Kapını kilitli tut, komşunu hırsız tutma…
23 Şubat 2019 - yeni şafak
Başlıktaki atasözü ‘tedbir’ almanın önemi için söylenmiş… ‘Kötüyü duymak istemeyen kapı dinlemesin’ diye de bir söz vardır… Her ikisi de olumsuz durumlarla karşılaşmak istemeyenlerin almaları gereken ‘sorumluluğa’ işaret eder…
Bir de bizim iletişim derslerinde anlattığımız 3H kuralı vardır. Hazır, Hızır, Huzur kelimelerinin baş harflerinden oluşan kural... Hazırlığını doğru dürüst yaparsan Hızır yetişir, Hızır yetişirse de huzur bulursun. Huzur bulmak için hazırlık, yani bilgilenme, araştırma, ayağını sağlam zemine basma son derece önemlidir.
Bu sözleri hatırlatmamızın güncel bir sebebi var elbette… İletişim krizi tarihimize, bu hafta yeni bir olay eklendi: Teknoloji şirketi Peak’in reklam filmi hem firma hem de reklam ajansı için bir krize neden oldu.
Pazartesi akşamı saat 21.30’da Peak, belli ki büyük bütçeler ayırarak, 2.5 dakika süren reklam filmini yayına soktu. Hem de 41 televizyon kanalında, eş zamanlı olarak…
Reklam, şirketin iş ilanını tanıtıyordu. Yazılımcı ve “hacker”ların da kullandığı, kod ekranı üzerine yazılan yazıları film boyunca izleyiciye okutmayı da başardılar. Bir ara “Şaka zannediyorsan kanalı değiştir, ciddiyetimizi anla.” sözü TV’de belirince uzaktan kumandaya uzanan izleyiciler, diğer kanallarda da aynı yayının olduğunu gördü. Espriyle ve yaratıcılıkla izleyeni etkilemek mümkün olmuştu…
Peak, sosyal medya sitelerinde hemen “trend topic” oldu. Haber siteleri “Televizyon sitelerini hackleyen reklam” başlıklarıyla bu başarılı reklamı haber yapmaya başladı.
Fakat, bu iletişim zaferi çok kısa sürdü. Reklam yayınlandıktan dakikalar sonra şirketin, AUDİ’nin 2017 yılında yayınladığı “Safety Code” reklamından, müzikler de dâhil olmak üzere büyük ölçüde ‘esinlendiği’ ortaya çıktı. Bazıları buna ‘çalıntı’ ya da ‘intihal’ de dedi...
Yazılım ve oyun üzerine uzman bir teknoloji şirketinin reklamında kullanılan, yazılıma dair öğelerin ‘çalıntı’ olma ihtimali krizi şirket açısından katmerledi…
Peak, bu durumu telafi etmek için aksiyon almakta gecikmedi ve “üzgünüz” diyen, reklam ajansına dava açacaklarını söyleyen bir yazı yayınladı. Yani, reklam ajansını ‘anında gömdü’. Özür metninde kullandıkları “karın ağrımız” ifadesi ise şirket vizyonunu yerin dibine batıran başka bir hata olsa da kriz durumlarında atılması gereken ilk adımı atarak muhatabı olan herkese borçlu olduğu açıklamayı yapmayı başardı. Şirket, ertesi gün yaptığı açıklamayla krizi yönetmek adına yetersiz olsa da bir adım atmış oldu…
Açıklamadaki en vahim ifadelerden biri de “reklam filmimizin özgün olmadığını sizinle aynı anda öğrendik’” cümlesiydi… Profesyonel olmayan yapıya ve işleyişe işaret eden bu cümle, şirketin, sorunun sorumluluğunu almaktan ya da en azından paylaşmaktan kaçındığını tüketiciye gösterdi…
AUDİ ise süreci sessizce takip ederek kendi adına son derece olumlu bir algı oluşturuyor. ‘Esinlenmeye’ müsait yaratıcılıklarının altı böylece çizilmiş oldu… 2017 yılında çektikleri reklamı izlemeyen de kalmamıştır herhâlde…
Diğer yandan reklam ajansından hâlâ bir açıklama yok. Bu süreci iyi yönettiklerini iddia etmek de çok zor… Peak’in zamanında aksiyon alarak tüm sorumluluğu onların üstüne yıkması, ajansın itibarının aleyhine işliyor. Kendilerini ‘çalıntı’ iş yapan bir ajans konumunda bırakıyorlar ki çok vahim…
Dönelim başlığa… Peak’in ya da herhangi başka bir firmanın ‘özgünlük’ konusunda elbette çalıştığı ajansa güvenmesi gerekir. Ancak, biliyoruz ki firmalar kendi bünyelerinde reklam süreçlerini izlemeleri için kadrolar barındırıyor…
Şimdi soralım: Peak’in iletişiminden sorumlu kişiler uyudular mı? Yoksa, yeterince araştırma yapmıyorlar mı? Denetim mekanizmaları yok mu? Varsa işlemiyor mu?
Bu, şirket içinde ve paydaşlarla ortak olunan zincirleme bir sorumluluktur… Kurumlar, insani duygularla “ama ben sana güvenmiştim” diyerek yönetilemez. Kurum içindeki mekanizmalar doğru çalışsa, süreçlerin denetimleri yapılsa, herkes işini ‘iyi’ yapsa bu kriz hiç yaşanmayabilirdi.
Bir de bizim iletişim derslerinde anlattığımız 3H kuralı vardır. Hazır, Hızır, Huzur kelimelerinin baş harflerinden oluşan kural... Hazırlığını doğru dürüst yaparsan Hızır yetişir, Hızır yetişirse de huzur bulursun. Huzur bulmak için hazırlık, yani bilgilenme, araştırma, ayağını sağlam zemine basma son derece önemlidir.
Bu sözleri hatırlatmamızın güncel bir sebebi var elbette… İletişim krizi tarihimize, bu hafta yeni bir olay eklendi: Teknoloji şirketi Peak’in reklam filmi hem firma hem de reklam ajansı için bir krize neden oldu.
Pazartesi akşamı saat 21.30’da Peak, belli ki büyük bütçeler ayırarak, 2.5 dakika süren reklam filmini yayına soktu. Hem de 41 televizyon kanalında, eş zamanlı olarak…
Reklam, şirketin iş ilanını tanıtıyordu. Yazılımcı ve “hacker”ların da kullandığı, kod ekranı üzerine yazılan yazıları film boyunca izleyiciye okutmayı da başardılar. Bir ara “Şaka zannediyorsan kanalı değiştir, ciddiyetimizi anla.” sözü TV’de belirince uzaktan kumandaya uzanan izleyiciler, diğer kanallarda da aynı yayının olduğunu gördü. Espriyle ve yaratıcılıkla izleyeni etkilemek mümkün olmuştu…
Peak, sosyal medya sitelerinde hemen “trend topic” oldu. Haber siteleri “Televizyon sitelerini hackleyen reklam” başlıklarıyla bu başarılı reklamı haber yapmaya başladı.
Fakat, bu iletişim zaferi çok kısa sürdü. Reklam yayınlandıktan dakikalar sonra şirketin, AUDİ’nin 2017 yılında yayınladığı “Safety Code” reklamından, müzikler de dâhil olmak üzere büyük ölçüde ‘esinlendiği’ ortaya çıktı. Bazıları buna ‘çalıntı’ ya da ‘intihal’ de dedi...
Yazılım ve oyun üzerine uzman bir teknoloji şirketinin reklamında kullanılan, yazılıma dair öğelerin ‘çalıntı’ olma ihtimali krizi şirket açısından katmerledi…
Peak, bu durumu telafi etmek için aksiyon almakta gecikmedi ve “üzgünüz” diyen, reklam ajansına dava açacaklarını söyleyen bir yazı yayınladı. Yani, reklam ajansını ‘anında gömdü’. Özür metninde kullandıkları “karın ağrımız” ifadesi ise şirket vizyonunu yerin dibine batıran başka bir hata olsa da kriz durumlarında atılması gereken ilk adımı atarak muhatabı olan herkese borçlu olduğu açıklamayı yapmayı başardı. Şirket, ertesi gün yaptığı açıklamayla krizi yönetmek adına yetersiz olsa da bir adım atmış oldu…
Açıklamadaki en vahim ifadelerden biri de “reklam filmimizin özgün olmadığını sizinle aynı anda öğrendik’” cümlesiydi… Profesyonel olmayan yapıya ve işleyişe işaret eden bu cümle, şirketin, sorunun sorumluluğunu almaktan ya da en azından paylaşmaktan kaçındığını tüketiciye gösterdi…
AUDİ ise süreci sessizce takip ederek kendi adına son derece olumlu bir algı oluşturuyor. ‘Esinlenmeye’ müsait yaratıcılıklarının altı böylece çizilmiş oldu… 2017 yılında çektikleri reklamı izlemeyen de kalmamıştır herhâlde…
Diğer yandan reklam ajansından hâlâ bir açıklama yok. Bu süreci iyi yönettiklerini iddia etmek de çok zor… Peak’in zamanında aksiyon alarak tüm sorumluluğu onların üstüne yıkması, ajansın itibarının aleyhine işliyor. Kendilerini ‘çalıntı’ iş yapan bir ajans konumunda bırakıyorlar ki çok vahim…
Dönelim başlığa… Peak’in ya da herhangi başka bir firmanın ‘özgünlük’ konusunda elbette çalıştığı ajansa güvenmesi gerekir. Ancak, biliyoruz ki firmalar kendi bünyelerinde reklam süreçlerini izlemeleri için kadrolar barındırıyor…
Şimdi soralım: Peak’in iletişiminden sorumlu kişiler uyudular mı? Yoksa, yeterince araştırma yapmıyorlar mı? Denetim mekanizmaları yok mu? Varsa işlemiyor mu?
Bu, şirket içinde ve paydaşlarla ortak olunan zincirleme bir sorumluluktur… Kurumlar, insani duygularla “ama ben sana güvenmiştim” diyerek yönetilemez. Kurum içindeki mekanizmalar doğru çalışsa, süreçlerin denetimleri yapılsa, herkes işini ‘iyi’ yapsa bu kriz hiç yaşanmayabilirdi.