Kabahat bende değil, doktorda (!)
08 Mayıs 2009 Akşam Gazetesi
Şu hekim dünyası bir alemdir. Risk ve kazanım hiçbir dünyada tıp dünyası kadar iç içe girmez... Oysa tam da her şeyi ayarlamıştım; dün sabahtan itibaren yoğun bir programım vardı. Bugün de Sayın Hayrünnisa Gül Hanım'la 'Konuşan Kitap Şenliği' projesi için heyecan verici bir Urfa seyahati...
Dün akşam Astoria'da özel bir gösterimde bizim Cuma Takımı ile birlikte Mahmut Fazıl Coşkun'un filmi 'Uzak İhtimal'i izleyecektik... Hiç kimsenin içi bir taşla tek kuş vurunca rahatlamadığı için kuş adedi anında dörde çıkarıldı. Sinema öncesi nefis bir şarap tadım şöleni (Doluca'dan Signium ve Sarafin Shiraz ve tabii ki zengin peynir tabağı),film bitiminde bu kez Ulusoy devreye giriyor... Konforlu otobüsleri ile bizi Bahçeşehir'e götürüyor... Mihmandarımız Hıncal Uluç... Kilisli'de bize kebap nasıl yenir öğretecek...
Peki, kimlerden oluşuyor bu Cuma ekibi? Çeşitli gazetelerde köşe yazan arkadaşlardan ( Hakkı Devrim Usta bu 'türe' Köşe Kadıları diyor) Gelelim bugünkü programa... Sabaha karşı 03.30'da İstanbul'dan arabayla yola çıkıyorum, 08.00'da Esenboğa'dayım... 08.15'te Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Hayrünnisa Gül'ü taşıyacak uçak ile Urfa'ya hareket ediyoruz...
Çocuklara ve gençlere okuma alışkanlığı kazandırmak için yola çıkılan projenin ikinci ayağı Urfa'da. İlk etkinlik 21 Haziran 2008'de İstanbul Sultanahmet Meydanı'ndaymış. Bu kez Balıklı Göl Amfi Tiyatro'sunda başlayacak ve geniş bir alana yayılarak iki gün sürecek. Hayrünnisa Hanım'ın toplumsal sorumluluk yararına attığı adımları gönülden desteklemeye hazırım; yeter ki yaratıcı, tutarlı (odaklı), sürekli olsun (iletişimde 3C kuralı).
Evet... Dünkü ve bugünkü program böyle; hayli yoğun yani...
Dün sabah erken saatlerde işe giderken rutin kontrol için kan vermişim. O kadar rutin ki kan verdiğimi bile unutmuşum. Ertesi gün duş alırken kolumdaki yara bandını görmesem hatırlamayacağım. 50 yaşını geçtikten sonra yapılması gereken sıradan laboratuar tetkikleri yani...
Daha sabah ilk toplantıdayız ki asistanım birden daldı içeri: 'Hadi Ali Bey gidiyoruz! Yolda anlatırım.'
N'oluyor yahu demeden kendimi Amerikan Hastanesi'nde buldum. Neymiş? INR değerleri (kanın sıvılığı) anormal derecede yükselmiş. Kardiyoloji Bölüm Şefi Dr. Genco Yücel Bey duruma el koydu: 'Kontrol altında tutacağız hiçbir yere gidemezsin!' Ya beslenmeme dikkat etmemişim (ki anlaşılır bir neden) ya da kanı sıvılandırsın diye aldığım haplar kontrolden çıkmış. Sonuç iki toplantı, bir şarap şöleni, bir özel film gösterisi, bir kebap şenliği, bol sohbet, bir Ankara seyahati, özel uçakla bir Urfa gezisi, heyecan verici bir etkinlik... Hepsi iptal...
5311 no'lu odada sırtüstü yatıyorum, kolumda kelebek.
Önce çok bozuldum. Oraya buraya telefon. Bol özür. En zoru da millete ciddiye alınması gereken bir rahatsızlığımın bulunmadığını, esas suçlunun Dr. Genco Bey olduğunu ( !) anlatmakta. Telefon trafiği bittikten sonra gözümü tavana dikip düşündüm. 'Oh be' diye geçirdim içimden. 'Gündüz vakti uzanıp dinlenmeyeli amma olmuş'.
19 Mayıs'ta evde kalacaktım. Bozcaada'ya gitmeye karar verdim.
Ama siz yine de siz olun; kanınızı sulandırmayın!..
Şu hekim dünyası bir alemdir. Risk ve kazanım hiçbir dünyada tıp dünyası kadar iç içe girmez... Oysa tam da her şeyi ayarlamıştım; dün sabahtan itibaren yoğun bir programım vardı. Bugün de Sayın Hayrünnisa Gül Hanım'la 'Konuşan Kitap Şenliği' projesi için heyecan verici bir Urfa seyahati...
Dün akşam Astoria'da özel bir gösterimde bizim Cuma Takımı ile birlikte Mahmut Fazıl Coşkun'un filmi 'Uzak İhtimal'i izleyecektik... Hiç kimsenin içi bir taşla tek kuş vurunca rahatlamadığı için kuş adedi anında dörde çıkarıldı. Sinema öncesi nefis bir şarap tadım şöleni (Doluca'dan Signium ve Sarafin Shiraz ve tabii ki zengin peynir tabağı),film bitiminde bu kez Ulusoy devreye giriyor... Konforlu otobüsleri ile bizi Bahçeşehir'e götürüyor... Mihmandarımız Hıncal Uluç... Kilisli'de bize kebap nasıl yenir öğretecek...
Peki, kimlerden oluşuyor bu Cuma ekibi? Çeşitli gazetelerde köşe yazan arkadaşlardan ( Hakkı Devrim Usta bu 'türe' Köşe Kadıları diyor) Gelelim bugünkü programa... Sabaha karşı 03.30'da İstanbul'dan arabayla yola çıkıyorum, 08.00'da Esenboğa'dayım... 08.15'te Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Hayrünnisa Gül'ü taşıyacak uçak ile Urfa'ya hareket ediyoruz...
Çocuklara ve gençlere okuma alışkanlığı kazandırmak için yola çıkılan projenin ikinci ayağı Urfa'da. İlk etkinlik 21 Haziran 2008'de İstanbul Sultanahmet Meydanı'ndaymış. Bu kez Balıklı Göl Amfi Tiyatro'sunda başlayacak ve geniş bir alana yayılarak iki gün sürecek. Hayrünnisa Hanım'ın toplumsal sorumluluk yararına attığı adımları gönülden desteklemeye hazırım; yeter ki yaratıcı, tutarlı (odaklı), sürekli olsun (iletişimde 3C kuralı).
Evet... Dünkü ve bugünkü program böyle; hayli yoğun yani...
Dün sabah erken saatlerde işe giderken rutin kontrol için kan vermişim. O kadar rutin ki kan verdiğimi bile unutmuşum. Ertesi gün duş alırken kolumdaki yara bandını görmesem hatırlamayacağım. 50 yaşını geçtikten sonra yapılması gereken sıradan laboratuar tetkikleri yani...
Daha sabah ilk toplantıdayız ki asistanım birden daldı içeri: 'Hadi Ali Bey gidiyoruz! Yolda anlatırım.'
N'oluyor yahu demeden kendimi Amerikan Hastanesi'nde buldum. Neymiş? INR değerleri (kanın sıvılığı) anormal derecede yükselmiş. Kardiyoloji Bölüm Şefi Dr. Genco Yücel Bey duruma el koydu: 'Kontrol altında tutacağız hiçbir yere gidemezsin!' Ya beslenmeme dikkat etmemişim (ki anlaşılır bir neden) ya da kanı sıvılandırsın diye aldığım haplar kontrolden çıkmış. Sonuç iki toplantı, bir şarap şöleni, bir özel film gösterisi, bir kebap şenliği, bol sohbet, bir Ankara seyahati, özel uçakla bir Urfa gezisi, heyecan verici bir etkinlik... Hepsi iptal...
5311 no'lu odada sırtüstü yatıyorum, kolumda kelebek.
Önce çok bozuldum. Oraya buraya telefon. Bol özür. En zoru da millete ciddiye alınması gereken bir rahatsızlığımın bulunmadığını, esas suçlunun Dr. Genco Bey olduğunu ( !) anlatmakta. Telefon trafiği bittikten sonra gözümü tavana dikip düşündüm. 'Oh be' diye geçirdim içimden. 'Gündüz vakti uzanıp dinlenmeyeli amma olmuş'.
19 Mayıs'ta evde kalacaktım. Bozcaada'ya gitmeye karar verdim.
Ama siz yine de siz olun; kanınızı sulandırmayın!..