Karşıyım her şeye karşıyım var mı?
10 Nisan 2021 - Yeni Şafak
Dün katıldığım bir TV programında 15 seçimi arka arkaya kaybetmelerine rağmen yönetimde kalmayı başarabilen CHP üst yönetimini anarken Sezen Aksu’nun o ünlü şarkısı geliverdi aklıma…
Bir şarkı bu kadar mı cuk oturur?!
Şarkının bir yerinde Sezen diyor ki: “Beni ikna edemiyor hiçbir cevap / Hiç aldırmıyorum bu gülmelere / Karşıyım her şeye karşıyım var mı?”
Bizim gazete dün uzun boylu yazmıştı… 1. Köprü’ye karşıyım… 2. Köprü’ye de karşıyım… 3. Köprü’ye zaten karşıyım… Avrasya Tüneli’ne karşıyım, zaten o da çöktü çökecek… Marmaray’a karşıyım, tarihi dokuyu bozuyor… İstanbul Havalimanı’na karşıyım, onu Atatürk Havalimanı’nın adını silmek için yapıyorlar… İzmir Otoyolu’na karşıyım, doğayı bozuyor… Kuzey Marmara Otoyolu’na karşıyım, gereksiz… Çanakkale Köprüsü’ne karşıyım, kim geçecek oradan?.. Osmangazi Köprüsü’ne karşıyım, zaten babasını da sevmezdim… Kanal İstanbul’a da karşıyım, çünkü Ekrem istemiyor…
Hepsi çok pahalı… Özel sektöre yaptırıp halka ödetiyorlar ve de geçiş garantisi veriyorlar. Garanti edilen sayı sağlanmayınca da devlete yük oluyor. Devlet yapsın!
Sanki devlet yapsa, parasını gökten zembille indirecek? Halk ödemeyecek!
Bunlar, damat-mamat diyerek başlangıçta Bayraktar’ın SİHA’larını da küçümsemişlerdi. Berat Albayrak’ın dünyada neredeyse bir ‘başkaldırı’ olarak değerlendirilen Millî Maden ve Enerji Politikası’nı önceleri pek ciddiye almadıkları gibi…
Oysa hepsi bir üst stratejinin parçalarıydı. Millî bağımsızlık stratejisinin… Bir zamanlar Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi düşünülen, yere göğe sığdırılamayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Batı medyasında tekrar tekrar manşet ya da kapak yapılıp itibar suikastına uğratılmak istenmesinin altında yatan neden de Türkiye’nin işte bu ‘had bilmezliği’ idi… Oysa bilmedikleri bir şey vardı ki o da Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümetlerinin kendilerine had-hudut çizdirmeye tahammülleri yoktu…
Gerek yukarıda sıraladığımız projelerin amacının anlaşılması, gerekse de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin içinde bulunan ve ne yazık ki sonradan Batılı güçlerin tahakküm alanlarına girmek adına büyük ölçüde deforme edilen ‘millî bağımsızlık stratejisi’nin kavranması, Türkiye’nin uzun vadeli ‘gelecek tasarımı’ programının nerelere uzandığını gösterir.
Bunu Francis Fukuyama görmüş… “Tarihin Sonu” teziyle tanınan Amerikalı siyaset bilimcinin, “Ortadoğu’da Homurdanmak” başlıklı makalesi American Purpose dergisinde yayınlanmış. Bayraktar TB-2 ve Anka gibi Türk silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) övdüğü makalede Fukuyama, “SİHA’lar 2020’de Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak yükselmesine önemli katkı yaptı” demiş.
Fukuyama, 2010’ların başında ABD ve İsrail’in oyun kurucu oldukları silahlı drone teknolojisi alanına Türkiye’nin hızla girmesiyle “Küresel görünüm, askeri SİHA’lar tarafından değiştirildi ve Türkiye burada ana aktör oldu” analizine yer vermiş.
Yazar, “Bana öyle geliyor ki” diyor, “Türkiye’nin SİHA kullanımı, kara gücünün doğasını, mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştirecektir.”
Olayı makro düzeyde inceleyenler Türkiye’nin bir şeyleri mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştireceğini tespit ediyorlar da bizim ‘her şeye karşı’ olan bakar körler bir türlü anlayamıyorlar…
Bir şarkı bu kadar mı cuk oturur?!
Şarkının bir yerinde Sezen diyor ki: “Beni ikna edemiyor hiçbir cevap / Hiç aldırmıyorum bu gülmelere / Karşıyım her şeye karşıyım var mı?”
Bizim gazete dün uzun boylu yazmıştı… 1. Köprü’ye karşıyım… 2. Köprü’ye de karşıyım… 3. Köprü’ye zaten karşıyım… Avrasya Tüneli’ne karşıyım, zaten o da çöktü çökecek… Marmaray’a karşıyım, tarihi dokuyu bozuyor… İstanbul Havalimanı’na karşıyım, onu Atatürk Havalimanı’nın adını silmek için yapıyorlar… İzmir Otoyolu’na karşıyım, doğayı bozuyor… Kuzey Marmara Otoyolu’na karşıyım, gereksiz… Çanakkale Köprüsü’ne karşıyım, kim geçecek oradan?.. Osmangazi Köprüsü’ne karşıyım, zaten babasını da sevmezdim… Kanal İstanbul’a da karşıyım, çünkü Ekrem istemiyor…
Hepsi çok pahalı… Özel sektöre yaptırıp halka ödetiyorlar ve de geçiş garantisi veriyorlar. Garanti edilen sayı sağlanmayınca da devlete yük oluyor. Devlet yapsın!
Sanki devlet yapsa, parasını gökten zembille indirecek? Halk ödemeyecek!
Bunlar, damat-mamat diyerek başlangıçta Bayraktar’ın SİHA’larını da küçümsemişlerdi. Berat Albayrak’ın dünyada neredeyse bir ‘başkaldırı’ olarak değerlendirilen Millî Maden ve Enerji Politikası’nı önceleri pek ciddiye almadıkları gibi…
Oysa hepsi bir üst stratejinin parçalarıydı. Millî bağımsızlık stratejisinin… Bir zamanlar Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi düşünülen, yere göğe sığdırılamayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Batı medyasında tekrar tekrar manşet ya da kapak yapılıp itibar suikastına uğratılmak istenmesinin altında yatan neden de Türkiye’nin işte bu ‘had bilmezliği’ idi… Oysa bilmedikleri bir şey vardı ki o da Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümetlerinin kendilerine had-hudut çizdirmeye tahammülleri yoktu…
Gerek yukarıda sıraladığımız projelerin amacının anlaşılması, gerekse de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin içinde bulunan ve ne yazık ki sonradan Batılı güçlerin tahakküm alanlarına girmek adına büyük ölçüde deforme edilen ‘millî bağımsızlık stratejisi’nin kavranması, Türkiye’nin uzun vadeli ‘gelecek tasarımı’ programının nerelere uzandığını gösterir.
Bunu Francis Fukuyama görmüş… “Tarihin Sonu” teziyle tanınan Amerikalı siyaset bilimcinin, “Ortadoğu’da Homurdanmak” başlıklı makalesi American Purpose dergisinde yayınlanmış. Bayraktar TB-2 ve Anka gibi Türk silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) övdüğü makalede Fukuyama, “SİHA’lar 2020’de Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak yükselmesine önemli katkı yaptı” demiş.
Fukuyama, 2010’ların başında ABD ve İsrail’in oyun kurucu oldukları silahlı drone teknolojisi alanına Türkiye’nin hızla girmesiyle “Küresel görünüm, askeri SİHA’lar tarafından değiştirildi ve Türkiye burada ana aktör oldu” analizine yer vermiş.
Yazar, “Bana öyle geliyor ki” diyor, “Türkiye’nin SİHA kullanımı, kara gücünün doğasını, mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştirecektir.”
Olayı makro düzeyde inceleyenler Türkiye’nin bir şeyleri mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştireceğini tespit ediyorlar da bizim ‘her şeye karşı’ olan bakar körler bir türlü anlayamıyorlar…