Kim nereye kayıyor?..
28 HAZİRAN 2010
Baktım benim spor hocası Cumartesi günü siyahları çekmiş öyle geldi derse. “Ne iş?” dedim… “Festival var ya!” dedi… Biraz şaşırmış, biraz da benim açığımı yakalamanın verdiği hazla… “Yuh be! Metal festivali var, haberiniz yok!” der gibi…
Sonisphere Festival, 25 Haziran’da başlamış. Adamlar sahnede yangın çıkarmış. Haberim yokmuş… Bir şamata bir ‘eğlence’ imiş…
Ben onun “Tanju Okan nerede şarkı söylüyor?”, “Referandum toplantı değil mi?” gibi sorular sormasına, hayatı boyunca tek bir kitap okumamış olmasına, adam gibi tek bir film seyretmemesine nasıl şaşıyorsam o da benim siyahları çekip “şeytan işareti” yaparak konsere takılmamama şaşıyor…
“Oğlum, biz rock müziğine karşı mıyız?.. Bak iki elimiz kanda da olsa aylar öncesinden bilet alıp Eric Clapton’un, Spencer Davis Group’tan gönül yaramız Steve Winwood’un konserine koşturduk… Sizin şu ‘binaer müzikten’ ben gençlik yıllarımda da haz etmezdim, bu işler şimdi de ruh sağlığımı bozuyor, hem o görsellik hem o ‘makaber’ (şerir) müzik ve sözler…” diyeceğim… Kuracağım cümle ve hayatında duymadığı kavramları ‘açmak’ için uzun uzadıya uğraşmam gerekecek. Vaz geçiyorum…
“Git hocam git”, demekle yetiniyorum, “Hiçbir şeye ‘takılmamaktan’ iyidir”…
Şu ‘attached’ ya da ‘detached’ (takılmış, takılmamış) durumu, derinlik kazanamama meselesi o kadar içime işlemiş ki, gençlerin Metal konserini bile onaylar hale gelmişim…
Hey popüler kültür sen nelere kadirsin!..
Türkiye yangın yeri… Şehit şehit üstüne… Oluk oluk kan akıyor…
İnönü stadı çılgınca kendinden geçenlerle dolu. Siz deyin 30 bin… Ben diyeyim 40 bin… Yaş ortalaması yerlerde sürünmüyor hani… Türkiye’nin pek çok köşesinden, adam başı yüzlerce lira ödeyip akın eden siyah tişörtlü, siyah pantolonlu, şeytan kılıklı her yaştan ‘Türk’ (!) genci…
TV’de konu ile ilgi haberi izlerken benim hoca hayatının en entelektüel sorusunu sordu: “Türkiye’nin ekseni sizce nereye doğru kayıyor, Ali Bey?”
“Türkiye’nin bir yere kaydığı yok” dedim, “Ancak sizinkinin şeytana doğru kaydığı kesin!..”
Gündemin yaman çelişkisi
Aşağıdaki konuya yukarıdaki yazının bir bölümü ile girebiliriz:
Türkiye yangın yeri… Şehit şehit üstüne… Oluk oluk kan akıyor…
Ayşe Arman yine muazzam röportajlarından birini patlatmış… Eren Talu’nun ağzından, bir evliliğin nasıl heba edilip tüketildiğinin, boşanma sürecinin nasıl yüze göze bulaştırıldığının hikâyesi… “Medyaya veririm el âleme rezil ederim seni, görürsün!” Toplumun en saygın iş adamı ve mimarlarından birinin kendi kendisini nasıl sosyal anlamda yok ettiğinin resmi…
Röportajı ibretle okudum… Zamanlamasına itiraz edilebilir belki. Karısının kendisini nasıl aldattığını anlatan Eren Bey’e getirilen ‘Erkeklerin’ yüz karası gibi suçlamalara da katılmam… Herkesin hayatı kendine… Sosyal açıdan bedelini fazlasıyla ödedikten sonra, kim ne diyebilir ki!.. Sadece bir kelâmı var ki, talihsiz olmuş… Spor hocaları iyiden iyiye rahatsız olabilir:
“Evlenirken tek ricam, spor salonlarından ve özel hocalardan uzak durmasıydı. Biz de biraz bu işleri biliyoruz, temas memas derken başka şey işin içine (karışabilir)… Karıma güvenmediğimden değil, karşı tarafın böyle bir heyecan duymasını istemem. Ama iş yemeği, gecelere kadar çalışmalar, kurslar, seminerler hiç itirazım olmadı.”
İçim bir tuhaf oldu… Pek çok kadın gibi benim de kızım ve eşim spor salonlarında hocalarla çalışıyorlar… “Amma cesur bir itham!” diye düşündüm… Spor hocalarını ‘ırz düşmanı’ yerine koymak, ne fantastik bir düş gücüdür…
Yazıyı okurken ‘blackberry’me bir mesaj geldi. BİG Medya İlişkileri Grubu’nun Yöneticisi Aslı İşliel yazmış. Diyor ki:
- Gazetede görmüştüm. Fatih Yedikule Hayvan Barınağı’nı. Sabah internet sitelerine koydukları ihtiyaç listesine bakıp bir marketten gerekli şeyleri alıp gittim. Mama, sosis, eldiven, ıslak mendil falan…
- Sonra?..
- Barınak çok kötü durumda. İmkânların çok üstünde hayvana bakılmaya çalışılıyor. Gönüllüler çok. Ama durum üzücü… O hayvancıkların yardıma ihtiyacı var. Köşenizde yazmak ister misiniz? Hiç değilse insanlar ‘petshop’lardan hayvan alacaklarına buradan alsınlar… Maddi değil ama ihtiyaç yardımı yapabilirler…
- İyi de, Türkiye’nin bugünkü çelişkileriyle alay ediyor gibi olmayalım?..
- Siz bilirsiniz… Haklısınız… “Hayvanlardan önce insanlara bakılmalı” diyebilirler… Tamam vazgeçtim… Yazarken fark ettim…
Amma yaman çelişki ha… Eren Talu Bey ve Defne Samyeli Hanım birbirlerini nasıl ve kimlerle aldatmışlar, spor hocaları öğrencilerine ‘sarkarlar’ mı, kimsesiz sokak köpekleri, yardıma muhtaç barınaklar ve kan gölüne çevrilmek istenen ülke…
Sonisphere Festival, 25 Haziran’da başlamış. Adamlar sahnede yangın çıkarmış. Haberim yokmuş… Bir şamata bir ‘eğlence’ imiş…
Ben onun “Tanju Okan nerede şarkı söylüyor?”, “Referandum toplantı değil mi?” gibi sorular sormasına, hayatı boyunca tek bir kitap okumamış olmasına, adam gibi tek bir film seyretmemesine nasıl şaşıyorsam o da benim siyahları çekip “şeytan işareti” yaparak konsere takılmamama şaşıyor…
“Oğlum, biz rock müziğine karşı mıyız?.. Bak iki elimiz kanda da olsa aylar öncesinden bilet alıp Eric Clapton’un, Spencer Davis Group’tan gönül yaramız Steve Winwood’un konserine koşturduk… Sizin şu ‘binaer müzikten’ ben gençlik yıllarımda da haz etmezdim, bu işler şimdi de ruh sağlığımı bozuyor, hem o görsellik hem o ‘makaber’ (şerir) müzik ve sözler…” diyeceğim… Kuracağım cümle ve hayatında duymadığı kavramları ‘açmak’ için uzun uzadıya uğraşmam gerekecek. Vaz geçiyorum…
“Git hocam git”, demekle yetiniyorum, “Hiçbir şeye ‘takılmamaktan’ iyidir”…
Şu ‘attached’ ya da ‘detached’ (takılmış, takılmamış) durumu, derinlik kazanamama meselesi o kadar içime işlemiş ki, gençlerin Metal konserini bile onaylar hale gelmişim…
Hey popüler kültür sen nelere kadirsin!..
Türkiye yangın yeri… Şehit şehit üstüne… Oluk oluk kan akıyor…
İnönü stadı çılgınca kendinden geçenlerle dolu. Siz deyin 30 bin… Ben diyeyim 40 bin… Yaş ortalaması yerlerde sürünmüyor hani… Türkiye’nin pek çok köşesinden, adam başı yüzlerce lira ödeyip akın eden siyah tişörtlü, siyah pantolonlu, şeytan kılıklı her yaştan ‘Türk’ (!) genci…
TV’de konu ile ilgi haberi izlerken benim hoca hayatının en entelektüel sorusunu sordu: “Türkiye’nin ekseni sizce nereye doğru kayıyor, Ali Bey?”
“Türkiye’nin bir yere kaydığı yok” dedim, “Ancak sizinkinin şeytana doğru kaydığı kesin!..”
Gündemin yaman çelişkisi
Aşağıdaki konuya yukarıdaki yazının bir bölümü ile girebiliriz:
Türkiye yangın yeri… Şehit şehit üstüne… Oluk oluk kan akıyor…
Ayşe Arman yine muazzam röportajlarından birini patlatmış… Eren Talu’nun ağzından, bir evliliğin nasıl heba edilip tüketildiğinin, boşanma sürecinin nasıl yüze göze bulaştırıldığının hikâyesi… “Medyaya veririm el âleme rezil ederim seni, görürsün!” Toplumun en saygın iş adamı ve mimarlarından birinin kendi kendisini nasıl sosyal anlamda yok ettiğinin resmi…
Röportajı ibretle okudum… Zamanlamasına itiraz edilebilir belki. Karısının kendisini nasıl aldattığını anlatan Eren Bey’e getirilen ‘Erkeklerin’ yüz karası gibi suçlamalara da katılmam… Herkesin hayatı kendine… Sosyal açıdan bedelini fazlasıyla ödedikten sonra, kim ne diyebilir ki!.. Sadece bir kelâmı var ki, talihsiz olmuş… Spor hocaları iyiden iyiye rahatsız olabilir:
“Evlenirken tek ricam, spor salonlarından ve özel hocalardan uzak durmasıydı. Biz de biraz bu işleri biliyoruz, temas memas derken başka şey işin içine (karışabilir)… Karıma güvenmediğimden değil, karşı tarafın böyle bir heyecan duymasını istemem. Ama iş yemeği, gecelere kadar çalışmalar, kurslar, seminerler hiç itirazım olmadı.”
İçim bir tuhaf oldu… Pek çok kadın gibi benim de kızım ve eşim spor salonlarında hocalarla çalışıyorlar… “Amma cesur bir itham!” diye düşündüm… Spor hocalarını ‘ırz düşmanı’ yerine koymak, ne fantastik bir düş gücüdür…
Yazıyı okurken ‘blackberry’me bir mesaj geldi. BİG Medya İlişkileri Grubu’nun Yöneticisi Aslı İşliel yazmış. Diyor ki:
- Gazetede görmüştüm. Fatih Yedikule Hayvan Barınağı’nı. Sabah internet sitelerine koydukları ihtiyaç listesine bakıp bir marketten gerekli şeyleri alıp gittim. Mama, sosis, eldiven, ıslak mendil falan…
- Sonra?..
- Barınak çok kötü durumda. İmkânların çok üstünde hayvana bakılmaya çalışılıyor. Gönüllüler çok. Ama durum üzücü… O hayvancıkların yardıma ihtiyacı var. Köşenizde yazmak ister misiniz? Hiç değilse insanlar ‘petshop’lardan hayvan alacaklarına buradan alsınlar… Maddi değil ama ihtiyaç yardımı yapabilirler…
- İyi de, Türkiye’nin bugünkü çelişkileriyle alay ediyor gibi olmayalım?..
- Siz bilirsiniz… Haklısınız… “Hayvanlardan önce insanlara bakılmalı” diyebilirler… Tamam vazgeçtim… Yazarken fark ettim…
Amma yaman çelişki ha… Eren Talu Bey ve Defne Samyeli Hanım birbirlerini nasıl ve kimlerle aldatmışlar, spor hocaları öğrencilerine ‘sarkarlar’ mı, kimsesiz sokak köpekleri, yardıma muhtaç barınaklar ve kan gölüne çevrilmek istenen ülke…