Kılıçdaroğlu ve PKK hep bir ağızdan…
01 Ekim 2022 - Yeni Şafak
Şu Kılıçdaroğlu olmasa ‘siyasi iletişim kuramı’nı anlamak ve anlamlandırmak hayli zordu… Somut öyle güzel örnekler oluşturuyor ki kuramı daha iyi anlatamayız…
Sonuncu ‘vaka örneği’, Mersin Mezitli Polisevi’ne saldırı düzenleyen PKK’lı teröristlerle ilgili giriştiği hüsran dolu iletişim süreciydi…
Kahraman bir polisin sergilediği cesaretle katliama dönmesi engellenen terör eyleminin tetikçilerinden biriyle ilgili ortaya çıkan süreci daha kötü yönetemezdi…
Bildiğiniz gibi PKK bu saldırıyı üstlendi… Ne ki, bizim Kılıçdaroğlu, 2012’de yayınladıkları ‘Tutuklu Gazeteciler’ listesindeki Dilşah Ercan’ın bu olayın faillerinden olmadığını ileri sürdü… İçişleri Bakanı’nı yalan söylemekle suçladı…
Kandil de kendisini destekledi ve Dilşah Ercan’ın saldırıda yer almadığını, görevini(!) sürdürdüğünü ifade etti…
Oysa etkisiz hâle getirilen teröristin parmak izi ve kimliğinden Dilşah Ercan olduğu anlaşılmıştı… Üstelik CHP yönetiminin ülkemizi Batı’ya şikâyet etmek için hazırladığı tutuklu gazeteciler listesinde adı geçen kişi ile eyleme katılan terörist aynı olmasa bile, Ercan’ın hâlen PKK’ın emri altında faaliyet gösterdiği, yani TSK’ya karşı savaştığı(!) bizzat PKK tarafından açıklanmış oldu… Kılıçdaroğlu da bir kez daha ofsayta düşürüldü…
Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye yanlamasını anlamak mümkün… Anlaşılması zor olan; Genel Başkan’ın kendi tabanının ve ‘Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne’ inanan kahir çoğunluğun duygu ve düşüncelerini görmezden gelmesi…
Oysa yapması gereken çok basitti… “Özür dileriz. Tutuklu gazeteciler listesini oluştururken arkadaşlarımız hata yapmış; gözden kaçırmışlar” diyecekti…
Krizi yönetmek ile krizin iletişimini yönetmek arasındaki farkı keşke birileri ona anlatabilse… Tabii ki bunun için önce CHP’nin fabrika ayarlarında hiçbir zaman yeri olmayan bölücü, ayrılıkçı, terör sevici, Batı uşağı gruplarla arasına mesafe koymayı bilmesi gerek…
Gözümüze takılanlar…
Şu Kılıçdaroğlu olmasa ‘siyasi iletişim kuramı’nı anlamak ve anlamlandırmak hayli zordu… Somut öyle güzel örnekler oluşturuyor ki kuramı daha iyi anlatamayız…
Sonuncu ‘vaka örneği’, Mersin Mezitli Polisevi’ne saldırı düzenleyen PKK’lı teröristlerle ilgili giriştiği hüsran dolu iletişim süreciydi…
Kahraman bir polisin sergilediği cesaretle katliama dönmesi engellenen terör eyleminin tetikçilerinden biriyle ilgili ortaya çıkan süreci daha kötü yönetemezdi…
Bildiğiniz gibi PKK bu saldırıyı üstlendi… Ne ki, bizim Kılıçdaroğlu, 2012’de yayınladıkları ‘Tutuklu Gazeteciler’ listesindeki Dilşah Ercan’ın bu olayın faillerinden olmadığını ileri sürdü… İçişleri Bakanı’nı yalan söylemekle suçladı…
Kandil de kendisini destekledi ve Dilşah Ercan’ın saldırıda yer almadığını, görevini(!) sürdürdüğünü ifade etti…
Oysa etkisiz hâle getirilen teröristin parmak izi ve kimliğinden Dilşah Ercan olduğu anlaşılmıştı… Üstelik CHP yönetiminin ülkemizi Batı’ya şikâyet etmek için hazırladığı tutuklu gazeteciler listesinde adı geçen kişi ile eyleme katılan terörist aynı olmasa bile, Ercan’ın hâlen PKK’ın emri altında faaliyet gösterdiği, yani TSK’ya karşı savaştığı(!) bizzat PKK tarafından açıklanmış oldu… Kılıçdaroğlu da bir kez daha ofsayta düşürüldü…
Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye yanlamasını anlamak mümkün… Anlaşılması zor olan; Genel Başkan’ın kendi tabanının ve ‘Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne’ inanan kahir çoğunluğun duygu ve düşüncelerini görmezden gelmesi…
Oysa yapması gereken çok basitti… “Özür dileriz. Tutuklu gazeteciler listesini oluştururken arkadaşlarımız hata yapmış; gözden kaçırmışlar” diyecekti…
Krizi yönetmek ile krizin iletişimini yönetmek arasındaki farkı keşke birileri ona anlatabilse… Tabii ki bunun için önce CHP’nin fabrika ayarlarında hiçbir zaman yeri olmayan bölücü, ayrılıkçı, terör sevici, Batı uşağı gruplarla arasına mesafe koymayı bilmesi gerek…
Gözümüze takılanlar…
- DenizBank 25. kuruluş yıl dönümünü Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde kutladı. Neredeyse kuruluşundan bu yana iletişim konusunda iş birliği içinde olmamız hasebiyle bizim de katıldığımız etkinlik, 20. yıl kutlamaları gibi uzun zaman konuşulacağa benziyor. Geceye damgasını vuran sadece Fazıl Say, Sertap Erener, Mario Frangoulis, Karsu gibi dünyaca ünlü sanatçılar değildi. Bizce müthiş performansıyla DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş de bir o kadar konuşulacak… Hitabında, filmlerin takdiminde, DenizBank Yönetim Kurulu Başkanı Hesham Abdulla Qassim ile söyleşisinde ve nihayet Erener ve Frangoulis ile birlikte seslendirdiği “Amigos Para Siempre” adlı parçada harikalar sergiledi… Ateş, “Bakalım bu kez de çıtayı yukarı çekebilecek miyiz?” diyordu… Bizce fazlasıyla çektiler… Dünya çapında ödüllere doymayan DenizBank’ın kaptanlarına nice 25 yıllar diliyoruz…
- Sonda söyleyeceğimiz lafı başta söyleyelim: Argüden Yönetişim Akademisi’nin bir yıl yoğun emekle hazırladığı “Büyükşehir Belediyesi Yönetişim Karnesi” adlı raporu inceleyip hayata geçirebilen belediye başkanı ‘2024 seçimlerinde’ başarıyı garantiler. Dr. İnan İzci, Dr. Erkin Erimez ve Dr. Merve Ateş Eren’den oluşan ekip, Dr. Yılmaz Argüden’in liderliğinde, “deli pösteki sayar gibi” 27 büyükşehir belediyesinin kamuya açık verilerini tek tek değerlendirmişler… 7 ilke, 4 yönetişim süreci ve 3 basamaklı bir kurumsal öğrenme döngüsü belirlenmiş ve geliştirilen ‘337 gösterge’ araştırmada birer soru olarak ele alınmış. Bu göstergeler; yönetişim kuralları, AB müktesebatı ve Türkiye’deki yerel yönetimlere ilişkin mevzuatın vaaz ettiği ilkelerden oluşuyormuş. Argüden ve arkadaşları, bu raporu ve geliştirdikleri modeli Ekim ayının başında OECD, London School of Economics ve Avrupa Konseyi’nin de katılacağı bir webinarda dünya belediyelerinin sunacaklarmış… Kâr amacı gütmeyen Argüden Yönetişim Akademisi, Tırsan, Garanti BBVA, Akkök Holding, Borusan, Çalık Holding, Altınbaş Üniversitesi, ARGE kuruluşunun destekleriyle faaliyetlerini yürütüyor…
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün “Gıda Kaybı Endeksi” raporuna göre; dünyada üretilen gıdanın neredeyse 1,5 milyar tonu her yıl israf ediliyormuş. Ülkemizde ise yılda toplam yaklaşık 8 milyon ton gıda çöpe gidiyormuş. Bu israfın sadece dörtte birinin önüne geçilmesi, açlık çeken yaklaşık 830 milyon insanın beslenmesine yetiyormuş. Yani durum ciddi ve büyük ölçüde önlenebilir… Banvit BRF, dün kutlanan "Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü" vesilesiyle açıklamış: “Akıllı Çocuk Sofrası” projesinde Millî Eğitim Bakanlığı ile iş birliğine gitmişler… Aile, öğretmen ve çocuk eğitimleriyle gıda israfını önlemek için çalışıyorlarmış. Bu hayırlı iş için tebrik ederiz. (Osman Kurt, Ogilvy)
- “2. Uluslararası Distopya Film Festivali”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkıları ve BKM Mutfak iş birliğiyle 19-20 Kasım tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yeşilçam Sinema Salonu’nda düzenlenecekmiş… Distopya gibi niş bir alanın izleyicisi de tanıyanı, benimseyeni de çok olmaz… Yaşaması ve gelişmesi için tıpkı ‘üst sanat’ gibi devlet desteği gerektirir… Bakanlığın bu işe el atması ve AKM gibi Türkiye sanat dünyasına kan pompalayan bir merkezin tahsis edilmesi bunu sağlamış görünüyor… (Batuhan Zümrüt, ZB Medya İletişim)