Kamu vicdanının caydırıcılık gücü
07 ocak 2017 - yeni Şafak
Adana ve Reyhanlı’da, Ürdün’ün başkenti Amman’da ABD istihbaratçılarının ve Pentagon yetkililerinin Suriyeli muhalif gruplarla ateşkesin bozulması amacıyla toplantılar yaptığına dair bizim gazetenin online servisinde yer alan haberi gözden kaçırmamak lazım. Muhalif gruplara yönelik “Ateşkesi bozun” talebine karşılık vaadleri de şu imiş:
“Biz size daha çok silah ve cephane desteği veririz”
Sonuncusunun İzmir’de yaşandığı ve pek çok aileyi derin kederlere boğan, birbiri ardı sıra gelen terör saldırılarının kaynağı konusunda da, ‘tetikçi’ ve ‘azmettiren’ adreslerinin arkalarında kimlerin olabileceğini tahmin etmek hususunda da artık kimse zorlanmıyor. Halkımız sayısız örgütünün içte ve dıştaki ağababalarını biliyor ve ABD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede Türkiye’ye destek vermediğini de görüyor.
Bu konuda sayın Cumhurbaşkanımızın, hükümetin ve medyanın gereken bilgi aktarımını başarıyla sürdürdüğünü teslim etmek gerekir. Kriz iletişimi yönetiminde hasar tespitinden sonra ilk iki sürecin, ülke kaderinde söz sahibi olanların anında reaksiyonu ve halkın bilgilendirilmesi olduğunu hatırlayalım. Çünkü Türkiye’de kamu vicdanının caydırıcılığı, sırası geldiğinde ekonomik ve savunma gücünün de üstüne çıkar.
Bilindiği gibi ABD’nin dış politika stratejilerini belirleyen makamlar, kendi ülkelerinin dünyada nasıl algılandığını ölçümlerler ve bu ölçümleme sonuçlarına göre yol haritalarındaki durakları etkileyecek ince ayarlar yaparlar. İşte bu ayarların en çok hizmet edeceği alanlardan biri de ‘Yumuşak güç’leridir. Yakıp yıktığı ve Anti-Amerikanizm’i güçlendirdiği oranda egemenliklerinin amacının dünyayı uygarlaştırmak, terörden kurtarmak, vs. olduğu hikâyesini anlatmak için özellikle Hollywood aracılığıyla tüm ‘Yumuşak güç’ araçlarını kullanırlar. Bu araçları o kadar iyi kullanmışlardır ki, Obama, Nobel Barış Ödülü’nün sahibi bile olmuştur.
Kuraldır; anti-Amerikanizm’in yükseldiği dönemlerde, yumuşak güç faaliyetleri de artar. İki binli yılların başında Zbigniew Brzezinski, “Ulusal tarihimizde dünya kamuoyu ABD’ye hiç bu kadar düşman olmamıştı’” demiş ve bu saptamanın istatistiksel analizlerle ölçümlenerek kanıtlanmasından sonra Hollywood’da dünyayı ‘kurtaracak’ olan ABD’nin operasyon gücünü gösteren filmler birbiri peşi sıra vizyona girmişti.
Yeni Şafak, okurları için ABD’nin ülkemizde nasıl algılandığının ortaya çıkarılmasına katkı sağlayabilecek bir anketi başlattı. İnternette takip edilebilen bu anketteki 3 kritik soruya verilen yanıtlardan durum açık ara ‘güvensizlik’ ibresinden yana.
Diğer yandan bir Amerikalı vatandaşın, diyelim bir Anadolu kasabasındaki kahveye uğradığında misafir gibi karşılanacağından da kimsenin kuşkusu olmasın. Amerikalı olmasından çok, bir ‘yabancı’ olması, konuk olarak kabul edilmesi için yeterlidir. Ayrıca çok köklü bir dış politika geleneği olan Türkiye’nin şu sıra devreye soktuğu ‘düşmanlarını azalt, dostlarını arttır’ stratejisi çerçevesinde, red ve kabulü aynı anda yaşayarak, Rusya, İsrail, İran, Irak, Avrupa Birliği ve de Amerika gibi ülkelerle karşılıklı çıkar ilişkileri temelinde münasebetlerini zenginleştirmeye devam etmesi son derece olumludur.
Bizdeki Anti-Amerikanizm’in boyutları, elimizde daha net konuşmamızı sağlayacak araştırma sonuçları olmasa da, ülkemizin bekasına yönelik olumsuz gelişmelere derhal reaksiyon veren bir halkın tutum ve davranışlarıyla sınırlıdır. Müslüman bir halkın zulüm görmesinden duydukları büyük rahatsızlığı, ‘Dünya beşten büyüktür” diyen, uluslar arası platformlarda da mazlumların sesi olan liderlerine sahip çıkarak göstermektedirler.
Bizim halkımız, kendi içimizdeki terör destekçilerine ve terörist darbecilere karşı ise canını verecek kadar olağanüstü bir duyarlılıkla tepki gösterdiğini tarihî 15 Temmuz direnişiyle kanıtlamıştır.
Halkın caydırıcılık gücü, dünyanın tüm güçlerinin üzerindedir.
Erdemir’e yeni başkan
Tofaş CEO’luğundaki başarılı çalışmalarından da tanıdığımız ve sonra Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Ali Pandır görevini, finans dünyasında iz bırakan yöneticiliğiyle tanınan, son olarak Ziraat Bankası üst yönetiminde görev yapan Ömer Muzaffer Baktır’a devretmiş.
Karadeniz Ereğli’sinin can damarı olan bu dev işletmenin Türk ekonomisindeki ve demir-çelik sektöründeki katma değerli konumu düşünüldüğünde, böylesi devasa bir üretim kompleksinin, benim sık sık kullandığım ‘aslan vurmuş’ tabirine uygun bir lidere emanet edilmesi doğal elbette.
Ziraat Bankası’nda gösterdiği çabalarla bankanın algısının giderek daha olumluya taşınmasının mimarlarından biri olarak bilinen Erdemir’in yeni Başkanı, özellikle finans sektöründeki kariyeriyle tanınıyor. Pamukbank’tan Halk Bank’a, oradan Cengiz Holding CFO’luğuna ve son olarak da Ziraat Bankası’nın Pazarlama ve Dönüşümden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na uzanan üst yönetim yolculuğunda edindiği deneyimlerin Erdemir’e sağlayacağı katkının, pek çok paydaşı da yakından ilgilendireceğinden şüphe yok.
Erdemir için hayırlı olsun, diyelim.
“Biz size daha çok silah ve cephane desteği veririz”
Sonuncusunun İzmir’de yaşandığı ve pek çok aileyi derin kederlere boğan, birbiri ardı sıra gelen terör saldırılarının kaynağı konusunda da, ‘tetikçi’ ve ‘azmettiren’ adreslerinin arkalarında kimlerin olabileceğini tahmin etmek hususunda da artık kimse zorlanmıyor. Halkımız sayısız örgütünün içte ve dıştaki ağababalarını biliyor ve ABD’nin Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede Türkiye’ye destek vermediğini de görüyor.
Bu konuda sayın Cumhurbaşkanımızın, hükümetin ve medyanın gereken bilgi aktarımını başarıyla sürdürdüğünü teslim etmek gerekir. Kriz iletişimi yönetiminde hasar tespitinden sonra ilk iki sürecin, ülke kaderinde söz sahibi olanların anında reaksiyonu ve halkın bilgilendirilmesi olduğunu hatırlayalım. Çünkü Türkiye’de kamu vicdanının caydırıcılığı, sırası geldiğinde ekonomik ve savunma gücünün de üstüne çıkar.
Bilindiği gibi ABD’nin dış politika stratejilerini belirleyen makamlar, kendi ülkelerinin dünyada nasıl algılandığını ölçümlerler ve bu ölçümleme sonuçlarına göre yol haritalarındaki durakları etkileyecek ince ayarlar yaparlar. İşte bu ayarların en çok hizmet edeceği alanlardan biri de ‘Yumuşak güç’leridir. Yakıp yıktığı ve Anti-Amerikanizm’i güçlendirdiği oranda egemenliklerinin amacının dünyayı uygarlaştırmak, terörden kurtarmak, vs. olduğu hikâyesini anlatmak için özellikle Hollywood aracılığıyla tüm ‘Yumuşak güç’ araçlarını kullanırlar. Bu araçları o kadar iyi kullanmışlardır ki, Obama, Nobel Barış Ödülü’nün sahibi bile olmuştur.
Kuraldır; anti-Amerikanizm’in yükseldiği dönemlerde, yumuşak güç faaliyetleri de artar. İki binli yılların başında Zbigniew Brzezinski, “Ulusal tarihimizde dünya kamuoyu ABD’ye hiç bu kadar düşman olmamıştı’” demiş ve bu saptamanın istatistiksel analizlerle ölçümlenerek kanıtlanmasından sonra Hollywood’da dünyayı ‘kurtaracak’ olan ABD’nin operasyon gücünü gösteren filmler birbiri peşi sıra vizyona girmişti.
Yeni Şafak, okurları için ABD’nin ülkemizde nasıl algılandığının ortaya çıkarılmasına katkı sağlayabilecek bir anketi başlattı. İnternette takip edilebilen bu anketteki 3 kritik soruya verilen yanıtlardan durum açık ara ‘güvensizlik’ ibresinden yana.
Diğer yandan bir Amerikalı vatandaşın, diyelim bir Anadolu kasabasındaki kahveye uğradığında misafir gibi karşılanacağından da kimsenin kuşkusu olmasın. Amerikalı olmasından çok, bir ‘yabancı’ olması, konuk olarak kabul edilmesi için yeterlidir. Ayrıca çok köklü bir dış politika geleneği olan Türkiye’nin şu sıra devreye soktuğu ‘düşmanlarını azalt, dostlarını arttır’ stratejisi çerçevesinde, red ve kabulü aynı anda yaşayarak, Rusya, İsrail, İran, Irak, Avrupa Birliği ve de Amerika gibi ülkelerle karşılıklı çıkar ilişkileri temelinde münasebetlerini zenginleştirmeye devam etmesi son derece olumludur.
Bizdeki Anti-Amerikanizm’in boyutları, elimizde daha net konuşmamızı sağlayacak araştırma sonuçları olmasa da, ülkemizin bekasına yönelik olumsuz gelişmelere derhal reaksiyon veren bir halkın tutum ve davranışlarıyla sınırlıdır. Müslüman bir halkın zulüm görmesinden duydukları büyük rahatsızlığı, ‘Dünya beşten büyüktür” diyen, uluslar arası platformlarda da mazlumların sesi olan liderlerine sahip çıkarak göstermektedirler.
Bizim halkımız, kendi içimizdeki terör destekçilerine ve terörist darbecilere karşı ise canını verecek kadar olağanüstü bir duyarlılıkla tepki gösterdiğini tarihî 15 Temmuz direnişiyle kanıtlamıştır.
Halkın caydırıcılık gücü, dünyanın tüm güçlerinin üzerindedir.
Erdemir’e yeni başkan
Tofaş CEO’luğundaki başarılı çalışmalarından da tanıdığımız ve sonra Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Ali Pandır görevini, finans dünyasında iz bırakan yöneticiliğiyle tanınan, son olarak Ziraat Bankası üst yönetiminde görev yapan Ömer Muzaffer Baktır’a devretmiş.
Karadeniz Ereğli’sinin can damarı olan bu dev işletmenin Türk ekonomisindeki ve demir-çelik sektöründeki katma değerli konumu düşünüldüğünde, böylesi devasa bir üretim kompleksinin, benim sık sık kullandığım ‘aslan vurmuş’ tabirine uygun bir lidere emanet edilmesi doğal elbette.
Ziraat Bankası’nda gösterdiği çabalarla bankanın algısının giderek daha olumluya taşınmasının mimarlarından biri olarak bilinen Erdemir’in yeni Başkanı, özellikle finans sektöründeki kariyeriyle tanınıyor. Pamukbank’tan Halk Bank’a, oradan Cengiz Holding CFO’luğuna ve son olarak da Ziraat Bankası’nın Pazarlama ve Dönüşümden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na uzanan üst yönetim yolculuğunda edindiği deneyimlerin Erdemir’e sağlayacağı katkının, pek çok paydaşı da yakından ilgilendireceğinden şüphe yok.
Erdemir için hayırlı olsun, diyelim.