Konuşun, tufaya gelmeyelim
9 Mart 2009 Akşam Gazetesi
'Tufaya gelmek' herhalde buna denir. Bir süre önce internette İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun istifa ettiğine dair haberler dolaştı. Haber yazılı basında da yer aldı. Çok geçmedi Nuri Çolakoğlu'ndan son derece net bir açıklama geldi: 'Bu söylentiler gerçek dışıdır. Görevimin başındayım.'
Biz de oturduk burada medyanın duyarsızlığı ve disiplinsizliğinden şikayet ettik. Sen misin öyle diyen? Cuma günü internette, cumartesi günü gazetelerde bu kez Nuri Çolakoğlu'nun ağzından ikinci açıklama: 'Ben de istifa ettim, Gürhan Ertür, Prof. Dr. İskender Pala ve Prof. Dr. Metin Sözen de.'
Sözüm ona nedenini açıklamayacaklarmış. El altından haber yayılıyor. Nuri Beyler kalıcı eser istiyorlarmış. Hükümet tarafından atanmış olan Genel Sekreter Eyüp Özgüç balık ekmek festivali, bağlama konserleri falan...
Bu arada biz tufaya geldik. Okurlardan özür dileriz. Daha fazla tufaya gelmememiz için Kültür Başkenti Ajansı nereye bağlı ise oranın sorumlularının kalkıp konuşması lazım...
Nerede yazdığın önemlidir
KÖŞESİ Habertürk'ün üçüncü sayfasından beşinci sayfasına taşındığı için sevindiği mi üzüldüğü mü belli olmayan Pakize Suda Hanım, iki gün arka arkaya tefrika halinde şöhretlerin adının nerede, nasıl yazıldığının önemli olup olmadığını tartıştı. Hemen söyleyeyim, belki bir mütefekkir (fikir adamı) değil ancak eğlendirici bir köşe başı yazarı olarak kendisinin sütununa göz atmaktan pek hoşlanırım. Bu nedenle de benim için nerede yazdığı pek önemli değildir.
Yazarın hangi sayfada, sanatçının afişte nerede, nasıl göründüğünün önemi üzerine kelam edilince konu iş, ilişki ve iletişim meselesine gelip dayandığı için racon kesmeyi vazife edindik.
Bir: Algılamanın yüzde 65'ini görsellik oluşturur. İki: Gazetelerin künyesine okuyucu hiç bakmaz. Oraya sektör çalışanları ve yöneticileri bakar. Üç: Gerek künyeler gerekse köşelerin nerede olduğu, köşe yazarının adının ne büyüklükte yazıldığı, fotoğrafının olup olmadığı, yayının itibarı, erişim oranı ve mürekkep payı ile çarpılarak (tabii ki soyut olarak) yazarın piyasa değeri bulunabilir. Bu piyasa değeri eşittir gerçek değer anlamına gelmeyebilir. Dört: Afişlerde, reklamlarda, film jeneriklerinde şöhretin adının nerede ve hangi punto ile yazıldığı Pakize Hanım için önemsiz olabilir fakat aynı yukarıdaki mantıkla bu kez popüler kültür borsası için önemli bir göstergedir. Beş: Gazete okuru eğer deliler gibi seviyorsa tabii ki yazarının hangi sayfada yazdığına bakmaz. Ancak ön sayfalarda yazmak, bir yazar için her zaman daha avantajlıdır. Altı: İnsan alışkanlıkları ile yaşar. Sürekli aynı sayfanın aynı sütununda yayınlanıyor olmak, (örneğin Pakize Hanım'ın durumunda olduğu gibi) okunmak için önemli bir avantajdır.
Hamiş: İki, üç, dört, beş ve altıncı maddelerde tereddüde düşenler, birinci maddeye bakabilirler.
'Tufaya gelmek' herhalde buna denir. Bir süre önce internette İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun istifa ettiğine dair haberler dolaştı. Haber yazılı basında da yer aldı. Çok geçmedi Nuri Çolakoğlu'ndan son derece net bir açıklama geldi: 'Bu söylentiler gerçek dışıdır. Görevimin başındayım.'
Biz de oturduk burada medyanın duyarsızlığı ve disiplinsizliğinden şikayet ettik. Sen misin öyle diyen? Cuma günü internette, cumartesi günü gazetelerde bu kez Nuri Çolakoğlu'nun ağzından ikinci açıklama: 'Ben de istifa ettim, Gürhan Ertür, Prof. Dr. İskender Pala ve Prof. Dr. Metin Sözen de.'
Sözüm ona nedenini açıklamayacaklarmış. El altından haber yayılıyor. Nuri Beyler kalıcı eser istiyorlarmış. Hükümet tarafından atanmış olan Genel Sekreter Eyüp Özgüç balık ekmek festivali, bağlama konserleri falan...
Bu arada biz tufaya geldik. Okurlardan özür dileriz. Daha fazla tufaya gelmememiz için Kültür Başkenti Ajansı nereye bağlı ise oranın sorumlularının kalkıp konuşması lazım...
Nerede yazdığın önemlidir
KÖŞESİ Habertürk'ün üçüncü sayfasından beşinci sayfasına taşındığı için sevindiği mi üzüldüğü mü belli olmayan Pakize Suda Hanım, iki gün arka arkaya tefrika halinde şöhretlerin adının nerede, nasıl yazıldığının önemli olup olmadığını tartıştı. Hemen söyleyeyim, belki bir mütefekkir (fikir adamı) değil ancak eğlendirici bir köşe başı yazarı olarak kendisinin sütununa göz atmaktan pek hoşlanırım. Bu nedenle de benim için nerede yazdığı pek önemli değildir.
Yazarın hangi sayfada, sanatçının afişte nerede, nasıl göründüğünün önemi üzerine kelam edilince konu iş, ilişki ve iletişim meselesine gelip dayandığı için racon kesmeyi vazife edindik.
Bir: Algılamanın yüzde 65'ini görsellik oluşturur. İki: Gazetelerin künyesine okuyucu hiç bakmaz. Oraya sektör çalışanları ve yöneticileri bakar. Üç: Gerek künyeler gerekse köşelerin nerede olduğu, köşe yazarının adının ne büyüklükte yazıldığı, fotoğrafının olup olmadığı, yayının itibarı, erişim oranı ve mürekkep payı ile çarpılarak (tabii ki soyut olarak) yazarın piyasa değeri bulunabilir. Bu piyasa değeri eşittir gerçek değer anlamına gelmeyebilir. Dört: Afişlerde, reklamlarda, film jeneriklerinde şöhretin adının nerede ve hangi punto ile yazıldığı Pakize Hanım için önemsiz olabilir fakat aynı yukarıdaki mantıkla bu kez popüler kültür borsası için önemli bir göstergedir. Beş: Gazete okuru eğer deliler gibi seviyorsa tabii ki yazarının hangi sayfada yazdığına bakmaz. Ancak ön sayfalarda yazmak, bir yazar için her zaman daha avantajlıdır. Altı: İnsan alışkanlıkları ile yaşar. Sürekli aynı sayfanın aynı sütununda yayınlanıyor olmak, (örneğin Pakize Hanım'ın durumunda olduğu gibi) okunmak için önemli bir avantajdır.
Hamiş: İki, üç, dört, beş ve altıncı maddelerde tereddüde düşenler, birinci maddeye bakabilirler.