Kahramanca yaşadı
28 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Muhsin Yazıcıoğlu ile geçen yıl yurtdışından İstanbul'a aynı uçakta dönmüştük. Koltuklarımız aynı sıradaydı. 2 saat kadar sohbet etme fırsatı bulmuştuk... Gençliğimizde karşıt kamplarda olmamıza rağmen, devlet meselesine bakıştaki ciddiyet, memleket sevgisi ve toplumsal erdemler gibi pek çok hususta bugün aynı genel noktalarda buluştuğumuz bazı siyasiler ile olduğu gibi kendisiyle de bir hayli konuda yakın şeyler hissettiğimizi şaşkınlıkla tespit etmiştik...
Ne kadar çok dostu varmış...
Bu arada Büyük Birlik Partisi'ne de tebriklerimi iletiyorum. Başta Genel Sekreter Yalçın Topçu olmak üzere tüm kriz boyunca, gerek iletişim konusunda gerekse genel davranış hususunda müthiş bir olgunluk ve vakar sergilediler... Kriz iletişim sürecinin yönetilmesi konusunda Sayın Topçu'nun yaklaşımı rahatlıkla 'benchmark' (kıyas noktası) olarak alınabilir...
Bu arada yapılmaması gereken tek şey, onca kötü hava koşullarına ve devletin tüm gücünü devreye sokmuş olmasına rağmen bu süreçte hükümeti suçlayacak söylemler geliştirmek ve durumdan siyasi vazife çıkarmaya çalışmak...
Bilin bakalım bunu hangi siyasi lider yapmayı başardı? Üç isim sayma hakkınız var. Bakalım bilecek misiniz?..
İvedik'ten AK Parti'ye kehanet oyunu...
TÜM zamanların en muhteşem filminin (!) bugün itibarıyla gösterildiği sinema sayısı iyice azaldı... Son durum şöyleydi: Recep İvedik 1: 4 milyon 301 bin kişi... Recep İvedik 2: 4 milyon 212 bin... Eğer son kalan bir iki sinemada birileri gidip toplu halde 90 bin bilet almazsa İvedik 2, İvedik 1'den az izlenmiş ve 5 milyon dolar daha az iş yapmış olacak... (bkz. www.boxofficemojo.com)
Biz ne demiştik: 'Recep İvedik gerçekten bu milletin ortak ruhuna uygun bir mizah anlayışının mı simgesidir; yoksa insanların en azından önemli bir kısmı ilk filme bu acayip şeyi merak ettikleri için mi gittiler; hani 1950 - 60'larda Eminönü'nde sergilenmiş olan 'Deniz Canavarı'nı izlemeye giden insanlar gibi. Eğer birinci şık geçerliyse İvedik 2 ilkinden daha çok bile iş yapabilir... Eğer ikinci şık geçerliyse seyirci sayısı düşecektir... Ben ikinci şıktan yana kullanıyorum oyumu...'
10 dostumuz bana yanıt vermiş ve benimle iddiaya girmişti... Henüz resmen kahinliğimi (hedef kitleyi doğru okuma sanatı konusundaki vukufumu) ilan etmiyorum... Rakamlar hakkında genel kabul oluştuğunda tahsilata başlayacağım...
Dücane Cündioğlu dostum demişti ki, 'Önceden beyan edilmemiş kehanet, kehanet değildir.' Kulakları çınlasın...
Şafak Sezer Chery'yi kurtarıyor
ÇİN işi otomobilin yüzüne bakmayacağımı sanırdım. Dünyada Çin mallarıyla ilgili öyle bir anti kampanya yürütülüyor ki, otomobil markasının aradan sıyrılıp kendisine sempatik bir 'aura' yaratması mümkün değildi...
Şu sıra Chery marka otomobilleri Çin'den ithal eden Mermerler firmasının hazırlattığı bir reklam kampanyası var. Şafak Sezer, Kazım rolünde... Süper oynuyor... Arabasını getirmiş yıkamaya... Görevli, tam elinde fırçayla işe koyulacak, onu anında durduruyor. Bir işareti üzerine arabadan takunyaları ve peştamalları ile 'tellaklar' iniyorlar ve köpük köpük yıkıyorlar aracı...
Cem Yılmaz'ın 'Emlakçı Ali Tınay' tiplemesiyle harikalar yarattığı 444 9 ALİ reklamından sonra bugünlerde gördüğüm en çarpıcı iş...
Chery'nin hedef kitlesine uygun mudur; insanlar bu reklamı görünce koşa koşa Chery satış mağazalarına doluşurlar mı; yani reklam çalışır mı bilemem... Bildiğim şu: Bu reklam Chery'ye sempatik bir algılama katar ve Çin markalarına yapışmış olan kalitesizlik ve sağlıksızlık yaftasını bir nebze olsun engeller...
Reklam ajansı, yönetmeni ve prodüksiyon ekibini kutluyorum...
Muhsin Yazıcıoğlu ile geçen yıl yurtdışından İstanbul'a aynı uçakta dönmüştük. Koltuklarımız aynı sıradaydı. 2 saat kadar sohbet etme fırsatı bulmuştuk... Gençliğimizde karşıt kamplarda olmamıza rağmen, devlet meselesine bakıştaki ciddiyet, memleket sevgisi ve toplumsal erdemler gibi pek çok hususta bugün aynı genel noktalarda buluştuğumuz bazı siyasiler ile olduğu gibi kendisiyle de bir hayli konuda yakın şeyler hissettiğimizi şaşkınlıkla tespit etmiştik...
Ne kadar çok dostu varmış...
Bu arada Büyük Birlik Partisi'ne de tebriklerimi iletiyorum. Başta Genel Sekreter Yalçın Topçu olmak üzere tüm kriz boyunca, gerek iletişim konusunda gerekse genel davranış hususunda müthiş bir olgunluk ve vakar sergilediler... Kriz iletişim sürecinin yönetilmesi konusunda Sayın Topçu'nun yaklaşımı rahatlıkla 'benchmark' (kıyas noktası) olarak alınabilir...
Bu arada yapılmaması gereken tek şey, onca kötü hava koşullarına ve devletin tüm gücünü devreye sokmuş olmasına rağmen bu süreçte hükümeti suçlayacak söylemler geliştirmek ve durumdan siyasi vazife çıkarmaya çalışmak...
Bilin bakalım bunu hangi siyasi lider yapmayı başardı? Üç isim sayma hakkınız var. Bakalım bilecek misiniz?..
İvedik'ten AK Parti'ye kehanet oyunu...
TÜM zamanların en muhteşem filminin (!) bugün itibarıyla gösterildiği sinema sayısı iyice azaldı... Son durum şöyleydi: Recep İvedik 1: 4 milyon 301 bin kişi... Recep İvedik 2: 4 milyon 212 bin... Eğer son kalan bir iki sinemada birileri gidip toplu halde 90 bin bilet almazsa İvedik 2, İvedik 1'den az izlenmiş ve 5 milyon dolar daha az iş yapmış olacak... (bkz. www.boxofficemojo.com)
Biz ne demiştik: 'Recep İvedik gerçekten bu milletin ortak ruhuna uygun bir mizah anlayışının mı simgesidir; yoksa insanların en azından önemli bir kısmı ilk filme bu acayip şeyi merak ettikleri için mi gittiler; hani 1950 - 60'larda Eminönü'nde sergilenmiş olan 'Deniz Canavarı'nı izlemeye giden insanlar gibi. Eğer birinci şık geçerliyse İvedik 2 ilkinden daha çok bile iş yapabilir... Eğer ikinci şık geçerliyse seyirci sayısı düşecektir... Ben ikinci şıktan yana kullanıyorum oyumu...'
10 dostumuz bana yanıt vermiş ve benimle iddiaya girmişti... Henüz resmen kahinliğimi (hedef kitleyi doğru okuma sanatı konusundaki vukufumu) ilan etmiyorum... Rakamlar hakkında genel kabul oluştuğunda tahsilata başlayacağım...
Dücane Cündioğlu dostum demişti ki, 'Önceden beyan edilmemiş kehanet, kehanet değildir.' Kulakları çınlasın...
Şafak Sezer Chery'yi kurtarıyor
ÇİN işi otomobilin yüzüne bakmayacağımı sanırdım. Dünyada Çin mallarıyla ilgili öyle bir anti kampanya yürütülüyor ki, otomobil markasının aradan sıyrılıp kendisine sempatik bir 'aura' yaratması mümkün değildi...
Şu sıra Chery marka otomobilleri Çin'den ithal eden Mermerler firmasının hazırlattığı bir reklam kampanyası var. Şafak Sezer, Kazım rolünde... Süper oynuyor... Arabasını getirmiş yıkamaya... Görevli, tam elinde fırçayla işe koyulacak, onu anında durduruyor. Bir işareti üzerine arabadan takunyaları ve peştamalları ile 'tellaklar' iniyorlar ve köpük köpük yıkıyorlar aracı...
Cem Yılmaz'ın 'Emlakçı Ali Tınay' tiplemesiyle harikalar yarattığı 444 9 ALİ reklamından sonra bugünlerde gördüğüm en çarpıcı iş...
Chery'nin hedef kitlesine uygun mudur; insanlar bu reklamı görünce koşa koşa Chery satış mağazalarına doluşurlar mı; yani reklam çalışır mı bilemem... Bildiğim şu: Bu reklam Chery'ye sempatik bir algılama katar ve Çin markalarına yapışmış olan kalitesizlik ve sağlıksızlık yaftasını bir nebze olsun engeller...
Reklam ajansı, yönetmeni ve prodüksiyon ekibini kutluyorum...