Kaderin ‘istihza’sı
02 Nisan 2010
Sayın Deniz Baykal ve Sayın Devlet Bahçeli, şimdi söyleyeceklerimi benden mutlaka daha iyi biliyorlardır. Ben sadece “demiştim” demek için yazıyorum.
Eğer her iki lider de benim yazdıklarımı dinlemezlerse Sayın Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi kendi elceğizleriyle hem de daha da büyük oy oranıyla iktidara taşıyacaklar.
Nasıl mı?
Şöyle: Lütfen aşağıda sıralayacağımız soruları tek tek yanıtladıktan sonra aralarında gerekli analojik bağlantıyı kurun. Göreceksiniz ki yapacağınız sentez sizi yukarıdaki sonuca götürecektir.
1. Sayın Tayyip Erdoğan referandum sürecini niçin üç aydan iki aya indirtti?
2. Tayyip Bey, Anayasa değişikliğini referanduma götürme konusunda Meclis’in alacağı kararı eğer başvuru gerçekleşirse Anayasa Mahkemesi’nin iptal edeceğini hepimizden iyi bilmiyor mu?
3. Referanduma gidilmeden önce daha da fenası gidildikten sonra Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’in kararını iptal etmesi üzerine AK Parti erken seçim kararı alır mı?
4.Yine mağduriyete uğramış olan bir Tayyip Erdoğan, karşısında sürekli neyin olabileceğini değil, neyin olamayacağını söyleyen ve kendisine ciddi alternatif olacak bilgiler çıkarmakta zorlanan muhalefete kaç fark atar?
5. Tayyip Bey’in ve AK Partinin rakiplerine atacağı fark, ileride diledikleri Anayasa değişikliklerini bu sefer referanduma hiç gerek duymadan Meclis’te halletmek için yeterli olur mu, olmaz mı?
Bu soruların yanıtlarını vermek hiç de zor değil…
Şimdi gelelim kilit sorulara.
Bütün bu duruma rağmen Sayın Baykal ve/veya Sayın Bahçeli, Meclis’in referandum talebinin iptali için sizce Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalılar mı, vurmamalılar mı?
Bizce, tabii ki başvurmamalılar. Zor karar ama stratejik olarak doğru…
Peki, sizce başvuracaklar mı?
Bizce, evet başvuracaklar.
Almancasıyla “İronin des Schicksals” . Türkçe’ye ‘kaderin cilvesi’ diye çeviriyorlar oysa doğrusu ‘kaderin istihzası’!
Pepsi Tarkan’ın peşine düşmeli
Dün Taraf gazetesinde (sürekli okuduğum tek köşe) Telesiyej yine benim alanıma girmiş… Hem de iki kere… Birinci yazıda Pepsi’nin Tarkan’la anlaşmasını bozmasını tartışmış… İkinci yazıda ise bir tür ‘siyasi doğruculuk’ (political correctness) uygulayarak Cuma akşamları (tekrarı Pazarları 11.15’te) yayınlanan “Bildiğin Gibi Değil” adlı programımızı ‘ele almış’… Geçen hafta Medya Kralı’nda gerek Okan Bayülgen gerekse Hakkı Devrim üstadımız, programın asıl sahibi Özlem Gürses’i de beni de yerlere göklere sığdıramamışlardı da bir tuhaf olmuştum. Telesiyej ve diğer dostlar programı mı seviyorlar yoksa bizi mi, tam olarak çıkaramasam da popüler kültür alanında takdir ve teşvik görmek olağanüstü bir duygu… Teşekkürler Telesiyej…
Gelelim Pepsi’ye… Pepsi iyi reklam veren. Her babayiğidin kârı değil, Pepsi’nin kararlarını sorgulamak… ‘Telesiyej Kardeşim’ maşallah pek bir cesur gördüm seni. Telesiyej’in final ve kilit cümlesi şu: “Coca Cola’nın yerinde olsam, bu yaz için bomba gibi bir albüm hazırlığında olduğu söylenen Tarkan’la bir anlaşma yapar, hem gerçek rekabetin hem de büyük düşünmenin ne olduğunu gösterir; onu seven genç kitleyi de yanıma alırdım.”
Bu bir kilit cümle… Çünkü popüler kültürün anahtarı başarıda, popülerlikte gizlidir. Başarılı oldun mu – örneğin, Tarkan yeni bir hit yakaladı mı - bütün hesaplar Bağdat’tan döner. Hesapların Bağdat’tan döneceğini önceden görebilen de kazanır.
Dönün star dünyasına bir bakın. Micheal Jackson, Britney Spears, Marlon Brando, John Malkovich, Marilyn Monroe, George Micheal, sürekli içeri girip çıkan Hollywood starları… Pek çoğu hüküm giydi ve işlerindeki başarılarıyla büyük dönüşler yaşadılar. Tarkan çok daha çabuk çok daha büyük dönecektir. Pepsi’nin hatası etik metik değil, pazarlama iletişimi adına bal gibi ticari bir hatadır.
Eğer her iki lider de benim yazdıklarımı dinlemezlerse Sayın Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi kendi elceğizleriyle hem de daha da büyük oy oranıyla iktidara taşıyacaklar.
Nasıl mı?
Şöyle: Lütfen aşağıda sıralayacağımız soruları tek tek yanıtladıktan sonra aralarında gerekli analojik bağlantıyı kurun. Göreceksiniz ki yapacağınız sentez sizi yukarıdaki sonuca götürecektir.
1. Sayın Tayyip Erdoğan referandum sürecini niçin üç aydan iki aya indirtti?
2. Tayyip Bey, Anayasa değişikliğini referanduma götürme konusunda Meclis’in alacağı kararı eğer başvuru gerçekleşirse Anayasa Mahkemesi’nin iptal edeceğini hepimizden iyi bilmiyor mu?
3. Referanduma gidilmeden önce daha da fenası gidildikten sonra Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’in kararını iptal etmesi üzerine AK Parti erken seçim kararı alır mı?
4.Yine mağduriyete uğramış olan bir Tayyip Erdoğan, karşısında sürekli neyin olabileceğini değil, neyin olamayacağını söyleyen ve kendisine ciddi alternatif olacak bilgiler çıkarmakta zorlanan muhalefete kaç fark atar?
5. Tayyip Bey’in ve AK Partinin rakiplerine atacağı fark, ileride diledikleri Anayasa değişikliklerini bu sefer referanduma hiç gerek duymadan Meclis’te halletmek için yeterli olur mu, olmaz mı?
Bu soruların yanıtlarını vermek hiç de zor değil…
Şimdi gelelim kilit sorulara.
Bütün bu duruma rağmen Sayın Baykal ve/veya Sayın Bahçeli, Meclis’in referandum talebinin iptali için sizce Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalılar mı, vurmamalılar mı?
Bizce, tabii ki başvurmamalılar. Zor karar ama stratejik olarak doğru…
Peki, sizce başvuracaklar mı?
Bizce, evet başvuracaklar.
Almancasıyla “İronin des Schicksals” . Türkçe’ye ‘kaderin cilvesi’ diye çeviriyorlar oysa doğrusu ‘kaderin istihzası’!
Pepsi Tarkan’ın peşine düşmeli
Dün Taraf gazetesinde (sürekli okuduğum tek köşe) Telesiyej yine benim alanıma girmiş… Hem de iki kere… Birinci yazıda Pepsi’nin Tarkan’la anlaşmasını bozmasını tartışmış… İkinci yazıda ise bir tür ‘siyasi doğruculuk’ (political correctness) uygulayarak Cuma akşamları (tekrarı Pazarları 11.15’te) yayınlanan “Bildiğin Gibi Değil” adlı programımızı ‘ele almış’… Geçen hafta Medya Kralı’nda gerek Okan Bayülgen gerekse Hakkı Devrim üstadımız, programın asıl sahibi Özlem Gürses’i de beni de yerlere göklere sığdıramamışlardı da bir tuhaf olmuştum. Telesiyej ve diğer dostlar programı mı seviyorlar yoksa bizi mi, tam olarak çıkaramasam da popüler kültür alanında takdir ve teşvik görmek olağanüstü bir duygu… Teşekkürler Telesiyej…
Gelelim Pepsi’ye… Pepsi iyi reklam veren. Her babayiğidin kârı değil, Pepsi’nin kararlarını sorgulamak… ‘Telesiyej Kardeşim’ maşallah pek bir cesur gördüm seni. Telesiyej’in final ve kilit cümlesi şu: “Coca Cola’nın yerinde olsam, bu yaz için bomba gibi bir albüm hazırlığında olduğu söylenen Tarkan’la bir anlaşma yapar, hem gerçek rekabetin hem de büyük düşünmenin ne olduğunu gösterir; onu seven genç kitleyi de yanıma alırdım.”
Bu bir kilit cümle… Çünkü popüler kültürün anahtarı başarıda, popülerlikte gizlidir. Başarılı oldun mu – örneğin, Tarkan yeni bir hit yakaladı mı - bütün hesaplar Bağdat’tan döner. Hesapların Bağdat’tan döneceğini önceden görebilen de kazanır.
Dönün star dünyasına bir bakın. Micheal Jackson, Britney Spears, Marlon Brando, John Malkovich, Marilyn Monroe, George Micheal, sürekli içeri girip çıkan Hollywood starları… Pek çoğu hüküm giydi ve işlerindeki başarılarıyla büyük dönüşler yaşadılar. Tarkan çok daha çabuk çok daha büyük dönecektir. Pepsi’nin hatası etik metik değil, pazarlama iletişimi adına bal gibi ticari bir hatadır.