Kod adı: Ölme eşeğim ölme
01 Aralık 2022 - yeni Şafak
Herkes bilir; halk deyişidir… Boşa harcanmış çaba, hüsnü kuruntu gibi sonuca varmayan, insanı yalnızca oyalayan, hakikatten kopuk durumlar için kullanılır “Ölme eşeğim ölme”…
Bu halk 2017 yılında bir karar verdi. Yürütmenin başını halkın ‘doğrudan’ seçtiği Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni kabul etti. Bu şimdilik cebimizde dursun…
6’lı Masa, 84 maddelik “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi”ni sonunda açıkladı. Hukukçular, siyaset bilimciler önerinin içeriğiyle hemhâl olmaya çoktan başladılar. Biz ise bu önerilerinin hayata geçmesi, seçmene sundukları vaadin gerçekleşmesi için oluşması gereken süreci bir gözden geçirelim…
Önce, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun kerameti kendinden menkul “Kimse o soruyu sorma hakkına sahip değil” ifadesiyle savuşturduğu Cumhurbaşkanı adayı meselesi çözülecek ve bir adayla seçime girecekler.
Bu adayın, değerli akademisyen Barış Doster’in ifadesiyle “siyasal süper kahraman” özelliklerine sahip olması lazım. Çünkü, halk onu Cumhurbaşkanı seçecek ama o yetkilerini kullanmayacak. Kimsenin seçmediği, sistemde olmayan, hukuken tanınmayan ancak 6’lı Masa’nın uygun gördüğü Başbakan adayının gölgesinde bekleyecek.
Ardından, Anayasa değişiklik önerilerini, halkın, gölgede beklemesi uygun görülen Cumhurbaşkanı’yla beraber seçtiği milletvekillerine sunacaklar.
Anayasa’nın 175. maddesine göre; değişiklik Teklifinin TBMM’de kabul edilmesi, 600 milletvekilinin 400’ünün onay vermesiyle mümkün…
360 ile 399 arasında oyla kabul edilen Anayasa değişikliği Teklifi ise halk oylamasına götürülme şansını elde edebiliyor. Ancak her iki şıkta da Cumhurbaşkanı’nın Teklifi Meclis’e iade; Meclis’te aynen kabul edilmesi hâlinde ise halk oylamasına sunma yetkisi bulunuyor.
Yani bu işi en kolay biçimde çözebilmek için 6’lı Masa’nın 2023 seçimlerinde yalnızca Cumhurbaşkanlığını değil, Meclis’te gerekli çoğunluğunu kazanması da lazım.
Diyelim ki 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı seçildi ama milletvekili sayısında gerekli çoğunluğu alamadılar…
O zaman da en azından 200 milletvekilini Meclis’e sokabilmeliler ki Anayasa değişikliği Teklifini Meclis’e sunabilsinler… Olur ya diğer partilerden de onay veren çıkarsa yukarıda anlattığımız yollara başvurabilirler…
Diyelim ki bu senaryolardan biri tuttu ve Anayasa değişikliği Teklifi halk oylamasına sunuldu…
Teklif halktan “olur” alamazsa, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne aynen devam demektir… Tabii bu durumda karşılarına iki yol çıkacak:
Birinci yol, köşe yastığı pozisyonunu benimsemiş Cumhurbaşkanı’na bir özgüven iğnesi vurmaları ile başlayacak… Çünkü o güne kadar ‘kukla’ pozisyonuna hapsedilmiş Cumhurbaşkanı’nın önüne mevcut sistemle devam etme yolu mecburen gelecek. Bir ara rejim gibi mevcut yetkileri kullanarak durumu idare edecek.
İkinci yol, Cumhurbaşkanı ‘yetkisizmiş gibi’ yapacak. Atayacağı bir Cumhurbaşkanı yardımcısı da ‘Başbakanmış gibi’ davranacak. Hükûmet ve Bakanlar da geçmişte olduğu gibi ‘Başbakanmış gibi’ yapan Cumhurbaşkanı yardımcısından talimat alırken, Meclis’e karşı ‘sorumluymuş gibi’ davranacaklar. Bu arada bir de hükûmetlerin üstünde, bütün kararların alınacağı 6’lı Masa var… Kemal Bey demedi mi; “Her kararı 6 liderle birlikte alacağız” diye…
Biz süreci soyutlamaya devem edelim…
Diyelim ki halk Anayasa referandumuna “olur” verdi; değişiklikler kabul edildi… O zaman da tekrar seçime gidecekler. 7 yıl görev süresi olan bir Cumhurbaşkanı seçilecek. En çok oy alan siyasi partinin lideri Başbakan yapılacak… Hükûmeti kuracak. Güvenoyu alırsa da süreç başlayacak.
Bu arada bugüne kadar AK Parti karşısında tüm seçimleri kaybetmiş CHP’nin, bundan sonraki bütün seçimleri kazanacağını varsayıyorlar tabii…
Daha ne detaylar var ama yazmaya köşeler yetmez… Durum en kaba hâliyle böyle…
Şimdi yazımızın başında cebimize koyduğumuz, halkın Cumhurbaşkanı’nı doğrudan seçme hakkını elde etmesini tekrar hatırlayalım… Millî irade bir kere tecelli etmişken, onu tersyüz etmeye çabalamanın ne anlam taşıdığı önemli değil mi? Çözümsüz, muğlak, kaotik bir sürece gebe bu öneriyi 6’lı Masa neden yapıyor?.. Bunca yıllık siyasetçiler bizim gördüğümüzü görmüyor mu?.. Anlamıyor mu?..
Tabii ki görüyor, anlıyor ve biliyorlar… Ancak onlar açısından bu önemli değil… Samimi bir anayasa değişikliğinden çok, seçim propagandasına yönelik açıklamalarıyla amaçladıkları, dikkatleri sürekli aleyhlerine çalışan gündemden uzaklaştırmak.
Bunu başardıkları da söylenebilir… Çünkü Türkiye şu anda Cumhurbaşkanı’nı bir türlü belirleyememelerini ve ülkemizin âli çıkarları karşısında benimsedikleri pozisyonu değil, bu garabeti konuşuyor…
Gözümüze takılanlar…
Bu halk 2017 yılında bir karar verdi. Yürütmenin başını halkın ‘doğrudan’ seçtiği Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni kabul etti. Bu şimdilik cebimizde dursun…
6’lı Masa, 84 maddelik “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi”ni sonunda açıkladı. Hukukçular, siyaset bilimciler önerinin içeriğiyle hemhâl olmaya çoktan başladılar. Biz ise bu önerilerinin hayata geçmesi, seçmene sundukları vaadin gerçekleşmesi için oluşması gereken süreci bir gözden geçirelim…
Önce, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun kerameti kendinden menkul “Kimse o soruyu sorma hakkına sahip değil” ifadesiyle savuşturduğu Cumhurbaşkanı adayı meselesi çözülecek ve bir adayla seçime girecekler.
Bu adayın, değerli akademisyen Barış Doster’in ifadesiyle “siyasal süper kahraman” özelliklerine sahip olması lazım. Çünkü, halk onu Cumhurbaşkanı seçecek ama o yetkilerini kullanmayacak. Kimsenin seçmediği, sistemde olmayan, hukuken tanınmayan ancak 6’lı Masa’nın uygun gördüğü Başbakan adayının gölgesinde bekleyecek.
Ardından, Anayasa değişiklik önerilerini, halkın, gölgede beklemesi uygun görülen Cumhurbaşkanı’yla beraber seçtiği milletvekillerine sunacaklar.
Anayasa’nın 175. maddesine göre; değişiklik Teklifinin TBMM’de kabul edilmesi, 600 milletvekilinin 400’ünün onay vermesiyle mümkün…
360 ile 399 arasında oyla kabul edilen Anayasa değişikliği Teklifi ise halk oylamasına götürülme şansını elde edebiliyor. Ancak her iki şıkta da Cumhurbaşkanı’nın Teklifi Meclis’e iade; Meclis’te aynen kabul edilmesi hâlinde ise halk oylamasına sunma yetkisi bulunuyor.
Yani bu işi en kolay biçimde çözebilmek için 6’lı Masa’nın 2023 seçimlerinde yalnızca Cumhurbaşkanlığını değil, Meclis’te gerekli çoğunluğunu kazanması da lazım.
Diyelim ki 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı seçildi ama milletvekili sayısında gerekli çoğunluğu alamadılar…
O zaman da en azından 200 milletvekilini Meclis’e sokabilmeliler ki Anayasa değişikliği Teklifini Meclis’e sunabilsinler… Olur ya diğer partilerden de onay veren çıkarsa yukarıda anlattığımız yollara başvurabilirler…
Diyelim ki bu senaryolardan biri tuttu ve Anayasa değişikliği Teklifi halk oylamasına sunuldu…
Teklif halktan “olur” alamazsa, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne aynen devam demektir… Tabii bu durumda karşılarına iki yol çıkacak:
Birinci yol, köşe yastığı pozisyonunu benimsemiş Cumhurbaşkanı’na bir özgüven iğnesi vurmaları ile başlayacak… Çünkü o güne kadar ‘kukla’ pozisyonuna hapsedilmiş Cumhurbaşkanı’nın önüne mevcut sistemle devam etme yolu mecburen gelecek. Bir ara rejim gibi mevcut yetkileri kullanarak durumu idare edecek.
İkinci yol, Cumhurbaşkanı ‘yetkisizmiş gibi’ yapacak. Atayacağı bir Cumhurbaşkanı yardımcısı da ‘Başbakanmış gibi’ davranacak. Hükûmet ve Bakanlar da geçmişte olduğu gibi ‘Başbakanmış gibi’ yapan Cumhurbaşkanı yardımcısından talimat alırken, Meclis’e karşı ‘sorumluymuş gibi’ davranacaklar. Bu arada bir de hükûmetlerin üstünde, bütün kararların alınacağı 6’lı Masa var… Kemal Bey demedi mi; “Her kararı 6 liderle birlikte alacağız” diye…
Biz süreci soyutlamaya devem edelim…
Diyelim ki halk Anayasa referandumuna “olur” verdi; değişiklikler kabul edildi… O zaman da tekrar seçime gidecekler. 7 yıl görev süresi olan bir Cumhurbaşkanı seçilecek. En çok oy alan siyasi partinin lideri Başbakan yapılacak… Hükûmeti kuracak. Güvenoyu alırsa da süreç başlayacak.
Bu arada bugüne kadar AK Parti karşısında tüm seçimleri kaybetmiş CHP’nin, bundan sonraki bütün seçimleri kazanacağını varsayıyorlar tabii…
Daha ne detaylar var ama yazmaya köşeler yetmez… Durum en kaba hâliyle böyle…
Şimdi yazımızın başında cebimize koyduğumuz, halkın Cumhurbaşkanı’nı doğrudan seçme hakkını elde etmesini tekrar hatırlayalım… Millî irade bir kere tecelli etmişken, onu tersyüz etmeye çabalamanın ne anlam taşıdığı önemli değil mi? Çözümsüz, muğlak, kaotik bir sürece gebe bu öneriyi 6’lı Masa neden yapıyor?.. Bunca yıllık siyasetçiler bizim gördüğümüzü görmüyor mu?.. Anlamıyor mu?..
Tabii ki görüyor, anlıyor ve biliyorlar… Ancak onlar açısından bu önemli değil… Samimi bir anayasa değişikliğinden çok, seçim propagandasına yönelik açıklamalarıyla amaçladıkları, dikkatleri sürekli aleyhlerine çalışan gündemden uzaklaştırmak.
Bunu başardıkları da söylenebilir… Çünkü Türkiye şu anda Cumhurbaşkanı’nı bir türlü belirleyememelerini ve ülkemizin âli çıkarları karşısında benimsedikleri pozisyonu değil, bu garabeti konuşuyor…
Gözümüze takılanlar…
- Dünya Kupası yalnızca Katar’daki değil, dünyanın büyük bölümündeki iletişim çalışmalarına hareket kattı… Ülkemizdeki durum da benzer… Burger King’in futbol severlere özel hazırladığı yeni reklam filmi tüm dijital platformlarda yayınlanmış. Bu arada maç tahminleriyle bilinen Kocaeli “Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı”nda yaşayan kaplumbağa Tuki’nin bir yıllık bakım masraflarını da üstlenmişler (Gökçe Oksay, Unite İletişim). Yemeksepeti de “Futbolu bilen bilir, maça tat katacak lezzetler Yemeksepeti’yle kolayca kapınıza gelir” sloganıyla reklam filmlerini yayına sokmuş (Hande Telmiz, Ünite Edelman). Fakat hakkını teslim etmek gerek; en çarpıcı başlığı dijital güvenlik firması ESET atmış: “Dünya Kupası’nda golü siz yemeyin.” Firma, yetkisiz internet sitelerine yönlendiren WhatsApp mesajları, sahte çekilişler, sahte sosyal medya hesapları veya kötü amaçlı reklamlar gibi dolandırıcılık için kullanılabilen yöntemlere karşı uyarmış. (Serhat Özkütükçü, Denove Halkla İlişkiler)
- Cartoon Network, UNICEF Türkiye ile iş birliği yapmış; çocuklara UNICEF Türkiye Ulusal İyi Niyet Elçisi, millî basketbolcu Cedi Osman aracılığıyla seslenerek “Zorba Olma Kanka Ol” demiş… Projenin adı da buymuş… Proje içeriği, marka yüzü ve bunların firma ile uyumu mükemmel… Ah bir de ‘emir kipi’ kullanmasalarmış… Çocukları zorbalığa karşı uyarırken onlara buyurmasalarmış… (Büşra Karbal, GoodWorks İletişim)