Kılıçdaroğlu bahtının rüzgârına kapılıp gidemez…
31 TEMMUZ 2010
Mevcut siyasi iletişim çalışmalarında AK Partiyi daha hazırlıklı, bir parmak önde görüyoruz ya; CHP karşıtı olduğumuzu sananların sayısı hemen artmış…
Hem dengeyi kurmak hem de yiğidin hakkını yiğide vermek adına bir iki tespit yapmakta yarar var:
İlk günden bu yana siyasi ikbali kaybetti diye bazı ‘teflonların’ sırtlarını döndüğü günler dahil, eski CHP il Başkanı Gürsel Tekin’in CHP için ne kadar önemli olduğunu belirttik durduk…
Partideki dinozorların temizlenmesi sürecinde Önder Sav’ı ‘el mahkum’ ikinci adam olarak tutup, Gürsel Tekin’in saf dışında bırakılmasına göz yumar gibi yaptıklarında,”Garp cephesinde yeni bir şey yok” diye düşünmüştüm.
***
Hani, “CHP kongre partisiydi” ya… O zaman adam harcamak mubahtı… Ne güzel laf değil mi? Kongre Partisi!.. Sayın Kılıçdaroğlu da çıkıp “Siz ne diyorsunuz hemşerim, ne kongre partisi, adı üstünde, biz adam gibi halk partisiyiz; halkın partisi” diyemedi… Kendisine felaket derecede zarar vermesine rağmen Gandhi benzetmesinden kurtulmak için çaba harcamaması bir yana, kalkıp otobüs camlarından bizimkilerin ‘Gandhi selamı’ diye tanımladıkları Uzakdoğu selamını vermeye kalkmadı mı?..
Tam Kemal Bey kardeşimiz için, “CHP’yi ‘Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına’ adlı parçadaki söylem gibi yönetiyor” demeye hazırlandığımız sırada, partide bizi de şaşırtan ilginç şeyler olmaya başladı…
İlk hamle tabii ki Başbakan’la görüşmekti…
İkincisi, 35’inci madde…
İstendiği kadar “AK Parti taklidi” desinler, “me too” stratejisi diye küçümsesinler; ‘kollamak’ fiili ile ‘korumak’ fiili arasında fark yoktur birini kaldırsan ne yazar, diye eleştirsinler; CHP’nin son birkaç adımı gibi 35’inci madde konusu da en azından ‘farklıdır’; beklenenin ötesindedir; değişiktir; dikkat çekicidir…
35’inci maddeyi ‘yasak savar’ gibi aceleye gelmiş bir edayla da olsa Meclise getirmeleri, CHP’liler bile beğenmese, bu hamlelerden biridir… Türk Silahlı Kuvvetlerine vurmak modaymış… Türk Cumhuriyeti’nde yaşayanların toplumunun en itibarlı, en güvenilir kurumu olduğuna kimse aldırış etmiyor, vuruyormuş; CHP ne dursun… Şu sıra Türkiye’nin en önemli meselesi TSK’nın iç hizmet kanununun 35’inci maddesi değilmiş. Olsun… Sen de vur… Hem hareket olur, hem de inisiyatifi ele alırsın…
***
Üçüncü hamle Gürsel Tekin’in MYK’ya ve Başkan Yardımcığı’na getirileceğinin açıklanmasıydı… Hoş seçimle olacak bir işi Başkan önceden demokratlığı tartışılır bir üslupla dile getirmişti, ancak olsun; ilk günden beri Gürsel Tekin faktörünü, o ya da bu şaibe ile dedikodulara rağmen dikkatle izliyor, Partiye farklı bir hava getireceğine inanıyordum… Partide sivrilme olasılığı olanların kafalarının uçurulduğu bir gelenekten geliyoruz. O nedenle Tekin’in yükselişi önemlidir. Kılıçdaroğlu’na sağlam bir puan yazar…
“Türkiye’de iktidar problemi yok muhalefet sorunu var!” dedik durduk yıllardır… Kılıçdaroğlu ilk kez sağlam bir muhalefet yapılabileceğini göstermeye başladı… Çok az kaldı. Kendisine hiç yakışmayan agresif Bahçeli üslubunu bir kenara bırakacak. Son dinozorları da arka planda tutacak… Tekin’in yanına, Batum’u, Koç’u, İnce’yi, Şimşek’i, Oran’ı alacak; ve tek hedef koyacak: Referandum…
Çünkü başarısızlığın bahanesi bu kez olamaz… Hele de Kılıçdaroğlu için. Turkcell Süperlig’de maç kaybeden antrenör gibi; “Bunu kaybettik. İleriye bakıyoruz. Şimdi önümüzdeki maça odaklanacağız!” falan olmaz… Kılıçdaroğlu başkaları gibi böyle bir havaya bürünemez… Ne yapacaksınız o zaman? Baykal’a heyet mi göndereceksiniz?.. Ya da Sarıgül’e?..
Hem dengeyi kurmak hem de yiğidin hakkını yiğide vermek adına bir iki tespit yapmakta yarar var:
İlk günden bu yana siyasi ikbali kaybetti diye bazı ‘teflonların’ sırtlarını döndüğü günler dahil, eski CHP il Başkanı Gürsel Tekin’in CHP için ne kadar önemli olduğunu belirttik durduk…
Partideki dinozorların temizlenmesi sürecinde Önder Sav’ı ‘el mahkum’ ikinci adam olarak tutup, Gürsel Tekin’in saf dışında bırakılmasına göz yumar gibi yaptıklarında,”Garp cephesinde yeni bir şey yok” diye düşünmüştüm.
***
Hani, “CHP kongre partisiydi” ya… O zaman adam harcamak mubahtı… Ne güzel laf değil mi? Kongre Partisi!.. Sayın Kılıçdaroğlu da çıkıp “Siz ne diyorsunuz hemşerim, ne kongre partisi, adı üstünde, biz adam gibi halk partisiyiz; halkın partisi” diyemedi… Kendisine felaket derecede zarar vermesine rağmen Gandhi benzetmesinden kurtulmak için çaba harcamaması bir yana, kalkıp otobüs camlarından bizimkilerin ‘Gandhi selamı’ diye tanımladıkları Uzakdoğu selamını vermeye kalkmadı mı?..
Tam Kemal Bey kardeşimiz için, “CHP’yi ‘Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına’ adlı parçadaki söylem gibi yönetiyor” demeye hazırlandığımız sırada, partide bizi de şaşırtan ilginç şeyler olmaya başladı…
İlk hamle tabii ki Başbakan’la görüşmekti…
İkincisi, 35’inci madde…
İstendiği kadar “AK Parti taklidi” desinler, “me too” stratejisi diye küçümsesinler; ‘kollamak’ fiili ile ‘korumak’ fiili arasında fark yoktur birini kaldırsan ne yazar, diye eleştirsinler; CHP’nin son birkaç adımı gibi 35’inci madde konusu da en azından ‘farklıdır’; beklenenin ötesindedir; değişiktir; dikkat çekicidir…
35’inci maddeyi ‘yasak savar’ gibi aceleye gelmiş bir edayla da olsa Meclise getirmeleri, CHP’liler bile beğenmese, bu hamlelerden biridir… Türk Silahlı Kuvvetlerine vurmak modaymış… Türk Cumhuriyeti’nde yaşayanların toplumunun en itibarlı, en güvenilir kurumu olduğuna kimse aldırış etmiyor, vuruyormuş; CHP ne dursun… Şu sıra Türkiye’nin en önemli meselesi TSK’nın iç hizmet kanununun 35’inci maddesi değilmiş. Olsun… Sen de vur… Hem hareket olur, hem de inisiyatifi ele alırsın…
***
Üçüncü hamle Gürsel Tekin’in MYK’ya ve Başkan Yardımcığı’na getirileceğinin açıklanmasıydı… Hoş seçimle olacak bir işi Başkan önceden demokratlığı tartışılır bir üslupla dile getirmişti, ancak olsun; ilk günden beri Gürsel Tekin faktörünü, o ya da bu şaibe ile dedikodulara rağmen dikkatle izliyor, Partiye farklı bir hava getireceğine inanıyordum… Partide sivrilme olasılığı olanların kafalarının uçurulduğu bir gelenekten geliyoruz. O nedenle Tekin’in yükselişi önemlidir. Kılıçdaroğlu’na sağlam bir puan yazar…
“Türkiye’de iktidar problemi yok muhalefet sorunu var!” dedik durduk yıllardır… Kılıçdaroğlu ilk kez sağlam bir muhalefet yapılabileceğini göstermeye başladı… Çok az kaldı. Kendisine hiç yakışmayan agresif Bahçeli üslubunu bir kenara bırakacak. Son dinozorları da arka planda tutacak… Tekin’in yanına, Batum’u, Koç’u, İnce’yi, Şimşek’i, Oran’ı alacak; ve tek hedef koyacak: Referandum…
Çünkü başarısızlığın bahanesi bu kez olamaz… Hele de Kılıçdaroğlu için. Turkcell Süperlig’de maç kaybeden antrenör gibi; “Bunu kaybettik. İleriye bakıyoruz. Şimdi önümüzdeki maça odaklanacağız!” falan olmaz… Kılıçdaroğlu başkaları gibi böyle bir havaya bürünemez… Ne yapacaksınız o zaman? Baykal’a heyet mi göndereceksiniz?.. Ya da Sarıgül’e?..