Keşke Nuh’un gemisi gibi olsaymış...
02 HAZİRAN 2007
Kurtlar Vadisi’nin son bölümünde Bilderberg Zirvesi’yle ilgili bir diyalog vardı. Bu çarpıcı diyalogun sonu şöyleydi:
- Bundan 20 sene sonra sence 1 litre petrol mü daha kıymetli olacak, 1 litre su mu?
- ... (sessizlik ve gülümseme)
Acı ama gerçek... 20 sene sürer mi bilinmez ama gidişat gösteriyor ki, çok yakın zamanda su, kelimenin tam anlamıyla ‘bulunmaz Hint kumaşı’ haline gelecek. Üstelik göz göre göre...
Henüz bu işi kafaya takmış ve bunun üzerine siyaset geliştirmiş bir parti yok Türkiye’de. Kamuoyu ise az çok konuyu günlük hayatlarında karşılarına çıkan sorunlardan biliyor, ancak tepki gösterecek duyarlılığa henüz gelmiş değil. Bir kaç sivil toplum örgütü dikkat çekmek ve önlem almak üzere harekete geçti. Bir de yıllardır küresel ısınma haberleriyle güne başlayan Açık Radyo var... Greenpeace de bu çerçevede hayli faal.
Son etkinlikleri Ağrı Dağı’na inşa ettikleri 10 metreye 4 metre boyunda Nuh’un Gemisi modeli (!)...
O kadar iyi bir PR fikri ki, keşke böyle yalap şap, iki arada bir derede ele alınmasaydı... Truva haberlerindeki ata benzeyecek sonunda. Bu kampanya sonrasında, bırakın diğer anlamını, turistik değeri bile kalmayacak. Nuh’un gemisi deyip, Dalyan’daki Hasan Ağabey’in kayığı gibi bir şey ortaya çıkarmak, olmamış...
Fikrin doğru olması, yine de publicty (medyada örünürlük) sağlayacak. Dikkatleri çekecek. Dün uluslararası bir bildiri yayınlamışlar. G8 Zirvesi’ne yönelik, Okan Bayülgen tarafından okunanbildiride,“Sizleri, küresel ortalama sıcaklık artışı endüstrileşme öncesi seviyenin 2 derece üstüne çıkmadan, iklim değişikliği felaketini engellemek üzere acilen küresel ölçekte işbirliği yapmaya çağırıyoruz”deniyor.
Geliştirilmeye muhtaç proje, iyi yönetilirse ülke için PR fırsatı var.
Allah Süreyya Hanım’dan razı olsun!..
Her sene Bodrum’daki sansasyonel PR açılımlarını (!) hayranlıkla ve şaşkınlıkla izlediğim Eda Taşpınar Hanım ne yazık ki, bu yaz pek insan içine çıkamayacak... Tasarım hırsızlıkğıya suçlanması ve Vakko’daki işini kaybetmesiyle oluşan kriz sürecini iyi yönetememesi, başına itibar sorunları açtı...
Ancak üzülmeyin! Aynı kategoriden bir yıldızımız daha var. Miami’den transfer Süreyya Yalçın Hanım... Öte yandan Süreyya Hanım, seçimlere büyük anlayış göstermeye karar almış. Onun sayesinde seçimleri daha iyi takip edeceğiz. Süreyya Hanım demiş ki: İstanbul ve Bodrum’da tatil yaparsam, basın sürekli beni yazar ve Temmuz’daki seçimler gölgede kalır. Gereksiz yere gündemi meşgul etmek istemiyorum. Haziran’da Miami’ya döneceğim!”
Allah ondan razı olsun... Bu ne feraset?.. Bu ne anlayış?.. Bu ne nezaket?.. Bu ne zerafet?.. Ben medyanın yerinde olsam bu yıl ki etik ödülünü ona v eririm...
Ya uçak düşüyorsa?..
Bir ‘yoğuşmaktır’ gidiyor. Önce Alarko, şimdi de Baymak... Son Baymak reklamlarında şöyle deniyor: Yoğuşmalı Turbo Kombi...
Hedef kitle anlıyor herhalde... Yoksa böyle yazmazlardı...
Benim dikkatimi Baymak reklamında başka bir boyut çekti. Aslında görsel çözümleme çok buluşçu: Yere yaklaşmakta olan bir uçağı ön cepheden görüyoruz. Kanatların altında iki motor yerine iki kombi var. Üstte de mesaj: Baymak’la yükseklerdesiniz.
Etkileyici... Ancak bir sorun var sanki. Uçak bir ormanın üzerinde uçuyor. Yakın plan ağaçları görüyoruz. Bırakın yükseklerde uçmayı, uçak çakılmak üzere sanki; ya da ağaçlara teğet geçip zar zor kurtaracak kendini...
Buna bir de insana Çince gibi gelen teknik laflar eklenince; Lost dizisinde uçağın düştüğü o ünlü sahneyi çağrıştırması işten bile değil...
Reklamı, ben mi yanlış ‘okuyorum’ yoksa?..
- Bundan 20 sene sonra sence 1 litre petrol mü daha kıymetli olacak, 1 litre su mu?
- ... (sessizlik ve gülümseme)
Acı ama gerçek... 20 sene sürer mi bilinmez ama gidişat gösteriyor ki, çok yakın zamanda su, kelimenin tam anlamıyla ‘bulunmaz Hint kumaşı’ haline gelecek. Üstelik göz göre göre...
Henüz bu işi kafaya takmış ve bunun üzerine siyaset geliştirmiş bir parti yok Türkiye’de. Kamuoyu ise az çok konuyu günlük hayatlarında karşılarına çıkan sorunlardan biliyor, ancak tepki gösterecek duyarlılığa henüz gelmiş değil. Bir kaç sivil toplum örgütü dikkat çekmek ve önlem almak üzere harekete geçti. Bir de yıllardır küresel ısınma haberleriyle güne başlayan Açık Radyo var... Greenpeace de bu çerçevede hayli faal.
Son etkinlikleri Ağrı Dağı’na inşa ettikleri 10 metreye 4 metre boyunda Nuh’un Gemisi modeli (!)...
O kadar iyi bir PR fikri ki, keşke böyle yalap şap, iki arada bir derede ele alınmasaydı... Truva haberlerindeki ata benzeyecek sonunda. Bu kampanya sonrasında, bırakın diğer anlamını, turistik değeri bile kalmayacak. Nuh’un gemisi deyip, Dalyan’daki Hasan Ağabey’in kayığı gibi bir şey ortaya çıkarmak, olmamış...
Fikrin doğru olması, yine de publicty (medyada örünürlük) sağlayacak. Dikkatleri çekecek. Dün uluslararası bir bildiri yayınlamışlar. G8 Zirvesi’ne yönelik, Okan Bayülgen tarafından okunanbildiride,“Sizleri, küresel ortalama sıcaklık artışı endüstrileşme öncesi seviyenin 2 derece üstüne çıkmadan, iklim değişikliği felaketini engellemek üzere acilen küresel ölçekte işbirliği yapmaya çağırıyoruz”deniyor.
Geliştirilmeye muhtaç proje, iyi yönetilirse ülke için PR fırsatı var.
Allah Süreyya Hanım’dan razı olsun!..
Her sene Bodrum’daki sansasyonel PR açılımlarını (!) hayranlıkla ve şaşkınlıkla izlediğim Eda Taşpınar Hanım ne yazık ki, bu yaz pek insan içine çıkamayacak... Tasarım hırsızlıkğıya suçlanması ve Vakko’daki işini kaybetmesiyle oluşan kriz sürecini iyi yönetememesi, başına itibar sorunları açtı...
Ancak üzülmeyin! Aynı kategoriden bir yıldızımız daha var. Miami’den transfer Süreyya Yalçın Hanım... Öte yandan Süreyya Hanım, seçimlere büyük anlayış göstermeye karar almış. Onun sayesinde seçimleri daha iyi takip edeceğiz. Süreyya Hanım demiş ki: İstanbul ve Bodrum’da tatil yaparsam, basın sürekli beni yazar ve Temmuz’daki seçimler gölgede kalır. Gereksiz yere gündemi meşgul etmek istemiyorum. Haziran’da Miami’ya döneceğim!”
Allah ondan razı olsun... Bu ne feraset?.. Bu ne anlayış?.. Bu ne nezaket?.. Bu ne zerafet?.. Ben medyanın yerinde olsam bu yıl ki etik ödülünü ona v eririm...
Ya uçak düşüyorsa?..
Bir ‘yoğuşmaktır’ gidiyor. Önce Alarko, şimdi de Baymak... Son Baymak reklamlarında şöyle deniyor: Yoğuşmalı Turbo Kombi...
Hedef kitle anlıyor herhalde... Yoksa böyle yazmazlardı...
Benim dikkatimi Baymak reklamında başka bir boyut çekti. Aslında görsel çözümleme çok buluşçu: Yere yaklaşmakta olan bir uçağı ön cepheden görüyoruz. Kanatların altında iki motor yerine iki kombi var. Üstte de mesaj: Baymak’la yükseklerdesiniz.
Etkileyici... Ancak bir sorun var sanki. Uçak bir ormanın üzerinde uçuyor. Yakın plan ağaçları görüyoruz. Bırakın yükseklerde uçmayı, uçak çakılmak üzere sanki; ya da ağaçlara teğet geçip zar zor kurtaracak kendini...
Buna bir de insana Çince gibi gelen teknik laflar eklenince; Lost dizisinde uçağın düştüğü o ünlü sahneyi çağrıştırması işten bile değil...
Reklamı, ben mi yanlış ‘okuyorum’ yoksa?..