Kılıç bu kez kendisine sıktı...
24 Ocak 2009 Akşam Gazetesi
Ne kadar talihsiz bir açıklama!.. Kurtlar Vadisi dizisinin çifte kavrulmuş kötü adamı Kılıç (Atilla Olgaç) durduk yerde kendi ayağına sıkmış. (Abartmamak için, 'kendi kafasına sıkmış' demiyorum).
Sen kalk bilmem kaç sene önce Kıbrıs Barış Harekatı sırasında 'on düşman askeri' öldürdüğünü söyle...
'Savaşta olanlar savaşta kalır' ilkesini ihlal ettin mi, sıkıntı başlar. Çünkü savaş özel koşulları barındırır. Sivil hayata oradan köprü kurulmaz. Sivil hayatta hasmın dahi olsa birini öldürdün mü katil olursun; savaşta düşmanını öldürürsen kahraman. Ama o kahramanlığın ayrıntısını kimse bilmek istemez. Atilla Olgaç bey, hiç mi bu tür film seyretmemiş?
Savaş sonrası Amerikan filmlerinde sık sık rastlandığı gibi askerin türküsü barış zamanlarında söylenmez. Söylerseniz, hayatın dramına çomak sokmuş olursunuz.
Atilla beyin talihsizliği sadece buradan da değil. Dünyanın ve Türkiye'nin içinden geçtiği koşullar göz önüne alındığında, arkasında 10 ceset bulunan biriyle kim aynı karede olmak, kim böyle biriyle aynı masada yemek yemek ister? Atilla Olgaç beyin bundan sonraki hayatı kolay geçmeyecek. Medyaya yolladığı 'Hepsi yalandı!' şeklindeki açıklama onu kurtarmaz, tersine daha da batırır... Bunun da bir tek sebebi var: Kendisi...
Bu reklamı anlayan beri gelsin
Neydi 'Üç C' kuralı? İletişimde yaptıklarınız, Yaratıcı, Tutarlı ve Sürekli olacak... Üç C, bu kavramların İngilizce karşılıklarından oluşuyor. Bunlardan bir tanesi eksik olursa, hedefe ulaşılabilir mi? Hayır ulaşılamaz...
Bir de iş hedefi meselesi vardır... Örneğin tanınmak yetmez. Çok iyi bildiğiniz, tanıdığınız şeyleri değil, sevdiklerinizi, beğendiklerinizi satın alırsınız... Yaptığınız reklamın hoş olması değil, hedefe ulaştırmasıdır önemli olan...
Bu çerçeveden bakıldığında Nokia'nın Yavru Boğa kampanyası dikkatle ele alınıp tartışılması gereken bir iş... Kadıköy Altıyol'daki Boğa heykelinin altındaki boğa yavrusu heykeli çalınmıştı. Hatta olayı güvenlik kameraları kaydetmişti... Bu haberin 'fake' (kandırmaca, kurmaca) olduğunu benim gibi fark edememiş, oradan geçerken büyük boğanın altına bakan -sözüm meclisten dışarı- 'saf kerizlerin' sayısının hiç de az olmadığını duydum...
Allah'tan Nokia 'Finlandiya'dan hayvan detektifi getirdik, yavru boğaya sahip çıktık' diye olayı deşeledi de durum anlaşıldı, herkes rahatladıÖ
Üç C'nin ikisi var olayda... Yaratıcılık ve süreklilik... Peki ya tutarlılık?.. Açık ara pazar lideri olan Nokia'nın tanınmaya ihtiyacı mı vardı ki?.. Herhalde bir bildikleri vardır... Mesela bu kampanya başka ülkelerde çalışmıştır... En büyük tehlike de orada zaten... Bu tür buz gibi espriler bazı 'soğuk' ülkelerde çalışır da, bizde ne olur, emin değilim...
Özetle pek anlamadım bu kampanyayı.
Ne kadar talihsiz bir açıklama!.. Kurtlar Vadisi dizisinin çifte kavrulmuş kötü adamı Kılıç (Atilla Olgaç) durduk yerde kendi ayağına sıkmış. (Abartmamak için, 'kendi kafasına sıkmış' demiyorum).
Sen kalk bilmem kaç sene önce Kıbrıs Barış Harekatı sırasında 'on düşman askeri' öldürdüğünü söyle...
'Savaşta olanlar savaşta kalır' ilkesini ihlal ettin mi, sıkıntı başlar. Çünkü savaş özel koşulları barındırır. Sivil hayata oradan köprü kurulmaz. Sivil hayatta hasmın dahi olsa birini öldürdün mü katil olursun; savaşta düşmanını öldürürsen kahraman. Ama o kahramanlığın ayrıntısını kimse bilmek istemez. Atilla Olgaç bey, hiç mi bu tür film seyretmemiş?
Savaş sonrası Amerikan filmlerinde sık sık rastlandığı gibi askerin türküsü barış zamanlarında söylenmez. Söylerseniz, hayatın dramına çomak sokmuş olursunuz.
Atilla beyin talihsizliği sadece buradan da değil. Dünyanın ve Türkiye'nin içinden geçtiği koşullar göz önüne alındığında, arkasında 10 ceset bulunan biriyle kim aynı karede olmak, kim böyle biriyle aynı masada yemek yemek ister? Atilla Olgaç beyin bundan sonraki hayatı kolay geçmeyecek. Medyaya yolladığı 'Hepsi yalandı!' şeklindeki açıklama onu kurtarmaz, tersine daha da batırır... Bunun da bir tek sebebi var: Kendisi...
Bu reklamı anlayan beri gelsin
Neydi 'Üç C' kuralı? İletişimde yaptıklarınız, Yaratıcı, Tutarlı ve Sürekli olacak... Üç C, bu kavramların İngilizce karşılıklarından oluşuyor. Bunlardan bir tanesi eksik olursa, hedefe ulaşılabilir mi? Hayır ulaşılamaz...
Bir de iş hedefi meselesi vardır... Örneğin tanınmak yetmez. Çok iyi bildiğiniz, tanıdığınız şeyleri değil, sevdiklerinizi, beğendiklerinizi satın alırsınız... Yaptığınız reklamın hoş olması değil, hedefe ulaştırmasıdır önemli olan...
Bu çerçeveden bakıldığında Nokia'nın Yavru Boğa kampanyası dikkatle ele alınıp tartışılması gereken bir iş... Kadıköy Altıyol'daki Boğa heykelinin altındaki boğa yavrusu heykeli çalınmıştı. Hatta olayı güvenlik kameraları kaydetmişti... Bu haberin 'fake' (kandırmaca, kurmaca) olduğunu benim gibi fark edememiş, oradan geçerken büyük boğanın altına bakan -sözüm meclisten dışarı- 'saf kerizlerin' sayısının hiç de az olmadığını duydum...
Allah'tan Nokia 'Finlandiya'dan hayvan detektifi getirdik, yavru boğaya sahip çıktık' diye olayı deşeledi de durum anlaşıldı, herkes rahatladıÖ
Üç C'nin ikisi var olayda... Yaratıcılık ve süreklilik... Peki ya tutarlılık?.. Açık ara pazar lideri olan Nokia'nın tanınmaya ihtiyacı mı vardı ki?.. Herhalde bir bildikleri vardır... Mesela bu kampanya başka ülkelerde çalışmıştır... En büyük tehlike de orada zaten... Bu tür buz gibi espriler bazı 'soğuk' ülkelerde çalışır da, bizde ne olur, emin değilim...
Özetle pek anlamadım bu kampanyayı.