Keşke ders alsak…
12 MART 2011
Japonya depremi bölgeyi ve dünyayı sarstı ya, bize de etkisi olur… İkiye, dörde, hatta beşe bölünen ekranlarda konukların birbirlerini doğradığı ‘gladyatör programları’na bir süre ara verilir; deprem uzmanları çıkar konuşurlar… İstanbul depremi gündemimize girer. Hepimiz korkmaya başlarız…
Ben bizim iş yerinde ve evde gerekli araştırmaların yapılması ve bilimsel hizmet alınması gerekliliğini düşünür ve önlem almak için ilk adımları da atarım. Benim gibi düşünenler ve ilk adımları atanların sayısı çoğalır. Mesela DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) yaptıranların sayısı da biraz artar… Bizim durumumuz neymiş, İstanbul depreminde kaç ev yerle bir olur, tahmini kaç kişi ölür falan diye aramızda konuşuruz… Sonra…
Sonra, unutur gideriz her şeyi... Günlük hayatımıza devam ederiz…
Gölcük depremini unuttuk gitti… Japonya’nın tsunamisi neymiş?…
12 Mart’ı unutmayalım…
Bizim Sinema Muhabbetleri çalıştaylarına katılan arkadaşlar ve yakın tarihimizi merak eden diğer bir grupla birlikte, önce Naomi Klein'ın ‘Şok Doktrini’ belgeselini, bir sonraki ay da M. Ali Birand’ın gencecik bir delikanlı iken Can Dündar ve Bülent Çaplı ile birlikte hazırladığı Demirkırat Belgeselini izlemiş, üzerine uzun boylu tartışmıştık… Mutlaka edinin ve seyredin. Seyredin ki bugünü daha iyi anlayın…
Bugün ayrıca 12 Mart’ın yıldönümü… Bu ay içinde Birand ve arkadaşlarının 12 Mart belgeselini de izleyeceğiz… 40 yıl olmuş… Bugün bakıldığı zaman bir başka ülkeymiş gibi geliyor insana. Peru, Şili, Arjantin, Bolivya, Panama falan… Bir ölçüde muz cumhuriyeti sanki…
Kaderin cilvesine bakın ki, 90 yıl önce bugün, 12 Mart 1921’de de İstiklal Marşı resmen kabul edilmiş…
Bir sonraki ay da 12 Eylül belgeselini izlemeyi planlıyoruz… Bu belgeselleri peş peşe izlediğinizde, “anlamlayan pratikler” listesine dahil edebileceğiniz sosyal ve bireysel tutumları şöyle sıralamak mümkün:
1. Aymazlık, 2. İhtiras, 3. Geçmişten ders alamama, 4. Sübjektivizm, 5. Yakın çalışma arkadaşlarını dirayetli kadrolardan seçememe, 6. Geç kalma, zamanı doğru değerlendirememe, 7. Gelen uyarıları okuyamama, 8. İttifaklar kurma konusundaki yeteneksizlik, 9. “Listeye odun koysam milletvekili yaparım”, “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz” zihniyetine ve şehvetine kapılmak, 10. Ve nihayet hepsinden önemlisi: Kibir…
Belgeselleri izleyin ve çevrenize şöyle bir bakın… Hangi siyasi parti ve /veya büyük şirket yönetimi için bu 10 tehdit unsuru geçerli değildir?
12 Mart’ı hafızalarda tutmanın tam zamanı…
Reklam kupası İstanbul’da
İstanbul’da bu tür organizasyonların yapılması çok büyük şans… İstanbul Intercontinental Advertising Cup… Kıtalararası Reklamcılık Kupası… Daha önce Valencia (İspanya’da), Bled (Slovenya) Saraybosna’da (Bosna Hersek) düzenlenmiş. Şimdi İstanbul’da… Daha önce Kupa’yı almış çalışmaları web’den görebilirsiniz: www.thecupawards.com/archive/...
Eğer toplantılara gidemiyorsanız, medyadan ve web sitesinden izleyin; yaratıcılığın nasıl ‘yönetilebildiğine’ tanıklık edin…
Bugün ikinci ve son günü… Akşam Ödül Gecesi ve Gala Yemeği var… İstanbul için de, reklamcılık ve iletişim mesleğiyle ilgilenenler için de büyük fırsat…
Ben bizim iş yerinde ve evde gerekli araştırmaların yapılması ve bilimsel hizmet alınması gerekliliğini düşünür ve önlem almak için ilk adımları da atarım. Benim gibi düşünenler ve ilk adımları atanların sayısı çoğalır. Mesela DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) yaptıranların sayısı da biraz artar… Bizim durumumuz neymiş, İstanbul depreminde kaç ev yerle bir olur, tahmini kaç kişi ölür falan diye aramızda konuşuruz… Sonra…
Sonra, unutur gideriz her şeyi... Günlük hayatımıza devam ederiz…
Gölcük depremini unuttuk gitti… Japonya’nın tsunamisi neymiş?…
12 Mart’ı unutmayalım…
Bizim Sinema Muhabbetleri çalıştaylarına katılan arkadaşlar ve yakın tarihimizi merak eden diğer bir grupla birlikte, önce Naomi Klein'ın ‘Şok Doktrini’ belgeselini, bir sonraki ay da M. Ali Birand’ın gencecik bir delikanlı iken Can Dündar ve Bülent Çaplı ile birlikte hazırladığı Demirkırat Belgeselini izlemiş, üzerine uzun boylu tartışmıştık… Mutlaka edinin ve seyredin. Seyredin ki bugünü daha iyi anlayın…
Bugün ayrıca 12 Mart’ın yıldönümü… Bu ay içinde Birand ve arkadaşlarının 12 Mart belgeselini de izleyeceğiz… 40 yıl olmuş… Bugün bakıldığı zaman bir başka ülkeymiş gibi geliyor insana. Peru, Şili, Arjantin, Bolivya, Panama falan… Bir ölçüde muz cumhuriyeti sanki…
Kaderin cilvesine bakın ki, 90 yıl önce bugün, 12 Mart 1921’de de İstiklal Marşı resmen kabul edilmiş…
Bir sonraki ay da 12 Eylül belgeselini izlemeyi planlıyoruz… Bu belgeselleri peş peşe izlediğinizde, “anlamlayan pratikler” listesine dahil edebileceğiniz sosyal ve bireysel tutumları şöyle sıralamak mümkün:
1. Aymazlık, 2. İhtiras, 3. Geçmişten ders alamama, 4. Sübjektivizm, 5. Yakın çalışma arkadaşlarını dirayetli kadrolardan seçememe, 6. Geç kalma, zamanı doğru değerlendirememe, 7. Gelen uyarıları okuyamama, 8. İttifaklar kurma konusundaki yeteneksizlik, 9. “Listeye odun koysam milletvekili yaparım”, “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz” zihniyetine ve şehvetine kapılmak, 10. Ve nihayet hepsinden önemlisi: Kibir…
Belgeselleri izleyin ve çevrenize şöyle bir bakın… Hangi siyasi parti ve /veya büyük şirket yönetimi için bu 10 tehdit unsuru geçerli değildir?
12 Mart’ı hafızalarda tutmanın tam zamanı…
Reklam kupası İstanbul’da
İstanbul’da bu tür organizasyonların yapılması çok büyük şans… İstanbul Intercontinental Advertising Cup… Kıtalararası Reklamcılık Kupası… Daha önce Valencia (İspanya’da), Bled (Slovenya) Saraybosna’da (Bosna Hersek) düzenlenmiş. Şimdi İstanbul’da… Daha önce Kupa’yı almış çalışmaları web’den görebilirsiniz: www.thecupawards.com/archive/...
Eğer toplantılara gidemiyorsanız, medyadan ve web sitesinden izleyin; yaratıcılığın nasıl ‘yönetilebildiğine’ tanıklık edin…
Bugün ikinci ve son günü… Akşam Ödül Gecesi ve Gala Yemeği var… İstanbul için de, reklamcılık ve iletişim mesleğiyle ilgilenenler için de büyük fırsat…