan ithal reklamların riskli olduğunu bilmeyen kalmadı. İletişim yaparken ilk dikkat edilmesi gereken husus nedir? Bence bu sorunun tek yanıtı var: Hedef kitlenizin kültür ve değerleri. Nike’nin titreyen popolarla tanıtımını yaptığı “Nike Dance Istanbul”un filmini izleyip de etkilenmemek mümkün değil. Ama bu benim için geçerli. Ya bu kampanyaya katılması söz konusu olan Türk bayanları ve onları destekleyecek olan aileleri.
Diyeceksiniz ki, bu filmden etkilenip katılacak çok genç kız vardır. Olabilir. Doğru; bu film, Nişantaşı – Etiler – Caddebostan üçgeninde yaşayan ya da onlara öykünen üç beş bin bayanlık bir kitleyi kesin etkiler. Ama Nike’nin tüm hedef kitlesi bu mudur? Amaç sadece katılımcıları mı etkilemektir? O zaman masraflı bir film yapıp ya da ithal edip TV’de göstermeye ne gerek var? Bu kitleye doğrudan ulaşmanın çok daha etkili ve ucuz yolları var. Yukarıda sözünü ettiğimiz üçgen içindeki büyük mağazalarda tanıtım yapsanız yeterdi...
2 Nisan’da başlayıp, 28 Mayıs’ta bitecek yarışmaya katılma şartı için “kadın olmak yeterli” deniyor. Yani hedef kitle tüm Türkiye’nin kadınları. Doğru. Nike, ürünlerini tüm Türk kadınlarına satabilmeli. Peki, film onlara mı hitap ediyor sizce?
Bütün bunlar filmin çok heyecan verici olduğu gerçeğini tabii ki ortadan kaldırmıyor...
Sımsıcacık bir festival filmi
Buna ancak helal olsun, denir. Akbank’ın İstanbul Film Festivali tanıtım filmi tek kelimeyle harika! Hatırlayabildiğim kadarıyla Biletler Güner Hanım’dan; Filmler Ömer Bey’den; Kestaneler Ahmet’den; Simitler Dursun’dan; Nazarlıklar Erdoğan’dan; Mısırlar Naciye’den ve destek Akbank’tan...
Uzun zaman oldu Festival’e gitmeyeli. Eskiden kombine bilet alır her gün ortalama iki filme giderdim. Sonraları biz zamanı değil, zaman bizi yönetir oldu. Film festivali bizden habersiz geçip gitmeye başladı. Meşhur fıkradır. Biliyorsanız da bir kez daha okuyun: Beyazlar Afrika’da doğa gezisine çıkmışlar. Günlerce sürecek ve dağlık bölgeleri keşfedecekleri yolculuk sırasında eşyalarını taşımaları için yerli halktan yardımcılar almışlar. Birkaç gün yol aldıktan sonra dağlara vurmuşlar kendilerini. Heyecan ve hızla ilerlerken bir de bakmışlar ki, arkalarındaki zencilerden bir tanesi bile ortalıkta yok. Tabii eşyalar da... Hemen aşağıya doğru koşturmuşlar. İyice aşağıya indikten sonra bir de bakmışlar zenciler ağaçların altlarında gölgelik yerlere serpilmiş, öyle duruyorlar. İlk yakaladıklarına “Ne yapıyorsunuz yahu?” diye sormuşlar. Adamın yanıtı çok basitmiş: “Ruhlarımız geride kaldı. Onları bekliyoruz!”..
Akbank’ın çook gerilerde kalan ruhumu canlandırdığını hissettim...
İşte genç yeteneklere fırsat
Bana gelen e-postalar içinde büyük çoğunluğunu kendilerine yeterince fırsat tanınmadığına inanan yaratıcı gençlerin yazdıkları mektuplar oluşturur. Hepsinin ilginç reklam fikirleri vardır ve benden bu fikirlerin hayata geçirmeleri için destek isterler. Ben de onlara ne diyeceğimi şaşırırım. Çünkü bilirim ki, hiç bir ciddi kuruluş herhangi bir amatörün ‘ilginç’ fikri uğruna milyonlarca dolarlık iletişim harcamalarını riske atmazlar. Bu nedenle bu arkadaşlara yanıt verirken lafı geveleyip dururum.
Artık buna gerek kalmadı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü imdadıma yetişti. ADventure Reklamcılık Yarışması’nın bu yıl dördüncüsünü düzenliyorlarmış.
Bölüm ve sınıf kısıtlaması olmaksızın Türkiye çapındaki tüm üniversite öğrencilerine açık olan ADventure’a 3 kişilik takımla başvuruluyor. Ana sponsorları Lipton Ice Tea. 21 Nisan’a kadar başvurmak mümkün. Öğrencilerden kendilerine verilecek brief doğrultusunda bir kampanya hazırlamaları isteniyor. Ön eleme sonrasında finale kalacak 10 takım 4-5-6 Mayıs tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’ne davet edilecekmiş. Birinci olan takımın üyeleri yaz boyunca Lipton Ice Tea, JWT Manajans ve Mindshare’de staj yapma olanağını ve birlikte unutulmaz bir Ibiza tatiline gitme hakkını elde edeceklermiş. Ayrıntılı bilgi ve başvurular için www.adventure.org.tr’yi ziyaret edebilirsiniz.
Ufuk Turu
§ Vitra’nın reklamları her zaman bir başkadır. Bu kez de öyle (Başka Bir Dünya - Banyo Kültürü). En derininden, sapına kadar ‘yerli’ müziğinden mi söz etsek, yoksa olağanüstü dekorundan mı?.. İyisi mi siz keyifle Vitra reklamını izleyin. Satar mı? Bilemem. Hedef kitle ben olsaydım, kesin satardı. Bu kadar ‘nezih’ ve ‘şık’ bir reklam filmini uzun zamandır izleme fırsatı bulamamıştık. Eczacıbaşı’na böyle sanatlı bir iş yakışırdı zaten...
§ Alâeddin Asna Hoca lütfetmiş, “Bir PR’cının Meslek Anıları” adını verdiği yeni kitabını ilginç bir notla imzalayıp bana göndermiş. Not özel. Tamamını aktaramam. “Son kurşun” gibi duygusal sözler içeriyor. Hoca’nın anılarından sadece PR’cıların değil, tüm iletişimcilerin öğrenecekleri şeyler var. Ve Asna Hoca’nın daha atacağı çok kurşunu bulunduğundan hiç şüphem yok...
§ İdaş’ın son reklamında eski bir dostla karşılaşınca bir hoş oldum. Alf benim TV’de hiç kaçırmadan tekrar tekrar izlediğim ender dizilerdendi. Der Spiegel dergisinde bir araştırma okumuştum. Alf’i izleyen çocukların zekâlarının, mizah anlayışlarının izlemeyenlere oranla daha fazla geliştiğini tespit etmişler... Bu reklam filmi aynı etkiyi yapar mı? Yapmaz ama en azından ilgi çeker. İnşallah Alf’in yaratıcılarından izin almışlardır...
Bu sistemi Türkiye’ye çeyrek asrı aşkın bir sürelik gecikmeyle de olsa getiren Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği’ni bu tarihi dönemeç noktasını tetikledikleri için kutluyorum.
Bu ilkiydi. O nedenle Esma Sultan Yalısı’nın görkemli atmosferinde salonu düzenleme konusunda gösterdikleri büyük mahareti, sahne düzeninde ve gecenin akışında gösteremeyen yönetimi affetmek gerek. Jüri’nin sıfırcı hoca tavrıyla 45 ödül yerine sadece 23 ödüle layık kampanya bulabilmiş olmasını, 15 kategorinin dördünde hiçbir ödül vermemesini de görmezden gelmeliyiz. Sahipleri jüriden bulunan reklam ajanslarının bol miktarda ödül almaları da unutulabilir. Yeter ki başlamış olsun. Her başlangıç zordur. Reklamcılarımız ve reklamverenlerimiz bu zoru başarmışlardır.
Ödül alan reklam verenleri ve ajanslarını biz de kutluyoruz.
Altın Effie: “Lay's” Alice BBDO, “Cola Turka” Y&R Reklamevi, “Arçelik” Y&R Reklamevi, “Alo” Markom Leo Burnett,
Gümüş Effie: “Doritos A La Turca” Alice BBDO, “Turkuaz” Ajans Ultra, “Orkid” Markom Leo Burnett, “T-Box” Rafineri, “Opet” Medina Turgul DDB, “Beko-Dizüstü bilgisayar” TBWA/İstanbul, “Hazırkart” Alametifarika, “Bridgestone” Medina Turgul DDB, “Tetra Pak” Pars/McCann Erickson,
Bronz Effie: “Eti Form” DDA, “Coca-Cola” Pars/McCann Erickson, “Worldcard” RPM/Radar,”Elidor” Manajans Thompson, “Omo” Lowe, “Twigy” Repro, “VW Transporter” Alametifarika, “Posta” Medina Turgul DDB.
Heyecanlı ama, işte o kadar...
Batıdan ithal reklamların riskli olduğunu bilmeyen kalmadı. İletişim yaparken ilk dikkat edilmesi gereken husus nedir? Bence bu sorunun tek yanıtı var: Hedef kitlenizin kültür ve değerleri. Nike’nin titreyen popolarla tanıtımını yaptığı “Nike Dance Istanbul”un filmini izleyip de etkilenmemek mümkün değil. Ama bu benim için geçerli. Ya bu kampanyaya katılması söz konusu olan Türk bayanları ve onları destekleyecek olan aileleri.
Diyeceksiniz ki, bu filmden etkilenip katılacak çok genç kız vardır. Olabilir. Doğru; bu film, Nişantaşı – Etiler – Caddebostan üçgeninde yaşayan ya da onlara öykünen üç beş bin bayanlık bir kitleyi kesin etkiler. Ama Nike’nin tüm hedef kitlesi bu mudur? Amaç sadece katılımcıları mı etkilemektir? O zaman masraflı bir film yapıp ya da ithal edip TV’de göstermeye ne gerek var? Bu kitleye doğrudan ulaşmanın çok daha etkili ve ucuz yolları var. Yukarıda sözünü ettiğimiz üçgen içindeki büyük mağazalarda tanıtım yapsanız yeterdi...
2 Nisan’da başlayıp, 28 Mayıs’ta bitecek yarışmaya katılma şartı için “kadın olmak yeterli” deniyor. Yani hedef kitle tüm Türkiye’nin kadınları. Doğru. Nike, ürünlerini tüm Türk kadınlarına satabilmeli. Peki, film onlara mı hitap ediyor sizce?
Bütün bunlar filmin çok heyecan verici olduğu gerçeğini tabii ki ortadan kaldırmıyor...
Sımsıcacık bir festival filmi
Buna ancak helal olsun, denir. Akbank’ın İstanbul Film Festivali tanıtım filmi tek kelimeyle harika! Hatırlayabildiğim kadarıyla Biletler Güner Hanım’dan; Filmler Ömer Bey’den; Kestaneler Ahmet’den; Simitler Dursun’dan; Nazarlıklar Erdoğan’dan; Mısırlar Naciye’den ve destek Akbank’tan...
Uzun zaman oldu Festival’e gitmeyeli. Eskiden kombine bilet alır her gün ortalama iki filme giderdim. Sonraları biz zamanı değil, zaman bizi yönetir oldu. Film festivali bizden habersiz geçip gitmeye başladı. Meşhur fıkradır. Biliyorsanız da bir kez daha okuyun: Beyazlar Afrika’da doğa gezisine çıkmışlar. Günlerce sürecek ve dağlık bölgeleri keşfedecekleri yolculuk sırasında eşyalarını taşımaları için yerli halktan yardımcılar almışlar. Birkaç gün yol aldıktan sonra dağlara vurmuşlar kendilerini. Heyecan ve hızla ilerlerken bir de bakmışlar ki, arkalarındaki zencilerden bir tanesi bile ortalıkta yok. Tabii eşyalar da... Hemen aşağıya doğru koşturmuşlar. İyice aşağıya indikten sonra bir de bakmışlar zenciler ağaçların altlarında gölgelik yerlere serpilmiş, öyle duruyorlar. İlk yakaladıklarına “Ne yapıyorsunuz yahu?” diye sormuşlar. Adamın yanıtı çok basitmiş: “Ruhlarımız geride kaldı. Onları bekliyoruz!”..
Akbank’ın çook gerilerde kalan ruhumu canlandırdığını hissettim...
İşte genç yeteneklere fırsat
Bana gelen e-postalar içinde büyük çoğunluğunu kendilerine yeterince fırsat tanınmadığına inanan yaratıcı gençlerin yazdıkları mektuplar oluşturur. Hepsinin ilginç reklam fikirleri vardır ve benden bu fikirlerin hayata geçirmeleri için destek isterler. Ben de onlara ne diyeceğimi şaşırırım. Çünkü bilirim ki, hiç bir ciddi kuruluş herhangi bir amatörün ‘ilginç’ fikri uğruna milyonlarca dolarlık iletişim harcamalarını riske atmazlar. Bu nedenle bu arkadaşlara yanıt verirken lafı geveleyip dururum.
Artık buna gerek kalmadı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü imdadıma yetişti. ADventure Reklamcılık Yarışması’nın bu yıl dördüncüsünü düzenliyorlarmış.
Bölüm ve sınıf kısıtlaması olmaksızın Türkiye çapındaki tüm üniversite öğrencilerine açık olan ADventure’a 3 kişilik takımla başvuruluyor. Ana sponsorları Lipton Ice Tea. 21 Nisan’a kadar başvurmak mümkün. Öğrencilerden kendilerine verilecek brief doğrultusunda bir kampanya hazırlamaları isteniyor. Ön eleme sonrasında finale kalacak 10 takım 4-5-6 Mayıs tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’ne davet edilecekmiş. Birinci olan takımın üyeleri yaz boyunca Lipton Ice Tea, JWT Manajans ve Mindshare’de staj yapma olanağını ve birlikte unutulmaz bir Ibiza tatiline gitme hakkını elde edeceklermiş. Ayrıntılı bilgi ve başvurular için www.adventure.org.tr’yi ziyaret edebilirsiniz.
Ufuk Turu
§ Vitra’nın reklamları her zaman bir başkadır. Bu kez de öyle (Başka Bir Dünya - Banyo Kültürü). En derininden, sapına kadar ‘yerli’ müziğinden mi söz etsek, yoksa olağanüstü dekorundan mı?.. İyisi mi siz keyifle Vitra reklamını izleyin. Satar mı? Bilemem. Hedef kitle ben olsaydım, kesin satardı. Bu kadar ‘nezih’ ve ‘şık’ bir reklam filmini uzun zamandır izleme fırsatı bulamamıştık. Eczacıbaşı’na böyle sanatlı bir iş yakışırdı zaten...
§ Alâeddin Asna Hoca lütfetmiş, “Bir PR’cının Meslek Anıları” adını verdiği yeni kitabını ilginç bir notla imzalayıp bana göndermiş. Not özel. Tamamını aktaramam. “Son kurşun” gibi duygusal sözler içeriyor. Hoca’nın anılarından sadece PR’cıların değil, tüm iletişimcilerin öğrenecekleri şeyler var. Ve Asna Hoca’nın daha atacağı çok kurşunu bulunduğundan hiç şüphem yok...
§ İdaş’ın son reklamında eski bir dostla karşılaşınca bir hoş oldum. Alf benim TV’de hiç kaçırmadan tekrar tekrar izlediğim ender dizilerdendi. Der Spiegel dergisinde bir araştırma okumuştum. Alf’i izleyen çocukların zekâlarının, mizah anlayışlarının izlemeyenlere oranla daha fazla geliştiğini tespit etmişler... Bu reklam filmi aynı etkiyi yapar mı? Yapmaz ama en azından ilgi çeker. İnşallah Alf’in yaratıcılarından izin almışlardır...