KOBİ’lere evet, KOBİ mantığına hayır!
29 Kasım 2018 - yeni şafak
Yıllar içinde konuşma fırsatı verilen her yerde ve bu sütunlarda KOBİ’lerimizle ilgili aynı görüşü dile getirdik, durduk. Tabi ki KOBİ’leri değil ama KOBİ mantığını eleştirdik. KOBİ’ler için tanımladığımız ‘4 ilke 4 tutum’u hatırlayalım…
Ne yapar KOBİ’ler? 1. Ayağını yorganına göre uzatır. 2. “Teknen varsa kıçında, işin varsa başında oturacaksın” düsturuna inanır. 3. “Başka yerde şubemiz yoktur” diye övünür. 4. “Satılan mal geri alınmaz, veresiye mal satılmaz” ilkesini mantığını ters bulsa da iş yapış biçimine yansıtır.
Şimdi de 4 tutuma bakalım. Şu dört alana yatırım yapmak Kobi mantığının önceliğinde değildir: 1. İnsan Kaynaklarına. 2. Pazarlama ve iletişime. 3. Araştırma ve geliştirmeye 4. Yapısal süreçlere (Kurumsal Yönetim).
KOBİ’lerin tek çıkış yolu vardır: Amansız rekabet ortamında yok olmamak için birleşmek ve yukarıdaki ‘4+4’ mantığının tam tersini yapmak.
Bu düşünceler ışığında gördüğümüz bir haber bizi umutlandırdı. Finansal hizmetler şirketi Deloitte, Türkiye’de ilk kez “Türkiye’nin en iyi yönetilen Şirketleri”ni, Finansbank sponsorluğunda, Koç Üniversitesi, TAİDER (Aile İşletmeleri Derneği) ve TİDE (Türkiye İç Denetim Enstitüsü)’nin iş ortaklığıyla seçmiş.
En az beş yaşında, yıllık 20 milyon TL’nin üzerinde ciroya ve 25’in üzerinde çalışana sahip şirketlere açık bu programda şartları karşılayan 70’e yakın şirket katılmış. Önce Deloitte koçları ile çalışan şirketleri daha sonra aralarında Ali Koç, Ali Sabancı, Ebru Özdemir, Emre Zorlu, Hamdi Akın, Hanzade Doğan Boyner, Lucien Arkas, Ömür Tan, Umran İnan ve Ümit Boyner’in bulunduğu jüri tarafından değerlendirilmiş. Kazananlar alfabetik sıraya göre şöyle: AROMSA, ASAV, Defacto, Domino Tekstil, ISM Makine, Karaoğlu Peyzaj, Kros Otomotiv, Mikropor, Nobel İlaç, Profen, TKG Otomotiv.
Bu şirketlerin içinde Avrupa pazarının yüzde 20’sine hâkim olan da var, %90 kadın çalışan sayısı ile şirket yönetiminde eş başkanlık (1 kadın – 1 erkek) sistemini benimseyen de… Yıllık cirosunun %5 gibi bir bölümünü AR-GE’ye yatıran da…
Değerlendirmenin sonunda kazanan şirketlerin hepsinde şu ortak özellikler öne çıkmış:
Amma Cuma’ymış ama…
Dün, 18’inci yılını idrak eden Perakende Günleri organizasyonunun açılışındaydık. Bu etkinliği düzenleyen Soysal Danışmanlık’ı kutlamak gerekir. Ülkemizde sürdürülebilirlik ve tutarlılık en zor işlerden biridir. Perakende Günleri’nin bunu başardığı Lütfü Kırdar’ın ağzına kadar dolu salonundan da anlaşılıyordu.
Öğleden önceki konuşmacılar daha çok dijital kültür ve perakende arasındaki ilişkiye dikkat çektiler. Öğleden sonraki kısmı uzaktan izleme fırsatın oldu. En çok ilgimi çekense Suat Soysal Bey’in akakce.com’un Yönetici Ortağı Koray Karataş Bey ile yaptığı söyleşiydi. Buradan bir yansıyı da sizlerle paylaşmak istedik.
Türkiye’de yerli ve milli olmayı başaramamış ve batı ile ilişkisini “kopyala yapıştır” düzeyinde tutan geniş bir kesimin hal-i pürmelalini gösteren ilginç bir tabloydu. Hani, tüketici kültürünü körüklemek üzere Batı’da uydurulan ilginç numaralardan biri de “Black Friday” ya… Türkçesi “Kara Cuma”. Oysa olduğu gibi alınamaz. Bizim kültür ve değerlerimize hiç de uymuyor. E, ne yapacağız? Uyduracağız, kaydıracağız. Bakın, neler demişler: Cuma aşkına, Muhteşem Cuma, Efsane Cuma Haftası, Şahane Cuma, Beklenen Cuma, Pink Friday, Efsane Cuma, Uçuran Cuma, #HayırlıCumalar, Şahane Cuma, Mega Friday, Şanslı Cuma vs…
Hani güleriz ağlanacak halimize, deriz ya… İşte ondan…
Ne yapar KOBİ’ler? 1. Ayağını yorganına göre uzatır. 2. “Teknen varsa kıçında, işin varsa başında oturacaksın” düsturuna inanır. 3. “Başka yerde şubemiz yoktur” diye övünür. 4. “Satılan mal geri alınmaz, veresiye mal satılmaz” ilkesini mantığını ters bulsa da iş yapış biçimine yansıtır.
Şimdi de 4 tutuma bakalım. Şu dört alana yatırım yapmak Kobi mantığının önceliğinde değildir: 1. İnsan Kaynaklarına. 2. Pazarlama ve iletişime. 3. Araştırma ve geliştirmeye 4. Yapısal süreçlere (Kurumsal Yönetim).
KOBİ’lerin tek çıkış yolu vardır: Amansız rekabet ortamında yok olmamak için birleşmek ve yukarıdaki ‘4+4’ mantığının tam tersini yapmak.
Bu düşünceler ışığında gördüğümüz bir haber bizi umutlandırdı. Finansal hizmetler şirketi Deloitte, Türkiye’de ilk kez “Türkiye’nin en iyi yönetilen Şirketleri”ni, Finansbank sponsorluğunda, Koç Üniversitesi, TAİDER (Aile İşletmeleri Derneği) ve TİDE (Türkiye İç Denetim Enstitüsü)’nin iş ortaklığıyla seçmiş.
En az beş yaşında, yıllık 20 milyon TL’nin üzerinde ciroya ve 25’in üzerinde çalışana sahip şirketlere açık bu programda şartları karşılayan 70’e yakın şirket katılmış. Önce Deloitte koçları ile çalışan şirketleri daha sonra aralarında Ali Koç, Ali Sabancı, Ebru Özdemir, Emre Zorlu, Hamdi Akın, Hanzade Doğan Boyner, Lucien Arkas, Ömür Tan, Umran İnan ve Ümit Boyner’in bulunduğu jüri tarafından değerlendirilmiş. Kazananlar alfabetik sıraya göre şöyle: AROMSA, ASAV, Defacto, Domino Tekstil, ISM Makine, Karaoğlu Peyzaj, Kros Otomotiv, Mikropor, Nobel İlaç, Profen, TKG Otomotiv.
Bu şirketlerin içinde Avrupa pazarının yüzde 20’sine hâkim olan da var, %90 kadın çalışan sayısı ile şirket yönetiminde eş başkanlık (1 kadın – 1 erkek) sistemini benimseyen de… Yıllık cirosunun %5 gibi bir bölümünü AR-GE’ye yatıran da…
Değerlendirmenin sonunda kazanan şirketlerin hepsinde şu ortak özellikler öne çıkmış:
- Aile üyelerinin ve profesyonellerin de dahil edildiği, kapsayıcı bir yönetim yapısı
- Katılımcı bir süreç sonrasında oluşturulmuş güçlü bir strateji
- Strateji ile uyumlu hedeflerin belirlenmesi ve şirketin her kademesine yayılacak şekilde takip edilmesi
- Güçlü bir finansal yapı ve raporlama altyapısına sahip olunması
- Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapılması
- Kurum değerlerine, çalışan deneyimine ve şirket kültürüne önem verilmesi
- Topluma geri verme bilincinin gelişmiş olması
Amma Cuma’ymış ama…
Dün, 18’inci yılını idrak eden Perakende Günleri organizasyonunun açılışındaydık. Bu etkinliği düzenleyen Soysal Danışmanlık’ı kutlamak gerekir. Ülkemizde sürdürülebilirlik ve tutarlılık en zor işlerden biridir. Perakende Günleri’nin bunu başardığı Lütfü Kırdar’ın ağzına kadar dolu salonundan da anlaşılıyordu.
Öğleden önceki konuşmacılar daha çok dijital kültür ve perakende arasındaki ilişkiye dikkat çektiler. Öğleden sonraki kısmı uzaktan izleme fırsatın oldu. En çok ilgimi çekense Suat Soysal Bey’in akakce.com’un Yönetici Ortağı Koray Karataş Bey ile yaptığı söyleşiydi. Buradan bir yansıyı da sizlerle paylaşmak istedik.
Türkiye’de yerli ve milli olmayı başaramamış ve batı ile ilişkisini “kopyala yapıştır” düzeyinde tutan geniş bir kesimin hal-i pürmelalini gösteren ilginç bir tabloydu. Hani, tüketici kültürünü körüklemek üzere Batı’da uydurulan ilginç numaralardan biri de “Black Friday” ya… Türkçesi “Kara Cuma”. Oysa olduğu gibi alınamaz. Bizim kültür ve değerlerimize hiç de uymuyor. E, ne yapacağız? Uyduracağız, kaydıracağız. Bakın, neler demişler: Cuma aşkına, Muhteşem Cuma, Efsane Cuma Haftası, Şahane Cuma, Beklenen Cuma, Pink Friday, Efsane Cuma, Uçuran Cuma, #HayırlıCumalar, Şahane Cuma, Mega Friday, Şanslı Cuma vs…
Hani güleriz ağlanacak halimize, deriz ya… İşte ondan…