Kamuoyunu ne 'kaldırır'?
4 Aralık 2009 Akşam Gazetesi
O meşhur toplantıda dönemin 1. Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt söz almış ve demiş ki: 'Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız!'
Paşa, Ertuğrul Özkök'ün BİE'de de yaptığı konuşmada sözünü ettiği şeylerden haberdar olsaydı, hemen bu görüşünden vazgeçerdi... Ona da gerek yok; bizim yazıları okumaları da yeterdi... Ya da seçimlere ve medyanın seçimlerde destek verdiği siyasi partilerin nasıl bir sonuç aldıklarına bakmaları da iş görürdü... Ya da değerler araştırmalarına bir göz atmaları... Medyanın itibar konusunda nasıl en son sıralarda yer aldığını gözlemlemeleri... Ve de internet dünyasının durumunu ölçüp biçmeleri...
Medyanın neye kaldıraç olacağını kestirmek zor, ancak kamuoyuna kaldıraç olamayacağını görmemek için ya kör olmak gerekiyor ya da iletişimden bihaber olmak... Ayrıca siyasi sonucu kamuoyu değil kamu vicdanı belirler. Paşa o konuşmasında bu gerçeği de ıskalamış sanki... Kamu vicdanı ise onunla bununla 'kaldırılamaz'; sadece vicdan” olanın doğru iletişilmesinden etkilenebilir...
Marmaris, Evren'i ve 12 Eylül'ü gönderdi...
Haber süper aslında. Ancak bazı gazetelerde tek sütuna 7-8 cm yer bulabilmiş: Marmaris Belediye Meclisi'nce Kenan Evren Bulvarı'nın adı Cumhuriyet Bulvarı olarak değiştirilmiş...
Çok geç kalınmış bir karar... Demokrasi Bulvarı deselermiş de olurmuş... Darbenin zıddı yani...
Helal olsun Belediye Başkanı Ali Acar'a... Bir tek şey garibime gitti... Karar 4'e karşı 11 oyla alınmış... 4 karşı oyu kim vermiş?.. Yani 'Evren'in adı kalsın!' diyen 4 üye hangi partidenmiş, dersiniz... Yanıt için sıkı durun... Açıklıyorum: AK Parti'den...
İşte AK Parti'nin problemi de burada zaten... Bazen 'altı kaval üstü
şeşhane' durumlarına düşüveriyor...
Laf Evren'den açılmışken 12 Eylül'e oradan da 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisine uzanmamak mümkün mü? Dizi bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarını rahatsız etmiş. Biraz dışarıdan da olsa, o günleri yaşamış, 82 Anayasası'na 'Hayır' oyu atmış kahir azınlık içinden biri olmama rağmen, ben de rahatsız oldum...
Düşündüm... İçeriğe hiçbir itirazım yok... Bütün bölümleri ilgi ve heyecanla izliyorum... Tomris Giritlioğlu'nun filmlerini her zaman merakla izlemişimdir zaten... E peki nedir seni rahatsız eden?...
Sonunda buldum... Hollywood'la karşılaştırınca meseleyi çözdüm sanki... Hollywood'da da kötü polisler, suiistimale meyilli hakimler, savcılar, psikopat şerifler, sosyopat siyasiler, sapık başkanlar, suç işleyen subaylar var... Hem de bir dolu... Ancak bunlar birey ve tekil olarak öyledir, yoksa tüm polis teşkilatı, tüm ordu, tüm hukuk sistemi, tüm siyasi sistem tefessüh etmiş gibi gösterilmez...
Bizim dizi sanki bir 'toptan' yargılamaya yatkın gibi geldi bana...
O mu acaba bazılarına rahatsızlık veren?..
Bizim Obama'cılar zor durumda
ABD Başkanı Obama, Westpoint'te ABD askeri akademisindeki konuşmasında 'resmen' açıkladı: 'Afganistan'a 30 bin asker daha göndereceğiz. NATO'dan da 10 bin asker daha yollamasını isteyeceğiz...'
Sistem eleştirmeni ve ünlü belgeselci Michael Moore (silahlanma üzerine yaptığı Bowling for Columbine müthişti) Obama'ya bir mektup yazmış ve onun artık bir 'Savaş Başkanı' olacağını ilan etmiş... Bizim Türk Obama'cılar da şokta... 'Bunu nasıl yapar!' diye 'hisleniyorlar'...
Bunu ve daha da beterini yapacağını, yapmak zorunda kalacağını, onun ABD kadar ABŞ'nin de (Amerikan Birleşik Şirketleri) Başkanı olduğunu ve sistemin onu yola getireceğini, Obama seçilmeden söylemiştik... O zaman Obama'yı 'mazlumların', 'yoksulların' dostu, hafif 'kırık' Müslüman, 'kırık' zenci, hümanist bir sosyal demokrat olarak kutlayanlar, şimdi neredeler acaba?...
O meşhur toplantıda dönemin 1. Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt söz almış ve demiş ki: 'Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız!'
Paşa, Ertuğrul Özkök'ün BİE'de de yaptığı konuşmada sözünü ettiği şeylerden haberdar olsaydı, hemen bu görüşünden vazgeçerdi... Ona da gerek yok; bizim yazıları okumaları da yeterdi... Ya da seçimlere ve medyanın seçimlerde destek verdiği siyasi partilerin nasıl bir sonuç aldıklarına bakmaları da iş görürdü... Ya da değerler araştırmalarına bir göz atmaları... Medyanın itibar konusunda nasıl en son sıralarda yer aldığını gözlemlemeleri... Ve de internet dünyasının durumunu ölçüp biçmeleri...
Medyanın neye kaldıraç olacağını kestirmek zor, ancak kamuoyuna kaldıraç olamayacağını görmemek için ya kör olmak gerekiyor ya da iletişimden bihaber olmak... Ayrıca siyasi sonucu kamuoyu değil kamu vicdanı belirler. Paşa o konuşmasında bu gerçeği de ıskalamış sanki... Kamu vicdanı ise onunla bununla 'kaldırılamaz'; sadece vicdan” olanın doğru iletişilmesinden etkilenebilir...
Marmaris, Evren'i ve 12 Eylül'ü gönderdi...
Haber süper aslında. Ancak bazı gazetelerde tek sütuna 7-8 cm yer bulabilmiş: Marmaris Belediye Meclisi'nce Kenan Evren Bulvarı'nın adı Cumhuriyet Bulvarı olarak değiştirilmiş...
Çok geç kalınmış bir karar... Demokrasi Bulvarı deselermiş de olurmuş... Darbenin zıddı yani...
Helal olsun Belediye Başkanı Ali Acar'a... Bir tek şey garibime gitti... Karar 4'e karşı 11 oyla alınmış... 4 karşı oyu kim vermiş?.. Yani 'Evren'in adı kalsın!' diyen 4 üye hangi partidenmiş, dersiniz... Yanıt için sıkı durun... Açıklıyorum: AK Parti'den...
İşte AK Parti'nin problemi de burada zaten... Bazen 'altı kaval üstü
şeşhane' durumlarına düşüveriyor...
Laf Evren'den açılmışken 12 Eylül'e oradan da 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisine uzanmamak mümkün mü? Dizi bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarını rahatsız etmiş. Biraz dışarıdan da olsa, o günleri yaşamış, 82 Anayasası'na 'Hayır' oyu atmış kahir azınlık içinden biri olmama rağmen, ben de rahatsız oldum...
Düşündüm... İçeriğe hiçbir itirazım yok... Bütün bölümleri ilgi ve heyecanla izliyorum... Tomris Giritlioğlu'nun filmlerini her zaman merakla izlemişimdir zaten... E peki nedir seni rahatsız eden?...
Sonunda buldum... Hollywood'la karşılaştırınca meseleyi çözdüm sanki... Hollywood'da da kötü polisler, suiistimale meyilli hakimler, savcılar, psikopat şerifler, sosyopat siyasiler, sapık başkanlar, suç işleyen subaylar var... Hem de bir dolu... Ancak bunlar birey ve tekil olarak öyledir, yoksa tüm polis teşkilatı, tüm ordu, tüm hukuk sistemi, tüm siyasi sistem tefessüh etmiş gibi gösterilmez...
Bizim dizi sanki bir 'toptan' yargılamaya yatkın gibi geldi bana...
O mu acaba bazılarına rahatsızlık veren?..
Bizim Obama'cılar zor durumda
ABD Başkanı Obama, Westpoint'te ABD askeri akademisindeki konuşmasında 'resmen' açıkladı: 'Afganistan'a 30 bin asker daha göndereceğiz. NATO'dan da 10 bin asker daha yollamasını isteyeceğiz...'
Sistem eleştirmeni ve ünlü belgeselci Michael Moore (silahlanma üzerine yaptığı Bowling for Columbine müthişti) Obama'ya bir mektup yazmış ve onun artık bir 'Savaş Başkanı' olacağını ilan etmiş... Bizim Türk Obama'cılar da şokta... 'Bunu nasıl yapar!' diye 'hisleniyorlar'...
Bunu ve daha da beterini yapacağını, yapmak zorunda kalacağını, onun ABD kadar ABŞ'nin de (Amerikan Birleşik Şirketleri) Başkanı olduğunu ve sistemin onu yola getireceğini, Obama seçilmeden söylemiştik... O zaman Obama'yı 'mazlumların', 'yoksulların' dostu, hafif 'kırık' Müslüman, 'kırık' zenci, hümanist bir sosyal demokrat olarak kutlayanlar, şimdi neredeler acaba?...