Kalbim Mauritius’da atacak...
06 NİSAN 2007
Dünya Şampiyonluğunu kazanmak zor iş. Türkiye’de kaç federasyona nasip olmuş bu başarı? İşte onlardan biri de Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu...
Milli takımın 2005 yılında İspanya’nın Costa Brava kıyısındaki Estartit’te düzenlenen 10. Sualtı Fotoğraf Yarışması’nda kupa aldığı biliyor muydunuz? Sanmıyorum... Bilmemenizin önemli bir nedeni bu sporun seyircisinin olmayışı ve tabii ki müsabakaların TV’den canlı olarak yayınlanmaması... Oysa görüntüler hiçbir spor dalında bulunmayan güzellikte...
Peki, nasıl gelişecek bu hoş spor ve nasıl elde edilecek başarılar? Pırıl pırıl üç üniversitesi hocası (Orhan Aytür, Asım Dumlu, Yeşim Kurtaiş) ile özel bir şirketin pazarlama müdürü (Fikret Altay) bir araya gelecekler... Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi gibi akıllı bir kuruluş mali destek sağlayacak ve onun iletişimi iyi bilen İşletme Müdürü Nihat Sandıkcıoğlu gibi insanlar işe el atacak, çok çalışılacak bol gönül koyacaklar...
Milli Takım yeni bir kupa için hazırlanıyor. 11. Dünya Kupası bu kez Mauritius’da. Nihat Bey takımı yarışmaya 15 gün kala götürüyormuş... İçim gitti doğrusu... Ya da bana e-mail atın, size Milli Takım’ın çektiği sualtı fotoğraflarından yollayayım... Neden içimin gittiğin anlayacaksınız...
Reklam okutan reklam...
Benim de danışman olarak yer aldığım iletişim şirketindeki arkadaşlar getirip Onur Air dergisini önüme koydular: “Neredeyse sana gönderilen her basın bültenini değerlendiriyorsun, burnunun dibinde harikalar yaratıyoruz, gördüğün yok!”..
Haklılar. Çevremdekilerin işlerinden söz etmemeye şartlamışım kendimi. “Kendi arkadaşlarını övmek ve/veya çıkar sağlamak için köşesini kullanıyor” paranoyasına takılan o kadar çok ‘habaset erbabı’ var ki... Biraz da o habisleri kudurtmamak için açmışım koruma kalkanlarını; bazen ağızlarıyla kuş tutsalar görmem...
“Ama” dediler, “Buluş bizden değil; Onur İletişim’den Reklam Grup Başkanı Nilüfer Sarısaç’a ait!”...
Kurumsal dergiler ve reklam pazarlaması konusunda çok emeği vardır Nilüfer Hanım’ın. İlgiyi fazlasıyla hak ediyor. Hele bana gösterdikleri son uygulama... Dergide bir tam sayfa ilan var. Kurumun kendi ilanı. İçeriden 5 reklam seçilmiş. Onlarla ilgili çekici sorular hazırlanmış. Yanıtı bilmek için reklama bakmak şart. Yani reklam okutan reklam yapmışlar... Doğru yanıtı verenlere de çekilişle bedava bilet veriyorlar. Ayrıntılı bilgiyi ve derginin tamamını www.onuriletisim.com.tr’de görmek mümkün...
Bu iş bana Matt Haig'in, ‘Brand Royalty’ adlı kitabının girişinde yer alan Peter F. Drucker’ın cümlesini hatırlattı:“İş dünyasının sadece iki işlevi vardır: pazarlama ve yenilikçilik.”
Onca yıl reklamcılar beni dövmeye kalkmışlardı. Özellikle sadece Kristal Elma’ya çakılıp kaldıkları için... Anlaşılan sonunda ‘yaratıcılık’ ile ‘yenilikçilik’i karıştırmamayı başarıyoruz galiba.
Siemens’in sözü çok önemli!
Geçenlerde bize ulaştırılmış olan Evvel Zaman İçinde 2 adlı CD’den söz etmiştik. Hem gerektiğinde taş plaklara kadar uzanarak onları temizleyip günümüz teknolojisiyle baskıya hazırlamış olan müzik yapımcısı Odeon Grubu’na, hem de projenin sponsorluğunu üstlenmiş olan Siemens’e övgülerimizi sıralamıştık.
Bu kez de Evvel Zaman İçinde 1’i göndermişler. Ben zaten almak üzereydim. Elimizde 2 tane oldu... Odeon’un amblemi, çocukluğumda gittiğimiz Süreyyapaşa plajında denizin ortasında duran heykeli hatırlatıyor... Şarkılar da 1950’lerde o plajda çalınan taş plakları... CD’nin biçimi de bu anıları bütünlüyor...
Siemens’den Kurumsal İletişim Direktörü Alp H. Yürük ve Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Özlem Aksoy tarafından imzalanmış bir mektup geldi. Diyorlar ki, “Kültür ve sanat alanında desteğimizi sürdüreceğiz!”... Kutluyorum bu kararlarını. Sayın Yörük ve Aksoy’un mektuplarını saklayacağım...
Milli takımın 2005 yılında İspanya’nın Costa Brava kıyısındaki Estartit’te düzenlenen 10. Sualtı Fotoğraf Yarışması’nda kupa aldığı biliyor muydunuz? Sanmıyorum... Bilmemenizin önemli bir nedeni bu sporun seyircisinin olmayışı ve tabii ki müsabakaların TV’den canlı olarak yayınlanmaması... Oysa görüntüler hiçbir spor dalında bulunmayan güzellikte...
Peki, nasıl gelişecek bu hoş spor ve nasıl elde edilecek başarılar? Pırıl pırıl üç üniversitesi hocası (Orhan Aytür, Asım Dumlu, Yeşim Kurtaiş) ile özel bir şirketin pazarlama müdürü (Fikret Altay) bir araya gelecekler... Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi gibi akıllı bir kuruluş mali destek sağlayacak ve onun iletişimi iyi bilen İşletme Müdürü Nihat Sandıkcıoğlu gibi insanlar işe el atacak, çok çalışılacak bol gönül koyacaklar...
Milli Takım yeni bir kupa için hazırlanıyor. 11. Dünya Kupası bu kez Mauritius’da. Nihat Bey takımı yarışmaya 15 gün kala götürüyormuş... İçim gitti doğrusu... Ya da bana e-mail atın, size Milli Takım’ın çektiği sualtı fotoğraflarından yollayayım... Neden içimin gittiğin anlayacaksınız...
Reklam okutan reklam...
Benim de danışman olarak yer aldığım iletişim şirketindeki arkadaşlar getirip Onur Air dergisini önüme koydular: “Neredeyse sana gönderilen her basın bültenini değerlendiriyorsun, burnunun dibinde harikalar yaratıyoruz, gördüğün yok!”..
Haklılar. Çevremdekilerin işlerinden söz etmemeye şartlamışım kendimi. “Kendi arkadaşlarını övmek ve/veya çıkar sağlamak için köşesini kullanıyor” paranoyasına takılan o kadar çok ‘habaset erbabı’ var ki... Biraz da o habisleri kudurtmamak için açmışım koruma kalkanlarını; bazen ağızlarıyla kuş tutsalar görmem...
“Ama” dediler, “Buluş bizden değil; Onur İletişim’den Reklam Grup Başkanı Nilüfer Sarısaç’a ait!”...
Kurumsal dergiler ve reklam pazarlaması konusunda çok emeği vardır Nilüfer Hanım’ın. İlgiyi fazlasıyla hak ediyor. Hele bana gösterdikleri son uygulama... Dergide bir tam sayfa ilan var. Kurumun kendi ilanı. İçeriden 5 reklam seçilmiş. Onlarla ilgili çekici sorular hazırlanmış. Yanıtı bilmek için reklama bakmak şart. Yani reklam okutan reklam yapmışlar... Doğru yanıtı verenlere de çekilişle bedava bilet veriyorlar. Ayrıntılı bilgiyi ve derginin tamamını www.onuriletisim.com.tr’de görmek mümkün...
Bu iş bana Matt Haig'in, ‘Brand Royalty’ adlı kitabının girişinde yer alan Peter F. Drucker’ın cümlesini hatırlattı:“İş dünyasının sadece iki işlevi vardır: pazarlama ve yenilikçilik.”
Onca yıl reklamcılar beni dövmeye kalkmışlardı. Özellikle sadece Kristal Elma’ya çakılıp kaldıkları için... Anlaşılan sonunda ‘yaratıcılık’ ile ‘yenilikçilik’i karıştırmamayı başarıyoruz galiba.
Siemens’in sözü çok önemli!
Geçenlerde bize ulaştırılmış olan Evvel Zaman İçinde 2 adlı CD’den söz etmiştik. Hem gerektiğinde taş plaklara kadar uzanarak onları temizleyip günümüz teknolojisiyle baskıya hazırlamış olan müzik yapımcısı Odeon Grubu’na, hem de projenin sponsorluğunu üstlenmiş olan Siemens’e övgülerimizi sıralamıştık.
Bu kez de Evvel Zaman İçinde 1’i göndermişler. Ben zaten almak üzereydim. Elimizde 2 tane oldu... Odeon’un amblemi, çocukluğumda gittiğimiz Süreyyapaşa plajında denizin ortasında duran heykeli hatırlatıyor... Şarkılar da 1950’lerde o plajda çalınan taş plakları... CD’nin biçimi de bu anıları bütünlüyor...
Siemens’den Kurumsal İletişim Direktörü Alp H. Yürük ve Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Özlem Aksoy tarafından imzalanmış bir mektup geldi. Diyorlar ki, “Kültür ve sanat alanında desteğimizi sürdüreceğiz!”... Kutluyorum bu kararlarını. Sayın Yörük ve Aksoy’un mektuplarını saklayacağım...