Kendinize "Bir şişe iyilik" yapın
27 Ekim 2008 Akşam Gazetesi
Son günlerde size en fazla olumlu, sempatik duygular veren hangi reklama rastladınız?
Ben kendi hesabıma hiç tereddüt etmeden söyleyeyim: Exotic...
Ürün'ün tagline'ı (Motto'su ya da Guy Kawasaki'nin deyişiyle Mantra'sı) ya da bizim deyişimizle 'varoluş sebebi' şu: 'Bir şişe iyilik!'
Daha iyisi ve anlamlısı, markanın varlık nedenini daha iyi ifade edeni 'Şam'da kayısı'...
Reklam sloganı marka vaadini üç kelimede son derece yalın bir şekilde anlatıyor: 'Yapma değil sıkma!'
Çok başarılı bir de alt vaat var: 'Meyveleri rafta değil dalında bekletiyoruz!'...
Seçilen zemin rengi de çizimler de son derece naif ve cana yakın. Kopuveriyor diğer reklamlardan.
Ancak bir açıklama var ki, anlaması biraz zor: 'Sadece meyvelerin suyunu sıkıyoruz ve 'kelebek ömürleri boyunca' soğukta saklıyoruz'...
Buradaki 'Kelebek ömürleri' ne ola ki, diye düşündüm. Sonra kelebeğin ömrü kısa, Exotic meyve sularının da ömürleri, içlerinde hiçbir katkı maddesi olmadığı için uzun değil. Herhalde onu kastediyorlar, diye düşündüm. Çok güzel hazırlanmış web sitelerini ziyaret ettiğimde doğru anlamış olduğumu fark ettim... Biraz emek gerekti anlamak için... O bile iyi bence...
Şimdi gelin Exotic'in reklamında çıkan derslere toplu olarak bakalım ve kendimize soralım: 'Bireysel markamıza, özel hayatımıza da uygulayabilir miyiz acaba bu ilkeleri?'
1. 'Varoluş sebebini, varlık nedenini' anlamlı ve yalın bir şekilde ifade et. (Örneğin evlenme teklifi sırasında...)
2. 'Vaadini' en fazla üç kelime ile sloganlaştır. (Örneğin evlenme teklifi öncesinde...)
3. 'Alt vaadini' de herkes bir çırpıda anlayıversin. (Kızın ailesi mesela...)
4. İfadede 'farklılaş'. Naif ve cana yakın ol. Algılamanı güçlendirmek için sürüden kop... (...ki, 'Sadece o bana bu hayatı yaşatabilir' duygusunu yaratabilesin...)
5. 'Lafın tamamı aptallara söylenir'; bir 'anlama payını' da hedef kitlene bırak. (Gizem hiçbir zaman tamamen kaybolmamalı...)
Exotic'çileri de reklamları hazırlayan TBWAFUSION ajansını da kutluyorum. Bence enikonu 'aslan vurmuşlar'...
//c
Boğaz'ın kardeşinin suyu nereden gelecek?
Cuma akşamı sinemadayız. Sinpaş GYO'nun reklam filmi dönüyor. Hani Boğazın önemli ögelerinin (köprüler, yalılar, sandallar vs.) birer birer parçalarına ayrılıp uçuşup bir yerlere konduğu reklam filmi...
Konulan yer Sinpaş'ın yeni projesi: Bosphorus City...
Reklam sloganı: Boğaz'a kardeş geldi...
Hem film çok çarpıcı; hem de basın ilanları. Amaca ulaşılmış. Şehrin hiç de uzak olmayan bir yerinde 720 m uzunluğunda, en dar yeri 20 en geniş yeri 70 m olan bir 'Boğaz benzetimi' yaratılıyor. Semtleriyle, sudaki ulaşımlarıyla... Bir reklam daha ne yapsın. Herkes her şeyi anlamış. Geriye satıcıların mahareti kalıyor...
Bir de şu su meselesi var tabii...
Sinemada yanımızdaki koltukta konuşuyorlardı: 'Dünya su diye kıvranırken, nasıl olacak bu iş?' İstanbul Boğazı bir şey değil ki... Sinpaş GYO 2010 için Aqua City diye bol 'sulu' bir projeyi daha devreye almış... Şimdiden kayıt bile kabul ediyorlar...
Şu su meselesini teknik olarak mutlaka çözmüşlerdir. Nasıl çözdüklerini bir yerlerde anlatıyorlar da biz mi göremiyoruz acaba?..
Son günlerde size en fazla olumlu, sempatik duygular veren hangi reklama rastladınız?
Ben kendi hesabıma hiç tereddüt etmeden söyleyeyim: Exotic...
Ürün'ün tagline'ı (Motto'su ya da Guy Kawasaki'nin deyişiyle Mantra'sı) ya da bizim deyişimizle 'varoluş sebebi' şu: 'Bir şişe iyilik!'
Daha iyisi ve anlamlısı, markanın varlık nedenini daha iyi ifade edeni 'Şam'da kayısı'...
Reklam sloganı marka vaadini üç kelimede son derece yalın bir şekilde anlatıyor: 'Yapma değil sıkma!'
Çok başarılı bir de alt vaat var: 'Meyveleri rafta değil dalında bekletiyoruz!'...
Seçilen zemin rengi de çizimler de son derece naif ve cana yakın. Kopuveriyor diğer reklamlardan.
Ancak bir açıklama var ki, anlaması biraz zor: 'Sadece meyvelerin suyunu sıkıyoruz ve 'kelebek ömürleri boyunca' soğukta saklıyoruz'...
Buradaki 'Kelebek ömürleri' ne ola ki, diye düşündüm. Sonra kelebeğin ömrü kısa, Exotic meyve sularının da ömürleri, içlerinde hiçbir katkı maddesi olmadığı için uzun değil. Herhalde onu kastediyorlar, diye düşündüm. Çok güzel hazırlanmış web sitelerini ziyaret ettiğimde doğru anlamış olduğumu fark ettim... Biraz emek gerekti anlamak için... O bile iyi bence...
Şimdi gelin Exotic'in reklamında çıkan derslere toplu olarak bakalım ve kendimize soralım: 'Bireysel markamıza, özel hayatımıza da uygulayabilir miyiz acaba bu ilkeleri?'
1. 'Varoluş sebebini, varlık nedenini' anlamlı ve yalın bir şekilde ifade et. (Örneğin evlenme teklifi sırasında...)
2. 'Vaadini' en fazla üç kelime ile sloganlaştır. (Örneğin evlenme teklifi öncesinde...)
3. 'Alt vaadini' de herkes bir çırpıda anlayıversin. (Kızın ailesi mesela...)
4. İfadede 'farklılaş'. Naif ve cana yakın ol. Algılamanı güçlendirmek için sürüden kop... (...ki, 'Sadece o bana bu hayatı yaşatabilir' duygusunu yaratabilesin...)
5. 'Lafın tamamı aptallara söylenir'; bir 'anlama payını' da hedef kitlene bırak. (Gizem hiçbir zaman tamamen kaybolmamalı...)
Exotic'çileri de reklamları hazırlayan TBWAFUSION ajansını da kutluyorum. Bence enikonu 'aslan vurmuşlar'...
//c
Boğaz'ın kardeşinin suyu nereden gelecek?
Cuma akşamı sinemadayız. Sinpaş GYO'nun reklam filmi dönüyor. Hani Boğazın önemli ögelerinin (köprüler, yalılar, sandallar vs.) birer birer parçalarına ayrılıp uçuşup bir yerlere konduğu reklam filmi...
Konulan yer Sinpaş'ın yeni projesi: Bosphorus City...
Reklam sloganı: Boğaz'a kardeş geldi...
Hem film çok çarpıcı; hem de basın ilanları. Amaca ulaşılmış. Şehrin hiç de uzak olmayan bir yerinde 720 m uzunluğunda, en dar yeri 20 en geniş yeri 70 m olan bir 'Boğaz benzetimi' yaratılıyor. Semtleriyle, sudaki ulaşımlarıyla... Bir reklam daha ne yapsın. Herkes her şeyi anlamış. Geriye satıcıların mahareti kalıyor...
Bir de şu su meselesi var tabii...
Sinemada yanımızdaki koltukta konuşuyorlardı: 'Dünya su diye kıvranırken, nasıl olacak bu iş?' İstanbul Boğazı bir şey değil ki... Sinpaş GYO 2010 için Aqua City diye bol 'sulu' bir projeyi daha devreye almış... Şimdiden kayıt bile kabul ediyorlar...
Şu su meselesini teknik olarak mutlaka çözmüşlerdir. Nasıl çözdüklerini bir yerlerde anlatıyorlar da biz mi göremiyoruz acaba?..