Kader hâlâ değişebilir…
08 EYLÜL 2010
Sayın Başbakan “Sonuç %55 – 45 ya da %54 – 46 Evet olur” demiş… Çok haklı. Kendisi değil ama AK Partili sübjektifler 60’a 40 hatta 65’e 35 diyorlardı. Oralardan gelmişler bu noktaya.
Benzer bir şeyi ben bu yıl, Mart ayı sonu Nisan başı birkaç kez yazmışım. Aslında daha da uç uca bir sonuç bekliyorum. 51’e 49 gibi… 1987 hatırlardadır… Anavatan o zaman tek başına iktidardı. Bir talihsizliği vardı ‘Evet’çi değil ‘Hayır’cıydı… 49.84 ile kaybetti… Tarih değişti Türkiye’de… Değişmediyse bile, dönüşüm bir süre ertelenmek zorunda kaldı.
Bu referandumun sonuçlarının ne kadar dramatik olabileceğinin hâlâ farkında değiliz sanki. %38 ile iktidar olabildiğiniz bir ülkede %49,5 ile kaybeden durumuna düşmek acı olmaz mı? Ya da büyük umutlarla başına geçtiğiniz Ana Muhalefet’in ilk sınavında çakılmak… Hem de sizi kahir bir çoğunlukla tek başınıza iktidara taşıyacak bir %49,5 ile…
Üç gün var. Yüzde 10 – 15 arasında olduğu tahmin edilen kararsızların nereye kayacağı kritik sonucu belirleyecek. Liderlerin kurmaylarının yapacakları tek şey %10’un tahlilini ortaya koymak, bu kesimin ‘ortak ruhi şekillenmesini’ okumak ve ona göre üç günlük bir tavır belirlemek…
AK Parti için ciddi tehdit, “Bunlar çok şımardı, bir derse ihtiyaçları var, şimdi Hayır diyelim, 2011’de yine onlara veririz” düşüncesidir. CHP için tehdit haline gelen algı ise şu: “Bunların kadroları nerede kardeşim, bir de üstelik MHP ile koalisyon yaparlarsa bu ülkenin geleceği nice olur?”
Bu tehditleri biraz olsun engellemek hiç değilse son üç gündeki ‘cool’ (sakin ancak kararlı) bir tavırla mümkün olabilir… Bunu yapan taraf ‘Ortadakileri’ ve böylece referandumu kazanır. Boyun damarlarını şişirip bağırıp çağırarak değil.
İyice biline ki, kaybeden tarihe ‘kaybetti’ diye geçecek, ‘Çok az farkla kaybetti’ diye değil…
Benim sevgili markam
Pazartesi sabahı gazeteler Basketbol Milli Takımımızın başarısını birinci sayfalarından yaklaşık aynı başlıklarla verdiler. Bir tanesi hariç…
İşte bazı gazetelerimizin birinci sayfalarından örnekler…
Hürriyet: “Bileğimizi büken yok!”, Sabah: “12 Dev Adam finale uçuyor”, Akşam:“Horozu kestik son 8’e kaldık”, Milliyet: “12 Dev Adam çeyrek finalde. Fransa’yı ezip geçtik”, Yeni Şafak: “Fransa da tamam, şimdi sıra Slovenya’da”, Vatan: “Sıradaki gelsin!”…
Farklı olan gazete Cumhuriyet… Şöyle vermiş haberi: “Fransa direnemedi!”…
Hani bir türlü ‘Milli Takım’ da diyemiyorlar ya. İlle de “Ulusal Takım!..” Onlarda başka kim “Ulusal Takım” diyor acaba?… Bulmak zor. Ancak “Fransa direnemedi!” başlığını başka kimin atacağı belli: Fransız gazetelerinin…
Cumhuriyet medyamızın ilginç rengi olarak varlığını sürdürüyor… Benim sevgili markam… Dünyada örneği az olan, ekonomisi çok zayıf ancak itibarı çok yüksek biricik markam… Olaylara ‘Fransız’ kalması da ona yakışıyor…
Ümit Hanım’dan ‘tavır’ dersi
TÜSİAD Başkanı Sayın Ümit Boyner’in serinkanlı ve vakur tavrına hayranlık duyduğumu söylemeliyim… Seçildiği ilk günden beri stratejik yaklaşımını, döneminde nasıl bir yol izleyeceğini, yani programını açıklamasını sabırla beklediğimi söylediğim, bu konuda gecikmesini ve TÜSİAD’ın bir çıkar grubu değil STK olduğunu iddia etmesini zaman zaman eleştirdiğim Ümit Boyner, bütün eleştirileri unutturacak bir tavır sergiliyor şu sıra…
Özellikle de HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu’nun “Bunlar Sivil Toplum Kuruluşu değil, sivil toplum konsomatrisi” şeklindeki mütecaviz açıklaması karşısında alınan pozisyon Hanımefendi’ye olan güven ve sevgiyi artırmıştır… Boyner’in şu cümlesi çok şey anlatmaktadır: “Bu sözlerin terbiye sınırlarını aştığına kuşku yoktur... Hak-İş Başkanının sapla samanı karıştıran polemik çabası kendi aczinin bir ifadesi olmaktan ibaret kalsaydı zaten herhangi bir cevap gerektirmeyecekti. Ancak bu örnekte de görüldüğü gibi tercih açıklama baskısı ve baskının tehdit aşamasına ulaştığı propaganda dönemi, kurumların bile dillerinin ayarının tamamen kaçmasına imkân tanımaktadır. Ayrıca, belirtmek gerekir ki ve inanıyoruz ki, çağdaş demokrasilerde, Salim Uslu beyefendi ile bir konsomatrisin oyu birdir ve eşittir.”
Keşke siyasi liderler onun bu tavrından ders çıkarsalar. O zaman yukarıda belirttiğimiz ‘Ortadakileri’ kazanma şansları artar...
Benzer bir şeyi ben bu yıl, Mart ayı sonu Nisan başı birkaç kez yazmışım. Aslında daha da uç uca bir sonuç bekliyorum. 51’e 49 gibi… 1987 hatırlardadır… Anavatan o zaman tek başına iktidardı. Bir talihsizliği vardı ‘Evet’çi değil ‘Hayır’cıydı… 49.84 ile kaybetti… Tarih değişti Türkiye’de… Değişmediyse bile, dönüşüm bir süre ertelenmek zorunda kaldı.
Bu referandumun sonuçlarının ne kadar dramatik olabileceğinin hâlâ farkında değiliz sanki. %38 ile iktidar olabildiğiniz bir ülkede %49,5 ile kaybeden durumuna düşmek acı olmaz mı? Ya da büyük umutlarla başına geçtiğiniz Ana Muhalefet’in ilk sınavında çakılmak… Hem de sizi kahir bir çoğunlukla tek başınıza iktidara taşıyacak bir %49,5 ile…
Üç gün var. Yüzde 10 – 15 arasında olduğu tahmin edilen kararsızların nereye kayacağı kritik sonucu belirleyecek. Liderlerin kurmaylarının yapacakları tek şey %10’un tahlilini ortaya koymak, bu kesimin ‘ortak ruhi şekillenmesini’ okumak ve ona göre üç günlük bir tavır belirlemek…
AK Parti için ciddi tehdit, “Bunlar çok şımardı, bir derse ihtiyaçları var, şimdi Hayır diyelim, 2011’de yine onlara veririz” düşüncesidir. CHP için tehdit haline gelen algı ise şu: “Bunların kadroları nerede kardeşim, bir de üstelik MHP ile koalisyon yaparlarsa bu ülkenin geleceği nice olur?”
Bu tehditleri biraz olsun engellemek hiç değilse son üç gündeki ‘cool’ (sakin ancak kararlı) bir tavırla mümkün olabilir… Bunu yapan taraf ‘Ortadakileri’ ve böylece referandumu kazanır. Boyun damarlarını şişirip bağırıp çağırarak değil.
İyice biline ki, kaybeden tarihe ‘kaybetti’ diye geçecek, ‘Çok az farkla kaybetti’ diye değil…
Benim sevgili markam
Pazartesi sabahı gazeteler Basketbol Milli Takımımızın başarısını birinci sayfalarından yaklaşık aynı başlıklarla verdiler. Bir tanesi hariç…
İşte bazı gazetelerimizin birinci sayfalarından örnekler…
Hürriyet: “Bileğimizi büken yok!”, Sabah: “12 Dev Adam finale uçuyor”, Akşam:“Horozu kestik son 8’e kaldık”, Milliyet: “12 Dev Adam çeyrek finalde. Fransa’yı ezip geçtik”, Yeni Şafak: “Fransa da tamam, şimdi sıra Slovenya’da”, Vatan: “Sıradaki gelsin!”…
Farklı olan gazete Cumhuriyet… Şöyle vermiş haberi: “Fransa direnemedi!”…
Hani bir türlü ‘Milli Takım’ da diyemiyorlar ya. İlle de “Ulusal Takım!..” Onlarda başka kim “Ulusal Takım” diyor acaba?… Bulmak zor. Ancak “Fransa direnemedi!” başlığını başka kimin atacağı belli: Fransız gazetelerinin…
Cumhuriyet medyamızın ilginç rengi olarak varlığını sürdürüyor… Benim sevgili markam… Dünyada örneği az olan, ekonomisi çok zayıf ancak itibarı çok yüksek biricik markam… Olaylara ‘Fransız’ kalması da ona yakışıyor…
Ümit Hanım’dan ‘tavır’ dersi
TÜSİAD Başkanı Sayın Ümit Boyner’in serinkanlı ve vakur tavrına hayranlık duyduğumu söylemeliyim… Seçildiği ilk günden beri stratejik yaklaşımını, döneminde nasıl bir yol izleyeceğini, yani programını açıklamasını sabırla beklediğimi söylediğim, bu konuda gecikmesini ve TÜSİAD’ın bir çıkar grubu değil STK olduğunu iddia etmesini zaman zaman eleştirdiğim Ümit Boyner, bütün eleştirileri unutturacak bir tavır sergiliyor şu sıra…
Özellikle de HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu’nun “Bunlar Sivil Toplum Kuruluşu değil, sivil toplum konsomatrisi” şeklindeki mütecaviz açıklaması karşısında alınan pozisyon Hanımefendi’ye olan güven ve sevgiyi artırmıştır… Boyner’in şu cümlesi çok şey anlatmaktadır: “Bu sözlerin terbiye sınırlarını aştığına kuşku yoktur... Hak-İş Başkanının sapla samanı karıştıran polemik çabası kendi aczinin bir ifadesi olmaktan ibaret kalsaydı zaten herhangi bir cevap gerektirmeyecekti. Ancak bu örnekte de görüldüğü gibi tercih açıklama baskısı ve baskının tehdit aşamasına ulaştığı propaganda dönemi, kurumların bile dillerinin ayarının tamamen kaçmasına imkân tanımaktadır. Ayrıca, belirtmek gerekir ki ve inanıyoruz ki, çağdaş demokrasilerde, Salim Uslu beyefendi ile bir konsomatrisin oyu birdir ve eşittir.”
Keşke siyasi liderler onun bu tavrından ders çıkarsalar. O zaman yukarıda belirttiğimiz ‘Ortadakileri’ kazanma şansları artar...