Keşke ‘Lobicilik’ bizde de adam gibi yapılsa
11 AĞUSTOS 2007
Yeni hükümet kuruluyor ya... Ankara’daki ‘işbitirici’ takımı yay gibi gerilmiş vaziyette... Kim nereye geliyor? Soru bu...
Bizde ‘lobicilik’ denince akla ‘rüşvet, devlette iş bitirme, torpil, adamını bulmak’ falan geliyor... Oysa modern kavramıyla ‘Public Affairs’ (Kamu İlişkileri Yönetimi) devlet kademelerini ve siyasi otoriteyi bilgilendirerek, doğru karar verilmesini sağlamak, ‘kazan – kazan’ ortamları yaratmak ilkesi üzerine kurulu bir PR disiplinidir...
ABD’de şu sıra lobicilik, çıkarılan yeni yasalarla daha da disiplin altına alınmaya çalışılıyor.... Düzenleme denince bizim Ankara’daki cahil ama becerikli (!) işbitiricileri zapturapt altına almak anlaşılmasın... Bizde bu işin kuralı yasası falan yok. Kör tuttuğunu öpüyor...
Kongre'de çoğunluğu ellerinde bulunduran Demokratlar, dokuz ay önceki seçim kampanyasında verdikleri, 'siyaseti temizleme' sözünü yerine getirmek için harekete geçmişler. Temsilciler Meclisi'ni izleyen Senato, lobiciliği sıkı kurallara bağlayan bir yasa taslağına onay vermiş. Bush da onaylarsa, ABD'de siyasiler lobicilerden hediye kabul edemeyecek, kampanyalarına yapılan 15 bin doların üzerindeki katkıları da açıklamak zorunda kalacaklar. Ayrıca, meclis üyelerinden, ilgilendikleri projelere ve yasa değişikliklerine ilişkin girişimlerini ilan etmeleri istenecekmiş. Bir Demokrat Senatör, "Watergate'den bu yana en kapsamlı yasa" yorumunu yapmış. Bu yasa için çalışan 'Public Citizen' adlı gruptan Craig Holman, yasayı 'tarihi bir reform' diye nitelemiş.
Yasa çıkarsa, her tür lobicilik faaliyeti üç ayda bir elektronik ortamda kamu oyuna açıklanacakmış...
İşte muhalefet için fırsat... Benzer bir yasa için girişim başlatsalar da Ankara da ‘bezirgânlar’ değil, adam gibi uzman PR’cılar iş yapsa...
İyi niyet yetmez, kendini bağlamak gerek
Kurtlar Vadisi’nin ilk bölümlerinde emzik gibi herkesin ağzında bir sigara vardı... Sonradan tamamen kalktı. Artık kimse sigaraya elini sürmüyor... Ama bu durum ilkesel bir konumlandırma değil. Bildiğim kadarıyla Show TV dikkat ediyor biraz bu işe. Hiçbir kanalda yazılı bir taahhüt yok.
Dünyada en iyi bağlayıcı karar örneği Walt Disney Şirketi’nde... Durum çok net: Şirket gelecekte yapılacak tüm projelerde sigara içilmesini yasakladığını duyurmuş.
Disney, Touchstone ve Miramax firmalarında da sigarayla ilgili görüntülerin kullanımını caydırıcı girişimlerde bulunacakmış. Bu arada, daha önce yapılmış, içinde sigara içilen sahnelerin bulunduğu filmlerin DVD'lerine de uyarıcı işaretler konulması kararlaştırılmış.
Disney'in son yıllardaki filmlerinde zaten pek sigara içen yoktu. Ancak bu her zaman böyle değildi. Örneğin, 101 Dalmaçyalı’daki kötü kadının ağzından o uzun ağızlıklı sigarası eksik olmuyordu.
Bakalım Türkiye’de ne zaman TV ve film şirketleri benzer bir tavır içine girecekler?..
Sizi de beklerim
Sigarayı bırakalı dün tam bir yıl olmuş...
10 Ağustos 2006 sabaha karşı 03.00... Nefes alamama... Anfizem başlangıcı... Ercüment Yılmaz Hoca’nın telefondaki sesi: “Bırakmazsa bana gelmesin!..”
“Ölüp gidecek, benim de itibarımı sarsacak” falan diye düşündü herhalde...
Şimdi bomba gibiyiz maşallah. On yıl sonra kansere yakalanma riski hiç içmemişlerle aynı olacakmış... Bir yıl içinde Bozcaada’nın Ayazma sahilini boydan boya (yaklaşık 500-600 metre) bir çırpıda yüzebilir hale geldiğimize göre şimdilik karada ölüm yok...
Bu arada hemen belirtmeliyim pek çok sigara bırakan gibi sigara içenlere karşı düşman falan kesilmedim. Acıyarak bakıyorum arkadaşlara. Hepsi o... Yanımda da isteyen sigara içebiliyor. Sonradan Müslüman olup, en sıkı Müslümanlardan daha radikal bir duruş sergileyen aşırı softalar gibi değilim yani... Darısı diğer tiryakilerin başına...
Bizde ‘lobicilik’ denince akla ‘rüşvet, devlette iş bitirme, torpil, adamını bulmak’ falan geliyor... Oysa modern kavramıyla ‘Public Affairs’ (Kamu İlişkileri Yönetimi) devlet kademelerini ve siyasi otoriteyi bilgilendirerek, doğru karar verilmesini sağlamak, ‘kazan – kazan’ ortamları yaratmak ilkesi üzerine kurulu bir PR disiplinidir...
ABD’de şu sıra lobicilik, çıkarılan yeni yasalarla daha da disiplin altına alınmaya çalışılıyor.... Düzenleme denince bizim Ankara’daki cahil ama becerikli (!) işbitiricileri zapturapt altına almak anlaşılmasın... Bizde bu işin kuralı yasası falan yok. Kör tuttuğunu öpüyor...
Kongre'de çoğunluğu ellerinde bulunduran Demokratlar, dokuz ay önceki seçim kampanyasında verdikleri, 'siyaseti temizleme' sözünü yerine getirmek için harekete geçmişler. Temsilciler Meclisi'ni izleyen Senato, lobiciliği sıkı kurallara bağlayan bir yasa taslağına onay vermiş. Bush da onaylarsa, ABD'de siyasiler lobicilerden hediye kabul edemeyecek, kampanyalarına yapılan 15 bin doların üzerindeki katkıları da açıklamak zorunda kalacaklar. Ayrıca, meclis üyelerinden, ilgilendikleri projelere ve yasa değişikliklerine ilişkin girişimlerini ilan etmeleri istenecekmiş. Bir Demokrat Senatör, "Watergate'den bu yana en kapsamlı yasa" yorumunu yapmış. Bu yasa için çalışan 'Public Citizen' adlı gruptan Craig Holman, yasayı 'tarihi bir reform' diye nitelemiş.
Yasa çıkarsa, her tür lobicilik faaliyeti üç ayda bir elektronik ortamda kamu oyuna açıklanacakmış...
İşte muhalefet için fırsat... Benzer bir yasa için girişim başlatsalar da Ankara da ‘bezirgânlar’ değil, adam gibi uzman PR’cılar iş yapsa...
İyi niyet yetmez, kendini bağlamak gerek
Kurtlar Vadisi’nin ilk bölümlerinde emzik gibi herkesin ağzında bir sigara vardı... Sonradan tamamen kalktı. Artık kimse sigaraya elini sürmüyor... Ama bu durum ilkesel bir konumlandırma değil. Bildiğim kadarıyla Show TV dikkat ediyor biraz bu işe. Hiçbir kanalda yazılı bir taahhüt yok.
Dünyada en iyi bağlayıcı karar örneği Walt Disney Şirketi’nde... Durum çok net: Şirket gelecekte yapılacak tüm projelerde sigara içilmesini yasakladığını duyurmuş.
Disney, Touchstone ve Miramax firmalarında da sigarayla ilgili görüntülerin kullanımını caydırıcı girişimlerde bulunacakmış. Bu arada, daha önce yapılmış, içinde sigara içilen sahnelerin bulunduğu filmlerin DVD'lerine de uyarıcı işaretler konulması kararlaştırılmış.
Disney'in son yıllardaki filmlerinde zaten pek sigara içen yoktu. Ancak bu her zaman böyle değildi. Örneğin, 101 Dalmaçyalı’daki kötü kadının ağzından o uzun ağızlıklı sigarası eksik olmuyordu.
Bakalım Türkiye’de ne zaman TV ve film şirketleri benzer bir tavır içine girecekler?..
Sizi de beklerim
Sigarayı bırakalı dün tam bir yıl olmuş...
10 Ağustos 2006 sabaha karşı 03.00... Nefes alamama... Anfizem başlangıcı... Ercüment Yılmaz Hoca’nın telefondaki sesi: “Bırakmazsa bana gelmesin!..”
“Ölüp gidecek, benim de itibarımı sarsacak” falan diye düşündü herhalde...
Şimdi bomba gibiyiz maşallah. On yıl sonra kansere yakalanma riski hiç içmemişlerle aynı olacakmış... Bir yıl içinde Bozcaada’nın Ayazma sahilini boydan boya (yaklaşık 500-600 metre) bir çırpıda yüzebilir hale geldiğimize göre şimdilik karada ölüm yok...
Bu arada hemen belirtmeliyim pek çok sigara bırakan gibi sigara içenlere karşı düşman falan kesilmedim. Acıyarak bakıyorum arkadaşlara. Hepsi o... Yanımda da isteyen sigara içebiliyor. Sonradan Müslüman olup, en sıkı Müslümanlardan daha radikal bir duruş sergileyen aşırı softalar gibi değilim yani... Darısı diğer tiryakilerin başına...