Kılıçdaroğlu'ndan trajik bir 'intihal'...
23 Mart 2009 Akşam Gazetesi
Konu Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi iletişim ve seçim sloganı: Sakin güç! Dün YRP Yaratıcı Reklamcılar Platformu tam sayfa ilan vermiş. Diyorlar ki: 'Bu slogan bire bir tercümedir, kopyadır!' Nereden? Bir zamanlar Mesut Yılmaz için de benzer bir tonda kampanya üretmiş olan ünlü reklamcı Sgula'nın Fransız Devlet Başkanı Mitterrand için geliştirdiği strateji ve slogandan... Kemal Bey için, 'İntihal suçu işledi' deniyor ilanda. 'Çalma'nın kibarcası...
Stratejilerden esinlenilmesine kimsenin itirazı olamaz. Hollywood'da 16 senaryo var, derler. Bunların da Shakespeare'den geldiği ifade edilir... Reklamlarda robot - teknoloji bağlantısı yüzlerce kez kullanılmıştır; ya da 'testimonial' dedikleri, birilerinin ürünü tavsiye etmesi; ya da 'blind test' dedikleri iki ürünün kıyaslandığı test; ya da Türklerin aşağılık kompleksine kapılmaması gerektiğini anlatan 'milli gurur' filmleri... Bunlar başka. Bunlarda benzeme, esinlenme zaten kaçınılmazdır...
Ama Kemal Bey'inki de çok kaba bir 'intihal'... Sayın Kılıçdaroğlu büyük olasılıkla durumun farkında değildir. Ancak bu işi 'farkında olarak yapan' ekiplerle çalışıyor olması da tartışılması gereken talihsiz bir durumdur...
Bu işin, 'dürüstlüğün gücü' sloganını kullanan ve her türden hırsızlığa karşı durmayı seçim stratejisi olarak benimsemiş bir siyasinin başına gelmesi daha da trajik...
Bakalım CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, Yaratıcı Reklamcılar Platformu'nu vatan hainliği ve AK Parti yandaşlığı ile suçlamanın dışında anlamlı bir kriz iletişimi yöntemi geliştirecekler mi?
Okan'ın
koptuğu an...
Bir baktım tuhaf bir şey çıktı sahneye. Okan Bayülgen bazen bu tür laboratuvar çalışmaları yapar. Popüler kültür nereye 'kayıyor' izlemeye çalışır. Delikanlının adı Salim'miş. Batı'da 'sex machine' dedikleri türden. İki yanında iki hatun. Dansla 'cinsellik odaklı vücut hareketleri' arası bir şey yapıyorlar...
Salim'in şarkısının adı: 'Alo... Aşkım susma!..'
İnternette hem klip hem de TV programının kendisi var. İzleyin. Melodili rap gibi bir şey... Salim'in şapkası ve kara gözlükleri var. Prodüktörü Selim Bey Salim'e 'Çıkarma!' demiş. O da çıkarmıyor. Göğüsten iki düğme açık. Kolyeler, zincirler falan... İvedik tarzı ne kadar toplum tortusu varsa, arkadaşın yanında Frank Sinatra gibi kalır... Hayatında hiç köşe yazarı okumamış. İvedik'ten başka film seyretmemiş. Ne kendisine yöneltilen soruyu kavrıyor ne de sorulara verdiği yanıtlarda ipe sapa gelen bir şey var... Bazı gençler hayranmış bu arkadaşa... Hangi gençler?..
Kendi aralarında ikiye ayrılıyor çünkü gençler. Hayatı ciddiye alanlar ve almayanlar. Başarının emek sonunda geleceğini düşünenler; şansla yakalanacağını sananlar. Merak edenler; hiçbir merakı olmayanlar. Düşünerek eğlenmeyi bilenler; düşünmeyi kendilerinin ümüğünü sıkan bir şey olarak görenler...
Memleket, dünya, doğa meseleleri karşısında kendisini sorumlu hissedenler; kendi 'beslenme, barınma ve üremeleri' dışında başka hiçbir şey düşünmeyenler. İnternet ortamını kendilerini gizleyerek aşağılık komplekslerini kusacakları bir alçaklık ve şerefsizlik alanı olarak görüp ona buna pislik atmakla tatmin olan e-sapıklar; interneti, kendi kimlikleriyle aslanlar gibi ortaya çıkıp kendilerini geliştirebilecekleri, bilgilenecekleri ve sosyal ağlarını zenginleştirecekleri bir araç olarak görenler...
Hangileri hayran acaba Salim'e?..
İki şarkıcı daha vardı grupta: Nalan ve Betül Demir... Kızların marka değeri o ortamda bir anda artmıştı sanki. Soru-cevap bölümü çok ilginçti. Okan onu sordu duvar, bunu sordu tıs, şuna değindi fıs... Sonunda bir an geldi kontrolünü kaybetti. Oray Eğin'i överken ve konunun ciddiyeti nedeniyle (Oray'ın yeni kitabı) onu programına davet etmesinin risk taşıdığını açıklarken öyle bir laf etti ki, it yese kudurur: 'Onu canı gönülden ağırlıyorum ki, genç adamlar birkaç yavşakça espriden fazla şeyler de anlasınlar, görsünler!..'
Zekaca ve aklen gelişmişlik konusunda gençleri özendirmeye çalışan Okan neden kendisini böyle açmazlara sokar? Bu sorunun yanıtı yukarıda: Okan programını bazen laboratuvar olarak kullanıyor... Zor iştir; herkes yapamaz. Hem konuğunu davet et, hem de zaman zaman döv. Kolay mı?.. Bu tarz Okan'a, radyo günlerinden beri yakışır...
Konu Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi iletişim ve seçim sloganı: Sakin güç! Dün YRP Yaratıcı Reklamcılar Platformu tam sayfa ilan vermiş. Diyorlar ki: 'Bu slogan bire bir tercümedir, kopyadır!' Nereden? Bir zamanlar Mesut Yılmaz için de benzer bir tonda kampanya üretmiş olan ünlü reklamcı Sgula'nın Fransız Devlet Başkanı Mitterrand için geliştirdiği strateji ve slogandan... Kemal Bey için, 'İntihal suçu işledi' deniyor ilanda. 'Çalma'nın kibarcası...
Stratejilerden esinlenilmesine kimsenin itirazı olamaz. Hollywood'da 16 senaryo var, derler. Bunların da Shakespeare'den geldiği ifade edilir... Reklamlarda robot - teknoloji bağlantısı yüzlerce kez kullanılmıştır; ya da 'testimonial' dedikleri, birilerinin ürünü tavsiye etmesi; ya da 'blind test' dedikleri iki ürünün kıyaslandığı test; ya da Türklerin aşağılık kompleksine kapılmaması gerektiğini anlatan 'milli gurur' filmleri... Bunlar başka. Bunlarda benzeme, esinlenme zaten kaçınılmazdır...
Ama Kemal Bey'inki de çok kaba bir 'intihal'... Sayın Kılıçdaroğlu büyük olasılıkla durumun farkında değildir. Ancak bu işi 'farkında olarak yapan' ekiplerle çalışıyor olması da tartışılması gereken talihsiz bir durumdur...
Bu işin, 'dürüstlüğün gücü' sloganını kullanan ve her türden hırsızlığa karşı durmayı seçim stratejisi olarak benimsemiş bir siyasinin başına gelmesi daha da trajik...
Bakalım CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, Yaratıcı Reklamcılar Platformu'nu vatan hainliği ve AK Parti yandaşlığı ile suçlamanın dışında anlamlı bir kriz iletişimi yöntemi geliştirecekler mi?
Okan'ın
koptuğu an...
Bir baktım tuhaf bir şey çıktı sahneye. Okan Bayülgen bazen bu tür laboratuvar çalışmaları yapar. Popüler kültür nereye 'kayıyor' izlemeye çalışır. Delikanlının adı Salim'miş. Batı'da 'sex machine' dedikleri türden. İki yanında iki hatun. Dansla 'cinsellik odaklı vücut hareketleri' arası bir şey yapıyorlar...
Salim'in şarkısının adı: 'Alo... Aşkım susma!..'
İnternette hem klip hem de TV programının kendisi var. İzleyin. Melodili rap gibi bir şey... Salim'in şapkası ve kara gözlükleri var. Prodüktörü Selim Bey Salim'e 'Çıkarma!' demiş. O da çıkarmıyor. Göğüsten iki düğme açık. Kolyeler, zincirler falan... İvedik tarzı ne kadar toplum tortusu varsa, arkadaşın yanında Frank Sinatra gibi kalır... Hayatında hiç köşe yazarı okumamış. İvedik'ten başka film seyretmemiş. Ne kendisine yöneltilen soruyu kavrıyor ne de sorulara verdiği yanıtlarda ipe sapa gelen bir şey var... Bazı gençler hayranmış bu arkadaşa... Hangi gençler?..
Kendi aralarında ikiye ayrılıyor çünkü gençler. Hayatı ciddiye alanlar ve almayanlar. Başarının emek sonunda geleceğini düşünenler; şansla yakalanacağını sananlar. Merak edenler; hiçbir merakı olmayanlar. Düşünerek eğlenmeyi bilenler; düşünmeyi kendilerinin ümüğünü sıkan bir şey olarak görenler...
Memleket, dünya, doğa meseleleri karşısında kendisini sorumlu hissedenler; kendi 'beslenme, barınma ve üremeleri' dışında başka hiçbir şey düşünmeyenler. İnternet ortamını kendilerini gizleyerek aşağılık komplekslerini kusacakları bir alçaklık ve şerefsizlik alanı olarak görüp ona buna pislik atmakla tatmin olan e-sapıklar; interneti, kendi kimlikleriyle aslanlar gibi ortaya çıkıp kendilerini geliştirebilecekleri, bilgilenecekleri ve sosyal ağlarını zenginleştirecekleri bir araç olarak görenler...
Hangileri hayran acaba Salim'e?..
İki şarkıcı daha vardı grupta: Nalan ve Betül Demir... Kızların marka değeri o ortamda bir anda artmıştı sanki. Soru-cevap bölümü çok ilginçti. Okan onu sordu duvar, bunu sordu tıs, şuna değindi fıs... Sonunda bir an geldi kontrolünü kaybetti. Oray Eğin'i överken ve konunun ciddiyeti nedeniyle (Oray'ın yeni kitabı) onu programına davet etmesinin risk taşıdığını açıklarken öyle bir laf etti ki, it yese kudurur: 'Onu canı gönülden ağırlıyorum ki, genç adamlar birkaç yavşakça espriden fazla şeyler de anlasınlar, görsünler!..'
Zekaca ve aklen gelişmişlik konusunda gençleri özendirmeye çalışan Okan neden kendisini böyle açmazlara sokar? Bu sorunun yanıtı yukarıda: Okan programını bazen laboratuvar olarak kullanıyor... Zor iştir; herkes yapamaz. Hem konuğunu davet et, hem de zaman zaman döv. Kolay mı?.. Bu tarz Okan'a, radyo günlerinden beri yakışır...