‘Kılıçdaroğlu evreni’nde ‘başkasına’ nefes hakkı yok!..
08 temmuz 2023 yeni şafak
Yerel seçimlere aylar kalmışken CHP’deki çekişme bir sonuca varabilmiş değil… Halkın teveccühünü kazanmış CHP’nin önemli isimleri “Böyle giderse yerel seçimler de kaybedilir” diye uyarıyor, hatta kendilerini paralıyorlar… Ama nafile…
13 yılda kaybettiği 12 seçimden sonra “Ben başarılıyım, esas kazanan biziz, asıl kaybeden ise AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı” diyen Kemal Kılıçdaroğlu aynı taktikte ısrarlı… 25 milyon oyu ‘tek başına’ kendisinin aldığını iddia ediyor.
Öte yandan Bülent Ecevit’e benzetmeye çalıştıkları Ekrem İmamoğlu’nun, İsmet Paşa’nın devrilmesi gibi bir işe imza atabileceği de iddia ediliyor. Oysa Ecevit ve İmamoğlu arasında hiçbir benzerlik yok. Çünkü Ecevit, İsmet Paşa’yı bir ‘ideolojik’ yenilik, ‘fikri’ zenginlik getirerek ‘sahada’ yenmişti. “Ben ondan daha iyiyim, ben bunu daha iyi yaparım” diyerek değil…
İmamoğlu’nun web sitesinden yayınladığı ‘manifesto’nun içeriği ise adeta ‘suya yazılmış bir yazı’… Türkiye’nin iç politikası, dış politikası, anti terör politikası, küresel emperyalizme karşı politikasına ilişkin olarak Kemal Kılıçdaroğlu’ndan farklı ne söylediğine ilişkin hiçbir ibare yok. Söylenecek çok şey olsa da…
Diğer taraftan seçimden zaferle çıkmış AK Parti’nin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yerel seçimler için “Muhalefetin kavgalı, dağınık gerçekten içler acısı hâline bakıp da gelecek seçimler dâhil, hiçbir seçimi çantada keklik göremeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Seçim sonuçlarını tüm boyutlarıyla değerlendiriyor milletimizin sandıkta dile getirdiği mesajı en doğru biçimde kavramaya gayret ediyoruz. …Önceki seçimlere kıyasla partimizin oylarında görülen negatif ayrışmanın farkındayız. Özellikle kimi şehirlerimizde milletvekilliği ile Cumhurbaşkanlığı oy oranları arasında ortaya çıkan uyumsuzluğu görmezden gelmiyoruz. Tüm bu sıkıntıların kaynağını sandık sandık inceliyoruz. …Nerede bir hatamız olmuşsa hiçbir komplekse kapılmadan kabullenecek ve düzeltmenin yollarını arayacağız.”
Yani seçimlerden başarıyla çıkan partinin lideri bir sorgulama içindeyken, kaybeden, “Ben kazandım” diyor….
İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu karşısındaki ‘şansını’ değerlendirirken; genel başkanlara, delegeleri kendi çıkarlarına uygun biçimde tasarlama imkânı sunan ve mutlaka değiştirilmesi gereken Siyasi Partiler Yasası da hesaba katılmalı… Bütün bunları üst üste koyduğunuzda, Kılıçdaroğlu’nu bu şartlar altında ve de bizzat onun kendi yöntemleriyle alt etmek mümkün görünmüyor.
İmamoğlu’nun sıkıştığı bu atmosferi, başka bir deyişle ‘Kılıçdaroğlu evreni’ni oluşturan şartlara biraz daha yakından bakalım… Bir yandan Tanju Özcan’ın yürüyüşü sürüyor… CHP Kurultay’ında aday olacağını açıklayan "Gelecek İçin Biz" grubunun lideri ve eski CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, Meclis’te çoğunluğa ulaşılamaması, seçilen milletvekillerinin ise AK Parti ile birlikte hareket edebilmeleri ihtimalini de hesaba katarak, seçim sonuçlarını “hezimet” olarak yorumluyor. Parti içindeki demokrasiye aykırı uygulamaları “Genel Başkan isterse, böyle olmak zorunda değil” demeye getirerek eleştiriyor…
Üç yıldır Kurultay düzenlemeyen Kılıçdaroğlu ise “Ben hiçbir zaman aday olmadım…”, “25 milyonu bir araya getirerek değişimi zaten başlattım…” gibi açıklamalarla atmosferdeki oksijen oranını düşürmeye devam ediyor…
14-28 Mayıs arasında “Kazanıyoruz…”, “13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu…” açıklamalarıyla epeyce yıpratılması sağlanan İmamoğlu için bu evrende nefes almak zor görünüyor…
Günün sözü
“Kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır...”
F. Nietzsche
Gözümüze takılanlar…
13 yılda kaybettiği 12 seçimden sonra “Ben başarılıyım, esas kazanan biziz, asıl kaybeden ise AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı” diyen Kemal Kılıçdaroğlu aynı taktikte ısrarlı… 25 milyon oyu ‘tek başına’ kendisinin aldığını iddia ediyor.
Öte yandan Bülent Ecevit’e benzetmeye çalıştıkları Ekrem İmamoğlu’nun, İsmet Paşa’nın devrilmesi gibi bir işe imza atabileceği de iddia ediliyor. Oysa Ecevit ve İmamoğlu arasında hiçbir benzerlik yok. Çünkü Ecevit, İsmet Paşa’yı bir ‘ideolojik’ yenilik, ‘fikri’ zenginlik getirerek ‘sahada’ yenmişti. “Ben ondan daha iyiyim, ben bunu daha iyi yaparım” diyerek değil…
İmamoğlu’nun web sitesinden yayınladığı ‘manifesto’nun içeriği ise adeta ‘suya yazılmış bir yazı’… Türkiye’nin iç politikası, dış politikası, anti terör politikası, küresel emperyalizme karşı politikasına ilişkin olarak Kemal Kılıçdaroğlu’ndan farklı ne söylediğine ilişkin hiçbir ibare yok. Söylenecek çok şey olsa da…
Diğer taraftan seçimden zaferle çıkmış AK Parti’nin Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yerel seçimler için “Muhalefetin kavgalı, dağınık gerçekten içler acısı hâline bakıp da gelecek seçimler dâhil, hiçbir seçimi çantada keklik göremeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Seçim sonuçlarını tüm boyutlarıyla değerlendiriyor milletimizin sandıkta dile getirdiği mesajı en doğru biçimde kavramaya gayret ediyoruz. …Önceki seçimlere kıyasla partimizin oylarında görülen negatif ayrışmanın farkındayız. Özellikle kimi şehirlerimizde milletvekilliği ile Cumhurbaşkanlığı oy oranları arasında ortaya çıkan uyumsuzluğu görmezden gelmiyoruz. Tüm bu sıkıntıların kaynağını sandık sandık inceliyoruz. …Nerede bir hatamız olmuşsa hiçbir komplekse kapılmadan kabullenecek ve düzeltmenin yollarını arayacağız.”
Yani seçimlerden başarıyla çıkan partinin lideri bir sorgulama içindeyken, kaybeden, “Ben kazandım” diyor….
İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu karşısındaki ‘şansını’ değerlendirirken; genel başkanlara, delegeleri kendi çıkarlarına uygun biçimde tasarlama imkânı sunan ve mutlaka değiştirilmesi gereken Siyasi Partiler Yasası da hesaba katılmalı… Bütün bunları üst üste koyduğunuzda, Kılıçdaroğlu’nu bu şartlar altında ve de bizzat onun kendi yöntemleriyle alt etmek mümkün görünmüyor.
İmamoğlu’nun sıkıştığı bu atmosferi, başka bir deyişle ‘Kılıçdaroğlu evreni’ni oluşturan şartlara biraz daha yakından bakalım… Bir yandan Tanju Özcan’ın yürüyüşü sürüyor… CHP Kurultay’ında aday olacağını açıklayan "Gelecek İçin Biz" grubunun lideri ve eski CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner, Meclis’te çoğunluğa ulaşılamaması, seçilen milletvekillerinin ise AK Parti ile birlikte hareket edebilmeleri ihtimalini de hesaba katarak, seçim sonuçlarını “hezimet” olarak yorumluyor. Parti içindeki demokrasiye aykırı uygulamaları “Genel Başkan isterse, böyle olmak zorunda değil” demeye getirerek eleştiriyor…
Üç yıldır Kurultay düzenlemeyen Kılıçdaroğlu ise “Ben hiçbir zaman aday olmadım…”, “25 milyonu bir araya getirerek değişimi zaten başlattım…” gibi açıklamalarla atmosferdeki oksijen oranını düşürmeye devam ediyor…
14-28 Mayıs arasında “Kazanıyoruz…”, “13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu…” açıklamalarıyla epeyce yıpratılması sağlanan İmamoğlu için bu evrende nefes almak zor görünüyor…
Günün sözü
“Kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır...”
F. Nietzsche
Gözümüze takılanlar…
- Türk Eğitim Vakfı (TEV), “Mutlu Gün” hediye kartları ve “Bir Dünya Çiçek” bağışıyla gençlerin eğitim hayatına katkıda bulunuyormuş. 56 yıldır öğrencilere burs desteği sağlayan TEV’e online bağışta bulunmak da mümkünmüş (Yeliz Tingur, Banu K. Zeytinoğlu). Çiçek gönderme alışkanlığımız sürüyor ama çok uzun zamandır ne tebrik kartı gönderdiğimi ne de aldığımı hatırlamıyorum. TEV’in bu kampanyası, bir yandan toplumsal yaşama katkı sunmamızı sağlayabileceği gibi kültürümüzün ‘zarif’ bir parçası olan kart gönderme alışkanlığımızı da belki yeniden kazandırır.
- Togg, Mayıs ve Haziran aylarında 808 adet T10X’i kullanıcılara teslim ederek, elektrikli C-SUV segmentinde yüzde 28,9’luk payla ‘pazar lideri’ olmuş. T10X, toplam elektrikli SUV pazarında da yüzde 15’lik pazar payı ile Haziran sonu itibarıyla liderliğe yerleşmiş (Mert Temizkan, desibel). “Yapamazlar”, “Ticari intihar olur”, “Tasarımı İtalyan, bunun neresi yerli”, “Şarj istasyonu yok”, “Yapsalar da seri üretemezler; üretseler de pazarlayamazlar”, “Pazarlasalar da satamazlar” diyorlardı… Nereden nereye…