Kod adı: 100 Gün!..
24 ŞUBAT 2007
Hangi Ak Partili ile konuşsam ‘100 gün’den söz ediyor... Bir tür ‘kod adı’ haline gelmiş sanki. Kast edilen seçim sonrası ilk 100 gün... Bazen sormadan anlatıyorlar; bazen de doğrudan soruyorum:“Nedir şu 100 gün hikayesi?”
Birbirlerinden habersiz hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyorlar. Aralarında anlaşmış gibi... İş ciddi. Hem de çok. Yeni bir strateji söz konusu. Öyle CHP Başkanı’nın suya yazılmış yazılar gibi laf ebeliği türünden olmayan... Hani geçen Salı günü grup toplantısında kalkıp “İşte şimdi size seçimler için hazırladığımız 4 siyaset!” diye anons ettiği ondan sonra da hem kendisinin hem de partisinin unuttuğu ‘sözde politikalar’ gibi değil yani... Ayağı sapa sağlam yere basan, son derece somut ve hedefe kilitlenmiş işler...
Ak Partililer ‘100 gün’den ne anlıyorlar? Şunu: Seçimlerde tek başına iktidara gelecekler ve iktidarlarının ilk beş yılında bitiremediklerini ilk 100 günde hızla sonlandıracaklar. İlgili kanunları, muhalefet “Hop bir dakika n’oluyoruz yahu!” falan diyene kadar geçiriverecekler... Nedir o geçecek yasalar? Müneccim olmaya gerek yok. Ak Parti’nin son seçimlerdeki parti programında hangi maddelerin takılıp kaldığına bir bakın yeter. Bir de Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşmaları yanyana getirin...
YÖK, B2, Başörtüsü, (Meslek Liseleri – İmam Hatipler) vb...
Uzağa gitmeyin, Başbakan’ın dün medyaya yansımış olan YASED konuşmasına kısa bir göz atın. Ne demiş Erdoğan: “Bazı şeylerden ben de bıktım!” (Dünkü Akşam, S. 6) Kastettiği, birinci derecede ‘Bürokratik oligarşi’...
İşte Başbakan ve Ak Parti nelerden bıktıysa, seçimlerden sonra 100 gün içinde, yani üç ay gibi kısa bir sürede, yıldırım hızıyla TBMM’den geçirilecek ve seçimlerde de kullanılacak marka vaadinin özü buraya dayanacak...
Nasıl siyasi iletişim stratejisi ama?..
Cumhuriyet markasına sahip çıkın
Bazı TV’lerin yayınlamayı reddettiği söyleniyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin reklam filmini yayınlamamak son derece yanlıştır. Yayınlamamak bir ölçüde ‘Cumhuriyet tavrı’ olur... Yayınlanmalı ki; demokrasi nasıl olur (ya da olmaz); provokasyon nasıl yapılır herkes görsün...
Ekranda 11.05’den 11.00’e doğru geri geri giden tam ekran bir saat ve yelkovanı. Metin şöyle: “16 Mayıs’ta saatler 100 yıl geriye alınıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın”... Finalde sağ alt köşede küçük bir Cumhuriyet Gazetesi...
Diğer filmde ekranda sadece bir tarih: 1881 – 2007... İma edilen: Atatürk’ün doğum ve fikren ölüm tarihi... Metin şöyle: “Mayıs 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın”... Finalde sağ alt köşede yine küçük bir Cumhuriyet Gazetesi...
Evet, tehlikenin farkındayız. Demokratik yoldan gelecek ‘tehlikeyi’ engellemek için anti-demokratik yollar da dahil her türlü yöntemi ve yöntemleri kaçınılmaz kılan, her türlü yolu mubah gösterecek iletişim yüklemesinin doğuracağı tehlikenin farkındayız...
Cumhuriyet Türkiye’nin medya sektöründeki en saygın markası. Tüm ölçümlemelerde öyle çıkar... ‘Şemâtet tellallığı’* hiç yakışmamış koca Cumhuriyet’e...
*Şemâtet: Almanca’sı: Schadenfroh, Türkçe’si: Birinin başına gelen felaketten dolayı sevinme, sevincini gösterme (Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Mart 2006)
Açık Radyo’ya açık destek...
Bugün 2007’nin ilk kampanyasına başlıyorlarmış: Açık Radyo destek günleri. Şu anda 3000 izleyiciden oluşan bir ‘mini destekçi orduları’ varmış. Ama yetmiyor. Yarım saatlik bir programı desteklemek 50 YTL. Bir saatlik program için 100 YTL ödenebiliyor. İsterseniz haftada bir saat yayınlanan programa yıllık da destek verebiliyorsunuz. 100 çarpı 52 eşittir 5.200 YTL... Bunun karşılığında size teşekkür ediyorlar; adınızı bir şekilde duyuruyorlar. Bundan çok daha önemli bir ödül var sizi bekleyen; o da Açık Radyo’nun açık kalmasına getirdiğiniz katma değer...
Dokuz gün boyunca Haluk Bilginer, Hülya Koçyiğit, Kenan Işık, M. Ali Alabora, Modern Folk Üçlüsü, Okan Bayülgen, Sezen Aksu, Uğur Yücel 94.9’da program yapıp destek toplayacaklar...
Lafla peynir gemisi yürümüyor. 94.9’un hayatımıza getirdiği zenginliğin sürmesini istiyorsanız; desteğinizle kampanyaya katılın...
Birbirlerinden habersiz hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri söylüyorlar. Aralarında anlaşmış gibi... İş ciddi. Hem de çok. Yeni bir strateji söz konusu. Öyle CHP Başkanı’nın suya yazılmış yazılar gibi laf ebeliği türünden olmayan... Hani geçen Salı günü grup toplantısında kalkıp “İşte şimdi size seçimler için hazırladığımız 4 siyaset!” diye anons ettiği ondan sonra da hem kendisinin hem de partisinin unuttuğu ‘sözde politikalar’ gibi değil yani... Ayağı sapa sağlam yere basan, son derece somut ve hedefe kilitlenmiş işler...
Ak Partililer ‘100 gün’den ne anlıyorlar? Şunu: Seçimlerde tek başına iktidara gelecekler ve iktidarlarının ilk beş yılında bitiremediklerini ilk 100 günde hızla sonlandıracaklar. İlgili kanunları, muhalefet “Hop bir dakika n’oluyoruz yahu!” falan diyene kadar geçiriverecekler... Nedir o geçecek yasalar? Müneccim olmaya gerek yok. Ak Parti’nin son seçimlerdeki parti programında hangi maddelerin takılıp kaldığına bir bakın yeter. Bir de Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşmaları yanyana getirin...
YÖK, B2, Başörtüsü, (Meslek Liseleri – İmam Hatipler) vb...
Uzağa gitmeyin, Başbakan’ın dün medyaya yansımış olan YASED konuşmasına kısa bir göz atın. Ne demiş Erdoğan: “Bazı şeylerden ben de bıktım!” (Dünkü Akşam, S. 6) Kastettiği, birinci derecede ‘Bürokratik oligarşi’...
İşte Başbakan ve Ak Parti nelerden bıktıysa, seçimlerden sonra 100 gün içinde, yani üç ay gibi kısa bir sürede, yıldırım hızıyla TBMM’den geçirilecek ve seçimlerde de kullanılacak marka vaadinin özü buraya dayanacak...
Nasıl siyasi iletişim stratejisi ama?..
Cumhuriyet markasına sahip çıkın
Bazı TV’lerin yayınlamayı reddettiği söyleniyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin reklam filmini yayınlamamak son derece yanlıştır. Yayınlamamak bir ölçüde ‘Cumhuriyet tavrı’ olur... Yayınlanmalı ki; demokrasi nasıl olur (ya da olmaz); provokasyon nasıl yapılır herkes görsün...
Ekranda 11.05’den 11.00’e doğru geri geri giden tam ekran bir saat ve yelkovanı. Metin şöyle: “16 Mayıs’ta saatler 100 yıl geriye alınıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın”... Finalde sağ alt köşede küçük bir Cumhuriyet Gazetesi...
Diğer filmde ekranda sadece bir tarih: 1881 – 2007... İma edilen: Atatürk’ün doğum ve fikren ölüm tarihi... Metin şöyle: “Mayıs 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyetinize sahip çıkın”... Finalde sağ alt köşede yine küçük bir Cumhuriyet Gazetesi...
Evet, tehlikenin farkındayız. Demokratik yoldan gelecek ‘tehlikeyi’ engellemek için anti-demokratik yollar da dahil her türlü yöntemi ve yöntemleri kaçınılmaz kılan, her türlü yolu mubah gösterecek iletişim yüklemesinin doğuracağı tehlikenin farkındayız...
Cumhuriyet Türkiye’nin medya sektöründeki en saygın markası. Tüm ölçümlemelerde öyle çıkar... ‘Şemâtet tellallığı’* hiç yakışmamış koca Cumhuriyet’e...
*Şemâtet: Almanca’sı: Schadenfroh, Türkçe’si: Birinin başına gelen felaketten dolayı sevinme, sevincini gösterme (Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Mart 2006)
Açık Radyo’ya açık destek...
Bugün 2007’nin ilk kampanyasına başlıyorlarmış: Açık Radyo destek günleri. Şu anda 3000 izleyiciden oluşan bir ‘mini destekçi orduları’ varmış. Ama yetmiyor. Yarım saatlik bir programı desteklemek 50 YTL. Bir saatlik program için 100 YTL ödenebiliyor. İsterseniz haftada bir saat yayınlanan programa yıllık da destek verebiliyorsunuz. 100 çarpı 52 eşittir 5.200 YTL... Bunun karşılığında size teşekkür ediyorlar; adınızı bir şekilde duyuruyorlar. Bundan çok daha önemli bir ödül var sizi bekleyen; o da Açık Radyo’nun açık kalmasına getirdiğiniz katma değer...
Dokuz gün boyunca Haluk Bilginer, Hülya Koçyiğit, Kenan Işık, M. Ali Alabora, Modern Folk Üçlüsü, Okan Bayülgen, Sezen Aksu, Uğur Yücel 94.9’da program yapıp destek toplayacaklar...
Lafla peynir gemisi yürümüyor. 94.9’un hayatımıza getirdiği zenginliğin sürmesini istiyorsanız; desteğinizle kampanyaya katılın...